Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/559 E. 2022/1889 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/559 – 2022/1889
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/559
KARAR NO : 2022/1889

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2019
NUMARASI : 2018/202 Esas 2019/1120 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 21/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 02.09.2017 tarihinde, davalı sigorta şirketine zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plakalı araç ile … plakalı araca arkadan çarpması neticesinde … plakalı araçta yolcu konumunda bulunan davacılardan …’in öldüğünü, kazanın meydana gelmesinde desteğin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davalı sigorta şirketine başvuru üzerine 24.01.2018 tarihinde doğan davacı …dışındaki diğer davacılar için bir miktar tazminat ödenmesine rağmen ödemenin eksik ve yetersiz olduğunu, ikinci kez 14.02.2018 tarihinde davalı şirkete başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek belirsiz alacak davası olarak davalı şirket tarafından daha önce yapılmış ödemenin mahsubu da yapılmak suretiyle her davacı için ayrı ayrı 100,00 TL olmak üzere toplam 400,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 29.11.2019 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile talebini davacı …için 71.576,14 TL’ye, davacı …. için 46.153,50 TL’ye, davacı … … için 8.804,04 TL’ye, davacı … … için 6.024,83 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davadan önce davacıların başvurusu üzerine davalının aldırdığı aktüer raporundaki (TRH 2010 Ölüm Tablosu ile %1.8 teknik faiz ile) hesaplama sonucu … …, … ve … … için toplam 204.615,01-TL destekten yoksun kalma tazminatı tespit edildiğini, %50 indirim yapılarak (müterafik kusur ve hatır taşıması) 102.307,50-TL’nin 22.11.2017 tarihinde davacı tarafa ödendiğini, başvuru sırasında davacı …’la ilgili bilgilerin gizlendiğini, davacı …ile protokol, sulh, feragatname ve ibraname imzalandığını dolasıyla davacıların zararının karşılandığını, araçta yolcu olarak bulunan müteveffa ve arkadaşlarının araç sürücüsü ile birlikte alkol aldığını, sürücünün alkol aldığını bilerek onun kullandığı araca birlikte bindiğini, müteveffanın emniyet kemerinin takılı olmadığını ve hatır için taşındığını müteferrik kusuru bulunduğundan eksik ödemenin varlığının ispatlanması halinde belirlenecek tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacıların murisi … …’in içinde yolcu olarak bulunduğu davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı aracın 02/09/2017 tarihinde … plakalı araca çarpması sonucu … …’in vefat ettiği, alınan kusur raporunda davalı sigortaya sigortalı … plakalı araç sürücüsünün %85 oranında vefat eden … …’in %15 oranında kusurlu olduğu, … plakalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunun tespit edildiği, davacıların ölenin eşi ve çocukları olup murisin belirli ölçüde destek olduğu da fiili karine olup aksinin iddia eden tarafından ispatlanması gerektiği, davaya konu kazanın 02.09.2017 tarihinde meydana geldiği, davacıların dayandığı sigorta poliçesinin 01.06.2015 tarihinden sonra akdedildiği, bu nedenle davaya konu zararın hesabında yeni genel şartların uygulanması gerektiği kanaati ile davacılar murisinin can güvenliği açısından alkollü olduğunu bildiği sürücünün kullandığı araçta yolculuk etmekte iken meydana gelen kazadaki ölümünden tedbirsizliği ile %15 kusurlu olduğu ayrıca savcılık dosyasında yer alan ifadelerden sürücü … ve … …’in arkadaş oldukları, sürücünün yolcuyu bir yerden bir yere taşımak amacıyla aracına aldığı, herhangi bir ücret almadığı, taşımayı herhangi bir beklenti ile yapmadığı buna göre sürücü …’in yolcu … …’i hatır taşıması ile taşıdığı anlaşılmakla davacıların zarar hesabından güncellenmiş sigorta şirketi ödemesinin indiriminin sağlanmasından ve murisin %15 oranında kusur indirimi ve hatır taşıması nedeniyle %20 oranında indirim uygulayarak hesaplama yapan bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacı … …’in 71.576,14 TL tazminatı, davacı ….’in 46.153,50 TL tazminatı, davacı … …’in 8.804,04 TL tazminatı, davacı … …’in 6.024,83 TL tazminatı murisinin ölümü nedeniyle davalıdan talep edebileceği kanaatine varılarak davanın kabulüne, ayrıca davacılar tarafından davalı sigorta şirketinden temerrüt tarihi olan 03/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile isteyebilecekleri (sigortalı aracın hususi olduğu dikkate alınarak) kanaatine varılmakla davanın kabulüne, davacı …için 71.576,14 TL tazminatın, davacı …. için 46.153,50 TL tazminatın, davacı … … için 8.804,04 TL tazminatın, davacı … … için 6.024,83 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 03/01/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı…Sigorta AŞ. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan bilirkişi raporunda hatalı değerlendirmelere yer verildiğini, bilirkişi tarafından yapılması gerekenin, ödeme tarihindeki verilerin dikkate alınarak, yapılan ödemenin eksik olup olmadığı hususunun tespit edilmesi olduğunu, yapılan ödemenin zararı karşıladığının tespit edilmesi durumunda davanın reddine, eğer ödeme tarihinde eksik ve yetersiz bir ödeme yapıldı ise, bu durumda davanın devamı sırasında asgari ücretteki artışlar nedeniyle olabilecek artışların davanın kesinleşme aşamasına kadar istenebileceğini, nitekim Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2013/7457, K. 2014/7018, T. 5.5.2014, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/15366 E., 2016/11711 K., 20.12.2016 T. Sayılı kararı), emsal Yargıtay kararında da açıkça belirtildiği üzere öncelikle ödeme tarihindeki veriler dikkate alınarak hesaplama yapılması, bulunan sonucun yapılan ödemeler ile karşılaştırılması ve fahiş bir farkın olmaması durumunda ibranamenin geçerli olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,
Davalı şirket tarafından yapılan ödeme değerlendirilirken müteveffanın müterafik kusuru ve hatır taşıması savunmasının da göz önüne alınması ve buna göre hesaplama yapılması gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik bir içtihadına göre; “Borçlar kanununun 21. maddesinde, ivazlar arasındaki açık nispetsizliğin miktarı belirtilmemiş olduğundan, bunun takdiri hakime aittir. Kökleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre, hakim, ivazlar arasında açık nispetsizlik mevcut olup dolmadığını takdir ederken, normal zekalı (vasat) bir kişinin ilk bakışta gözüne çarpacak bir nispetsizliğin bulunup bulunmadığı ortaya koyarak bir sonuca varacaktır. Hakim belli bir yüzde nispeti üzerinden karar vermeye zorunlu değilse de, bu satış dolayısıyla bir tarafın aşırı fayda sağlarken, öteki tarafın aşırı zarara uğramış olup olmadığının da göz önünde tutulması gerekir.” Yarg. HGK, 24.01.1973, 1971/1-376, 1973/24 bu karardan da anlaşıldığı üzere ödemenin açıkça yetersiz ve fahiş olup olmadığı hâkimin takdir yetkisinde olup ödemenin açıkça yetersiz ve fahiş olup olmadığının değerlendirilmesinde, somut olay da dikkate alınarak yapılan ödemenin tereddüde yer vermeyecek şekilde yetersiz olduğunun anlaşılması gerektiğini, Yargıtay ve doktrin bu konuda açık bir oran vermese de, Yargıtay bir kararında açık bir orantısızlık için ivazlar arasında en az % 25’ten fazla bir fark aramış iken (Yarg. 1. HD, 27.12.1976, 10791/12751), yine başka bir kararında ivazlar arasındaki farkın % 30’dan az bulunması açık bir yetersizlik veya orantısızlık olarak nitelendirilmemiştir (Yarg. HGK, 30.09.1972, 1970/1-229, 1972/765).
Bilirkişi raporunun hesaplanmasında aşağıda belirtilen hatalar düzeltildiği takdirde yapılan ödemenin yeterli olduğunun görüleceğini, bilirkişi tarafından hazırlanan raporda müteveffanın annesinin bakiye ömrü kaza tarihindeki yaşı esas alınarak 26,98 yıl olarak hesaplanıp ve destek sonu tarihinin 30.08.2044 olarak bulunduğunu, oysaki müteveffanın annesi rapor tarihinde halen hayatta olduğundan dolayı rapor tarihindeki yaşı esas alınarak 25 yıl olarak hesaplanması ve destek sonu tarihinin 04.06.2044 olarak bulunması gerektiğini, bilirkişi tarafından hazırlanan raporda destek payları başlangıçta eş için %25, çocuklar için %12,5 oranında; 1. Çocuk destekten çıktıktan sonra eşin pay oranı %28, geride kalan çocuklar için pay %14’e yükseltildiğini, 2. Çocuk destekten çıktıktan sonra eşin pay oranı %32’ye, kalan çocuk için %16’ya yükseldiğini, geride kalan çocuğun çıkması ile eşin pay oranının %40’a yükseltilerek ve annenin de destekten çıkması ile eşin payının %50’ye yükseltilerek hesaplamanın sonlandırıldığını, halbuki destek paylarının başlangıçta eş için 2/7, çocuklar için 1/7 oranında, müteveffanın kızının doğumu ile pay oranları eş için 1/4 ve çocuklar için 1/8’e düşürülerek hesaplamaya devam edilmesi, 1. Çocuk destekten çıktıktan sonra eşin pay oranı 7/24’e, geride kalan çocukların pay oranı 7/48’e yükseltilmesi, 2.Çocuğun destekten çıkmasıyla eşin pay oranı 7/20’ye ve geride kalan çocuğun pay oranı 7/40’a yükselmesi, geride kalan çocuğun çıkması ile eşin pay oranı 7/16’ya yükselmiş ve annenin de destekten çıkması ile eşin payı 1/2’ye yükseltilerek hesaplamanın sonlandırılması gerektiğini,
Bilirkişi tarafından hazırlanan raporda bilinen dönem hesaplama tarihinde henüz içinde bulunulmayan 31.12.2019 tarihine kadar hesaplama yapıldığını, ancak bilinen dönemin rapor tarihine kadar çalışıldığını, bu nedenle yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak hatalı değerlendirmeler içeren bilirkişi raporunun hükme esas alan hatalı kararın kaldırılmasını gerektiğini,
Kazanın oluşumunda, davacıların desteğinin kusurunun doğru şekilde tespit edilmediğini, 10.05.2019 Tarihli Bilirkişi Raporunda; Sürücü …’in %85, yolcu … …’in %15 kusurlu olduğu belirtilmiş ise de tali kusurlu olarak tespit edilen desteğe en az %25 kusur oranı atfedilmesi gerektiğini, bununla birlikte müteveffanın müterafik kusurunun da göz önünde bulundurulması gerektiğini,
Davaya konu kaza sonrası düzenlenen kaza tespit tutanağında müteveffanın emniyet kemeri takıp takmadığının belirsiz olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No. 2011/4-824 Karar No. 2012/134 sayılı kararında; “..desteğin kaza sırasında emniyet kemeri takmadığı iddia olunduğuna göre, kaza sırasında desteğin emniyet kemerinin takılı olup olmadığı, meydana gelen sonuç ile emniyet kemerinin takılı olmaması arasında uygun nedensellik bağı bulunup bulunmadığı belirlenerek, Borçlar Yasası’nın 43. maddesinin uygulanmasına olanak bulunup bulunulmadığı tartışılmadan karar verilmiş olması doğru olmadığından karar bu nedenle de bozulmalıdır.” şeklindeki açıklaması ile zarar gören yolcunun emniyet kemeri takmamasının sonuca olan etkisi incelenmeden karar verilemeyeceğinin hükme bağlandığını, müteveffa … …’in “Otopsi Tutanağında” ölüm nedeninin kafatası kemik kırıkları ve yüz kemik kırıkları ve ekstremite kemik kırıkları ile birlikte beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve iç organ yaralanması ve gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği belirtilmekle bu şekilde yaralanmasının müteveffanın emniyet kemerini takmadığını gösterdiğinden belirlenecek tazminattan indirim yapılması gerektiğini, Davalı yararına vekalet ücreti verilmemesinin hatalı olduğunu, somut olayda Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde başvuru yapılmasına davalı şirketin neden olmadığını, başvuranın zararının tamamen karşılandığını, bu sebeple tazminat talep etme hakkının kalmadığı dikkate alınarak işbu başvurunun reddini ve başvuru nedeniyle çıkan yargılama masrafları ile vekalet ücretinden davalı şirketin sorumlu tutulmaması gerektiğini, her halükarda vekalet ücreti olarak; 03.06.2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30/17. Maddesi (Ek: 13/6/2012-6327/58 md.) “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir.” hükmünü amir olup Kanun metninde yer alan “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” ibaresi, her iki taraf için de geçerli olduğunu, konuyla ilgili olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.09.2016 tarih ve 2016/1573 E. 2016/7620 K. sayılı kararı “..6337 sayılı Kanunla Sigortacılık Kanunu’na eklenen 30/17. Fıkrası uyarınca, talebi kısmen veya tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücretinin AAÜT’de belirlenen vekalet ücretinin 1/5’i olacağı öngörülmüştür. Madde hükmünde söz konusu olan talep, tahkim yargılamasında karşılıklı yer alan uyuşmazlık taraflarının talepleridir. Dolayısıyla maddedeki “talebi red olunanlar” ifadesi, hem sigorta sözleşmesinde menfaat sağlayanları hem de risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabını ifade eder. Zira, tahkimde uyuşmazlığın taraflarından her biri hakemden kendi lehine hüküm kurulmasını istemektedir. Diğer bir ifadeyle, sigorta sözleşmesiyle menfaat sağlayanlar kendi lehine ancak risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabına hüküm kurulmasını talep ederken risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabı da haksız olduğu iddiası ile karşı tarafın talebinin reddedilerek, kendi lehine hüküm kurulmasını talep eder. Ayrıca tahkim yargılamasının çekişmeli yargı olduğu göz önünde bulundurularak hakem, uyuşmazlık taraflarından birisinin talebini kabul ettiği oranda diğer tarafın talebini de reddetmiş demektir. Bu noktada maddede geçen reddedilen kavramı sadece davacı konumundaki sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayanlara yönelik değildir. Diğer taraftan AAÜT’de belirlenen vekalet ücretinin 1/5’i olması ve hükmedilecek vekalet ücretinin her iki yan bakımından göz önüne alınması gereken bir ücret olup, bu nedenle karşı yan lehine belirlenen avukatlık ücretinin 1/5’ine hükmedilmesi gerekirken, tamamına hükmedilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde hüküm kurulduğunu, aynı şekilde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 20.09.2017 tarih ve 2016/11893 E. 2017/7995 K. sayılı kararıyla, “..davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti Sigortacılıkta Tahkime ilişkin Yönetmeliğin 16/13 n maddesinin uygulanması gerektiği göz önüne alınarak AAÜT’nin 13.maddesi gereğince hesaplanan 15.550,00-TL vekalet ücretinin 1/5’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tam nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.” şeklinde olduğunu, yine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 15.02.2016 tarihli 2016/64 Es. 2016/1453 K. Sayılı ilamında; “…tahkim yargılamasının çekişmeli yargı olduğu göz önünde bulundurularak hakem, uyuşmazlık taraflarından birisinin talebini kabul ettiği oranda diğer tarafın talebini de reddetmiş demektir. Bu noktada maddede geçen reddedilen kavramı sadece davacı konumundaki sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayanlara yönelik değildir.” Demek suretiyle bu durumunun teyit edildiğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 16.09.2019 tarih ve 20169792 E. 2019/8036 K. sayılı güncel kararında ise;“..açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen kararın 6.3. bendinde yazılı “6.966,03 TL” ibaresinin çıkartılarak yerine “1.393,20 –TL” ibaresinin yazılmasına ve kararın bu hali ile düzeltilerek onanmasına..”Şeklinde olduğunu, bu nedenle her iki taraf için de hükmolunacak vekalet ücretinin AAÜT’de belirlenen vekalet ücretinin 1/5’i olacağını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
02.09.2017 tarihinde meydana gelen kaza sonucu sigortalı araçta yolcu olarak bulunan davacı …’nin eşi, diğer davacılar …, … ve …’ın babaları … …’in vefat ettiği, davalı sigorta şirketi tarafından eldeki davadan önce başvuru yapan davacılardan …’ye eşinin ölümü nedeniyle 22.11.2017 tarihinde 75.570,70 TL, …’a babasının ölümü nedeniyle 13.974,00 TL, …’a babasının ölümü nedeniyle 12.762,80 TL ödeme yapıldığı, yapılan toplam 102.307,50 TL ödeme için …tarafından kendi adına asaleten çocukları … ve …’a velayeten imzaladığı 22.11.2017 tarihli ibranamenin de dosya kapsamında olduğu görülmüştür.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için, ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup, mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde ödeme tarihi itibariyle davalı tarafça gerçekleştirilen ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi (müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi de yapılmak suretiyle ) gerekmektedir. Ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmeli, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa, bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davalı tarafından yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir.
Mahkemece, davacılardan …, … ve … için eş ve babaları … …’in ölümü nedeni ile davalı sigorta şirketinin 22.11.2017 tarihinde yaptığı toplam 102.307,50 -TL ödemenin, (…’ye 75.570,70 TL, …’a 13.974,00 TL, …’a 12.762,80 TL ödeme yapılmıştır) ödeme tarihinde yeterli olup olmadığına dair rapor alınması, yeterli olmadığının belirlenmesi halinde ise (davacı tarafın istinafa gelmediği de gözetilerek) hükme dayanak alınan hesap raporu tarihindeki verilere göre yeniden hesaplama yapılarak tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken, bu konuda değerlendirme yapılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklanan hususlardaki eksiklikler ikmal edilerek, kazanılmış haklar korunarak, sonucuna göre karar verilmesi için HMK’nun 353/1-a-6.maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 29.12.2019 tarih 2018/202 Esas 2019/1120 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde davalıya tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davalı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 23/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.