Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/535 E. 2022/1887 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :….
ÜYE : ….
ÜYE : …
KATİP :..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2019
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 21/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 02.10.2017 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın, davacının içinde yolcu olarak bulunduğu dava dışı … idaresindeki araca çarpması sonucu davacının ağır şekilde yaralanmasına ve malul kalmasına neden olduğunu, davacı yolcunun kusursuz olduğunu, davalı sigorta şirketine 07.11.2017 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL manevi tazminat ile 200,00 TL geçici, 300,00 TL sürekli işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 100.500,00 TL tazminatın (davalı sigorta şirketi sadece maddi tazminattan ve poliçe limitiyle sorumlu olarak) olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 25.07.2019 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile geçici işgöremezlik tazminatını 20.637,66 TL’ye, sürekli işgöremezlik tazminatının 100.811,52 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Ankara … Şirketi vekili, Dava konusu trafik kazasına karışan …..plakalı aracın davalı şirket nezdinde 01.11.2016-2017 tarihleri arası için 330.000 TL limitle ZMSS ile sigortalı olduğu, şirketin sorumluluğunun gerçek zarar, sigortalının kusuru ve poliçe limitiyle sınırlı olduğu, geçici iş göremezlik zararının SGK tarafından karşılanacağını ve sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığını, kusur ve maluliyet yönünden ATK’dan, tazminat yönünden de aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, davacının ancak dava tarihinden yasal faiz isteyebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, Kazanın …’da olması, davalı …’ın ikametgahının da …- …. olması nedeniyle davanın görevli ve yetkili mahkemede açılmadığını, …’in, T.C. ……. işçi olup kazanın da işini yaptığı esnada olması nedeniyle kaza nedeniyle …’a husumet yöneltilemeyeceği, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmayacağını, kazada …’ın kusursuz olup tüm kusurun davacının içinde yolcu olduğu araçta olduğunu, davacının kusuru, maluliyetini ve zararını ispatlaması gerektiğini, istenen manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı T.C. … …. Müdürlüğü vekili; Kaza yeri itibarıyla … Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacı tarafından davalı sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığından davanın usulden reddini, söz konusu kazanın meydana gelmesinde idarenin sorumluluğunun olmadığını, davacının içinde yolcu olarak bulunduğu dava dışı araç sürücüsünün kazada tam kusurlu olduğunu, istenen tazminatların fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın, 02/10/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasına dayalı olarak sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı ile manevi tazminat talebinden ibaret olduğu, tüm dosya kapsamı ve deliller, davacıya ait tıbbi tedavi belgeleri, kazaya karışan araçların kusur durumu, davacıya ilişkin tespit edilen maluliyet oranları ve süresi, hesap bilirkişisi raporu kapsamı hep birlikte göz önünde bulundurulduğunda; olay tarihi olan 02/10/2017 günü saat 15.10 sıralarında sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı otomobil ile … Kavşağı istikametinden ….. istikametine seyrederek olay yerine geldiğinde, sağ ön ilerisinde aynı yöne seyreden sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı Karayollarına ait kamyonun yolun solundaki refüj aralığına doğru manevra yapması ile söz konusu kamyonun sol yan kısmına çarpması sonucunda yaralanmalı, maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, meydana gelen bu kazada mahkemece benimsenen Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 10/01/2019 tarihli raporuna göre; kamyon sürücüsü …’in %85 oranında, otomobil sürücüsü …’ın %15 oranında kusurlu olduğu, davacının … tarafından kullanılan araçta yolcu olarak bulunduğu, meydana gelen kaza nedeniyle … ATK tarafından düzenlenen rapor kapsamına göre davacının %8 oranında sürekli iş göremezlik, 6 ay süre ile geçici iş göremezlik halinde kaldığı açıkça anlaşılmakla, hesap bilirkişisi ek raporu doğrultusunda yapılan hesaplamalar yerinde görülerek ıslah da gözönünde bulundurulmak sureti ile davanın maddi tazminat yönünden kısmen kabulüne; davacının kaza nedeniyle duyduğu acı, elem ve üzüntünün giderilmesi bakımından tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın oluş biçimi, kusur durumları gözönünde bulundurulmak sureti ile uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği kanısıyla; davanın kısmen kabulüne,17.542,01 TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 83.269,51 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 100.811,52 TL maddi tazminatın davalı Ankara … yönünden poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 22/11/2017 tarihinden işleyecek, diğer davalılar … Genel Müdürlüğü ve … yönünden olay tarihi olan 02/10/2017 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 02/10/2017 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Genel Müdürlüğü ile …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Maddi tazminat talebinin tümüyle kabulüne karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu, dava dosyası incelendiğinde görüleceği üzere davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araca davalılardan …’in sürücüsü bulunduğu, davalılardan … Genel Müdürlüğü’nün maliki ve işleteni olduğu, davalı sigorta şirketinin de ZMM Sigorta Poliçesiyle teminat altına aldığı … plaka sayılı aracın çarpmasıyla davacının ağır şekilde yaralandığını, yargılama sırasında alınan 30.04.2018 tarihli kusur bilirkişisi raporunda davalı sürücünün yasak olmasına rağmen sola dönüş yapması ve raporda belirtilen kural dışı davranışları nedeniyle %100 oranında kusurlu olacağı, davacının kazaya hiçbir etkisinin bulunmaması ve içinde bulunduğu araçta yolcu olması nedeniyle kusursuz olduğunun tespit edildiğini, denetime elverişli ve olaya bütünüyle uygun düşen ve davalı sürücünün %100 kusurlu olduğunu tespit eden kusur raporunun benimsenmesi gerekirken daha sonra alınan ve davalı sürücünün kusur oranını %85 olarak tespit eden ve davacının içinde bulunduğu aracın sürücüsünün kusur oranını da %15 olarak tespit eden kusur raporunun benimsenmesi ve karara dayanak yapılmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, benimsenen kusur raporunda davalı sürücünün yasak olan yerden diğer aracın kurallara göre seyrettiği yola manevra yapmasını göz ardı edilerek davalının kusur oranının düşürüldüğünü, bu durumun davacının maddi tazminat hesabını etkilediğini ve %15 oranında eksik hesaplanmasına ve eksik hüküm altına alınmasına yol açtığını, bu husus bir tarafa kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının kusursuz olduğu olayda, söz konusu kusur dağılımı davalıların ve dava dışı sürücünün iç ilişkilerine bırakılmak suretiyle davacının maddi zararının bütünüyle davalıların tamamından müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken bunun yapılmayarak %15 oranında davalıların sorumluluklarını ortadan kaldıracak şekilde hüküm verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının kusursuz olduğu olayda başta omurilik kırığı olmak üzere vücudunun çeşitli yerlerinden yaralandığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte dosyada H.Ü. Adli Tıp Ana Bilim Dalından alınan 25.02.2019 tarihli rapora da yansıdığı gibi %8 oranında vücut bütünlüğünün bozularak sekel kaldığı ve 6 ayda iyileşme süresinin bulunduğu tespit edilmiş olup maluliyet oranının daha yüksek olması gerekirken eksik maluliyet oranının benimsenmesine yönelik itirazlarının da karşılanmadığını, ayrıca hesap raporuna karşı yaptıkları 25.07.2019 tarihli itiraz dilekçesinde belirttikleri şekilde rapordaki hesaba dayanak başta ücret, bakiye ömür, muhtemel ömür, geçici iş göremezlik süresi olmak üzere sair davacı aleyhine olan hususlara yönelik itirazlarının karşılanmayarak davacının maddi zararının eksik hesaplanmış olmasının da usule ve yasaya aykırı olduğunu, izah edilen nedenlerle davacının maddi zararının maluliyet oranına yaptıkları itiraz karşılandıktan sonra davalıların %100 sorumluluğu üzerinden tazminat hesabı yapılarak davacının maddi tazminatının bütünüyle kabulüne, kabul anlamına gelmemekle birlikte de davacının içinde bulunduğu araca da kusur verilecek idiyse dahi kendi iç ilişkisi içerisinde olacağı değerlendirilerek yine de davalılardan maddi zararının tamamının tahsiline karar verilmesi gerekirken verilen yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu, kararın kaldırılarak davacının maddi zararının tümüyle davalılardan tahsiline karar verilmesi gerektiğini, manevi tazminat talebinin tümüyle kabulüne karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu haksız fiilin oluş biçimi, davacının kusursuzluğu, evli ve çocuklu olması, henüz yaşının genç olması, mesleki ve sosyal durumu ile omurgasının kırılacak şekilde genç yaşta sekel kalması ve dosyadaki manevi tazminata etki edebilecek diğer belge ve bilgiler bir arda değerlendirildiğinde manevi tazminat talebimizin kısmen kabulüne karar verilerek olaya uygun düşmeyen günlerce ve aylarca yatalak kalan davacının manevi zararını hiçbir suretle gidermeyecek şekilde sembolik ve cüzi miktarda 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmiş olmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, manevi tazminat yönünden de kararın kaldırılarak sigorta şirketi dışındaki davalılar yönünden manevi tazminat talebinin tümüyle kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davalı sigorta şirketi açısından da faiz başlangıcının haksız fiil tarihi olarak kabul edilmemesi, yargılama giderinin tümüyle davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken yukarıda izah edilen şekilde hatalı değerlendirmelerle ret/kabul oranına göre hüküm altına alınması ve bu suretle davalılar lehine ret vekalet ücretine hükmedilmesi, aynı şekilde manevi tazminat açısından da ret vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının da usule ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Ankara … Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Geçici iş göremezlik talepleri ve tedavi giderlerinin davalı sigorta şirketinin sorumluluğu kapsamında olmadığını, anılan giderlerden SGK’nun sorumlu olduğunu (emsal İstanbul BAM, 8. HD., E. 2019/350 K. 2019/217 T. 7.2.2019 kararı, )ayrıca Geçici iş görmezlik ödemesinin tedavi gideri olduğuna dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 6111 sayılı kanunun yürürlüğe girmeden önce vermiş olduğu 13.10.2010 tarih ve 2010 / 10-500 E. – 490 K. sayılı ilamının da bulunduğunu, hiçbir kabul anlamına gelmemekle birlikte savunmanın kabul görmemesi halinde mağdurlardan berat erdem için de geçici iş göremezlik hesabı yapıldığını, oysa ki mağdur 2006 doğumlu olup, geçici iş göremezlik döneminde çalışıp gelir elde etmesi mümkün olmadığından geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmasının yerinde olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı TC. … Genel Müdürlüğü vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı İdare her türlü harçtan muaf tutulduğundan İdare aleyhine harca hükmedilmesine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, eldeki davada tüm davalılar yönünden kazanın olduğu … mahkemelerinin kesin yetkili olması nedeniyle yerel mahkemece yetkisiz kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesinin hatalı olduğunu, 2918 S. KTK’nın doğrudan doğruya talep ve dava hakkı başlıklı 97 nci maddesinde uyarınca 26/04/2016 tarihinden sonra açılacak davalarda sigorta şirketine başvurunun dava şartı haline getirildiğini, davacı tarafından 07/11/2017 tarihli dilekçe ile sigorta şirketine yapılan başvuruya, sigorta şirketince 10/11/2017 tarihinde “bir kısım belgelerin eksik olması’ gerekçe gösterilerek olumsuz cevap verildiğini, sigorta şirketine eksik belgelerle veya hiçbir belge olmadan başvuru yapılması durumunda söz konusu kanun ile zorunlu olarak getirilen sigorta şirketine başvuru yapılması şartı gerçekleştirilmiş olmayacağından, sigorta şirketince verilen bu cevap doğrultusunda eksik belgelerin giderilerek tekrar başvuru yapılması gerekirken doğrudan dava açma yoluna gidilmesinin kanun hükmünü saf dışı bırakmaya yönelik olup davanın bu nedenle de usulden reddi gerektiğini, dava konusu trafik kazasının, dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın, …’in sevk ve idaresinde olan … plaka sayılı İdareye ait kamyona arkadan çarpması neticesinde meydana geldiğini, kazanın olduğu gün ve yerde, peyzaj ekibinin orta kaldırım tesviye çalışmaları amacıyla … plaka sayılı aracın görevlendirildiğini, olayın meydana geldiği yerde hız sınırı 50 km/s’ iken … plaka sayılı aracın, hız sınırının 50 km/s olduğu kaza yerinde, 130 km/s hızla olay yerinde bulunan bordür taşlarına ve sonrasında … plaka sayılı İdareye ait kamyonun sol arka kısmına çarparak durabildiğinin kazanın oluş şekli ve fren izlerinden anlaşıldığını, olayın meydana geldiği gün hazırlanan Kaza Bilgi Formundan yol zemininin kuru, havanın görüşe açık olduğu belirlenmiş olup bu durumlar ve kazanın sabit durmakta olan bir kamyona arkadan çarpma şeklinde gerçekleştiği birlikte değerlendirildiğinde, kazaya … plakalı aracın %100 kusuru ile neden olduğu sabit olup idare sürücüsü davalı …’in %85 kusurlu olduğundan bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 2918 Sayılı … Trafik Kanununun 86. Maddesi gereği söz konusu kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin sorumluluğu olmayıp kazanın kanun ve yönetmelik hükümlerinin ihlal edilmesi neticesinde dava dışı araç sürücüsünün (… plaka sayılı araç sürücüsü) ağır kusurundan ve hatasından kaynaklandığı aşikâr olup İdarenin kaza ile illiyet bağı kurulabilecek herhangi bir kusurundan ya da ihmalinden söz edilebilmesinin mümkün olmadığını, Mahkemece hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunun fahiş hesaplamalar içerdiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, söz konusu bilirkişi raporunda davacının kazadan önceki bordrolarında fazla çalışma ödemesi aldığından bahisle bu miktarlarında hesaplamaya dahil edildiğinin belirtildiğini, ancak, Yargıtay içtihatlarının aksine kazadan önceki son 1 yılın değil 6 ayın bordroları incelenerek bu bordrolarda yer alan fazla çalışma ödemelerinin ortalaması alınarak hesaplama yapılmasının belirtildiğini, eksik incelemeye dayalı raporun hükme dayanak alınmasının hatalı olduğunu, yine raporda davacının 2017 yılı aylık gelirinin asgari ücrete orantılanması suretiyle 2018 ve 2019 yılı aylık gelirlerinin tespit edildiğinin belirtildiğini, 2018 yılında ve 2019 yılında asgari ücrette önemli bir miktarda artış olduğunu, ancak asgari Ücretin üzerindeki diğer ücretlerde aynı oranda bir artış yaşanmadığını, 2018 yılında asgari ücret /14,2 oranında, 2019 yılında ise %26, 05 oranında arttığını, bu yıllarda diğer ücretlere gelen zam ortalamasının ise %10-12 civarında olduğunu, görüleceği üzere 2018 ve 2019 yılı aylık geliri için (özellikle 2019 yılı için) asgari ücrete orantılanma sonucu bulunan miktarın gerçeği yansıtmamakta olup bu hususunda göz önünde bulundurularak yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, ayrıca, bilirkişi tarafından da belirtildiği gibi %8 oranındaki çalışma gücü kaybının davacının gelirinde bir azaltma meydana getirmeyecek olmasına rağmen hesaplama yapılmasının sebepsiz zenginleşmeye ve haksız kazanca neden olacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olup sebepsiz zenginleşmeye sebep olduğunu, faiz başlangıç tarihinin de dava ve ıslah tarihi olması gerekmekte olup kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya konu haksız fiil(trafik kazası) … İli sınırlarında meydana gelmiş olup davalı konumundaki … da …’ın … ilçesinde ikamet ettiğinden iş bu davanın yetkili mahkemede açılmadığını, HMK’da yetkili mahkemenin tespiti açıkça belirtilmiş olup, yetkili mahkemede açılmayan işbu dosya hakkında yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilmesinin yasaya aykırı olduğunu, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açtığını, davacının davasını belirsiz olarak açmasında hukuki yararı bulunmadığını, davacının dava konusu ettiği alacağın gerçekte belirli bir alacak olup dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini, dava konusu belirlenebilir ve hesaplanabilir olduğundan ve de tespit edilen miktar üzerinden açılabileceğinden belirsiz olarak açılamayacağını reddi yerine kabulünün hatalı olduğunu, davalı …’ın, diğer davalı … Genel Müdürlüğü bünyesinde işçi olarak çalıştığını, çalıştığı kurumun işini gerçekleştirdiği esnada meydana gelen bir kazada kendisine husumet yönlendirilemeyeceğini, kendisine verilen talimatlar neticesinde dava konusu kazanın meydana geldiği yerde bulunduğunu, dosyanın … açısından husumetten reddi gerektiğini, …’ın, işi gereği bulunduğu ve işini icra ettiği bir esnada meydana gelen bir trafik kazasında herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise davaya konu trafik kazasının oluşumunda herhangi bir kusuru bulunmadığını, kaza sonrası tutulmuş olan trafik kazası tespit tutanağının taraflı olarak hazırlandığını, zira olayın gelişimi incelendiğinde davacının öncelikli olarak refüje çarptığı ve akabinde davalıya ait araca çarptığının açık olduğunu, dosyada keşif yapılmadan karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkemeden keşif yapılmasını talep ettikleri halde mahkemece bu talebin değerlendirilmediğini, kaza ile ilgili … C.Başsavcılığı’nın 2017/19867 Soruşturma numaralı dosyasında bulunan 21.12.2017 tarihli tanık …’ın da beyanları incelendiğinde olayın gelişiminin trafik kaza tutanağında belirtildiği gibi gerçekleşmediğinin açıklığa kavuşacağını, yine kazanın meydana geldiği yeri gören kamera kayıtlarının ilgili yerlerden istenilmesi gerektiğini, ayrıca kazanın meydana gelmesinin akabinde davacının sağlığı yerinde olup herhangi bir rahatsızlık yaşamadığını, bu durumun davalı ve tanıklar tarafından gözlemlendiğini, davacının talep etmiş olduğu zararları ile kaza arasındaki illiyet bağı tespit edilmeden karar verildiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekili ile davalılar vekillerinin HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi (sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatı) ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik, kalıcı sakatlık yada maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı … Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denilmiş, aynı Kanun’un 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir.
Trafik kazaları haksız fiilin bir türü olup davalı sigorta şirketinin sorumluluğu 2918 sayılı … Trafik Kanunu’nun 91/1, 85/1 maddesinden, işletenin sorumluluğu 2918 sayılı KTK.nın 85. maddesinden kaynaklanan kusursuz sorumluluk, araç sürücüsü ise TBK.nın 49. maddesi gereğince haksız fiil faili olarak sorumludur.
2918 sayılı … Trafik Yasası’nın 88. maddesinde zarar verenlerin birden fazla olması halinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi yapılmış, yine TBK 61. maddesinde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilmiş, 62. madde de ise “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” düzenlemesi ile birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Türk Borçlar Kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163. maddesinde; “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder” denilerek zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre, zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin hepsinden talep edebileceği gibi, bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir. Burada yasa koyucu zarar görene, tazminatın tamamının zarar verenlerden yalnız birine karşı ileri sürebilmesi imkanı sağlamıştır. Zarar verenlerden biri tazminatın tamamını ödediği takdirde borç ortadan kalkar dolayısıyla zarar gören öyle bir halde artık diğer zarar verenlerden tazminat talep edemez. Bu nedenle kusursuz zarar görenin zarardan sorumlu olanların birinden, bir kısmından ya da hepsinden zararın tamamını talep etmesi durumunda davalı zarar veren, tazminatın diğer zarar verenlerden talep edilmesi gerektiğini ya da kusuru kadar sorumlu olması gerektiğini ileri süremez. Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, araçta yolcu olarak bulunan davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmamasına göre, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. Ancak TBK.nın 163. maddesinde belirtildiği gibi alacaklının borcun tamamını veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden dilerse yalnız birinden isteyebileceği düzenlenmiş olmasına göre tazminatın davalılardan tahsilini isteyen davacının borcun tamamının talep edildiğini açıkça belirtmesi gerekir.
Somut olayda davacı vekili, davacının dava konusu kazada yolcu olduğunu ve kusuru bulunmadığını belirterek maddi tazminatın teselsül hükümleri gereğince yolcu olarak bulunmadığı aracın (karşı aracın) sürücüsü, işleteni ve sigortacısından müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, ayrıca kusur oranına göre hesaplama yapılan hükme esas aktüer raporuna da bu nedenle itiraz ettiğinden davacının bu yöndeki itirazları incelenmeden ve kusur oranına göre hesaplanan maddi tazminata ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacının yolcu ve kusursuz olduğu, talebin de teselsül hükümlerine dayandığı gözönüne alınarak yukarıdaki açıklanmalar doğrultusunda belirlenecek maddi tazminatın tamamından davalıların (sigorta şirketi poliçe limitiyle sınırlı olarak) müştereken ve müteselsil sorumlu olduğu gözönüne alınarak karar verilmesi gerektiğinden kusur oranına göre hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
Yerel mahkemece SGK’ya müzekkere yazılarak davacının SGK kaydı ve yapılmış bir ödeme olup olmadığı sorulmuş; kurumca davacının SGK kaydı gönderilerek davacıya ödeme yapılmadığı belirtilmiş ise de davacının sigortalı olarak çalıştığı ve kazanın da iş kazası olduğu anlaşıldığından bu bağlamda, davaya konu trafik kazasına ilişkin olarak iş kazası yönünden bir araştırma yapılıp yapılmadığı, olayın iş kazası olarak kabulü suretiyle davacıya geçici-kalıcı iş göremezlik ödeneği ödemesi ile rücuya tabi olan ve peşin sermaye değerli bir gelir veya ödeme yapılıp yapılmadığı, rücuya tabi ödeme yapılmış olması halinde ilk peşin sermaye değerinin ne olduğu sorularak, gelecek cevabın neticesine göre hesaplanacak tazminattan mahsubun gerekip gerekmediği gözetilerek, gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınmasıyla davacı tarafın talep edebileceği maluliyet tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Davalı … Genel Müdürlüğü harçtan muaf olduğu halde harçla sorumlu tutulması da doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ve davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacı ve davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yerolmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekili ile davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacı vekili ile davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yerolmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran davacı ve davalılarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırdıkları oranda davacı ve davalılara iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Ankara 7. İcra Müdürlüğünün 2019/16753 esasına yatırılan 145.000,00 TL teminat mektubu ve 15.000,00 TL nakit teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan .

.
Üye .

.
Üye.

.
Katip.

* Bu belge, 5070 sayılı kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.