Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/523 E. 2022/1906 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/523 – 2022/1906
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/523
KARAR NO : 2022/1906

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2019
NUMARASI : 2015/753 Esas 2019/1074 Karar

DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı …Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 30/06/2015 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki yarı römorkuyla en sağ şeritten seyir halinde iken yarı römorkun sol yan kısımlarına, sürücü … sevk ve idaresindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek bölünmüş yolda karşı şeride geçerek aracının ön kısımlarıyla çarpması sonucu çift taraflı yaralanmalı kaza meydana geldiğini, davacı …’ın … yönetimindeki araçta yolcu konumunda olduğunu ve bu aracın davalıya trafik sigortalı olduğunu, kaza sonucu davacılar …’ın sakat kaldığını bildirerek şimdilik her bir davacı için 5.000,00’er TL (500,00’er TL’sı geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere) olmak üzere toplam 10.000,00-TL işgöremezlik tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiş; 11/10/2019 tarihli dilekçesi ile davacı …’ın geçici iş göremezlikten kaynaklanan tazminat alacağını 7.924,97-TL, sürekli iş göremezlikten kaynaklanan tazminat alacağını 25.535,19-TL, davacı …’ın sürekli iş göremezlikten kaynaklanan tazminat alacağını 48.706,48-TL’sına yükseltmiştir.
Davalı Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davalı sigortaya husumet yöneltilemeyeceğini, temerrüde düşürülmediğini, davacıların maddi tazminat taleplerini ve dayanaklarını ispat etmeleri gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tüm dosya kapsamı ve deliller, davacıya ait tıbbi tedavi belgeleri, kazaya karışan araçların kusur durumu, davacıya ilişkin tespit edilen maluliyet oranları ve süresi, hesap bilirkişisi raporu kapsamı hep birlikte göz önünde bulundurulduğunda; 30/06/2015 günü meydana gelen kazada, davacılar … ile …’ın Hacettepe Üniversitesi ATK raporları kapsamına göre yaralandıkları, bu kazada sigortalı araç sürücüsü …’ın %80 oranında, davacı yolcular … ile …’ın ise %20 oranında kusurlu oldukları, çekicinin dava dışı sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunmadığı, kaza nedeniyle davacı …’ın %3 oranında sürekli, 9 ay süre ile geçici iş göremezlik halinde, olay tarihinde 18 yaşından küçük olan …’ın ise %5 oranında sürekli iş göremezlik halinde kaldıkları, bu kusur ve maluliyet oranları dikkate alınarak yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacılardan …’ın sürekli iş gücü kaybından kaynaklanan tazminat alacağının 25.535,19-TL, geçici iş gücü kaybından tazminat alacağının 7.924,97-TL olduğu, …’ın sürekli iş gücü kaybından kaynaklanan tazminat alacağının 48.706,48-TL olduğu, ıslah dilekçesi kapsamı da gözönünde bulundurulmak sureti ile davacı … yönünden davanın kabulüne, 7.924,97-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 25.535,19-TL sürekli iş göremezlik tazminatı toplamı 33.460,16-TL tazminatın temerrüt tarihi olan 09/11/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigortadan alınarak davacıya verilmesine, küçük … yönünden davanın kısmen kabulüne, 48.706,48-TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 09/11/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak küçük …’a velayeten davacılar… ve …’a verilmesine, geçici iş göremezlik tazminat talebinin yasal şartları bulunmadığından reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı …Sigorta AŞ vekili istinaf dilekçesinde; Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile bu tür uyuşmazlıklarda dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketine başvuru zorunluluğu getirildiğini, davadan önce davalı şirkete yapılmış herhangi bir başvuru bulunmadığını, davacı tarafın da buna ilişkin herhangi bir delil sunamadığını, davacının başvuru yaptığına yönelik iddiasının kabul edilemeyeceğini, esasa ilişkin incelemeye geçilmeden davanın davalı şirket yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini,
Kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirket nezdinde 25.05.2015/2016 tarihlerini kapsayan Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı olduğunu, sorumluluğun poliçe teminatı ve sigortalı araç sürücülerinin kusuru oranı ile sınırlı olduğunu, somut olayda sigortalı araç sürücüsünün hızının yolun akışına göre lazım gelenden fazla olduğuna dair hiçbir somut emare bulunmadığını, kazanın meydana geldiği yol incelendiğinde hız sınırının 110 km/s olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün hızının ise 90 km/s olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/a-b hükümlerini ihlal etmiş olduğunun kabul edilemeyeceğini, kazaya karışan… plakalı aracın kusur durumunun irdelenmesinin eksik ve yetersiz olduğunu, ATK’ dan kusur raporu alınması taleplerinin değerlendirilmediğini, öncelikle ATK İhtisas Dairesi’nden uygun görülmediği takdirde uzman kurumlardan kusur raporu alınması gerektiğini,
… için çalıştığı varsayılarak AGİ dahil asgari ücret üzerinden tazminat hesaplandığını, rapordan başvurucunun ev hanımı olduğunun anlaşıldığını, bu sebeple aktif dönem pasif dönem ayrımı yapılmaksızın tüm bakiye ömür için AGİ’siz net asgari ücret üzerinden hesap yapılması gerektiğini, bu konuda yeni bir tazminat hesaplanmasını talep ettiklerini, maluliyet raporlarının kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan yönetmeliğe aykırılık teşkil ettiğini, öncelikle davanın reddini, aksi halde yönetmeliğe uygun yeni rapor alınmasını talep ettiklerini,
Kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan, 30.03.2013 tarihli 28603 sayılı Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik esas alınmış olmasına karşın raporun yönetmeliğin 6, 9 ve 13. maddesine aykırı olduğunu, raporu 6. maddede belirtilen hekimler imzalamadığı gibi ayrıca raporun mağdur fiziken muayene edilmeden düzenlendiğini, yönetmeliğin 6. maddesinde raporu düzenleyen heyette bulunması gereken hekimlerin tek tek sayıldığını, ancak dosyadaki raporun madde metninde geçen hekimlerden değil sadece öğretim üyelerinden oluşan heyet tarafından düzenlendiğini, başvuranın almış olduğu 09.05.2019 tarihli Adli Kurul Raporları incelendiğinde, başvurana fiziki muayene yapılmadan eldeki epikriz/anamnez raporları incelenerek raporun oluşturulduğu ve raporun fiziki muayene yapılmadan evrak üzerinden düzenlendiğini, raporun bu yönü ile yönetmeliğin 9. maddesine aykırı olduğunu, sağlık kurulu raporunun sürekli olup olmadığı, süreli ise geçerlilik süresinin mutlaka belirtilmesi gerektiğini, ancak başvuranın sunmuş olduğu 09.05.2019 tarihli Adli Kurul Raporu incelendiğinde raporun sürekli olup olmadığına ilişkin herhangi bir kayda rastlanmadığını, açıklanan sebeplerle, işbu raporun 30.03.2013 Tarihli 28603 Sayılı Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e aykırılık oluşturduğunu, 30.06.2015 tarihli kaza tespit tutanağında her ne kadar davacının emniyet kemeri takıp takmadığı belirtilmemişse de davacının yaralanmasının boyutlarına bakıldığında ve araçta istiap haddinin aşılmış olması nedeniyle, emniyet kemeri takmadığının aşikar olduğunu, davacı emniyet kemeri takıyor olsa idi bu bölgelere darbe alması mümkün olmadığından emniyet kemeri takmadığının kabulü gerektiğini, davacı taraf emniyet kemeri takmış olsa idi araç içerisinde bu denli savrulmayacağını ve yaralanmasının bu boyutlara ulaşmayacağını, bu durumda davacının bu denli yaralanmasında kendi kusurunun da bulunduğunu, bu nedenlerle hesaplanacak tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 24.09.2013 tarih, 2012/15644 Esas ve 2013/14775 Karar sayılı ilamı),
Uyuşmazlık konusu kaza CMK kapsamında uzlaşmaya tabi bir suç olup, dosyanın savcılık aşamasında uzlaştırmacıya gönderilmiş olma ihtimali bulunduğunu, uzlaşmaya ilişkin Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253. maddesinin 19. Fıkrası ile uzlaşma sürecinde anlaşılması durumunda tazminat davası açılamayacağı açılmış olsa bile feragat edileceği düzenlemesi getirildiğini, uzlaşma sağlanması durumunda tazminat davası açma hakkı sona erdiğinden öncelikle savcılık dosyası kapsamında uzlaşma sağlanıp sağlanmadığının Mahkeme tarafından tespiti için kazaya ilişkin soruşturma ve kovuşturma dosyasının celbini talep ettiklerini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi,dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
1-Haksız fiil neticesinde zarar gören bir işi ve kazancı yoksa, bedensel varlığıyla “yardım ve hizmet” ederek katkı sağlayacağı kabul olunarak, bu kişilerin çalışma gücü kaybına ilişkin zararları yasal asgari ücretler üzerinden hesaplanmalıdır.
Somut olayda davacı…’nin kaza tarihinde herhangi bir işte çalışmadığı, ev hanımı olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Mahkemece hükme esas alınan aktüer raporunda davacı …’nin ev hanımı olduğu ve asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceği kabul edilerek hesaplama yapılması yerindedir. Ancak anılan raporda ücretin netleştirilmesi sırasında asgari geçim indiriminin dikkate alınması hatalı olmuştur. Davacı …’nin zararının hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı ev hanımı davacı …’nin maluliyeti nedeni ile uğranılan zararın hesaplanması sırasında dikkate alınamayacağı açıktır. Bu itibarla; ev hanımı olan ve gelir getirici bir işte fiilen çalışmayan davacı … için, işgücü kaybı (efor kaybı) tazminat hesabı yapılırken, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı hesabının yapıldığı tüm dönemlerde (aktif dönem olarak kabul edilen dönem için de) AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden tazminat hesabı yapılması gerekirken, bu yönü gözetmeyen raporun hükme esas alınması doğru görülmediğinden mahkemece, tazminat yönünden hükme esas alınan 05.09.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunda belirlenen veriler dikkate alınıp, işlemiş dönem aynı tarihte (31.12.2019) sonlandırılarak, taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklarda gözetilerek aktüer bilirkişiden bu hususta ek rapor alınarak zararın belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir.
2-Borçlar Yasasının, “tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek; ehliyetsiz sürücünün ve/veya içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Yine zarar görenin emniyet kemeri takmaması nedeniyle araçtan fırlayarak zararın doğmasına ya da artmasına sebebiyet vermesi de örnekler arasındadır. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hakim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 51 ve 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Somut olayda; davacılar davalıya trafik sigortalı araçta yolcu konumunda olup, sigortalı aracın 2011 model … otomobil olduğu ve sürücü dahil 5 kişilik yolcu taşıma kapasitesi olduğu anlaşılmıştır. Olay anında dosya kapsamına göre söz konusu araçta sürücü ile birlikte 10 kişi bulunduğu, bunların bir kısmının çocuk, diğerlerinin yaşlarının büyük olduğu görülmüştür. Sürücülerin kazanın meydana gelmesinde kusur oranlarının belirlenmesi için alınan bilirkişi raporunda, 5 kişilik araca 10 kişi binildiği, bu halde sürücünün aracı rahat kullanamayacağı, direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı yönden seyreden dava dışı sürücü yönetimindeki araca çarptığı olayda sigortalı araç sürücüsü …’in %80 oranında kusurlu bulunduğu, karşı araç sürücüsünün kusuru olmadığı, …’in hazırlık soruşturmasında verdiği ifadesinde çarpışma sonrası araçtakilerin yola saçıldığını beyan ettiği, araçta 5 kişi için emniyet kemeri bulunduğu, bu nedenle davacıların ve araçtakilerin emniyet kemeri takmalarının mümkün olmadığı, can güvenliklerini bu şekilde tehlikeye atmaları ve yaralanmalarında emniyet kemeri takmamalarının da etkisi olduğundan bahisle her bir davacının bu nedenle %20 oranında tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Bir başka ifadeyle davacıların kazanın oluşumunda kusurları bulunmayıp, davacılar zararın doğması ve artmasında %20’şer oranında müterafik kusurludurlar.
Her ne kadar tazminat bilirkişi raporunda bu nedenle davacı taraf için hesaplanan tazminatlardan %20 oranında kusur indirimi yapılmış ise de, davacılar araçta yolcu konumunda olduğundan kazanın oluşumuna ilişkin herhangi bir kusurları bulunmadığı açıktır. Ancak kusura ilişkin bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 5 kişilik araca, 10 kişi binilmesi nedeniyle davacılar ve araçta bulunan diğer kişilerin emniyet kemeri taktıklarının kabulü hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Ayrıca araç sürücüsü … hazırlık aşamasında olay nedeniyle sıcağı sıcağına verdiği ifadesinde çarpışma sonrası araçtakilerin yola saçıldığını söylemiştir. Bu hal dahi davacıların emniyet kemeri takmadığını göstermektedir. Zira bilirkişi tarafından da davacıların kendilerinde oluşan yaralanmayı, zararı artırdıklarından bahisle %20 oranında kusur (yani müterafik kusur) izafe edilmiştir. Müterafik kusur durumunun mahkemece resen gözetilip değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu durumda mahkemece davacı … yönünden yukarıda 1 no’lu bentte açıklandığı üzere tazminat hesabı yaptırıldıktan ve davacıların talep edebileceği tazminat belirlendikten sonra, yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince her iki davacı yönünden tespit edilen tazminatlardan (%100 oranında sigortalı araç sürücüsünün kazada kusurlu olduğunun kabulü ile hesaplanacak tazminatlardan) %20’şer oranında müterafik kusur indirimi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere davalı şirketin itirazlarına rağmen bu hususta değerlendirme yapılmaması da doğru görülmemiştir.
Yukarıda 1 ve 2 no’lu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile; 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı Sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek
gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19.12.2019 tarihli, 2015/753 Esas – 2019/1074 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davalı sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf yoluna başvuran davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 1.404,00-TL nispi, 54,40-TL maktu istinaf karar harcının istek halinde ilgili davalıya iadesine,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 150,00TL gider avansından kullanılmayan kısmın davalıya iadesine,
5-Şanlıurfa 4. İcra Dairesinin 2020/1223 sayılı dosyasına yatırılan 160.000,00-TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği,harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.