Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/533 E. 2022/1645 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2019
NUMARASI
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 17/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/07/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalılar … vekili ile … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 08.12.2015 tarihinde davalıların sürücüsü ve işleteni olduğu … plakalı araçla davacıya ait emniyet şeridinde park halindeki … plakalı araca çarpması sonucu davacının aracında ekpertiz raporuna göre 151.000 TL’lik hasar meydana geldiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL değer kaybının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 26/10/2017 tarihli dilekçesi ile dava değerini 50.000,00 TL’ye yükseltilmiştir.
Davalı … …. Şti. vekili, davanın süresinde açılmadığını, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, kazaya park ihlali yaparak kusurlu şekilde aracını park eden davacının neden olduğunu sigorta şirketince davacının tüm zararının karşılandığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, zaman aşımı nedeni ile davanın reddi gerektiğini, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin değer kaybını da kapsayıp kapsamadığının araştırılmasını, kazanın oluşumunda davacının kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, mahallinde 16/06/2016 tarihinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen teknik bilirkişi raporunda gerekçeli ve denetime elverişli olarak kazanın oluşumunda davalı şirket araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, yine kaza nedeni ile davacıya ait araçta oluşan değer kaybının 50.000,00 TL olduğunun belirlendiği, davalılar vekillerince rapora itiraz edildiği ek rapor ile itirazların karşılandığı, iddia, savunma, dayanılan deliller, rapor ve ek rapor ile dosya kapsamı bütün olarak değerlendirildiğinde 08/12/2015 tarihinde meydana gelen yaralamalı ve maddi hasarlı çift taraflı trafik kazasının oluşumunda, davalı şirkete ait araç sürücüsü ve diğer davalı …’in tam kusurlu olduğu ve davacı aracında kaza nedeni ile oluşan değer kaybının 50.000,00 TL olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne 50.000,00 TL’nin 08/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davalılar … vekili ile … …. Şti vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece zamanaşımı hususu dikkate alınmaksızın hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının davasını 22.04.2016 tarihinde eksik harçla açtığını, 28.01.2019 tarihinde tamamlama harcı yatırarak söz konusu eksik harcı tamamladığını, 08.11.2017 tarihinde 50.000,00-TL’sına ıslah ettiğini, ancak harcı 28.01.2019 tarihinde tamamladığını, bu nedenle davacının ıslahının tarihi, harcın tamamlanma tarihi olan 28.01.2019 olarak kabul edilmesi gerekirken yerel mahkemece aksi yönde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, olay tarihi olan 08.12.2015 itibariyle işleyen zamanaşımı davaya esas 10.000,00 Türk Liralık kısım açısından durmuşsa da diğer talepler açısından zamanaşımının işlemeye devam ettiğini, 26.10.2017 tarihinde verilen ıslah dilekçesi sonrası HMK madde 181’in ıslah bildiriminden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde ıslah edilen tutara ilişkin gerekli işlemlerin yapılması gerektiği şeklindeki emredici hüküm karşısında davacı yanın 28.01.2019 tarihinde tamamlama harcını yatırması hasebiyle 40.000,00 TL’lık kısma ilişkin zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu sebeplerle yerel mahkemece zamanaşımı itirazlarının yerinde görülmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin KTK m.109 hükmünü ıslah harcını yatırma süresi olarak öngörmüş olup aslında bu sürenin kaza tarihinden itibaren açılacak dava için düzenlenmiş dava açma süresi olduğunu, kazanın 08.12.2015 tarihinde vuku bulduğunu, davacının davasını 22.04.2016 tarihinde açtığını, ıslah dilekçesini 26.10.2017 tarihinde verdiğini; ancak gerekli harcı 28.01.2019 tarihinde tamamladığını, davacının ıslah için gerekli harcı 28.01.2019 tarihinde tamamladığından ıslahı bu tarihte yapmış sayılacağını, 28.01.2019 tarihi baz alındığında da KTK m. 109 hükmünde öngörülen zamanaşımı süresinin dolduğunu, Harçlar Kanununun 32. Maddesinde “yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını” düzenlendiğini, Harçlar Kanunu m. 32 uyarınca eğer harç yatırılmamış ise müteakip işlemlerin yapılamayacağını, müteakip işlemlerin yapılamamasından anlaşılması gerekenin davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, yerel mahkemece iş bu yasa hükmünün ihlal edildiğini, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2013/16507 E. 2014/940 K. Sayılı ve 21.01.2014 tarihli kararı ile “Mahkemece, tamamlama harcı yatırılmayan ve dolayısıyla yok hükmünde olan ıslah beyanına değer verilmesi bozma nedenidir” demek suretiyle tamamlanma harcı yatırılmadığı halde ıslah dilekçesinin yok hükmünde sayılacağına, ne zamanki ıslah harcı yatırılır o zaman ıslahın yapılmış sayılacağına hükmettiğini,
Mahkemece, davacının KTK hükümlerine aykırı park yapması, parkın “park edilemez mahal”de yapılmış olması durumunu değerlendirilmeksizin davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu’nun amir hükümlerine açıkça aykırılıklar barındıran bahse konu kök ve ek raporda, davacı yanın ”meskun mahal dışında, emniyet şeridi üzerinde kurallara uygun ve nizami park halinde bulunduğu” tespitinin yer aldığını, ilgili kanunun 84. Maddesinde ”yerleşim birimleri dışındaki karayolunun taşıt yolu üzerinde, zorunlu haller dışında park etme veya duraklama ve her durumda gerekli tedbirleri almama…’yı araç sürücülerinin asli kusurlu sayıldığı hallerden biri olduğunun hüküm altına aldığını, gerek dava dilekçesinde gerekse de sonraki beyanlarında davacının emniyet şeridi üzerinde park halinde bulunmasını gerektirir nitelikte zorunluluk barındıran durumunu gösterir beyanda bulunmadığı gibi bu konuda kanıt da sunamadığını, mahkemece alınan kök ve ek raporlarla da belirtilmiş olan olay yerinde … trafik levhasının bulunduğu tespitine rağmen KTK 60. maddesince ”işaret levhalarına 100 metre mesafede duraklamanın yasak olduğu” hükmünün gözardı edildiğini, davacı …’un Karayolları Trafik Kanununa aykırılıklar barındıran park hali dolayısıyla yaşanan olayın vuku bulduğunu, bu halin davalının sorumluluğuna gidilip kusur atfedilmesi için gereken illiyet bağını kestiğini, dava konusu kazanın gerçekleşmesinin yegane sebebinin davacının kanuna aykırı park etmesi olduğunu, davacının otel otoparkını kullanmak yerine otel yol çıkışına yol kenarına aracını park ettiği için asli kusurlu olduğunu, yerel mahkeme dosyasına … Müdürlüğünden alınan yazının sunulduğunu bu yazıda açıkça Ankara istikametine doğru park etmenin kanuna aykırı olduğunun belirtildiğini, yerel mahkemece anılan hususların gözetilmediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; yerel mahkemece alınan kök bilirkişi raporunun sonuç kısmında tarihe ilişkin yanlışlık olmasa dahi; değer kaybı hesabının yapıldığı ilgili kısımda olay tarihinin 08.12.2015 olması gerekirken 15.09.2015 tarihi belirlenen tutarın esas alındığını, dolayısıyla ilgili kısımda yanlış olay tarihi üzerinden değer kaybı tayininin hatalı olduğunu, raporun hükme esas alınmayıp yeni bir rapor alınması talebinin kabulü gerekirken yekten davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemece davacının parkının kusurlu ve kanun amirlerini ihlal eder vaziyette olduğunu, ıslaha ilişkin harcın tamamlanma durumu ile ıslahın yapılmış sayılacağı hususunun değerlendirilmediğini, bu hususta gerekçeli kararda bir değerlendirmede yapılmadığını, taraf itirazlarının karşılanmadığını, yeni bilirkişi raporu alınmadığını, maddi hatalar barındıran bilirkişi raporunun hükme esas alındığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … …. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Davanın süresinde ve doğru mahkemede açılmadığını, davacı yanın davasını talimat yolu ile yargı çevresi dışında ve Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış ise de harç yatırılmadığı için davanın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinin verilmesi esnasında; 22.04.2016 tarihinde başvuru harcı ile talebine ters olarak eksik miktarda 29,20-TL nisbi harç yatırdığını dolayısı ile dilekçe verme hakkı tanıyan başvuru harcının ve eksik nisbi harcın yatırıldığını, Harçlar Kanunu 28. Maddesi gereğince harca tabi değere haiz davaların harcının yatırılmasının zorunlu olduğunu, Harçlar Kanununun madde 32 gereği hiçbir usuli işlem yapılamayacağını, bu cümleden yapılmış işlemlerin ise yok hükmünde yapılmamış işlemler olduğunu, dava değerine göre hesaplanan peşin harcın noksan yatırıldığını, noksan harçların ikmaline dair Harçlar Kanununun 28 30 ve 32. maddelerinin uygulanması gerekeceğini, davacının davasının açılması ile ilgili işlemleri kendisi takip ile yükümlü olduğunu, mahkemenin bu aşamada dahli olmadığından kalemden haberdar edilerek harcı tamamlama işlemi yapıldığı beyan edilmişse de Harçlar Kanunu çerçevesinde harcın Kanun’un 30. Maddesi gereği tamamlandığı 28.01.2019 tarihine dek yapılan tüm yargılama işlemleri yapılmamış sayılacağından, bu tarihte ise dava ve alacak zamanaşımına uğradığından davanın reddi gerektiğini, davacının davayı 22.04.2016 tarihinde noksan harç ile açtığını; çok zaman sonra Ankara İl Muhasebe Müdürlüğünün 28.01.2019 tarihli AB2019 seri ve 2508 sıra nolu makbuzu ile tamamlama harcı yatırarak harç şartını tamamladığını, davayı 08.11.2017 tarihinde 50.000,00-TL’sına ıslah ettiğini bu itibarla ıslahın da 28.01.2019 tarihinde yapılmış sayılacağını, davanın kısmi dava olduğunu, davacı kaza ile birlikte davalıdan haberdar olmakla taleplerinin zamanaşımına uğradığını, Yüksek Yargıtay dairelerinin tamamındaki uygulamanın da bu yönde olduğunu Yargıtay 9. HD. 2013/16507E., 2014/940K., 21.01.2014T.: “Mahkemece, tamamlama harcı yatırılmayan ve dolayısıyla yok hükmünde olan ıslah beyanına değer verilmesi bozma nedenidir” Yargıtay 19. HD. 2014/10619E., 2014/13513K., 16.09.2014T; “Davacı vekilinin ıslah niteliği taşımayan dilekçesine dayanılarak davanın alacak davası niteliğinde görülüp sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir”; Yargıtay 1. HD. 7029E./8299K., 13.07.2009T.: “Birleşen dosya davacıları dilekçe ile ıslah isteğinde bulunmuşlarsa da başvuruları harçlandırılmamıştır. O halde, birleşen dosya davacıları bakımından HUMK’un 83 ve sonraki maddelerinde öngörüldüğü şekilde bir ıslahın yapıldığı söylenemeyeceği gibi muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak usulüne uygun bir talebin varlığı da kabul edilemez. Hal böyle olunca, yasada öngörülen şekilde ıslah gerçekleşmediği gözetilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekir” içtihadı yerleşik kararlara da uygun olmakla davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, mahkemenin bu hususa yaptıkları itirazlarını görmezden geldiği gibi gerekçeli kararda da bu hususa yer verilmediğini, bunun yanında 2016 yılında davasını Asliye Hukuk Mahkemesinde açan davacı yanın hatası sebebiyle uzayan yargılamadan dolayı faizin fazlaya hükmedilmesinin de doğru olmadığını, kimsenin kendi hatasından faydalanamayacağını, davalı şirkete ait aracın yerleşim yeri dışında karayolu üzerinde kurallara aykırı park halindeki davacı aracına çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacı yanın şoförünün kendi kusurunun asli olması sebebiyle davalı şirketten talep edebileceği herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını davacının kendisine ait aracı kanunda yasak olarak belirlenen bir yere park ettiğini, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Duraklama ve park etme” başlıklı 59.maddesinde “Yerleşim birimleri dışındaki kara yolunda zorunlu haller dışında taşıt yolu üzerinde duraklamak veya park etmek yasaktır.” “Karayolu üzerinde park etme izni verilmeyen araçlar” başlıklı 62.maddesinde “Yerleşim birimleri içindeki karayolunda, bir trafik işaretiyle izin verilmedikçe ve yükleme, boşaltma, indirme, bindirme, arızalanma gibi zorunlu nedenler dışında kamyon, otobüs ve bunların katarları, lastik tekerlekli traktörler ile her türlü iş makinelerinin park edilmesi yasaktır.” Denildiğini aynı kanunun “Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller” başlıklı 84.maddenin birinci fıkrasının l bendinde “Park için ayrılmış yerlerde veya taşıt yolu dışında kurallara uygun olarak park edilmiş araçlara çarpma hallerinde asli kusurlu sayılırlar.” Denildiğini bu tanımdan da hareketle diğer davalının kusurlu sayılabilmesi için, davacının kurallara uygun şekilde park etmiş olması gerektiğini, davacı, aracını park etmemesi gereken bir yere park etmiş olmakla asli kusurlu olduğunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca çıkarılan Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Durma, Duraklama ve Parketme Kuralları” başlıklı 6. bölümde yer alan “Parketmenin Yasak Olduğu Yer ve Haller” başlıklı 115. Maddesinde park yasaklarının sıralandığını, 115 maddenin A fıkrası 1 bendinde yer alan “Duraklamanın yasak olduğu yerler” yollaması ile 113. Maddenin h bendinde “İşaret levhalarına, yaklaşım yönünde ve park izni verilen yerler dışında; yerleşim birimi içinde 15 metre ve yerleşim birimi dışında 100 metre mesafede,” park etmenin yasak olduğunu, 115 maddenin A fıkrası 3 bendi uyarınca “Geçiş yolları önünde ve üzerinde” park etmek yasaktır.115 maddenin A fıkrası 9 bendi uyarınca “Kamunun faydalandığı; a) Herkesin araçları ile girip çıkabildiği park, bahçe, garaj, sinema ve benzeri her çeşit tesisin, b) Fabrika, atölye, iş hanı ve benzeri işyerlerinin, c) Okul, hastane ve benzerlerinin, giriş çıkış kapılarının her iki yönünden 5 metrelik mesafe içinde,” park etmek yasaktır.115 maddenin A fıkrası 13 bendi uyarınca “mecburi haller dışında yerleşim yerleri dışındaki karayollarında, taşıt yolu üzerinde,” park etmek yasaktır. Arzedilen park yasakları yönetmelik hükümlerinin olay yerindeki araçların durumunu incelemekten uzak bilirkişinin hükme esas bir değerlendirme yapamadığı, itirazları ile il trafik müdürlüğünden bir bilirkişinin atanması talebi de kabul görmediğinden raporun kanuna aykırı olduğunu, olayın … araç çıkışının yaklaşık 5 metre ilerisinde ve … ile … kesişiminin olduğu yerde ve … levhasının hemen önünde meydana geldiğini, bu durumun tutanağa (… belirtilmeksizin) yansıdığını, otel yol çıkışına parkeden … plakalı aracın hatalı park edildiğini, davacı tarafın aracını yol kenarına değil de, olay yerine 5 metre içeride bulunan … otoparkına park etse idi dava konusu kazanın meydana gelmeyeceğini, olay yerinin … ile … kesişiminde olduğunun harita ile ortada olduğunu anılan yerdeki kesik çizgiler ve … levhası da bağlantı yolu olan …. sokağın hemen önüne park eden aracın … Ankara yolu ile … arasında geçişi sağlayan …. sokağın kullanımını kısıtladığının açık olduğunu, bunun harita ile de sunulduğunu, ancak bu gerçekliğin tutanağa yansımadığı gibi bilirkişi raporunda da gözönüne alınmadığını, … istikametinden gelen araçların, Otelden çıkış yapan araçların yola çıkışını engeller ve “…” işaret levhasının görülmesini engeller şekildeki parkın yönetmelik çerçevesinde park yasağı kurallarının açık ihlali olduğunu, … Müdürlüğünden alınan (dosyaya daha önce iki kez sunulmuş olan) yazıda da Ankara istikametine doğru park etmenin yasak olduğunun vurgulandığını, davalı şirketin sorumluluğuna ilişkin neden-sonuç ilişkisi/illiyet bağını kesen hatalı park sebebiyle şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, davacı aracının genişliğinin 2,55 metre(…/…), emniyet şeridi olarak ayrılan (banket genişliği olarak adlandırılan) alanın genişliğinin ise 2.00 metre olduğunu, dolayısı ile bilirkişinin aracın taşıt yoluna taşmadığı şeklindeki ölçeksiz ve yetersiz çiziminden hareketle edindiği çıkarımın hatalı olduğunu, davayı ve kusuru kabul anlamına gelmemek kaydı ile; davacı aracındaki değer kaybının farazi ve gerçeklikten uzak olmakla bilirkişinin tespitinin çok yüksek kaldığını, bilirkişi piyasa rayiçlerinden bahsetmişse de hiç bir örnek ve atıfta bulunmadığını, kendisince bir değerlendirme yaptığını, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 22.02.2018 gün ve 2017/980 E., 2018/1219 K. Sayılı içtihadında belirtildiği gibi “…mahkemece aracın modeli, markası, özellikleri, hasarı, yapılan onarım işlemleri, kilometresi, olay tarihindeki yaşı, davacı tarafın iddiaları, davalı tarafın savunmaları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek aracın kaza öncesi hasarsız ikinci el piyasa rayiç değeri ile kaza meydana geldikten ve tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa rayiç değeri arasındaki farka göre değer kaybı zararının belirlenmesi, meydana gelebilecek çelişkilerin giderilmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık yeni bir rapor alınması ondan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken,” denildiğini, bilirkişice piyasa rayiçlerine atıf yapılmasının yetersiz olduğunu belirterek istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalılar … vekili ile … vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan değer kaybı talebine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıların sürücüsü ve işleteni olduğu aracın davacıya ait araca çarpması sonucu araçta meydana gelen değer kaybının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
08.12.2015 tarih saati 05…. olan kaza tespit tutanağında, davalı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı minibüsü ile Havaalanı yolunu takiben … havaalanı istikametinden … kavşağı istikametine seyir halinde iken 22. kilometrede İbis Hotel önüne geldiğinde, seyir istikametine göre yolun sağında emniyet şeridi üzerinde kurallara uygun nizami bir şekilde park halinde bulunan davacıya ait … plakalı otobüsün arka sol köşe kısmına aracının sağ ön köşe kısımları ile çarpması ile aracının şoför kısmı üzerine yan devrilmesi suretiyle yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, …’in olayda KTK’nun 52/1-b maddesi gereğince %100 kusurlu olduğu belirlenmiştir. Mahkemece olay yerinde yapılan keşif sonucu düzenlenen 09.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda davalı sürücü …’in yola gereken dikkatini vermemesi, hızını kullandığı aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmaması, sevk ve idare hatasıyla park halinde bulunan davacı aracına çarparak neden olduğu olayda % 100 (Yüzde Yüz) oranında tamamen kusurlu olduğu, davacıya ait … plakalı aracın sürücüsünün olayda kusursuz olduğu belirlenmiştir.
Davalı vekillerinin itirazı üzerine alınan 27.08.2018 tarihli ek raporda davalı vekilinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 62. maddesini ve Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 113. ve 115. maddesini yanlış yorumlamakta olup dava konusu olayın meskun mahal dışında meydana geldiğinden dolayı bu maddelerin dava konusu olayda uygulama alanı bulunmadığı, davalı vekilinin bahsettiği maddelerin meskun mahal içi parka ilişkin olduğu, olayın …. sokak kavşağında meydana geldiği, davalı vekilinin itiraz dilekçesine eklediği krokinin gerçeği yansıtmadığı gibi … ile İbis otelin arasındaki mesafenin 400 metre olduğu, davacıya ait aracın …. sokağın önüne park etmediği, olay yerinde bulunan ,,, trafik işaret levhasının …. sokaktan çıkan araçlara ilişkin olmayıp İbis otelden çıkacak araçların anayola çıkışında dikkatli olması ve durması için konulduğu olay yerinde bulunan emniyet şeridinin de iddia edildiği gibi 2,00 m olmayıp 3,5 m kadar olduğu, otobüsün yol dışına taşmadığı, dava konusu olayın emniyet şeridi üzerinde meydana geldiği, davacıya ait otobüs sürücüsünün olay yerini inceleyen trafik zabıtası tarafından kusursuz bulunduğu belirtilmiştir.
Hükme esas bilirkişi kök ve ek raporunda davacıya ait aracın 3,5 metrelik emniyet şeridinde nizami şekilde park ettiği belirtilerek olayda kusursuz olduğu belirlenmiş ise de 08.12.2015 tarihli kaza tespit tutanağının yol bölümüne ilişkin bilgiler bölümünde kazanın olduğu yerde emniyet şeridinin bulunmadığı, 2 metrelik yaya yolu olduğu ve çarpışmanın yol üzerinde olduğu belirtildiğinden ve ayrıca … Müdürlüğü yazısından Ankara … … protokol yolunda Ankara istikametine (davacının park ettiği yerde) doğru park yasağı olduğu bildirildiğinden bilirkişi raporundaki tespitler ile kaza tespit tutanağında yer alan bilgiler arasındaki çelişkinin giderilmesi ve davalılar vekillerinin itirazlarının da değerlendirilmesi amacıyla İTÜ, ATK veya … Heyeti gibi kurum ve kuruluşlardan kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile, HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalılar … vekili ile … …. vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile, HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre adı geçen davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırdıkları oranda yatıranlara iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

BaşkaN

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.