Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/477 E. 2022/1948 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/477 – 2022/1948
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/477
KARAR NO : 2022/1948

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2019
NUMARASI : 2017/139 Esas 2019/914 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 20/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili, davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 19.12.2016 tarihinde davalı…’nun sevk ve idaresinde bulunan …’ye ait ticari aracın karıştığı trafik kazasında yaya olan davacının yaralanarak malul kaldığını, davalı … Sigorta A.Ş.’nin aracın ZMMS şirketi olduğunu beyanla fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 50,00 TL sürekli iş göremezlik, 25,00 TL geçici iş göremezlik, 25,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 100,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan tahsilini ve 25.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sürücü ve araç malikinden tahsilini talep etmiş; 31.08.2018 havale tarihli dilekçesi ile maddi tazminat yönünden dava değerini 19.492,35 TL geçici iş göremezlik, 34.008,66 TL sürekli iş göremezlik, 21.537,23 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 75.038,24 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; Davanın yetkisiz ve görevsiz mahkemede açıldığını, Haymana Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli ve yetkili olduğunu, davacının kusur ve maluliyet durumunun bilirkişi marifeti ile tespiti gerektiğini, davacının zararının SGK ve sigorta şirketi tarafından karşılanıp karşılanmadığının da araştırılması gerektiğini, manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu, davacıya 2.500,00 TL maddi yardım sağlandığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … Sigorta vekili cevap dilekçesinde; Geçici iş göremezlik zararından sorumluluklarının bulunmadığını, bakıcı ve tedavi giderinden SGK’nın sorumlu olduğunu, davacının kusur ve maluliyet durumunun bilirkişi marifeti ile tespiti gerektiğini, avans faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, dosya kapsamına uygun olan ve kusur yönünden kaza tespit tutanağı ve ceza dava dosyası ile çelişmeyen bilirkişi raporları, yapılan hesapların kaza tarihine göre uygun usuller ile yapıldığı, kazada yaya …’in kendisine ayrılan yoldan yürüdüğü ve kusursuz olduğu, davalı sürücünün, olayda % 100 oranında 1. dereceden asli kusurlu olduğu,Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen raporda davacının özür oranının %6 olduğu, geçici iş göremezlik süresinin 15 ay olduğu, 15 ay boyunca başkasının bakımına muhtaç olduğu, davacının kusur durumu da dikkate alınarak usulüne uygun olarak aktüer bilirkişi tarafından sunulan rapor içeriğine göre, davacının 19.492,35 TL geçici iş göremezlik, 34.008,66 TL sürekli iş göremezlik, 21.537,23 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 75.038,24 TL maddi tazminat alması gerektiği, aracın ticari olması nedeni ile de avans faizine hükmedilmesi gerektiği, manevi tazminatın 6098 sayılı TBK’nun 56.maddesinde düzenlendiği, anılan hükme göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerektiği, somut olayın özelliklerine göre davalı sürücünün asli kusurlu olması, davacının olay tarihindeki yaşı, davacı ve davalı asillerin maddi durumları yanında aracın ticari taksi olması, davacının kaza nedeni ile manevi bir sarsıntı geçirdiği, davacının maluliyet durumunun ve tamamen kusursuz olduğunun kabulü karşısında talebinin manevi huzuru gerçekleştirecek miktarda olduğu, ekonomik sosyal durumlarına göre de zenginleştirici nitelikte bulunmadığı (kısa kararda manevi tazminat yönünden sehven kısmen kabul denildi ise de davanın tam kabulüne karar verildiği, yazımın maddi hatadan kaynaklandığı gözetilerek, maddi hatanın mahallinde düzeltilebilen hata olması nedeni ile HMK’nın 183. maddesi doğrultusunda gerekli düzeltme yapılmak sureti ile hüküm tesis edildiği) gerekçesiyle maddi tazminat yönünden açılan davanın kabulü ile; 19.492,35 TL geçici iş göremezlik, 34.008,66 TL sürekli iş göremezlik, 21.537,23 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 75.038,24 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınması ile davacıya verilmesine, manevi tazminat yönünden açılan davanın kabulü ile 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 19.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılar … ve…’nden müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili, davalı Sigorta şirketi vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Maddi tazminat için araç sürücüsü ve maliki de dahil tüm davalılar yönünden dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasının yanlış olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 03.05.2010 tarihli 2010/551 E. 2010/4080 K. Sayılı kararı), Yargıtay kararında da belirtildiği gibi davalı şahısların faizden olay tarihinden itibaren sorumlu olduğunu, davalı sigorta şirketinin ise dava tarihinde temerrüde düştüğünü, şahıslar yönüyle olay tarihinden, davalı sigorta şirketi yönüyle dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bakıcı gideri hesaplanırken net ücretin esas alındığını, ancak brüt ücret esas alınarak hesap yapılması gerektiğini, raporun bu yönüyle hatalı olduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 06.03.2019 tarihli 2016/17876 E. 2019/2542 K. nolu kararında “bakıcıya ihtiyaç duyulan süre için brüt asgari ücret üzerinden bakıcı giderine hükmedilmesi gerektiği” şeklinde hüküm kurulduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; … Sigorta aleyhine hükmedilen 19.492,35 TL geçici iş göremezlik ve 21.537,23 TL bakıcı gideri tazminatı kararının kaldırılması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri tazminatının davalı şirketin sigorta teminatı dışında olduğunu,
Davacı … için hesaplanan bakıcı giderine yönelik tazminattan aile içi bakım nedeniyle hakkaniyet gereği %50 oranında indirim yapılması gerektiğini, bilirkişi hesap raporunda davacıya aile dışında birisinin baktığına yönelik bilgi ve belgeye rastlanılmadığının açıkça ifade edildiğini, keza yargılama sırasında davacı tarafından da sunulan dilekçelerde davacı yana aile dışında bakım yapıldığına yönelik hiçbir belge sunulmadığını, yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince davacı için hesaplanan bakıcı tazminat giderinden %50 oranında indirim yapılması gerektiğini (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 20.11.2012 tarih, 2015/13846 Esas ve 2012/20516 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 4. HD. 2012/13536 E 2013/9310 K 21.05.2013 tarihli kararı), dava konusu olayda, davacının isteyebileceği bakıcı gideri tutarının, hesaplanan bakıcı gideri zararının %50’si kadar olacağının kabulünün dosyaya uygun olduğunu, bu nedenle davacı için verilen 21.537,23TL bakıcı gideri tazminatının kaldırılması gerektiğini,
Davacının 15 ay süre boyunca geçici iş göremez halinde kalacağının tespitini de kabul etmediklerini, geçici iş göremezlik tazminatı tedavi teminatı içerisinde değerlendirilmekle birlikte, davalı şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını,1.06.2015 tarihinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında yapılan değişiklik ile Geçici İş Göremezlik Tazminatının teminat dışı sayıldığını, bu nedenle davacının geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinden davalı sigorta şirketi değil, Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olduğunu, nitekim 25.02.2011 tarih ve 27857 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılması Hakkında Kanun” gereğince; “Trafik Kazası Sonucunda Oluşan Yaralanmalara İlişkin Tedavi Taleplerinin” Sosyal Güvenlik Kurumundan talep edilmesi gerektiğinin hüküm altına alındığını, Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçelerinde tedavi teminatı ile vefat ve maluliyetin ayrı ayrı teminatlar olarak belirlendiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda geçici iş görmezlik tazminat talebinin “Tedavi Giderleri Teminatı” içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, tedavi sürecinin bir uzantısı olan geçici iş göremezlik teminatının da tedavi gideri teminatı içerisinde yer aldığını, bu gerekçelerle de haksız olarak talep edilmiş bulunan “geçici iş göremezlik” tazminatının reddini talep ettiklerini (Yargıtay 17. HD’nin 2013/8828 E. 2014/5302 K. 08.04.2014 tarihli kararı), bu nedenle, Adli Tıp Raporunda tespit edilen 15 ay geçici iş göremezlik tazminatı, tedavi giderlerinden sayılmakta olup geçici iş göremezlik için 19.492,35 TL üzerinden verilen hükmün kaldırılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3-Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; Hükme esas alınan kusur raporunun eksik inceleme ürünü olduğunu, davacı yayanın kazanın oluşumunda kusurlu olduğunu, kusura ilişkin yeniden araştırma yapılması taleplerinin reddinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, kaza tespit tutanağının gerçek durumu yansıtmadığını, kazanın meydana geldiği yer yol olup, olay anında yaya davacının yoldan yürüdüğünü, kazanın meydana geldiği alanda yaya geçidi veya yaya kaldırımı olmadığını, geçiş önceliğinin sürücüye ait olduğunu, krokiden de anlaşılacağı üzere kaza yerinde park halinde araçların bulunduğunu, davacının ise söz konusu park halindeki araçların arasında olduğunu, kaldı ki dava konusu kazanın meydana geldiği alanda herhangi bir yaya kaldırımı yok iken ve dahi araçlar yolu ve yayaların geçişini ihlal edecek şekilde park etmiş iken tüm kusurun araç sürücüsüne yükletilmesini kabul etmediklerini, sunulu fotoğraflardan görüleceği üzere dava konusu kazanın meydana geldiği alanda davacı yayanın yürüdüğü alanda yaya kaldırımı yok ise bile yolun karşı tarafında açıkça yaya kaldırımının mevcut olduğunu, davacının ise yolun karşısındaki yaya kaldırımından yürümek yerine yoldan yürümeyi tercih ettiğini ve kazanın oluşumuna kusuru ile sebebiyet verdiğini, yaya ve araç trafiğinin bu nedenli yoğun olduğu bir bölge de yolun sağ tarafında yayaların yürüyebileceği bir yaya kaldırımı ya da ayrılmış bir bölümün mevcut olmamasında davalı sürücüye atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, kazanın meydana geldiği alanda yayalar için hiçbir kaldırım, ayrılmış herhangi bir bölge bulunmadığı gibi yayaların güvenle yürüyebileceği alanlar ile yolun park halindeki araçlar tarafından açıkça işgal edildiğini, bu durumda cadde üzerindeki hız yönetimi, trafik güvenliği, yol yapım ve onarımından sorumlu kişi veya kişiler ile karayollarının yapım ve bakımından sorumlu kişiler ve dahi yolu işgal eden park halindeki araçların da kusurlu olduğunu, davalı sürücüye atfedilen %100 kusurun mümkün olmadığını, kusur araştırmasının öncelikle olay yerinde keşifle yeniden yapılması talep edilmiş ise de mahkemece bu talebin reddine karar verildiğini,
Davacının zararlarının davalı tarafından karşılandığını, bu durumun hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda ve manevi tazminat takdirinde değerlendirilmediğini, dava konusu olaydan sonra, davalı tarafından davacı ile yakından ilgilenildiğini, kendisine maddi manevi destek sağlandığını, davacının ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile bugüne kadar 2.500,00 TL yardımda bulunulduğunu, zararlarının karşılanmış olması nedeni ile davacının, ceza yargılamasında sürücüden şikâyetçi de olmadığını, şikâyet yokluğu nedeni ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, ceza yargılamasında davacı şikâyetinden vazgeçtiğinden işbu davayı açarak maddi manevi tazminat talebinde bulunabilmesinin de mümkün olmadığını, zararları karşılandığı halde iş bu davanın haksız yere açıldığını,
Davacıda meydana gelen maluliyetin dosya kapsamında aldırılan raporda belirtilenden daha az olduğu düşünüldüğünde zararlar karşılanmış olduğundan davanın reddi gerektiğini, her halükârda davalı tarafından davacıya yapılan yardımların manevi tazminat takdirinde dikkate alınması gerektiğini, değerlendirmeye alınmadığını,
Davalının davacının maddi zararlarına ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davalı sigorta şirketinin KTK ZMMS Sigorta poliçesi kapsamında davacının uğramış olduğu geçici ve sürekli iş göremezlik zararları ile bakıcı giderlerinden teminat limiti ile sorumlu olduğunu, sigorta sözleşmelerinin doğası gereği, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte 3. kişilerin uğramış olduğu zararlardan sigorta şirketlerinin teminat limiti ile sorumlu olduğunu, maddi zararların davalıya yansıtılmasının kabul edilemeyeceğini, Hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, davalının mahvına, davacının ise zenginleşmesine sebebiyet vereceğini, davacı tarafından talep edilen manevi tazminat miktarının, davacıda meydana gelen yaralanması, olayın meydana geliş şekli, tarafların sosyo-ekonomik durumları dikkate alındığında fahiş olduğunu, zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını,
Davanın yetkisiz ve görevsiz mahkemede açıldığını, haymana mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının yerleşim yeri Sincan, davalının yerleşim yerinin Haymana olduğunu, HMK m.6/1e göre; genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, davanın öncelikle yetkisizlik nedeni ile usulden reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekili, davalı sigorta şirketi vekili ve davalı … vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri ve manevi tazminatın aracın işleteni, sürücüsü ve ZMMS şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
Somut olayda davaya konu trafik kazasının Çankaya/Ankara’da meydana geldiği, davalı …’nin dava açıldığı tarihteki ikamet adresinin Çankaya/Ankara olduğu, dava dilekçesinin bu adreste birlikte yaşadığı eşine tebliğ edildiği, davalı …’nin adresinin Altındağ/Ankara olduğu anlaşılmakla iş bu davanın, müteselsil sorumluluğu bulunan davalılardan bir kısmının ikameti mahkemesinde açılması nedeniyle mahkeme yetkili olduğu gibi, HMK’nın 16. Maddesi hükmü gereğince mahkemenin aynı zamanda haksız fiilin meydana geldiği yer mahkemesi olması nedeniyle de davaya bakmakla yetkili olduğundan davalı … vekilinin mahkemenin yetkisine itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin bedel artırım dilekçesinde maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmesi nedeniyle mahkemece HMK’nın 26. Maddesi hükmü gereği taleple bağlı kalarak maddi tazminatların dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı …’nin araç işleteni (KTK 85. Mad.), davalı…’nun haksız fiil faili (TBK’nın 49.mad.), davalı sigorta şirketinin aracın olay tarihindeki ZMMS şirketi olması nedeniyle KTK’nın 85. maddesi gereğince araç işletenine yüklenen hukuki sorumluluğu (poliçe limiti ile sınırlı olarak) üstlenmesinden dolayı tüm davalıların, davaya konu trafik kazası sonucu oluşan davacının maddi (cismani) zararından hukuken sorumlu oldukları, davalılar arasında TBK’nın 162 vd. maddelerinde düzenlenen müteselsil sorumluluk ilişkisi bulunduğu, zarar gören davacının zararının giderilmesini müteselsil sorumluluğu bulunan davalılardan herhangi birinden yada tamamından talep edebileceği anlaşılmakla maddi tazminatların tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesinde bir usulsüzlük görülmemiştir.
Davalı … vekili tarafından davacıya kazadan sonra 2.500,00 TL tutarında yardımda bulunulduğu ve bu hususun mahkemece değerlendirilmediği, manevi tazminat takdirinde gözetilmediği ileri sürülmüş ise de, buna dair somut belge ve bilgi bulunmadığı, soyut iddia şeklinde olduğu anlaşılmakla yerinde görülmemiştir. Davacının cumhuriyet savcılığı yada ceza yargılamasında sürücü hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi ve bu nedenle araç sürücüsü hakkında KYO kararı verilmesi, maddi ve manevi zararlarını talep etmesine engel teşkil etmediği gibi, açıkça maddi ve manevi tazminat haklarından feragat edilmediği görülmekle davalı araç işleteni vekilinin bu hususa yönelik itirazları da doğru görülmemiştir. Davacının davaya konu trafik kazasında yaralanması ve maluliyeti sonucu bakıcı ihtiyacı olduğu tespit edilmiş ve bu süre için asgari ücret üzerinden bakıcı gideri tespit edilmiştir. Her ne kadar davacı vekili bakıcı giderinin net asgari ücret yerine, brüt asgari ücretten hesaplanması gerektiği yönünde itirazda bulunmuş ise de, davacı için bakıcı tutulduğuna dair dosyada somut belge ve bilgi bulunmadığından, poliçe tanzim tarihi ve kazanın meydana geldiği tarih itibariyle belge olmaması halinde net asgari ücretten bakıcı gideri tazminatı hesaplanmasında isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı tarafın kusuru sebebiyle olayda yaralanan ve malul kalan davacıya her ne kadar aile içi yardımlaşma ve akrabalık ilişkisi çerçevesinde bakım yapılması söz konusu olsa da, bunun sürekli ve düzenli yapılabilmesi yönünde bir güvence olmaması, ayrıca zaten yaralanma ve maluliyet nedeniyle her anlamda yeterince mağdur olan aile yakınlarına böyle bir külfetin yüklenmesinin de hakkaniyete uygun olmaması nedeniyle (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin de bu yöndeki kararlarında görüş değişikliği yaptığı anlaşılmakla) davalı sigorta şirketi vekilinin aile içi bakım nedeniyle davacı için hesaplanan bakıcı giderinden %50 oranında indirim yapılması gerektiğine yönelik istinaf talebi de yerinde görülmemiştir.
Davaya konu trafik kazası, davalıların araç işleteni, sürücüsü ve ZMMS şirketi olduğu aracın, davacı yayaya çarpması şeklinde meydana gelmiş olup, olayda davalı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğunun tespit edilmesi, KTT’da da aynı nedenle aynı kusurun izafe edilmesi, davalı sürücünün manevraları düzenleyen kurallara riayet etmediğinin anlaşılması, davalı sürücünün yönetimindeki ticari taksi ile kontrolsüz kavşağa geldiğinde, taşıt yolunun iki yönündeki yaya ve taşıt trafiğini kontrol etmesi ve dönüş manevrasına başlamadan önce döneceği yönü düşünerek, taşıt yolunun sağ tarafında yürümekte olan yayayı gördüğünde, yayayı ses ve ışık cihazları ile uyarması gerekirken bu hususlara riayet etmemesi, diğer taraftan sol tarafa dönüş manevrasını yayaya çarpmadan emniyetli bir şekilde yapması mümkün iken dikkatsiz, tedbirsiz şekilde yolu kontrol etmeden yolun sağında kurallara uygun şekilde yürüyen yayaya çarpması olayında %100 oranında tamamen kusurlu bulunması, davacının olay mahalli yaya kaldırımı ve banketi bulunmayan yolda kurallara uygun şekilde yolun sağ tarafında yürümekte iken davalı taraf aracının çarpmasına maruz kaldığı olayda herhangi bir kusuru olmadığının belirlenmesi, kusura ilişkin raporun kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun bulunması, raporun konusunda uzman bilirkişi tarafından düzenlenmesi nedeniyle denetime ve hükme elverişli olduğu anlaşılmıştır.
Davacının kaza sonucu yaralanması sebebiyle davacıda oluşan yaralanma ve maluliyet durumunun konusunda uzman sağlık kurumu tarafından son durum raporu aldırılarak, davacının muayenesi yapılarak, tedavisine dair tüm tıbbi belgelerin incelenerek düzenlenmesi, davacıda sağ tibia parçalı kırık, sağ humerus kırığı (iki yerden), sağ böbrek lif zedelenmesi olması, bacağından ameliyat geçirmesi, kolunun 45 gün sargıda kalması, kırığın kaynamaması nedeniyle diz kapağından ilik alınıp tibiaya konulması, nakil alınan yerde açık yarasının bulunması, sağ ayak bileği ve omuzda hareket kısıtlılığı oluşması, hareket kısıtlılığı sebebiyle özürlülük ölçütü.. yönetmeliği gereğince %6 oranında sürekli maluliyeti, 15 ay geçici iş göremezliği ve 15 ay bakıcı ihtiyacı olduğunun tespit edilmesi nedeniyle maluliyete dair raporunda denetime ve hükme elverişli olduğu anlaşılmıştır.
Kusur, yaralanma, maluliyet durumu gözetilerek davacı için davalı taraftan talep edebileceği tazminatların hesaplanması, bu raporların hükme esas alınmasında bir isabetsizlik olmaması, davalı sigorta şirketi vekili geçici iş göremezlik tazminatının ve bakıcı giderinin teminat kapsamında olmadığını, bu giderlerden SGK’nın sorumlu olduğunu ileri sürmüş ise de; davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümleri gereğince belirlenmesi gerekİR.
6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararı ve bakıcı giderinin bu kapsamda olması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik ve bakıcı gideri zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararı ile bakıcı gideri 2918 Sayılı Kanunun 92. Maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı geçici iş göremezlik tazminatını ve bakıcı giderini davalı sigorta şirketinden talep edebilir.
Genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı ve bakıcı gideri tedavi giderlerinden olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde, geçici iş göremezlik zararı ile bakıcı giderinin SGK’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenlemenin de yer almaması, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri ödemesinin bu yasa kapsamı içerisinde bulunmaması (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb) nedeniyle davalı sigorta şirketi vekilinin geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderinin teminat kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talebi doğru görülmemiştir.
Olayda davalı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu bulunması, davacının herhangi bir kusurunun olmaması, kaza tarihi, kazanın oluş şekli, davacının kaza tarihindeki yaşı, yaralanma durumu, sürekli maluliyet oranı, geçici iş göremezlik ve bakıcı ihtiyacı süresi, geçirdiği operasyonlar, SED, manevi tazminatın amacı, ülkenin ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, davacının yaralanması sebebiyle maruz kaldığı acı, ağrı, üzüntü, elem, ıstırap, keder, sıkıntı, manevi çöküntü, manevi tazminatın amacı, zenginleştirme ve fakirleştirme amacı taşımaması, caydırıcı olması, özendirici olmaması ve 22.06.1966 tarih, 1966/ 7 Esas-7 Karar sayılı YİBK kararındaki kriterler gözetildiğinde davacı için yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun bulunması ve mahkemenin gerekçesine göre, yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) davacı vekili, davalı … vekili ve davalı sigorta şirketi vekilinin bu hususlara ilişkin ve yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı …, davalı … ve davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … Sigorta A.Ş.’den alınması gereken 5.125,86 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40 TL Maktu, 1.708,41 TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 3.363,05 TL harcın davalı sigorta şirketinden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı …’den alınması gereken 6.833,61 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40 TL maktu, 1.709,00 TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 5.070,21 TL harcın tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı, davalı … ve davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ayrı ayrı kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç ikmali işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.