Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/361 E. 2022/1902 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/361 – 2022/1902
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/361
KARAR NO : 2022/1902

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2019
NUMARASI : 2018/500 Esas 2019/869 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … … Sigorta A.Ş. tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde;16/11/2017 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu … sevk ve idaresindeki araç ile davalıya trafik sigortalı dava dışı … yönetimindeki aracın çarpışması neticesinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını, savcılık dosyasında davalıya sigortalı … plakalı aracın kırmızı ışık ihlali yaptığının bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, davacının kaza neticesinde üç ay boyunca yatalak kaldığını ve eşinden yardım aldığını, iş göremez hale geldiğini, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden aldığı Engelli Sağlık Kurulu Raporu’na göre %42 oranında sürekli iş göremez hale geldiğinin belirlendiğini, 2015 Yılında emekli olduğunu, emeklilik sonrasında serbest plasiyerlik yaptığını, aylık gelirinin 3.000,00-TL olduğunu, davalıya yapılan başvurunun 19/03/2018 tarihinde ulaştığını, davalının eksik evrak talebinde bulunduğu ve bu evrakların temin edilerek gönderildiğini belirterek şimdilik 10.000,00 TL sürekli, 100.00,00 TL geçici iş göremezlik, 1.000,00 TL bakıcı gideri tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 17.07.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile tazminat taleplerini 76.368,45 TL sürekli iş göremezlik, 8.435,22 TL geçici iş göremezlik, 5.710,50 TL bakıcı gideri olarak yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; … plakalı aracın davalı şirket nezdinde ZMSS poliçesinin olduğunu, davacının kazayı yaşadığı sırada sigortalı araçta hangi amaçla bulunduğu ve bu taşımanın esasen hatır taşımasına binaen mi yapıldığı hususunun tespiti gerektiğini, davacının ibrazı zorunlu belgelerle başvurusunun olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, derdest dava bulunduğunu, uzlaşma var ise davanın reddi gerekeceğini, davacının alacaklı ve borçlu sıfatı birleşiyorsa davanın reddi gerekeceğini, davacı talepleri sulh ile sonuçlandırılmışsa davanın reddi gerektiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, delillerin tebliğ edilmediğini, kaza ile sakatlık arasındaki illiyet bağının tespit edilmesi gerektiğini, kusur tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas dairesine sevk edilmesi gerektiğini, maluliyet oranının tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas dairesine sevk edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik talebinin teminat dışı olduğunu, hesabın aktüer bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, kazanın iş kazası olup olmadığının tespiti ile SGK tarafından bağlanan peşin sermaye değerinin tenzil edilmesi gerektiğini, gelirin asgari ücret üzerinden hesap edilmesi gerektiğini, hatır taşıması ve müterafik kusur tenzili gerektiğini, dava tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu olacaklarını, bakıcı gideri tazminatının sürekli sakatlık tazminatı kapsamında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;16.11.2017 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu araçla, davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesiyle sigortalı aracın çarpışması neticesinde, davacının yaralandığı ve vücut genel çalışma gücü kaybının %18 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 6 ay ve bakıcı ihtiyaç süresinin 3 ay olduğu, bu itibarla kalıcı, geçici iş gücü ve bakıcı zararını karşı tarafın %100 kusuru oranında talep edebileceği anlaşıldığından davacının davasının kabulü ile, 76.368,45 TL sürekli işgöremezlik, 8.435,22 TL geçici işgöremezlik, 5.710,50 TL bakıcı giderinin poliçe limitini geçmemek üzere 26/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Gerekçeli kararda “Davacı asilin emekli olduğu anlaşılmış, ek gelirine dair ispata elverişli belge sunulmadığından davacının geliri emekli aylığı olarak kabul edilmiştir.”denildiğini, karar hukuken yerinde olmadığını, davacının 2015 yılı itibariyle emekli olduğunu, emeklilik sonrasında serbest plasiyer olarak çalıştığını, aylık gelirinin yaklaşık 3.000,00 TL civarında olduğunu, tanıkların beyanı ve ilgili Tüik bilgi/belgelerinin dikkate alınmadığını, aylık kazancını, emekli aylığı olarak kabul edildiğini, bu nedenle tespit edilen tazminat tutarının hatalı olduğunu,
Bilirkişinin yaptığı tüm hesaplama dönemlerinde AGİ’siz net asgari ücreti esas aldığını, bunun yanında her yıl için yaşam olasılığının ayrı ayrı hesaplandığını beyan ettiğini, burada yapılan hesaplama çok açık olmayıp sürekli iş göremezlik konusunda çıkan tazminat miktarının neye göre oluştuğunun net olarak anlaşılamadığını, bu sebeple de tazminatlar hatalı ücret ve hatalı yöntemle hesaplanarak davacının düşük tazminat hak etmesine neden olunduğunu, raporun hukuken yetersiz olduğunu,
Gerekçeli kararda “Davacının kazadan sonra tedavi gördüğü hastanelerden tıbbi belge ve bilgileri celbedilerek, Hacettepe Üniversitesinden alınan 26.11.2018 tarihli rapora göre meydana gelen kaza nedeniyle davacıda meydana gelen özür oranının %18 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 6 ay ve bakıcı ihtiyaç süresinin 3 ay olduğu belirtilmiştir.” denildiğini, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen raporda; davacıya ait maluliyet oranı %18, tıbbi iyileşme süresinin ise 6 ay olarak belirlendiğini, davacının kaza sonrasında sürekli baston kullanmak zorunda kaldığını, bundan sonra hayatını idame ettirebilmek için baston kullanmak mecburiyetinde olduğunu, muayenede davacının bu hususu dile getirdiğini, kalçasında platin bulunmakta olup yakın zamanda 2 kez daha ameliyat geçireceğini, kurum raporunda bu hususun dikkate alınmadığını, hatalı değerlendirme yapıldığını, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve araştırma Hastanesi’nin 19.04.2018 tarihli raporunda davacının sürekli iş göremezlik oranının %42 olarak belirtildiğini, aradaki oran ciddi derecede farklı olup hukuken uyuşmazlığın giderilmediğini, maluliyete ilişkin anlaşmazlığın giderilmesi amacıyla yeniden rapor alınması için dosyanın İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne tevdiinin talep edildiğini, Mahkemece gerekçesi açıklanmayan şekilde talebin reddine karar verildiğini, maluliyete ilişkin oran farkının giderilmesi gerektiğini, iyileşme süresi olarak raporda 6 ay belirlendiğini, ancak davacının yaşı, fiziki özellikleri ve geçirmiş olduğu ameliyatlar nedeniyle 6 ayda iyileşemediğini, daha uzun sürdüğünü, raporda dikkate alınan 6 ay iyileşme süresinin bu nedenle eksik olduğunu, aylık maaşı olarak dikkate alınan tutar, maluliyet oranı, iyileşme süresi eksik belirlendiğinden hesaplanan toplam tazminat miktarının da eksik olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; Maluliyet oranının tespiti için dosyanın istanbul adli tıp kurumu 3. ihtisas dairesi’ne sevk edilmesi gerektiğini, Yargıtay kararları ve Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 16/2 maddesi “c” bendi gereğince; Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulunun “meslekte kazanma gücü kaybı” konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemelere bildirmekle görevli olduğunu, Yargıtay 4. ve 17.,21,10. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatlarında da, bu konuya değinilerek Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu dışında alınan raporlara itibar edilemeyeceğine hükmedildiğini,
Geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri tazminatı taleplerinin hem 6111 sayılı kanun gereği hem de trafik sigortası genel şartları uyarınca tedavi teminatı içerisinde değerlendirildiğinden teminat dışında kaldığını, bu giderlerden davalının sorumluluğu olmadığını, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri tazminatının reddini talep ettiklerini, sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence hesabının sorumluluğunun 2198 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi hükmü gereği sona erdiğini, kazanın 01.06.2015 tarihinden sonra gerçekleştiğini, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ve bu tarihten sonra meydana gelen kazalarda Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası yeni dönem genel şartlarının uyuşmazlık konusunun çözümü amacıyla uygulanması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri giderlerinin davalı şirket sorumluluğunda sayılarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu( Adana BAM 3. H.D. 05/06/2018 tarihli 2018/628 E. 2018/695 K. sayılı ilamı)belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince İstinaf edenlerin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik ve bakıcı gideri tazminatı istemine ilişkindir.
Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi gerekir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı)
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1,8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, zarar görenin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Somut olayda hükme esas, davalı tarafından zarar gören davacıya ödenmesi gereken gerçek zararın belirlenmesi için alınan bilirkişi raporunda; davacı için iş göremezlik tazminatının hesaplanmasında TRH 2010 yaşam tablosunun esas alındığı belirtilmiş ise de, devamında maluliyet davalarında hesaplanma konusu kişi hayatta olduğu için TRH 2010 yaşam tablosundaki bakiye ömrünün alınmasının uygun olmadığı,davacı ömrünün sonuna kadar aynı maluliyet oranını taşıyacağı için TRH 2010 hayat tablosunda yer alan her yıl (99 yıl) için yaşam olasılıklarının dikkate alınması gerektiği, bu nedenle davacının muhtemel bakiye ömrünün alınmadığı, yaşına göre her yıl için yaşam olasılığının ayrı ayrı hesaplandığı belirtilmiştir.Aktüer bilirkişi raporu bu anlamda denetime de elverişli olmadığı gibi davacının beklenen yaşam süresi 99 yaş esas alınarak bu yaşa göre devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü üzerinden işleyecek / bilinmeyen devre hesabının yapılarak tazminat belirlenmiş olması doğru görülmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken, davacının TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, bilinmeyen / işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılması suretiyle daimi iş göremezlik zararı tespit edilmesi (6 aylık geçici iş göremezlik tazminatı ve 3 ay için bakıcı gideri yönünden tazminat miktarı değişmeyeceğinden) ve taraflar yararına oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilerek, mahkemece hükme esas alınan 04.03.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunda belirlenen işlemiş dönem yine 31.12.2019 tarihinde sonlandırılarak, sürekli iş göremezlik tazminatı hesabı yapılması için aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmediğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile; 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf talepleri ile davalı sigorta şirketinin istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı İsmail Bostancı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.10.2019 tarihli, 2018/500 Esas-2019/869 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf talepleri ile davalı sigorta şirketinin istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 44,40 TL maktu istinaf karar harcı ile davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 1.545,76 TL nispi istinaf karar harcının istek halinde ilgili taraflara iadesine,
3-Davacı ve davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada ayrı ayrı dikkate alınmasına,
4-Davalı …. Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 100,00 TL gider avansından kullanılmayan kısmın adı geçen davalıya iadesine,
5- Ankara 24. İcra Müdürlüğü 26/05/2021 tarih ve 2021/5617 esas sayılı dosyasına yatırılan 180.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Ankara 13. İcra Müdürlüğü 22/11/2019 Tarih ve 2019/15185 esas sayılı dosyasına yatırılan 50.094,10 TL bedelli teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
7-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.