Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/465 E. 2022/1905 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/465 – 2022/1905
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/465
KARAR NO : 2022/1905

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2019
NUMARASI : 2018/158 Esas 2019/1141 Karar

DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 12/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili ile davalı … Sigorta AŞ. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 07.04.2017 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki aracın yaptığı kaza sonucunda yaya konumunda olan davacı …’nun ağır şekilde yaralandığını, iş göremezlik halinde kaldığını, kaza nedeniyle sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak taraflarına ödeme yapılmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla … için 2.250,00TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davacının yaşamış olduğu acı ve eleme karşılık 75.000,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsilini, ayrıca davacı …’ın eşi olan diğer davacı …’nun eşinin yaşamış olduğu kaza ve sonrasında yaşadığı acı ve sıkıntılar nedeniyle telafisi imkansız derecede üzüntü yaşadığını, cismani zarara uğrayan eşinin durumunun kendisinde yarattığı ruhsal çöküntü nedeniyle manevi tazminat talep etme zorunluluğunun doğduğunu belirterek 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 08.07.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatını 7.104,65 TL arttırarak toplam 8.604,65 TL geçici iş göremezlik tazminatının, 250,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatını 62.580,58 TL arttırarak toplam 62.830,58 TL sürekli iş göremezlik tazminatının ve 250,00 TL yol, sağlık ve hastane giderlerini, makbuz ekledikleri 1.260,00 TL ATK rapor masrafı nedeniyle 1.010,00 TL arttırarak 1.260,00 TL yol, sağlık ve hastane giderinin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde; Davalı şirket tarafından dava açılmadan önce davacının alacağı ödendiği için sorumluluklarının kalmadığını, davanın konusuz kaldığını, davalı şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalısının kusuru ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … ve … adına usulüne uygun meşruhatlı davetiye tebliğ edilmiş olmasına rağmen davalıların duruşmalara katılmadığı gibi cevap dilekçeside sunmadıkları görülmüştür. Davalı … vekili celse arasında vekaletname sunmuş ve davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/1041 esas sayılı dosyasında, müştekinin …, sanığın … olduğu Taksirle Bir Kişinin Yaralanmasına Neden Olma suçundan açılan ceza davasının derdest olduğu, dosyada mevcut bilirkişi tarafından düzenlenen 04.07.2018 tarihli raporda sürücü …’in asli kusurlu olduğu, yaya …’nun tali kusurlu olduğunun tespit edildiği, kusur incelemesi için Adli Tıp Kurumu Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nca düzenlenen 07.02.2019 tarihli Rapor’da; sürücü …’in %75 oranında, yaya …’nun %25 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, davacı …’nun maluliyet oranının tespitine ilişkin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nca düzenlenen raporda, 30 Mart 2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” ve ekindeki cetveller esas alınmak kaydıyla bedensel özür oranı hesaplandığında; kişinin vücut özür oranının % 37 (yüzde otuzyedi) olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, tazminat yönünden alınan bilirkişi raporunda, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar ZMSS Genel Şartları’na göre TRH 2010 tablosu ve “devre başı ödemeli belirli süreli rant formulü” kullanılarak ve hesaplamalarda iskonto oranı 1.8 olarak yapılan hesaplama sonucunda ve güncellenmiş sigorta şirketi ödemesi indiriminin sağlanmasından sonra davacı …’nun; Geçici işgöremezlikten kaynaklanan tazminat alacağının 8.604,65TL, Sürekli işgücü kaybından kaynaklanan bakiye tazminat alacağının ise 62.830,58 TL olduğu, Sigorta şirketine başvuru tarihinden 8 iş günü sonrası (başvuru/ihbar tebliğ tarihi dosyada mevcut olmadığından) temerrüde düşme tarihinden itibaren yasal faiz yürütülerek (dava dilekçesinde yasal faiz talep edildiği-taleple bağlılık ilkesi) tazminat talebinde bulunulabileceği, Kaza tarihinde (2016 yılı) ZMSS poliçesi ölüm ve sakatlanma teminat limit tutarının 310.000,00 TL olduğu, hesaplanan tazminat turarının bakiye ZMSS poliçesi teminat tutarı dahilinde olduğunun belirtildiği, Davacı vekilinin 08.07.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 1500.00TL geçici iş göremezlik tazminatını 8.604,65TL’sına, 250,00TL sürekli iş göremezlik tazminatını 62.830,58TL’sına ve 250,00 TL yol, sağlık ve hastane giderlerini 1.260,00TL ATK rapor masrafı nedeniyle 1.010,00TL arttırarak 1.260,00TL’sına yükselttiği, manevi tazminatın Borçlar Kanunu’nun 56. Maddesinde düzenlendiği, Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 07.04.2017 tarihinde davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı davalı …’in maliki olduğu, davalı …’in sürücüsü olduğu ticari dolmuşun yaya olan davacı …’na çarpması sonucu kazada davacının %37 malul olacak şekilde yaralandığı, kaza nedeniyle tıbbi iyileşme süresinin 9 ay olduğu bu durumda davacının hem kalıcı maluliyete ilişkin zararını hem de geçici iş göremezliğe ilişkin zararını davalılardan isteyebileceği, her iki zararın da ayrı ayrı teminat kapsamına alındığı, meydana gelen kazada sigortalı araç sürücüsünün %75, davacının ise %25oranında kusurlu olduğu, bilirkişi raporunun; mahkemece kabul edilen maddi olgulara ve kanıtlara dayandığı, objektif ve bilimsel nitelikte bulunduğu, hüküm kurmaya elverişli olduğu, davacının bakıcı gideri ve tedavi gideri talebini ispatlayamaması nedeniyle bu taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği, ayrıca davacının manevi tazminat talebi yönünden tarafların kusur durumu, kaza tarihine göre paranın alım gücü, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, duyulan veya duyulacak elem ve acıya karşılık olarak davacı taraf lehine manevi tazminat takdir edildiği, davacı vekili ıslah dilekçesinde Hacettepe Üniversitesi ATK’na ödenen 1.260,00 TL’nin tedavi ve yol gideri olarak kabulünü talep etmiş ise de istenilen bedel yargılama giderlerinden olduğundan davacı vekilinin talebinin yargılama giderleri içerisinde değerlendirildiği gerekçesiyle, davacı …’nun açmış olduğu maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, 62.830,58 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 8.604,65 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 71.435,23 TL tazminatın davalı sigorta yönünden 12/06/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalılar … ve … yönünden 07/04/2017 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya ödenmesine, davacının bakıcı gideri ve tedavi gideri talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 30.000,00 TL manevi tazminatın 07/04/2017 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacı …’nun manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 5.000,00 TL manevi tazminatın 07/04/2017 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacıya ödenmesine, Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili ile davalılar … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; Dava konusu olaya ilişkin olarak, Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/1041 esas sayılı dosyasında, araç sürücüsü … hakkında ki yargılamanın halen devam ettiğini, Ceza Mahkemesindeki yargılama sırasında tespit olunacak taraflara ait kusur oranları ve alınan bilirkişi raporları işbu davanın sonucunu da etkileyeceğinden, yargılamanın adaletli ve hakkaniyetli olabilmesi için ceza davasının sonucu beklenmeden kurulan hükmün hukuka aykırı olduğunu,
Davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarı fahiş olup, makul bir orana indirilmesi gerektiğini, Hakimin manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerektiğini,
Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif ) olarak göstermesi gerektiğini, kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceğinin Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtildiğini, Olayın oluş biçimi, tarafların kusur durumları, yaralanma derecesi gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı fazla olup davalıları ekonomik yönden çok mağdur edeceğinden ve davacı tarafı da haksız şekilde zenginleştireceğinden daha düşük oranda bir manevi tazminatın belirlenmesi gerektiğini, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 03.04.2019 tarihli raporda, davacı 3 ay yatakta kaldığını beyan ettiği, tanıklar da yatakta geçirdiği süreyi 6 ay olarak belirttiği halde davacının kendi beyanını aşar şekilde tanık ifadeleri hükme gerekçe yapılmak suretiyle tazminat tutarı belirlendiğini, davacı … asli kusurlu olduğu halde hatalı bilirkişi raporuyla tali kusurlu kabul edilmesi ve tazminat miktarlarının buna göre hesaplanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, “kaza tespit tutanağı”nda …’nun olay yeri kavşak başından Hükümet Cd istikametine yolu yeterince kontrol etmeden ya da sağından kendisine yaklaşan aracın hızını ve mesafesini göz önüne almadan geçişi sırasında sağından gelen araç tarafından çarpılarak yaralandığı kazada kusurlu olduğunun belirtildiğini, mahkeme tarafından eksik inceleme ve araştırma yapılarak hüküm kurulduğunu, trafik kazasının meydana geldiği yere yakın mesafede yaya geçiti bulunduğunu, …’nun yaya geçidinden geçmek yerine yayaların ancak kontrollü şekilde geçebilecekleri bir yerden geçerken dava konusu trafik kazasının meydana gelmesi sebebiyle asli kusurluolduğunu,
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde trafiğin; yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleri olarak tanımlandığını, “Karayollarında trafiğin akışı” başlıklı 46. maddesinde sürücülerin, 81. maddesinde trafik kazalarına karışanların uymak zorunda olduğu kuralların hüküm altına alındığını, anılan kurallara uymayanlar için idari para cezaları öngörüldüğünü, 68. maddesinde ise; “Yayaların uyacakları kuralların belirtildiğini, ne Karayolları Trafik Kanunu ne de Karayolları Trafik Yönetmeliğinin münhasıran taşıtlara özgülenen kurallardan ibaret olmadığını,
Yayaların karşıdan karşıya nereden ve nasıl geçecekleri, karayollarında nasıl hareket edecekleri, ilk geçiş hakkının kime ait olduğu gibi hususlar kanuni düzenleme ile açıklanmak suretiyle yayalar da dahil olmak üzere herkesin uymakla yükümlü olduğu hükümlerin oluşturulduğunu, yasal düzenlemeler kapsamda, davacı tarafın asli kusurlu şekilde hareket ederek dava konusu trafik kazasının meydana gelmesine sebebiyet verdiği ortada iken mahkemenin yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak davalıları asli kusurlu olarak görmesi ve buna göre karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu,
Davacı …’nun dava konusu kaza öncesi “bel fıtığı tedavisi” görüp görmediği ve bu bağlamda; davacıda meydana gelen işgöremezlik kusurunun sadece trafik kazasından dolayı oluşup oluşmadığı hususu araştırılmadan karar verildiğini, Avukatlık Kanununun verdiği yetki çerçevesinde yaptıkları araştırmada, davacı …’nun dava konusu kaza öncesi Hacettepe Tıp Fakültesi Hastahanesinde “bel fıtığı tedavisi” gördüğü bilgisine ulaşıldığını, trafik kazası sonunda davacının omirilik bölgesinde bazı hasarlar doğduğundan dolayı iş göremezlik raporu düzenlendiğini, Davacının omiriliğinde meydana gelen hasardan dolayı işgöremezlik düzeyi belirlendiğini, mahkemenin, davacının daha önceden bel fıtığı tedavisi gördüğünün anlaşılması sebebiyle bu kazadan önce işgöremezlik oranının ne olduğu ve dava konusu kazanın bu işgöremezlik oranını ne oranda etkilediği hususunu araştırarak karar vermesi gerektiğini, Bu bağlamda; eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verildiğini,
Davacı … hakkında tanzim olunan maluliyet raporu içeriğinde; Özürlülük Ölçütü Yönetmeliğine göre özür oranı belirlendiğinin belirtilmesi, raporun söz konusu Yönetmelik kapsamında aranan özellik ve formata uygun düzenlendiği anlamına gelmediğini, raporun üç adet adli tıp uzmanı tarafından düzenlendiğini, oysa ilgili yönetmelikte raporlarda hangi uzmanların imzası bulunacağı hususunun “Özürlü Sağlık Kurulu Raporu Düzenleme Usul ve Esasları” başlıklı 6.maddesinde düzenlendiğini, raporun Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği 6.maddesinde belirtilen şartları taşımadığını, sadece adli tıp uzmanlarının imzasının mevcut olduğunu, iç hastalıkları, göz hastalıkları, kulak-burun-boğaz, genel cerrahi veya ortopedi, nöroloji veya ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının imzasının mevcut olmadığını, Usulüne uygun şekilde düzenlenmeyen adli rapora dayanılarak davacı …’nun işgöremezlik oranın belirlenmesi ve buna göre de maddi ve manevi tazminata hükmedilmesnin açık şekilde hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … Sigorta AŞ. vekili istinaf dilekçesinde; Dava şartı yokluğu itirazının mahkemece dikkate alınmadığını, KTK 97. Maddesi uyarınca dava açılmadan önce sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunmak gerekmekte olup bu yönde geçerli bir başvuru yapılmadığını, davanın açılması için gerekli olan dava şartı gerçekleşmediğinden, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini,
Rapor içeriğinde Özürlülük Ölçütü Yönetmeliğine göre özür oranı belirlendiğinin belirtilmesinin, raporun söz konusu Yönetmelik kapsamında aranan özellik ve formata uygun düzenlendiği anlamına gelmediğini, raporun üç adet adli tıp uzmanı tarafından düzenlendiğini, oysa ilgili yönetmelikte raporlarda hangi uzmanların imzası bulunacağı hususunun “Özürlü Sağlık Kurulu Raporu Düzenleme Usul ve Esasları” başlıklı 6.maddesinde düzenlendiğini, raporun Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği 6.maddesinde belirtilen şartları taşımadığını, sadece adli tıp uzmanlarının imzasının mevcut olduğunu, iç hastalıkları, göz hastalıkları, kulak-burun-boğaz, genel cerrahi veya ortopedi, nöroloji veya ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının imzasının mevcut olmadığını,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97 ve 99 maddesi tadil edilmek sureti ile; sigorta şirketine başvurunun özel bir dava şartı olarak ihdas edildiğini, Başvuru şartının yerine getirilmesi için Genel Şartlarda belirlenen belgelerin sigorta şirketine başvuru esnasında ibraz edilmesi gerektiğini, genel şartlarda yer alan sürekli sakatlık başvuru belgelerinin tespit edilmesinin elzem olduğunu, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının EK:6 maddesine göre; sürekli sakatlık tazminat ödemelerinde 30.03.2013 tarihli ve 28603 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu ibrazı gerektiğini, 30 Mart 2013 tarih ve 28603 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmeliğin özürlü sağlık raporlarının hazırlanması, heyet teşekkülü, raporun düzenlenmesi, doldurulması ile ilgili detaylı hükümler içerdiğini, raporu hazırlayacak sağlık kurulunun teşkili, raporun düzenlenmesi, özür oranının belirlenmesi ve raporun doldurulması ile ilgili şekli ve detaylı düzenlemeler olduğunu, Başvuran tarafça ibraz edilen maluliyet raporunun, ilgili yönetmelik ekinde belirtilen forma uygun düzenlenmediğini, başvuranın özür oranının sürekli olup olmadığının belirtilmediğini, raporun mütalaa niteliğinde olduğu kanaatine varıldığını, bu durumda başvuran tarafça sunulmuş işbu raporun sigorta şirketine gerekli belgelerle yapılan geçerli bir başvuru niteliği oluşmadığını, dolayısıyla başvuran tarafın davadan evvel, genel şartların belirttiği Özürlü Sağlık Kurulu raporu ile usulüne uygun olarak sigorta şirketine başvuru şartını ikmal etmediğini, bu şartın noksanlığı halinde davanın HMK 115./2 gereği usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, KTK 97.maddesinde ihdas edilen dava şartı, diğer dava şartları gibi şekli olmayıp, bilakis dava ikame edilebilmesinin doğrudan bir ön şartı olduğundan bilahare yargılama esnasında ikmalinin söz konusu olamayacağını, somut olayda; başvuran davadan evvel genel şartların öngördüğü yöntemine uygun şekilde alınmış Özürlü Sağlık Kurulu raporu ile sigorta şirketine başvuru yapmadığından başvurunun usulden reddi gerektiğini, söz konusu tarihte poliçe genel şartlarında sigorta şirketinin geçici iş göremezlik yönünden sorumluluğu bulunmadığını, 2918 sayılı Kanunun, 6111 sayılı yasanın 59. Maddesi ile değişik, 98 inci maddesi “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır.” hükmünü içerdiğini, mevcut kazanın ve poliçenin 01/06/2015 tarihinden sonra gerçekleşmiş olması, söz konusu tarihte poliçe genel şartlarında yapılan değişiklik ile sigortanın geçici iş göremezlik sorumluluğunun kalmaması nedeniyle reddi gerekirken yerel mahkeme tarafından geçici iş göremezliğe de hükmedilmesinin doğru olmadığını, Mahkemece aldırılmış olan adli tıp raporu ile sigorta şirketince alınmış rapordaki maluliyet oranları arasında ciddi bir fark bulunduğunu, Sigorta şirketince alınmış olan raporda %5 olan maluliyet oranı, mahkemece aldırılmış olan raporda %37 olarak belirlenmiş olup bu fahiş oranı kabul etmediklerini, bu oranlara bakarak bilirkişi tarafından yapılan tazminat hesaplarının doğruluğunun tartışmalı olduğunu, bu çelişki giderilmeden karar verildiğini, ZMMSS kapsamında sigorta şirketlerinin sorumluluğu sadece maddi zararlar kapsamında olup manevi zararlardan herhangi bir sorumluluk bulunmadığını,
Mahkemenin takdir yetkisini kullanarak manevi tazminata da hükmetmesini kabul etmediklerini, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya ait sürekli sakatlık tazminat raporu ile belirlenen maluliyeti kapsamında 5.374,00 TL ödeme yapıldığını, Ödemeye ilişkin banka dekontunun dava dosyasında bulunduğunu, Mahkemece, davalı şirketin yapmış olduğu ödeme göz önünde bulundurulmadan karar verildiğini, “62.830,58 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 8.604,65 TL geçici iş göremezlik tazminatının 12.06.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine” şeklinde hüküm kurulduğunu, Bilirkişice hesaplanan tazminat miktarına yaptıkları itirazlar dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı … vekili ve davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, davacı yaya …’ın yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasından kaynaklanan geçici, sürekli iş göremezlik tazminatı, tedavi gideri ve bakıcı giderinin aracın işleteni, sürücüsü ve ZMMS şirketinden, davacı … ve eşi için manevi tazminatın davalı işleten ve sürücüden tahsili istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacı tarafça davalı sigorta şirketine ekinde tazminat hesaplanmasına elverişli belgelerle birlikte 01.06.2017 tarihli dilekçe ile başvuruda bulunulduğu, kaldıki KTK’nın 97. Maddesinde başvuru için ekli evrak öngörülmediği, bu hususun davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihinin tespiti bakımından önem arz ettiği, davalı sigorta şirketinin başvuruya rağmen 97. Maddede belirtilen süre içinde tazminat ödemesi yapmadığı ve dava şartının davacı tarafça yerine getirildiği anlaşılmıştır. Davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihinin de başvuru dilekçesine istinaden belirlendiği, davalı sigorta şirketinin eksik evrak olarak davacı taraftan mahkeme kararı dahi istediği, davalı sigortacının zarar gören davacının üniversite hastanesine sevki ve muayenesini sağlayarak maluliyet oranını belirleme imkanının olup, maluliyet raporlarının ATK ile birlikte Üniversite hastanelerinin Adli Tıp ABD Başkanlığı tarafından düzenlenmesi hususunun yerleşik Yargıtay uygulamaları ile de kabul ediliştir.
Somut olayda davacı …’nun davaya konu trafik kazası sonucu yaralanması nedeniyle oluşan geçici ve sürekli iş göremezlik durumu HÜTF Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölüm Başkanlığı Adli Tıp ABD Başkanlığı tarafından kaza tarihinde yürürlükte bulunan ilgili yönetmelik hükümleri gereğince tespit edilmiş, hükme ve denetime elverişli bulunduğu da anlaşılmıştır.
Davalı taraf aracının davacıya bel kısmından çarptığı, davacı muayene edildikten ve tedavisine ilişkin tüm tıbbi evraklar incelendikten sonra HÜTF hastanesi tarafından maluliyet raporunun düzenlendiği, hükme esas alınan maluliyet raporunda trafik kazasına bağlı hastada meydana gelen L3 ve L4 kırığı dikkate alınarak, kas iskelet sistemi, omurgaya ait sorunlarda özürlülük, eklem hareket açıklığı modeli, lomber omurgada hareket kısıtlılığına bağlı özürlülük, spesifik omurga hastalığı tanısına bağlı özürlülük oranları, kırıklar, spinal sinir kayıplarına bağlı özürlülük arazları nedeniyle davacının kaza tarihinde 60 yaşın üstünde olması da dikkate alınarak balthazard formülü uygulanarak toplam vücut özür oranının %37 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin davacının yaşı ve kliniği gözetilerek 9 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, maluliyet raporunun taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, davalı sigorta şirketi vekilinin söz konusu rapora genel anlamda itirazda bulunduğu, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazları belirtmediği anlaşılmıştır. Yine diğer davalıların maluliyet raporuna karşı yargılamada herhangi bir itirazlarının bulunmaması nedeniyle yargılamada ileri sürülmeyen hususlar istinaf sebebi yapılamamıştır. Her ne kadar davalı sigorta şirketi tarafından davacı … için medical firma tarafından düzenlenen raporda %5 oranında (söz konusu raporda dahi davacının maluliyetinin %5 ila 28 arasında olabileceğinin belirtildiği) maluliyet tespit edildiği belirtilmiş ise de, davacı muayene edilip tüm tıbbi evrakları incelenmeden düzenlenen rapora itibar edilmesi söz konusu olmadığından çelişkiden bahsedilemez. Medical firma raporlarının yerleşik Yargıtay uygulamaları ile benimsenen maluliyet raporlarından olmaması, yine davalı sigorta şirketi nezdinde alınan tazminat raporunda davacı …’ın sürekli maluliyet oranının %5, kusur oranlarının %50 olarak kabul edilmesi nedeniyle tazminat miktarının düşük hesaplandığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafın manevi tazminat talebini sigorta şirketi dışında kalan diğer davalılara yöneltmesi, sigorta şirketinin zaten manevi tazminatla sorumlu tutulmadığının görülmesi, cismani maddi tazminatla sorumlu tutulması, davacı tarafa iş bu dava açıldıktan sonra davalı sigorta şirketince 13.03.2018 tarihinde 5.374,00TL tazminat ödendiğinin anlaşılması, bu halde yapılan ödeme güncellenmeksizin (yargılama sırasında ödenen kısımla ilgili dava konusuz kalmakla) hesaplanan tazminattan indirilmesi gerekmekte ise de, aktüer bilirkişi tarafından güncellenerek tazminattan mahsup edildiğinin anlaşılması, ancak istinaf talebinde bulunanların sıfatı, lehlerine oluşan usulü kazanılmış hak ve davacı tarafın istinaf talebi olmaması nedeniyle bu husus inceleme konusu yapılamamıştır.
Yine yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince davacı … yönünden tazminat hesabının TRH 2010 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemince yapılması gerekirken, TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemi uygulanarak tazminat hesabı yapılması doğru değil ise de, bu hususun davalı taraf lehine olması, davacı tarafın istinaf talebinin bulunmaması ve istinafa gelenlerin sıfatı ile usulü kazanılmış haklar dikkate alınarak bu husus inceleme konusu yapılamamıştır.
Davalı sigorta şirketi geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığını, bu giderlerden SGK’nın sorumlu olduğunu ileri sürmüş ise de; davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümleri gereğince belirlenmesi gerekir. 6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararının bu kapsamda olması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararı 2918 Sayılı Kanunun 92. Maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı geçici iş göremezlik tazminatını davalı sigorta şirketinden talep edebilir. Genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı SGK’nın sorumluluğunda bulunan tedavi giderlerinden olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde, geçici iş göremezlik zararının SGK’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenlemenin de yer almaması, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemesinin bu yasa kapsamı içerisinde bulunmaması nedeniyle(Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb) davalı sigorta şirketi vekilinin geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talebi de doğru görülmemiştir.
TBK’nın 74. Maddesi gereğince ceza mahkermesinde belirlenen ve kesinleşen maddi vakıanın hukuk hakimini bağlaması, KTT da davacı …’ın kavşak başından karşıya geçmek istediği ve karşı kaldırıma yaklaştığı, geçişini tamamlamak üzereyken davalı taraf aracının sadmesine maruz kaldığı, davalı taraf aracının sol ön kısımları ile davacıya çarptığı olayda davalı sürücünün kavşak başından karşıya geçmek isteyen yayanın geçiş önceliğine uymaması nedeniyle asli, davacı yayanın yeterli kontrolü yapmadan, aracın hızını ve mesafesini kontrol etmeden karşıya geçmeye çalışması nedeniyle tali oranda kusurlu olduğunun belirtilmesi, KTT’nın aksi somut delillerle ispat edilmedikçe geçerli belgelerden olması, aynı olaya ilişkin olarak Ankara 21. ACM’nin 2017/1041 esas sayılı dava dosyasında keşiften sonra düzenlenen bilirkişi raporunda aynı nedenlerle davalı sürücünün asli, davacı …’ın tali kusurlu bulunması, iş bu tazminat dosyasında Ankara ATK Trafik ihtisas dairesince düzenlenen raporda davalı sürücünün, yönetimindeki araçla yerleşim yeri içinde kavşak yaklaşımında hızını azaltmaması, müteyakkız seyretmemesi, seyir hızı ile girdiği olay mahallinde kavşak başından kaplamaya girerek ilk geçiş hakkına sahip biçimde karşıya geçmekte olan yayaya aracının sol ön kesimiyle çarpması şeklinde gerçekleşen kazada %75 oranında asli, davacı yaya …’ın kavşak başından kaplamaya girerek ilk geçiş hakkına sahip biçimde olay yeri taşıt yolunun karşı tarafına geçmek istemiş ise de, kendi can güvenliğini tehlikeye atacak şekilde yol üzerinde seyir halinde olan ticari minibüsü kontrol etmemesi, korunma tedbiri almayarak minibüsün sadmesine maruz kaldığı olayda %25 oranında tali kusurlu olduğunun tespiti, kusur durumunun dosya kapsamına ve kazanın oluş şekline uygun bulunması, raporun konusunda uzman kurum tarafından düzenlenmesi, hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmaması, dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmaması, davacı …’ın kaza sonucu L3 ve L4 omurlarında kırık olması, bu kırıkların hayati fonksiyonlarını ağır derecede etkiler nitelikte bulunması, çökme kırığı ve yükseklik kaybı oluşması, lomber omurgada hareket kısıtlılığı, spinal sinir kaybı, spesifik omurga hastalığı arazları nedeniyle %37 oranında sürekli maluliyeti, 9 ay geçici iş göremezliği olması, 1 yıl süre ile korse kullandığının anlaşılması, 3 ay yatak istirahati verilmesi, davacıların yıllar önce geçirdiği trafik kazası sonucu bakıma muhtaç hale gelen %72 oranında malul 43 yaşında kızlarının olması, her iki davacının da 65 yaşında olması, hem kendilerine hem de malul olan kızlarına bakmak, ihtiyaçlarını gidermek zorunda iken davaya konu trafik kazası sonucu davacı …’ın sürekli ve geçici malul olacak, yatakta istirahat edecek, kendisinin dahi bir başkasının bakımına ihtiyacı olacak şekilde yaralandığının, hayatlarının daha da zorlaştığının anlaşılması, olayda davalı araç sürücüsünün %75 oranında asli kusurlu bulunması, kaza tarihi, kazanın oluş şekli, davacıların kaza tarihindeki yaşı, davacı …’ın yaralanma durumu, sürekli maluliyet oranı, geçici iş göremezlik süresi, tarafların SED, manevi tazminatın amacı, ülkenin ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, davacı … ve eşi …’ın, …’ın bu şekilde yaralanması sebebiyle maruz kaldıkları acı, ağrı, üzüntü, elem, ıstırap, keder, sıkıntı, manevi çöküntü, manevi tazminatın amacı, zenginleştirme ve fakirleştirme amacı taşımaması, caydırıcı olması, özendirici olmaması ve 22.06.1966 tarih, 1966/ 7 Esas-7 Karar sayılı YİBK kararındaki kriterler gözetildiğinde davacılar için yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun bulunması ve mahkemenin gerekçesine göre, yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) davalı sigorta şirketi vekili ile davalılar … vekilinin bu hususlara ilişkin ve yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta AŞ. vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılar …’den maddi ve manevi tazminata yönelik istinaf başvurularının reddine karar verilmesi nedeniyle alınması gereken 7.270,59TL istinaf karar harcından, peşin alınan 1.764,00TL nispi, 54,40TL maktu karar harcının mahsubu ile bakiye 5.452,19TL harcın adı geçen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı sigorta şirketinden maddi tazminata yönelik istinaf başvurusun reddine karar verilmesi nedeniyle alınması gereken 4.879,74TL istinaf karar harcından, peşin alınan 1.166,00TL nispi, 54,40TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 3.659,34TL istinaf karar harcının davalı sigortacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf talebinde bulunan davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ayrı ayrı kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf başvuru harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 100,00TL gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili davalıya iadesine,
7-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 23.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.