Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/359 E. 2022/1901 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/359
KARAR NO : 2022/1901

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/09/2019
NUMARASI : 2017/904 Esas 2019/801 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde: 22/10/2017 günü davalılardan …’in maliki olduğu, davalı …’in sevk ve idaresindeki kamyonun, davacıların desteği …’ın yolcu olduğu minibüse çarpması sonrası oluşan trafik kazasında davacı …’ın eşi, … ve …’ın babası …’ın vefat ettiğini, kazanın oluşumunda …’in asli kusurlu olduğunu, davalı … yönetimindeki aracın davalı … şirketine sigortalı olduğunu, davalı … şirketine dava öncesi itibariyle başvuru yapıldığını, dava tarihi itibariyle henüz hiçbir ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacı … için şimdilik 15.000,00 TL maddi, 150.000,00 TL manevi, … için şimdilik 15.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, … için 100.000,00 TL manevi, … için 100.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 30.000,00 TL maddi, 450.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan (davalı … şirketi için yalnızca maddi tazminat ve ferileri ile sorumluluğunun olması nedeniyle maddi tazminatların) müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 29/04/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile … için maddi tazminat miktarını 469.821,22 TL’ye, … için maddi tazminat miktarını 49.919,87 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde; … plakalı aracın davalı şirket nezdinde trafik poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacıların destek tazminatı için davalı şirkete başvurduğunu ve belgeler tamamlandıktan sonra, hasar dosyasında mevcut aktüer raporuna istinaden davacı tarafların vekiline 02/01/2018 tarihinde dava dilekçelerinde de değindikleri üzere toplam 107.074,00 TL’nin ödendiğini, destek hesabında tüm destekten mahrum kalanlara pay ayrılması gerektiğini, davayı kabul anlamında olmamak kaydı ile davacı tarafın, kusuru ve zararını usulen ispat etmesi gerektiğini, davalı şirketin sorumluluğunun poliçede yazılı limitle sınırlı olduğunu, davalı şirketin faizden dava tarihinden itibaren ve yasal faizden sorumlu olduğunu, davacıların kaza sebebiyle elde ettikleri gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılara tebligat yapılmış, cevap dilekçesi sunulmamış, yargılama sırasında kendilerini vekille temsil ettirmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre; davalı …’in olayda %100 oranında kusurlu olduğu, yolcu …’ın olayda kusursuz olduğu, …’ın 469.821,22 TL, …’ın 49.919,38 TL bakiye destekten yoksun kalma tazminatı olduğu, davalı … şirketi tarafından davacılara ödenen tazminatların rapor tarihine göre güncellenmiş hali toplamı 117.214,38 TL mahsup edildiğinde davalı … şirketinin 212.785,62 TL bakiye teminatı kaldığı, davacının annesi …’ın destekten yoksun kalma tazminatı da dahil tüm hak sahiplerinin toplam destekten yoksun kalma tazminatının 32.638,47 TL olduğu, proporsiyon hesabı yapıldığında (212.785.62 TL / 632.638,47 TL) …’ın 158.022,63 TL, …’ın 16.790,19 TL destekten yoksun kalma tazminatından davalı ….’nin sorumlu olacağı anlaşılmakla, talep artırım dilekçesi de nazara alınarak davacı … ve …’ın davalılara yönelik maddi tazminat davalarının kabulü ile davacı … için 469.821,22 TL (davalı … şirketinin limit kapsamında 158.022,63 TL kısmından sorumlu olmak üzere), davalı … için 49.919,38 TL (davalı … şirketinin limit kapsamında 16.790,19 TL kısmından sorumlu olmak üzere) destek zararının davalılardan müteselsilen alınarak bu davacılara verilmesine, alacaklara davalı … şirketi yönünden dava dilekçesinde olay tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ise de; dava tarihi öncesi itibariyle temerrüde düşürücü ihtarname bulunmadığından dava tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren talep de nazara alınarak yasal faiz işletilmesine karar vermek gerektiği,
Davacıların davalı … ve …’e yönelik manevi tazminat davaları ile ilgili olarak, olayın oluş şekli, tarafların kusur durumları, sosyal ve ekonomik durumlar da nazara alınarak davacı eş ve çocuklar yönünden manevi tazminat takdir edildiğinden bahisle, davacı …’ın tüm davalılara yönelik maddi tazminat davasının ıslah talebi de nazara alınarak alacak miktarı için kabulü ile 469.821,22 TL’nin (davalı … şirketinin limit kapsamında 158.022,63 TL kısmından sorumlu olmak üzere) davalılardan müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine, alacağa davalı … şirketi yönünden 25/12/2017 dava, diğer davalılar yönünden 22/10/2017 olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davacı …’ın tüm davalılara yönelik maddi tazminat davasının ıslah talebi de nazara alınarak alacak miktarı için kabulü ile 49.919,38 TL’nin (davalı … şirketinin limit kapsamında 16.790,19 TL kısmından sorumlu olmak üzere) davalılardan müteselsilen alınarak bu davacıya verilmesine, alacağa davalı … şirketi yönünden 25/12/2017 dava, diğer davalılar yönünden 22/10/2017 olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davacı …’ın davalılar … ve …’e yönelik manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 40.000,00 TL manevi tazminatın 22/10/2017 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı …’ın davalılar … ve …’e yönelik manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 20.000,00 TL manevi tazminatın 22/10/2017 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı …’ın davalılar … ve …’e yönelik manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 20.000,00 TL manevi tazminatın 22/10/2017 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı …’ın davalılar … ve …’e yönelik manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 20.000,00 TL manevi tazminatın 22/10/2017 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Gerekçeli karara konu bilirkişi raporunda, ceza dosyası ve beyanları ile örtüşür şekilde kusur tespiti yapıldığını, yine raporda; müteveffanın gelir durumunun sundukları belgelere göre hesaplandığını, bununla birlikte mahkemenin, bilirkişi raporu doğrultusunda, müteveffanın annesi için de destekten yoksun kalma tazminatını fahiş oranda hesaplaması ve davacıların payından düşülmesi yönündeki kararına esas ve usul yönünden itiraz ettiklerini, huzurda müteveffanın annesi tarafından açılmış bir dava olmadığını, haksız fiilin meydana geldiği tarih esas alındığında; Ceza dosyasına da katılmamış ya da şikayetçi olmamış anne açısından zamanaşımı süresinin de dolduğunu, bu nedenle; huzurdaki davada davacı sıfatı olmayan, dava açmakta da usulen hukuki yararı kalmamış anne için yapılan hesaplamayı kabul etmediklerini, öte yandan; Yargıtay; yerleşik içtihatlarında, “evli ve çocuk sahibi olan müteveffanın desteğinden yoksun kalması iddiası ile tazminat isteyecek anne-baba için, çocuklarının anne ve babasına yardım edebilecek denli yüksek bir gelire sahip olması gerektiğinin” belirtildiğini, huzurdaki davada, müteveffanın evli ve birisi okumakta olan diğerleri düzenli iş sahibi olmayan 3 çocuk sahibi bir baba olduğunu, davacı eşin çalışmadığını, hal böyleyken, müteveffanın, kaza meydana gelmese idi, rapor tarihi itibarıyla 80 yaşında olan annesine ömrünün sonuna kadar 81.178,72-TL tutarında destekte bulunacağının hayatın olağan akışına uygun olmadığını (Yargıtay 9.HD.26.12.1992, 5885 E-14250K.), Yargıtay İçtihadında belirtildiği üzere; Ana ve baba, gerçekten yoksulluk içinde ve bakıma muhtaç değillerse, eş ve çocukların yanı sıra, onlar için de destek tazminatı istenmemesi gerektiğini, destek tazminatı isteyenlerin sayısı arttıkça, daha fazla tazminat alınacağının sanılmaması; tazminatın paylaştırılacağının bilinmesi gerektiğini, ana ve baba gerçekten bakıma muhtaç olsalar bile, evli ve çok çocuklu bir kimse dar gelirliyse ve güç koşullar altında geçimini sürdürüyorsa, yukarıdaki Yargıtay kararında belirtildiği gibi, anasına ve babasına da destek olacağının yaşam gerçekleriyle bağdaşmadığını, Yargıtay İçtihadında belirtildiği üzere; Anne ve babanın toplam paylarının, hiçbir zaman ölen desteğin yıllık kazançlarının %25’ini aşmaması gerektiğini, davacılar ve müteveffa …’ın 15 yılı aşan bir süredir görüşmediklerini, bu durumun tanık anlatımları ile de kanıtlanacağını, hal böyleyken müteveffanın annesine bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde destek olacağının kabulünün hayatın gerçekliği ile uyuşmadığını, karara konu bilirkişi raporunda anne için yapılan hesaplama nedeni ile davalı … şirketinin karlı olduğunu, dava açmamış olan, hak düşürücü süreleri de kaçırmış olan …’a ödeyeceği pay oranında, davacılara hiçbir ödeme yapmamış olacağını,
Bilirkişinin proporsiyon hesabında da yanlışlık yaptığını, genel hesaplama teamülünün de dışına çıkarak, müteveffanın davacı kızı ile dava dışı annesi … hanım için aynı oranda pay takdir ettiğini, genel teammül gereği çocuklu bir müteveffanın anne-babasına en fazla %10 oranında bir pay ayrıldığını, açıklanan nedenlerle; … ve …’ın maddi tazminat alacak haklarını fahiş oranda düşüren, anne lehine yapılan hesaplamanın kabul edildiği karara bu yönü ile itiraz ettiklerini,
Davacı … için okul belgesinin dilekçe ekinde sunulduğunu ve buna göre hesaplama yapıldığını, ancak, raporda bilirkişinin … için hazırlanan ilk rapora nazaran az bir hesap yaptığını, oysa; kaza tarihinden itibaren 3 yıl süresince okuyacak olan ve günümüz Türkiye Koşullarında işbu olasılığı zayıf olan davacı için bakım ve gözetim masrafının daha fazla hesaplanması gerektiğini, bu nedenle de … adına hesaplanan maddi tazminat miktarının az olması nedeni ile karara itiraz ettiklerini, Müteveffanın çalışma süresinin 70 yaşında kesileceği şeklinde tespite de itiraz ettiklerini, zira kendisi kamyon sahibi olup, işletmeye verdiği kamyonunun gelirini ölünceye kadar kullanabileceğini ve eşine destek olabileceğini, açıklanan nedenlerle, destekten yoksun kalma tazminatının müteveffanın 70 yaşına kadar ek gelir elde edebileceği kabulüne göre yapılan hesaplama ve bu yönde verilen karara da itiraz ettiklerini, manevi tazminat yönünden davacılar için takdir edilen miktarların çok düşük olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince İstinaf edenlerin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemine göre tazminat hesabı yapılmıştır. Karara karşı davacılar vekili istinaf isteminde bulunmuştur. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara ilişkin açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi gerekir.
Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı)
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1, 8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında desteğin, davacı … ve …’nin ve hak sahibi olan dava dışı anne …’ın bakiye ömür süresinin yine TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, desteğin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif ve pasif dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken, destek, davacı eş …, davacı çocuk …’nin ve hak sahibi olan dava dışı anne …’ın TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, bilinmeyen / işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılması (bilinen/işlemiş dönem hükme esas alınan 12.02.2019 tarihli bilirkişi raporundaki gibi 31.12.2019 tarihinde sonlandırılmak suretiyle) ve davacı eş, davacı … ve dava dışı …’nin destek alacağı süre gözetilerek (hatta …’nin nüfus kaydının yeniden istenerek sağ olup olmadığının tespiti ile sağ olmadığının anlaşılması halinde gerçek ölüm tarihine kadar tazminat hesabı yapılması gerektiği de gözetilerek), davacı eş ve … yönünden talep edebilecekleri destek tazminatının (davacı taraf yararına oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilerek) hesaplanması için konusunda uzman bir başka aktüer bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen yönteme uygun olmayan bilirkişi raporundaki hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
2-Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş ve çocukları ile anne ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır. Destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde destekten yoksun kalanlara ayrılacak paylar Yargıtay uygulamaları ile kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte ikişer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay çocukların her birine 1 pay, anne ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile anne ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Anne ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, anne ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 desteğe, %50 eşe pay verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanacaktır. Desteğin gelirinin 100 pay olduğunun kabulü ile bu 100 payın davacılar ile dava dışı hak sahiplerine dağıtılması, dağıtılan payların toplamının 100 olması gerekmektedir.
Somut olayda dosyada mevcut nüfus aile kayıt tablosuna göre destek …’ın evli ve 3 çocuklu olduğu, davacı … haricinde kalan diğer çocuklarının (…) destek alma yaşını geçtikleri ve destek tazminatı şartlarının bulunmadığı, zira dava dilekçesinde de davacı eş ve … yönünden destek tazminatı talep edildiği, desteğin babası …’ın 10.11.1971 tarihinde vefat ettiği, annesi …’nin dosyada mevcut nüfus kaydına göre hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan tazminat bilirkişi raporunda desteğin gelirinden, desteğe, davacı eş, kızı … ve sağ anneye destek payı ayrılmış ise de, pay dağılımı az yukarıda yerleşik Yargıtay kararları ve uygulamalarında kabul edilen oranlarda yapılmamış, destek ve eşin paylarının farklı olduğu görülmüştür. Hak sahibi kişilere doğru pay dağılımı yapıldığında, tazminat miktarlarının değişme ihtimali bulunmaktadır. Bu hali ile aktüer bilirkişi raporu hükme elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, öncelikle yine desteğin tam aile nüfus kayıt tablosunun temini ile desteğin annesinin halen hayatta olup olmadığının belirlenmesi, daha sonra yukarıda açıklandığı üzere inceleme ve değerlendirme yapılarak, bilirkişiden destek, davacı eş, davacı çocuk … ile desteğin sağ olan dava dışı annesine desteğin gelirinden pay ayrılıp, davacı eş ve …’nin talep edebileceği destek tazminatının tespiti hususunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hükme elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması da doğru değildir.
3-Yargıtay uygulamalarına göre çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, öğrenimlerine devam edip etmedikleri, okul başarı durumu, anne ve babanın yüksek öğrenim mezunu olup olmaması, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar, çocukların yüksek öğrenim görme ihtimali bulunup bulunmadığı ayrı ayrı değerlendirilerek, yüksek öğrenim yapacaklarının muhtemel olması halinde 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmayacaklarının muhtemel görülmesi halinde ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Somut olayda dosyada mevcut 02.09.2018 tarihli öğrenci belgesine göre davacı …’nin … Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü 2. sınıf öğrencisi olduğu, 17.08.2016 tarihinde okula kaydının yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Somut gerçeklik varken, ihtimallere göre tazminat hesabı yapılamaz. Ancak hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda desteğin kızı olan … … için dosyada üniversite eğitimi gördüğüne ilişkin belge olduğu halde 22 yaşına kadar destek alacağının kabulü ile tazminat hesabı yapılmıştır. Bu durumda üniversite öğrencisi olduğu anlaşılan davacı … için 25 yaşa kadar destek tazminatı hesaplanması gerekirken, yazılı olduğu gibi 22 yaşa kadar yapılan tazminat hesabına göre hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
4-Davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde, Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; ödeme tarihi itibariyle gerçekleştirilen ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa, bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme) hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. Ancak ödemenin dava açıldıktan sonra yargılama devam ederken yapılması halinde bu kısım yönünden dava konusuz kalacağından, davacılar için hesaplanan destek tazminatından ödemenin asıl alacağa ilişkin kısmının (güncelleme yapılmaksızın) mahsubu gerekmektedir. Yine bu durumda ZMMS poliçesi limitinden davacı tarafa ödenen tazminatın varsa feriler hariç asıl alacak kısmının mahsubu ile kalan poliçe teminat limitinin belirlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda davalı … şirketi olayda %100 oranında kusurlu bulunan davalı … yönetimindeki aracın ZMMS şirketi olup, kaza tarihi itibariyle ölüm halinde teminat limitinin 330.000,00TL olduğu belirlenmiştir. Davalı … şirketi davacı tarafın başvurusu üzerine davacılar vekili hesabına 02.01.2018 tarihinde 108.074,00TL tazminat ödendiğini bildirmiş olup buna ilişkin dekont dosyaya sunulmuştur. Ancak ödenen tazminatla ilgili belge ve bilgiler dosyada bulunmadığından, 108.074,00TL’nın tamamının asıl alacak kısmına mı ilişkin olduğu bir başka ifadeyle tamamının tazminat ödemesi mi olduğu, içinde faiz, vekalet ücreti vb. gibi ferilerin de olup olmadığı anlaşılamamıştır. Kaldı ki iş bu dava 25.12.2017 tarihinde açılmış olup her halükarda davalı … şirketi ödemesinin davadan sonra, yargılamanın devamı sırasında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle ödeme tarihindeki verilere göre ödemenin yeterli olup olmadığı yönünden tazminat hesabı yapılmasına gerek kalmamıştır. Ancak hükme esas alınan aktüer raporunda davalı … şirketi tarafından yapılan ödeme sanki dava açılmadan önce yapılmış gibi, hükme esas alınan rapor tarihine kadar güncellenmiş değeri tespit edilerek, davacılar için hesaplanan tazminattan güncellenmiş değeri indirilmiş ve yine ZMMS poliçe limitinden de güncellenmiş değer indirilerek, davacı taraf aleyhine durum oluşturulacak şekilde davalı sigortacının sorumlu olduğu poliçe limiti azaltılmıştır. Hatalı şekilde tazminat hesabı yapılan bilirkişi raporuna göre karar verilemez.
Bu durumda mahkemece, öncelikle davalı … şirketinden davacı tarafa 02.01.2018 tarihinde yapılan tazminat ödemesine ve hesaplanmasına dair tüm bilgi ve belgelerin istenilmesi, tazminatın ne kadarının davacı eş, ne kadarının davacı … için ödendiğinin, ödenen meblağın tamamının tazminat mı olduğunun, içinde ferilere ilişkin ödeme olup olmadığının belirlenmesi, daha sonra konusunda uzman bir başka aktüer bilirkişiden yukarıdaki bentlerde izah edildiği şekilde davacıların davalı taraftan talep edebileceği destek tazminatlarının hesaplanması, bu tazminatlardan davalı … şirketince ödenen (davacı eş ve davacı … için ne kadar tazminat ödendiğinin tespitinden sonra) asıl alacağa ilişkin kısımların güncelleme yapılmaksızın mahsup edilmesi, ödenen kısımla ilgili davanın konusuz kaldığının göz önünde bulundurulması, yine sigortacının ödediği tazminatın güncelleme yapılmaksızın kaza tarihi itibari ile geçerli olan ZMMS poliçesi limitinden mahsubu ile bakiye poliçe limitinin bulunması, ondan sonra bakiye limite göre gerektiğinde garame hesabı yapılarak davacıların talep edebileceği destek tazminatlarının tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hükme elverişli olmayan aktüer bilirkişi raporuna istinaden karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda 1, 2, 3 ve 4 nolu bentlerde açıklanan hususlarda 12.02.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihteki veriler esas alınarak (bilinen dönem aynı tarihte sonlandırılarak) ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli, konusunda uzman bir başka aktüer bilirkişiden yeni tazminat raporu alınması (davacı taraf lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hükmün esasına ve sonucuna etkili olan bu hususlarda gerekli deliller toplanıp, değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, davacılar vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1, 2, 3 ve 4 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25.09.2019 tarihli, 2017/904 Esas-2019/801 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 44,40 TL maktu istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23.09.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …