Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/387 E. 2022/1936 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/387 – 2022/1936
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/387
KARAR NO : 2022/1936

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2019
NUMARASI : 2017/818 Esas 2019/722 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat

KARAR TARİHİ : 29/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 27/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 10/10/2015 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı dava dışı sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araçla, … Belediyesine ait otobüsün durak dışında yol üzerinde durması nedeniyle otobüse arkadan çarptığını, davalıya sigortalı araçta yolcu olarak bulunan ve kusuru bulunmayan davacının yaralandığını, kaza tespit tutanağına göre kusurun her iki araç şoföründe olduğunu, davacının kaza öncesi üniversiteye hazırlandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik sürekli ve geçici işgöremezlik tazminatı ile tedavi gideri olmak üzere toplam 1.000,00 TL tazminatın davalıdan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 15/07/2019 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile talebini 53.561,21 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili; Kazaya karışan … plakalı aracın 05.09.2015-04.01.2016 tarihleri arasındaki davalı şirkete sigortalı olup, poliçe teminat limitinin kişi başı 290.000,00 TL olduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun gerçek zarar miktarı, sigortalının kusur oranı ve limitle sınırlı olduğunu kusur ve maluliyet yönünden ATK’dan rapor alınmasını, tazminatın yeni genel şartlara göre hesaplanmasını, geçici işgöremezlik tazminatının teminat dışı olduğunu, temerrüt oluşmadığından dava tarihinden faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın konusunun trafik kazasında oluşan yaralanmaya bağlı olarak geçici ve kalıcı iş göremezlik ile tedavi gideri nedeni ile doğan zararın ZMMS poliçesi kapsamında giderilmesi istemine ilişkin olduğu, kaza tespit tutanağında sigortalı araç sürücüsüne önündeki aracı yakın mesafeden takip etmesi nedeni ile asli kusur, otobüs sürücüsüne ise servis yolunu kullanmaması nedeni ile tali kusur verildiği, 13/08/2018 tarihli bilirkişi raporunda ise sigortalı araç sürücüsüne önünde seyir halinde bulunan ve duraklayan otobüse arkadan çarpma nedeni ile tam kusur, karşı araç sürücüsüne ise kusur verilmediği, kaza tespit tutanağındaki kusur tayini ile mahkemece atanan bilirkişinin kusur tayini birbirinden farklı olduğundan bu kez üç kişilik bilirkişi heyetinden 16/12/2019 tarihinde rapor alındığı, söz konusu raporda sigortalı araç sürücüsünün arkadan çarpma nedeni ile %75 oranında kusurlu olduğu, karşı araç otobüs sürücüsünün ise %25 oranında kusur tayin edildiği, söz konusu oran kaza tespit tutanağı ile aynı yönde olduğundan ve tarafların hazırlıkta alınan beyanları ile uyumlu bulunduğundan mahkemece davalı sigortalı araç sürücüsünün %25 kusurlu olduğunun kabul edildiği, davacı yolcu olduğundan ve kendisine kusur izafe edilemeyeceğinden ve dava dilekçesinde zincirleme sorumluluğa dayanıldığından ve birden fazla kişi birlikte işledikleri haksız fiil nedeni ile zarar görene karşı zararın tamamından TBK 61. Madde kapsamında müteselsil sorumlu olduklarından kusur oranında indirime gidilmediği, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Ana bilim Dalı Başkanlığınca hazırlanan raporda davacının vücut çalışma gücünden %5 nispetinde kaybettiği, 9 ay süreyle iş göremezlik halde kaldığının tespit edildiği, davacının asgari gelir düzeyi üzerinde kazancı olduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığından davacının yasal asgari ücret elde edeceğinin kabulü gerektiği, mahkemece davacı Zeynep’in ev hanımı olduğu yönündeki kabule iştirak edilmediği, zira davacının 25 yaşında ve bekar biri olup bu hali ile hayatının geri kalan dönemini ev hanımı olarak geçirmeyi planladığı ve ev hanımlığını benimsediğinin söylenemeyeceği, nasıl ki 25 yaşında erkek biri için ileride iş bulma ve en az asgari ücret ile kazanç elde etme olasılığı gözetilerek hesaplama yapılıyor ise davacının kadın olması halinde de eşitlik prensibi gereği aynı kriterlere göre hesap yapılması gerektiğinden hareketle davacının şimdiden ev hanımı olduğu ve buna göre AGİ’siz asgari ücretten hesap yapılması gerektiği kabul edilmeyerek sonuç itibarı ile bilirkişi raporundaki hesaba erişildiği, kazanın yeni genel şartlar döneminde meydana gelmekle birlikte sigorta şirketinin geçici maluliyete dayalı tazminattan da sorumlu olduğu, yeni genel şartların A.5.b bendine göre trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık teminatı kapsamında SGK sorumluluğunda düzenlenmiş ise de maddenin lafzından anlaşılması gerekenin geçici iş göremezliğe dayalı gelir yoksunluğu olmaması gerektiği, ilgili maddenin giderden bahsettiğini, geçici maluliyete dayalı zararın ise bir kazanç kaybı içerdiğinden yapılmış bir giderin tazminin talep edildiğinin söylenemeyeceği, bu nedenle geçici maluliyetten kaynaklı gelir kaybının sigorta şirketi sorumluluğunda olduğunun mahkemece kabul edildiği, davacının talepleri arasında SGK tarafından karşılanmayan; fizik tedavi gideri olarak yapıldığı ispatlanan 395 TL’nin de aynı gerekçe ile sigorta şirketince karşılanması gerektiği, davalı tarafça davacının emniyet kemeri takmadığından bahisle müterafik kusur savunması yapılmış ise de dosyayı giren belgelerin hiçbirinde emniyet kemerinin takılmadığına dair bir tespit olmadığından ve iddianın davalı sigorta şirketince ispatlanması gerektiğinden bu yönü ile savunmaya itibar edilmediği, yukarıdaki tespitlere göre düzenlenen denetime elverişli hesap bilirkişisi raporlarına itibar ile davacının; 395,00 TL tedavi gideri, 10.897,70 TL geçici maluliyete dayalı, 42.268,51 TL sürekli maluliyete dayalı olmak üzere toplam 53.561,21 TL tazminata hak kazandığı mahkemece kabul edilerek ve ıslah dilekçesinde faiz başlangıcının dava tarihi olarak gösterilmiş olması nedeniyle davanın KABULÜNE,10.897,70 TL geçici maluliyete dayalı, 42.268,51 TL sürekli maluliyete dayalı tazminat ile 395,00 TL tedavi gideri toplamı 53.561,21 TL.nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kaza ve poliçe tanzim tarihi itibarıyla uygulanması gereken 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Yeni Genel Şartlar uyarınca geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi harcamaları teminat kapsamı dışında olması nedeniyle bu yöndeki taleplerin reddi yerine kabulünün yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki tedavi giderlerinden ve bakıcı ihtiyaçlarından SGK’nın sorumlu olacağı izahtan ari olmakla birlikte bilirkişi hesap raporunda fatura edilmeyen masraflara yer verilmesi ve fatura edilemeyen varsayımlara dayalı masraflardan davalı şirketin sorumlu olmasının kabul edilebilir yanı da bulunmadığını, tazminat hesabının AGİ’siz net asgari ücret üzerinden yapılması gerektiğini, yerel mahkeme kararında her ne kadar “davacının şimdiden ev hanımı olduğu ve buna göre AGİ’siz asgari ücretten hesap yapılması gerektiği kabul edilmediği” ifade edilse de bu hususun yasaya ve yerleşik içtihat kararlarına açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davacının zararı hesaplanırken aktif-pasif devre ayrımı yapılmaksızın zararının AGİ’siz net asgari ücretten yapılması gerektiğini, emsal nitelikte T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2016/9634 K. 2019/4040, 3.4.2019 tarihli ilamı: “Buna göre; davacıların ev hanımı olması göz önüne alınarak, geçici iş görememezlik zararına ilişkin gelirinin AGİ’siz net asgari ücret üzerinden yapılması ve sürekli iş görememezlik zararında da aktif-pasif devre ayrımı yapılmaksızın bakiye ömrü boyunca pasif devre kabul edilerek AGİ’siz net asgari ücret üzerinden hesap yapılarak sonuca ulaşılması gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. “T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2016/901 K. 2019/295, 17.1.2019 tarihli ilamı:” Somut olayda davacının kaza tarihinde herhangi bir işte çalışmadığı, ev hanımı olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Mahkemece hükme esas alınan aktüer raporunda davacının ev hanımı olduğu ve asgari ücret düzeyinde gelir elde edeceği kabul edilerek hesaplama yapılması yerindedir. Ancak anılan raporda ücretin netleştirilmesi sırasında asgari geçim indiriminin dikkate alınması hatalı olmuştur. Davacının zararının hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı ev hanımı olan davacının uğradığı zararın hesaplanması sırasında dikkate alınamayacağı açık ve seçiktir. Buna göre davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararına ilişkin hesaplamada Asgari Geçim İndirimsiz asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmak üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” görüleceği üzere davacının ev hanımı olması hasebi ile kaza neticesinde zararının hesaplanmasında aktif-pasif devre ayrımı yapılmadan, Asgari Geçim İndirimi gözetilmeksizin asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğinin belirtildiğini, yerel mahkemece görevsizlik kararı nedeni ile lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile tedavi gideri istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde; “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.;
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik, kalıcı sakatlık yada maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denilmiştir, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarında yapılan sağlık hizmet bedellerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi, iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85. maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nun sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve tüm tedavi giderleri zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyecektir.
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK’nun haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Somut olayda davacının, kazaya bağlı yaralanması nedeni ile kalıcı maluliyetinin %5 ve iyileşme süresinin 9 ay olduğu maluliyet raporu ile belirlenmiş olup, bu rapor doğrultusunda davacının kaza tarihinde 21 yaşında, bekar ve üniversiteye hazırlandığı, bu durumda (AGİ’li) asgari ücret esas alınarak hesaplanan sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı ile tedavi giderinden davalının sorumlu tutulmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Mahkeme tarafından görevsizlik veya yetkisizlik kararı verildikten sonra yapılacak işlemler HMK 20 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
MADDE 20- (1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
(2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.” şeklindeki düzenleme HUMK’nun 27 vd. maddelerindeki düzenlemeye benzer niteliktedir.
Buna göre, verilen görevsizlik/yetkisizlik kararlarından sonra iki olasılık bulunmaktadır; taraflarca süresi içinde yapılan gönderme istemi üzerine dosya görevli/yetkili mahkemeye gönderilerek davaya ya yeni mahkemede devam edilecek, ya da süresi içinde gönderme istemi olmadığında, ilk mahkeme tarafından verilecek ek karar ile “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilecektir.
Doktrin ve uygulamada kabul edildiği üzere; görevsizlik veya yetkisizlik kararından sonra, süresi içinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi üzerine, devam edilen dava yeni bir dava olmayıp açılan davanın devamı niteliğindedir.
Nitekim görevli/yetkili mahkemede yeniden harç alınmaması, zamanaşımı veya hak düşürücü sürelerin görevsiz mahkemede davanın açıldığı zamana göre dikkate alınması, görevsiz mahkemece konulan ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının devam etmesi vb. tüm uygulamalar, bu nedenden kaynaklanmaktadır. Avukat da, müvekkilinden görevsiz mahkemedeki hizmeti için ayrı, görevli mahkemedeki hizmeti için ayrı bir vekalet ücreti isteyemeyecektir. Zira, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 171. maddesine göre; “Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” esası kabul edilmiştir. Görevsizlik/yetkisizlik kararı ile gönderilen dosyanın devam dosyası olması karşısında, işin sonu gelmediği için ayrı bir vekalet ücreti talep edilmesi de mümkün değildir.
Mahkeme tarafından takdir edilen vekalet ücreti açısından ise; HMK 323/ğ maddesine göre vekalet ücreti bir yargılama gideri olup, HMK 326/1 maddesine göre, yargılama giderlerinden aleyhine hüküm verilen taraf sorumludur. Yani, tarafların yargılama giderleri sorumluluğu nihai karar ile başlayacaktır. Görevsizlik/yetkisizlik kararından sonra davanın görevli/yetkili mahkemede devam etmesi halinde, ilk verilen karar nihai bir karar olmadığı için, taraflar leh ve aleyhine herhangi bir yargılama giderine hükmedilmesine dair yasal düzenleme yoktur. Aksine, ikinci olasılık olan, görevsizlik/yetkisizlik kararından sonra süresi içinde gönderme isteminin bulunulmadığı hallerde de, mahkeme tarafından “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesi esası kabul edilmiş ve bu karar ile birlikte harç, (talep olması halinde) yargılama gideri ile vekalet ücretine karar verilmesi öngörülmüştür. Bu düzenleme dahi, ilk kararın nihai karar olmadığının sonucu ve ispatıdır. Sonuç olarak, her iki olasılıkta da, ilk verilen görevsizlik/yetkisizlik kararı, nihai sonuç açısından “askıda” bir karardır. Tarafların davaya devam iradelerine göre kesin sonuç belirlenebilecektir.
Bu noktada, HUMK’daki “yeniden harç alınamaz” ifadesine HMK’da yer verilmemesinin hiç bir önemi bulunmayıp, yukarıda açıklandığı üzere, görevsizlik/yetkisizlik kararından sonra devam eden davaya bağlanan zamanaşımı, ihtiyati tedbir vs. uygulamasına dair diğer tüm sonuçlar da eski kanunda açıkça düzenlenmemiştir. Nitekim HUMK’nun uygulandığı dönemde de yeniden harç alınmadığı gibi, HMK’nun uygulandığı dönem bakımından da yeniden harç alınmamaktadır. Bu nedenle, harç düzenlemesinin HMK’da yer almamasının, görevsizlik/yetkisizlik kararından sonra devam eden davada yeniden harç alınması sonucunu doğurmadığı gibi, bu davayı yeni bir dava haline getirmez ve ilk karardan sonra vekalet ücreti takdiri sonucunu doğuramaz.
Kaldı ki, HMK 331/2 fıkrada ki; “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosyası üzerinden bu durumu tespit ile davacıya yargılama giderlerini ödemeye mahkum eder.” ifadesi, bu uygulamayı yasa hükmü haline getirmiştir. HMK 323/ğ maddesine göre vekalet ücreti de bir yargılama gideri olduğundan, davaya görevli veya yetkili mahkemede devam edilmesi halinde vekalet ücretine de aynı mahkemede karar verilecektir. Ancak bu davanın sonucuna, haklılık durumuna göre karar verilecek olan bir vekalet ücreti olup, ilk davanın açıldığı mahkemenin görevsizlik veya yetkisizlik kararı nedeni ile bir vekalet ücreti kesinlikle öngörülmemiştir. Aksi halin kabulünde, görevsiz yada yetkisiz mahkemedeki diğer yargılama giderleri açısından da ayrı bir hüküm kurulması gerekecek, yani dava açan ilk mahkemede açtığı davayı kayıp etmiş duruma düşecektir. Bu durumda da, görevsizlik ya da yetkisizlik kararından sonra, süresi içinde dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye göndermenin davacı açısından hiçbir anlamı kalmayacaktır. Böyle bir uygulamanın kabulü, açıkça HMK 20/1 ve 331/2 maddelerindeki düzenlemelere aykırılık teşkil edecektir. Tüm bu gerekçeler ile davalı vekilinin görevsizlik kararı nedeni ile vekalet ücreti takdiri gerektiği yönündeki istinaf istemi de yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, olaya ilişkin alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun olduğu, davalı vekilinin ileriye sürdüğü istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı ve ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nun 3531-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.658,77 TL karar harcından peşin alınan 915,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.743,77 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Gider avansından artan kısım varsa karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç tahsil ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 29.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.