Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/47 E. 2022/1349 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2019
NUMARASI : …
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08/02/2016 tarihinde, davalı … … idaresinde bulunan … plakalı araç ile davacı idaresinde bulunan … plakalı aracın karıştıkları kaza sonucu davacının ağır şekilde yaralanarak iş göremez hale geldiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu, davadan önce davalı … şirketine başvuruda bulunulmuş olsa da ödeme yapılmadığını, kaza nedeni ile davacının meslekte kazanma gücü kaybına uğradığını, tedavi, refakatçi ve ulaşım gideri yaptığını, manevi olarak da zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, kaza nedeni ile uğranılan maddi zarar ile tedavi, ulaşım ve refakatçi gideri olarak 1.000,00-TL maddi zararın olay tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müteselsilen, 35.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte … şirketi hariç diğer davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalılar … … ve … … vekili cevap dilekçesinde özetle; hak düşürücü süre, zamanaşımı, husumet ve derdestlik itirazında bulunduklarını, kazanın meydana gelmesinde davalıya atfedilebilecek kusur bulunmadığını, kusur durumu ve davacının maluliyet durumunun usulüne uygun olarak alınan raporlar ile belirlenmesi gerektiğini, davacının tedavi sürecinde tedavi, yol ve refakatçi giderleri için ödemeler yapıldığını ve toplam 5.056,00-TL ödendiğini, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce … şirketine usulüne başvuru yapılmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı … şirketi tarafından yapıldığını, kaza nedeni ile doğan zarardan davalı şirketin poliçe limiti ile sınırlı olarak ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, kazanın oluşuna ilişkin kusur durumu ile davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak belirlenmesi gerektiğini, zarar hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerektiğini, tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik tazminatı talepleri yönünden sorumluluğunun bulunmadığını, davalı şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, uygulanması gereken faizin ise yasal faiz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; davacı idaresindeki araç ile davalı sürücü … … idaresindeki aracın karıştıkları kaza sonucunda davacının vücut genel çalışma gücünü %43 oranında kayıp edecek ve 9 ay süre ile iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğunu, kaza nedeni ile davacının uğradığı iş göremezlik, tedavi ve ulaşım giderleri zararının toplam 227.511,83-TL olduğunu, davacının ıslah dilekçesi ile faiz talebinin bulunmadığını, davalı … şirketine davadan önce başvuru olsa da başvurunun usulüne uygun olarak yapılmaması nedeni ile faiz başlangıcına esas alınamayacağını belirterek, davanın kabulüne, 227.511,83-TL’nin 1.000,00-TL’lik kısmına … şirketi yönünden dava tarihinden, diğer davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, 30.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılar … … ve … …’dan müteselsilen tahsiline karar vermiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde faiz talep edilmiş olup, ıslah dilekçesinde faiz talebi bulunmadığı gerekçesi ile hükmedilen alacağın ıslah edilen kısmına faiz yürütülmemesinin hatalı olduğunu, tüm alacak miktarı için … şirketi yönünden temerrüt ve diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren faiz yürütülmemesinin usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; maluliyet tespitinin Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre belirlenmesi gerekirken, davacı için karara dayanak alınan raporun bu Yönetmeliğe göre belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, ATK trafik ihtisas dairesinden alınmayan, tek bilirkişi tarafından düzenlenen kusur raporu ve kusur oranının kabul edilemez nitelikte olmasına hükme dayanak alınmasının, kaza sırasında davacının emniyet kemeri takıp takmadığının, dolayısıyla müterafik kusurunun olup olmadığının araştırılmamasının, yeni … Genel Şartlarına göre geçici iş göremezliğin teminat dışı olmasına rağmen, geçici iş göremezlik tazminatından ve tedavi giderlerin davalı … şirketini sorumlu tutar şekilde hüküm kurulmasının, davacının ıslah ettiği kısım için dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin de usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili ve davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı ve tedavi gideri ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu olay 08/02/2016 tarihinde meydana gelmiş, davalı tarafından kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk … poliçesi 20/08/2015 tarihinde davalı … … A.Ş. tarafından düzenlenmiştir.
Davalı … şirketi vekili olay tarihinde Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğin yürürlükte olduğu belirtilerek buna göre maluliyetin belirlenmesi gerektiği savunulmuş ise de;
1)A-Olay tarihinde hem Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği, hem Çalışma Gücü Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşlemleri Yönetmeliği, hem de %60 oranı üzerinde malulen emekliliğin düzenlendiği Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği yürürlüktedir.
Aynı dönemlerde, 06/02/1998 tarihinden itibaren Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ve bu yönetmeliği değiştiren 30/03/2013 tarihinde yürürlüğe giren Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik de yürürlüktedir.
Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği 11/10/2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar başlıklı 1. maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılanlar ve bunların bakmakla yükümlü oldukları veya hak sahibi çocuklarının çalışma gücü veya meslekte kazanma gücü kayıp oranlarının tespitine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmiş, yönetmeliğin çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmış, meslekte kazanma gücü kaybına ilişkin hükümleri yürürlüktedir. Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin uygulanması bakımından iş kazası ve meslek hastalıkları ile ilgili olarak … Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede de, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na dayalı olarak yürürlükte olan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” 03/08/2013 tarihli ve 28727 sayılı … Gazete’de yayımlanmış olup, 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik ile birlikte; “2011/49 sayılı Genelge çerçevesinde iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin hususlar devam etmekte olup, çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin hususlar yeniden düzenlenmiştir.” denilerek maluliyet oranının tespitinde uygulana gelen iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin olarak yönetmelik hükümlerinin yürürlükte olduğu belirtilerek, bu çerçevede uygulamanın “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre yapılmasının gerekliliği açıklanmıştır. Yine … Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 17/09/2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde, iş kazası ve meslek hastalığının, rapor düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşları tarafından “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre düzenleneceğini belirtmiştir. Bu nedenlerle 01/09/2013 tarihinden sonrası içinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin” iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin düzenlemelerin yapıldığı maddeleri hali hazırda yürürlükte bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle daha önce Yargıtay’ın iş daireleri ve haksız fiil daireleri tarafından kabul edilen, SGK tarafından çıkarılmış olan Sağlık İşlemleri Tüzüğü ve Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulamasından dönülmesinin gerekçesi olay tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik diye açıklanmış olsa da, aynı tarihte Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ve malulen emekliliğin düzenlendiği Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği de yürürlüktedir.
Bu nedenle aynı tarihte yürürlükte olan birden fazla yönetmelik bulunduğundan “çalışma gücü”nün tespit edilmesinde yeterli olmayan “özür oranı” belirlenmesinde uygulanan Özürlülük Ölçütü Yönetmeliğinin uygulanamayacağından, olay tarihinde yürürlükte olan Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanması gerekir.
B-Olay tarihi olan 08/02/2016 tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı KTK.nın 90. maddesinin ve TBK.nın 54. maddesinin uygulanması yönünden;
Olay tarihinde yürürlükte bulunan KTK.nın 90. maddesinde “maddi ve manevi tazminat; “maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi mevcuttur. KTK.nın 90. maddesinin atıf yaptığı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri bölümünün zararın belirlenmesine ilişkin TBK.nın 55. maddesinde ise “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır.”denilmiş, yine TBK.nın Tazminatın Belirlenmesi başlıklı 51. maddesinde “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” denilmiş olmakla tazminatın somut olarak hesaplanmasına ilişkin kanuni düzenlemeler bulunmadığından tazminatın belirlenmesinde uygulanacak ilkeler Yargıtay’ın trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davalarına bakan Hukuk Dairelerinin içtihatları ile belirlenmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı KTK.nın 90. maddesi gereğince, haksız fiilden kaynaklanan tazminatın belirlenmesinde somut kanuni düzenlemeler olmadığından Yargıtay haksız fiil ve iş kazası ile ilgili dairelerinin içtihatları ile tazminatın belirlenmesine ilişkin ilkeler belirlenmiştir. KTK.nın 90. maddesinin atfıyla Türk Borçlar Kanununun Bedensel zarar başlıklı 54.maddesinde bedensel zararlar özellikle:
“1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” olarak belirlenmiştir.
Madde metninde belirtildiği şekilde haksız eylem sonucu bedensel zarara uğrayan kişi çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplarının, zarar verenlerden tazminini isteyebilir. Ancak çalışma gücünün azalması ya da yitirilmesinin belirlenmesi ile ilgili Türk Borçlar Kanununda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Yerleşik Yargıtay uygulamasında çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplara ilişkin zararın varlığı ve oranının belirlenmesinde, 11/10/2008 tarihinden önceki kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğü ve ekindeki cetvelin esas alınması gerektiği, 11/10/2008 tarihinden sonra meydana gelen kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğü yürürlükten kalktığından, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.
Bu nedenle TBK.nın 54. maddesinde bedensel zararın “Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar”olarak belirtilmiş olması nedeniyle çalışma gücünü belirlemeye uygun olmayan özür oranı belirlenmesine yönelik yönetmeliğin haksız fiillerde uygulanmasının zarar gören ve zarar sorumluları aleyhine sonuçlar yaratacağından Özürlülük Ölçütü Yönetmeliğinin uygulanması doğru olmayacaktır.
C-Her iki yönetmeliğin maluliyet belirleme ve somut olayla illiyetinin kurulması yönünden uygulanmasının karşılaştırılmasında; Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin, meslekte kazanma gücü azalma oranının hesaplanması başlıklı 23. maddesinde yönetmeliğin eki olan A Cetveli listelerinde yazılı arızalardan birinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağının hesaplanmasında; A Cetvelindeki vücudun çeşitli bölgelerine veya sistemlerine göre hazırlanmış olan 14 arıza listesinden sigortalının arızası bulunur. Bu arızanın solundaki arıza sıra numarası ile sağındaki arıza ağırlık ölçüsü bir tarafa kaydedilir. B cetveli listelerinde önce sigortalının iş kolu, sonra bu iş kolu içindeki meslek veya iş çeşidi bulunur. Bunun karşısındaki meslek grup numarası da bir yere yazılır. Sigortalının meslek veya iş çeşidi bu listelerde bulunmadığı takdirde meslek veya işinin benzeri veya en yakını esas alınır. Sürekli iş göremezlik simgesini gösteren C cetvelinin arızaya uygun tablosunun sütundaki arıza sıra numarası ile satırdaki meslek grup numarasının kesiştiği noktadaki sürekli iş göremezlik simgesi bulunarak bir tarafa kaydedilir. Tespit edilen bu meslekte kazanma gücü azalmasının sigortalının yaşına uygun oranını bulmak için E cetvelinden yararlanılır. Birden fazla sistemi ilgilendiren sekel bulgu varsa, Balthazard Formülü kullanılarak birleştirilir ve bu şekilde zarar görenin maluliyetinin belirleneceği açıklanmıştır.
Buna göre kısaca zarar görenin maluliyetinin belirlenmesinde, o olaya ilişkin yaralanmalar ve arazlar belirlenerek, zarar görenin mesleği, çalıştığı iş kolu ve yaşına göre değerlendirme yapılarak rapor düzenlenir.
Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılmış ve en son 30/03/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup yönetmeliğin Kapsam başlıklı 2. maddesinde ise “Bu Yönetmelik, özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere istenilen özürlü sağlık kurulu raporları ile özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarını ve özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütleri kapsar.” denilmiş, madde metninden de anlaşıldığı üzere Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik özürlülere sağlanan haklardan yaralanmak üzere düzenlenmiştir. Ayrıca yönetmeliğin 6. maddesinde de Özürlü sağlık kurulunun teşkili düzenlenmiş olup özürlü sağlık kurulunun, iç hastalıkları, göz hastalıkları, kulak-burun-boğaz, genel cerrahi veya ortopedi, nöroloji veya ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarından oluşacağı, özürlü sağlık kurulu raporu vermeye yetkili sağlık kurumunda, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekiminin bulunması halinde, bu uzmanın özürlü sağlık kurulunda yer almasının zorunlu olduğu, 7. maddesinde ise yetkili sağlık kurumları düzenlenmiş olup, özürlü sağlık kurulu raporlarını düzenlemeye yetkili sağlık kurumlarını ve hakem hastanelerini Sağlık Bakanlığının belirleyerek internet sitesinde yayımlayacağı, yetkili olmayan sağlık kurumları ile özürlü sağlık kurulunu teşkil edemeyen sağlık kurumlarının verdiği sağlık kurulu raporlarının değerlendirilmeye alınmayacağı belirtilmiş olmakla, özürlü raporlarını düzenlemeye Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hastanelerin yetkili olduğu belirtilmiştir. Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinde kişinin mesleği ve iş kolunun herhangi bir önemi olmayıp kişinin genel özür oranı, hastalıkları dikkate alınarak yönetmelikte belirtilen hastaneler tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle de iş gücü kaybını belirlemeye uygun olmaması nedeniyle, Yargıtay ilgili daireleri tarafından aynı tarihte yürürlükte olmasına rağmen uygulanması kabul edilmemiştir
Açıklanan yönetmelik hükümleri, olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK.nın 90. maddesi, TBK.nın 51, 54 ve 55. maddesi birlikte değerlendirildiğinde haksız eylemden zarar gören kişinin beden gücünün belli oranda yitirilmesi durumunda, kişi, yaşıtlarına oranla daha fazla güç ve efor harcamak durumundadır. Bu fazla güç kaybı yüzünden haksız eylemden zarar gören kişinin tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Talep edilecek bu tazminatın belirlenmesi için kişinin daha fazla efor sarf edip sarfetmeyeceği, maluliyetin kazancına etkisi olup olmadığının değerlendirilebilmesi için kişinin yaptığı iş önem kazanmaktadır. Doktrinde kabul edilen görüşe göre bir kişinin maluliyetinin kişinin kazancına etkisinin belirlenmesinde zarar görenin mesleği önem kazanmakta olup kişinin parmağının kopması halinde piyano sanatçısı veya katip olması halinde mahrum kaldığı kazancı ile öğretmen yada inşaat işçisi olması halinde kazanç kaybının aynı olmayacağı aşikardır. Bu durumda meslekleri farklı olan kişilerin maluliyet oranının da mesleği ve yaşı dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.
Maluliyet ya da sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesinde asıl olan zarar görenin yaptığı işe göre kaza nedeniyle meydana gelen “iş gücü” kaybı olup, “özür oranı” değildir. Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşleri Yönetmeliği yürürlükte bulunduğu sürece iş göremezlik oranının Yargıtay’ın iş daireleri ve haksız fiil daireleri tarafından uygulanmakta olan ve SGK tarafından iş kazalarında maluliyetin belirlenmesinde uygulanan yönetmelik hükümlerine ve aynı kurallara göre belirlenmesi gereklidir.
Bu nedenle zarar gören kişinin yaralanması ve maluliyeti arasında illiyet bağı kurularak meslek grup numarası cetvelleri ile maluliyet oranı belirlenen Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesi yerine, Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenecek hastanelerden alınması gereken olay ile illiyetinin kurulması yönünden eksik hükümler içeren, genel özür oranının belirlendiği Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğinin kabul edilmesi halinde zarar görenler veya zarar sorumluları aleyhine durum yaratacağı şüphesizdir.
D-Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının uygulanması yönünden yapılan değerlendirmede;
Davalı … şirketinin sorumluluğunun Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları kapsamına göre belirlenmesi halinde ise, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı … Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.5.c Maddesinde, “Sürekli Sakatlık Teminatı: Üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisinin tamamlanması sonrasında yetkili bir hastaneden alınacak özürlü sağlık kurulu raporu ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinden sonra ortaya çıkan bakıcı giderleri bu teminat limitleri ile sınırlı olmak koşuluyla sürekli sakatlık teminatı kapsamındadır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde sakat kalan kişi esas alınır.
Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır. Tazminat ödemesinde, ilgili sağlık hizmet sunucularınca tanzim edilecek trafik kazasına ilişkin belgelerde illiyet bağı ile ilgili tespitin yer alması durumunda bu tespitin aksini ispat … şirketine aittir. Sigortacı söz konusu rapor hakkında ilgili mevzuat uyarınca itiraz usulüne başvurduğunda mağdurun itiraz üzerine yaptığı belgelenmiş harcamaları bu teminat kapsamında karşılamakla yükümlüdür.” denilmiştir.
Her ne kadar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında sürekli sakatlık oranının belirlenmesinde sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuatın uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de olay tarihinde yürürlükte bulunan KTK.nın 90. maddesinde tazminatın zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre belirleneceğine ilişkin atıf bulunmamaktadır.
Olay ve poliçe tarihinden sonra yürürlüğe giren 2918 sayılı KTK.nın 90.maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ve zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamı dışına bulunan hallerin düzenlendiği 92/i maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarihinde 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararına göre davacının zararının ve zararın kapsamının zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre değil, 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerektiğinden zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şatlarının uygulanması da mümkün değildir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının uygulanması ile ilgili Danıştay’a yapılan başvuru üzerine Danıştay 8. Dairesi’nin 20/03/2020 tarih ve 31074 sayılı … Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda 2020/6095 Esas Sayılı 26/01/2021 tarihli yürütmenin durdurulması kararında da, “gerçek zarar” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasında bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, AYM’nin iptal kararından sonra bakış açısını yansıtmaktadır.
E-Dava konusu olaydan sonra 26/04/2016 tarihinde yapılan değişiklik ile 2918 sayılı KTK.nın tazminat ve giderlerin ödenmesi başlıklı 99. maddesinin değerlendirilmesi,;
Olay tarihinden sonra yapılan değişiklik ile KTK.nın 99. maddesinde “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar” şeklindeki … şirketinin temerrüdünü düzenleyen madde de zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına atıf yapılmakta olup, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının EK-6 bölümünde … şirketine başvuruda istenen belgeler belirtilmiş, bedeni zararlarda Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun da … şirketine ibrazı gerektiği belirtilmiştir.
Dava konusu olayda olay tarihinde yürürlükte olan KTK.nın 99. maddesinde sigortaya başvuru sırasında ibrazı gereken belgeler belirtilmediği gibi, yapılan değişiklik olay tarihinden sonra yürürlüğe girmiş olup, söz konusu maddede … şirketinin temerrüdünün düzenlendiği, mahkemelerin zarar gören kişinin maluliyetinin belirlenmesinde uygulanması gereken hükümler yer almadığından bu maddeye göre de Özürlülük Ölçütü Yönetmeliğinin uygulanması mümkün değildir.
F-Dava konusu zarardan müteselsil sorumlu olan işleten sürücü ve … şirketi yönünden yapılan değerlendirmede;
Trafik kazaları dayanağını 2918 sayılı KTK.dan alan haksız fiillerdir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” şeklinde,yine aynı kanunun 91. maddesinde ise “işletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 88. maddesinde zarar verenlerin birden fazla olması halinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi yapılmış,yine TBK 61. maddesinde “Dış ilişkide, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilmiş, 62. madde de ise “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” düzenlemesi ile birden çok kişinin aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Türk Borçlar kanununun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163. maddesinde “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder” denilerek, zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin hepsinden talep edebileceği gibi bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir.
Başka bir deyişle zarara neden olan aracın işleteni, 2918 sayılı KTK.nın 85. maddesi gereğince, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı, KTK.nın 91 ve devamı maddeleri gereğince, araç sürücüsü ise TBK.nın 49. maddesi gereğince zarar görene karşı müteselsilen sorumludur.
Dava konusu olay tarihinden sonra yürürlüğe giren KTK.nın 90. maddesinde kaza tarihindeki düzenlemede “maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” … limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan … yönünden ayrım yapılmayarak, işleten ve sürücü ile farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemiştir. Kaza tarihinden sonra KTK’nın 90. maddesinde 6704 Sayılı Kanunla yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğunun belirlenmesinde, zarar görene karşı müteselsil sorumlu olan işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınarak … şirketinin sorumluluğunun belirlenmesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “gerçek zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalınmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
Ancak, 6704 sayılı yasa ile yapılan düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemesi 2019/40 Esas 2020/40 Karar Sayılı,17/07/2020 tarihli kararında “Kanunun 90. maddesinin Birinci Cümlesinin ‘„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” ibaresi ve 92. Maddesinin (i) bendi başlığı altında, Anayasa’ya Aykırılık Sorununu incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile … şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla … şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, … şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile … şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten, sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen … şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin … şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan … teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır. Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğunun “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda, … şirketinin sorumluluğunun Genel Şartlarla belirlenmesi ve “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “gerçek zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır.
Somut olayda her ne kadar davalının sorumluluğuna ilişkin poliçe 20/08/2015 tarihli ZMMS Genel Şartlarından sonra düzenlenmiş ise de, kaza tarihinin AYM tarafından iptal edilen, tazminat hesaplanmasında sigortanın sorumluluğunun genel şartlara göre belirleneceğine ilişkin kanuni düzenlemeden önce olması ve söz konusu düzenlemenin de AYM tarafından iptal edilmiş olmasına göre, gerçek zararın belirlenmesinde … yönünden, zarar sorumluları sürücü ve işletenden farklı bir yöntem getirilmesi kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 90. maddesine göre mümkün değildir.
Açıklanan tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mahkemece “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde maluliyet raporu alınarak davanın esası hakkında karar verilmiştir. Kaza tarihinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kanuni düzenleme olmayıp, genel şartların ikincil norm olmasına göre genel şartlardaki düzenleme Kanuna ve Yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yine, bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile geçici iş göremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli iş göremezlik, kalıcı sakatlık yada maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde … tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, …, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve … yada özel sağlık kuruluşlarında yapılan sağlık hizmet bedellerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici iş göremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi, iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85. maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nun sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici iş göremezlik, bakıcı gideri ve tüm tedavi giderleri zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyecektir.
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK’nun haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Somut olayda davacının, kazaya bağlı yaralanması nedeni ile kalıcı maluliyetinin %43 ve iyileşme süresinin 9 ay olduğu maluliyet raporu ile belirlenmiş olup, bu rapor doğrultusunda hesaplanan sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatından ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden davalı … şirketinin sorumlu tutulmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Dava konusu kazanın meydana gelmesinde, dosya kapsamına göre kırmızı ışıkta geçen davalı … …’un %100 kusurlu olduğu sabit olup, bu kusur kabulü ile karar verilmesi usulüne uygun görülmüştür.
Davalı … şirketi vekili, davacının kaza sırasında emniyet kemeri takıp takmadığı, dolayısıyla müterafik kusuru olup olmadığının araştırılmadan karar verilmiş olmasının usule aykırı olduğunu savunmuştur.
HMK.nın 357. maddesinde; “…. Bölge Adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.. hükmü gereğince yargılamada ileri sürülmeyen hususlar istinaf nedeni yapılamaz ve kamu düzenine ilişkin olmayan hususlar dışında istinaf incelemesinde resen dikkate alınamaz” hükmü getirilmiştir. Buna göre; bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacak hususlar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği ve yeni delillere dayanılamayacağı kabul edilmiştir.
Somut olayda davalı … şirketi tarafından, müterafik kusura dair itirazını ilk derece mahkemesinde ileri sürülmesine hukuki bir engel bulunmadığı halde, ileri sürülmediği sabit olduğundan, davalının HMK 357/1. madde kapsamında kalan bu konudaki itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Davacının davası kısmi dava olup, dava dilekçesi ile talep ettiği 1.000,00-TL maddi tazminat için olay tarihinden itibaren yasal faiz talep etmiş, ancak, 17/04/2019 tarihinde vermiş olduğu ıslah dilekçesinde faiz talebinde bulunmamıştır. Mahkemece, hükmedilen maddi tazminatın sadece 1.000,00-TL’lik kısmına faiz yürütülmüş, yerel Mahkeme kararı davacı vekilince bu yönden istinaf etmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 24/05/2019 tarih, 2017/8 esas 2019/3 karar sayılı kararı ile “…bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmi davada, dava konusu miktarın kısmi ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin artırılması halinde, artırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedilecektir” şekilde karar verilmiş olup, mahkemeler için bağlayıcı olan İBK doğrultusunda, davacı lehine hükmedilen tüm maddi tazminata, davalı işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, davalı … şirketi yönünden ise -KTK’nın 99. maddesi gereğince … şirketinin temerrüdünün hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile belirlenen belgeler ile gerçekleştirilmesi halinde oluşacağından ve fakat davacının eksik evrak ile müracaatı nedeniyle usulüne uygun temerrüt oluşmadığı için dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilerek yeniden hüküm kurulmuştur.
Bu gerekçelerle, olaya ilişkin alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun olduğu ve davalı … … A.Ş. vekilinin ileriye sürdüğü istinaf sebeplerinin yerinde olmadığından davalı vekilinin tüm istinaf taleplerinin reddine, davacı vekilinin maddi tazminatın faizine yönelik istinaf istemi bakımından ise yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, istinaf konusu yapılmayan kısımlar baki kalmak üzere HMK.nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
ll-Davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 15/10/2019 tarih, 2016/809 Esas 2019/712 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davanın kabulüne, 227.511,83-TL maddi tazminatın davalı … yönünden 01/09/2016 dava tarihinden, davalılar … ve … yönünden ise 08/02/2016 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
2-30.000,00-TL manevi tazminatın davalılar … ve … yönünden 08/02/2016 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
3-Maddi tazminat yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.541,33-TL karar ve ilam harcından, davanın açılışı sırasında yatırılan 529,41-TL peşin harç ile 773,65-TL ıslah harcı toplamı 1.303,06-TL düşülerek kalan 14.238,27-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davanın açılışı sırasında yatırılan 29,20-TL başvurma harcı, 529,41-TL peşin harç ile 773,65-TL ıslah harcı toplamı 1.332,26-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 1 ATK fatura ücreti 562,00-TL, 3 ATK posta ücreti 102,20-TL, 36 davetiye ücreti 351,50-TL, 10 müzekkere ücreti 82,10-TL, 2 bilirkişi ücreti 710,00-TL olmak üzere toplam 1.805,80-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Kabul edilen maddi tazminat miktarı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre takdir ve tayin olunan 19.600,71-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Manevi tazminat miktarı üzerinden Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 2.049,30-TL karar ve ilam harcının davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
8-Kabul edilen manevi tazminat miktarı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 10. maddesinin 1. ve 4. bentleri uyarınca takdir ve tayin olunan 3.600,00-TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı/davalı tarafından yatırılan gider/delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve isteği halinde davacıya/davalıya iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
lll-Davacı tarafça yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
lV-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafça yapılan 85,00-TL istinaf yargılama giderinin davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
V-İstinaf talebi red edilen davalı … … A.Ş. yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.541,33-TL karar harcından peşin alınan 3.886,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 11.655,33-TL harcın bu davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Vl-İstinafa gelen davalı tarafça yapılan istinaf yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Vll-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısım var ise HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Vlll-Kararın usulüne uygun olarak taraflara tebliğine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 26/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.