Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/353 E. 2022/1577 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 10/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/07/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20.04.2016 tarihinde, davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete, davalıya Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı … plakalı tırın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının ağır şekilde yaralandığını ve malul kaldığını, davalıya 30.06.2017 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek, HMK’nın 107. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2.500,00 TL geçici, 2.500,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 100,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 5.100,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 11.03.2019 tarihli dilekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatını 2.942,69 TL’ye, sürekli iş göremezlik tazminatını 23.543,72 TL’ye, bakıcı giderini 975,14 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; Dava açılmadan önce sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, kazaya karışan … plakalı aracın 24.08.2015-24.08.2016 tarihleri arasında Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını, kaza nedeni ile doğan zarardan davalı şirketin poliçe limiti ile sınırlı olarak ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak belirlenmesi gerektiğini, zarar hesabının TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faize göre yapılmasını, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderinin teminat dışı olup bu zararlardan SGK’nın sorumlu olduğunu, usulüne uygun temerrüt oluşturulmadığından davalı şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu olabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 20.04.2016 tarihinde davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın davacının sevk ve idaresindeki motosiklete çarpması sonucu davacının %12,2 oranında malul olacak şekilde yaralandığı, kaza nedeniyle tıbbi iyileşme süresinin 9 ay olduğu, bakıcı ihtiyaç süresinin 3 ay olduğu, bu durumda davacının kalıcı maluliyete ilişkin zararını, geçici iş göremezliğe ilişkin zararını ve bakıcı gideri ihtiyacını sigorta şirketinden isteyebileceği, davacının zararlarının ayrı ayrı teminat kapsamına alındığı, davalı sigorta şirketi sigortalısının %25 oranında, davacının ise %75 oranında kusurlu olduğu, tarafların kusur oranına göre hesap bilirkişisi tarafından hesaplanan 23.543,72 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 2.942,69 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 975,74 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 27.462,15 TL’nin temerrüt tarihi olan 13.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak temlik alan davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği kanısıyla davanın kabulüne, 23.543,72 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 2.942,69 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 975,74 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 27.462,15 TL’nin temerrüt tarihi olan 13.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak temlik alan davacıya ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu,
Davacı tarafından davadan önce davalı şirkete eksik belge ile başvurulmuş olup talebe rağmen eksik belgeler tamamlanmadığından davanın başvuru yokluğu nedeniyle usulden reddi yerine kabulünün yasaya aykırı olduğunu,
Davaya konu kazanın davalı sigorta şirketine trafik sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı aracı ile seyir halindeyken karıştığı kaza sonucu davacının maluliyetinin meydana geldiğini, kaza sonucu davacının yaralandığını, araç işleteninin ve sürücünün kusursuz olduğu hallerde sigortacının da tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, dava konusu kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı yeterli inceleme yapılmadan %75 kusurlu olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmış olup hazırlanan rapor doğrultusunda eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, kusur durumu tespit edilmeden yapılan hesaplamanın farazi olmaktan öteye gidemediğini, olayın meydana geliş şekli göz önüne alındığında sigortalı sürücünün %75 kusurlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, dava konusu kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını,
Mahkemece aldırılan 13.12.2018 tarihli Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından hazırlanan raporda, davacının meslekte kazanma gücü kaybı oranının %12,2 olduğu, 9 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı ve 3 ay bakıcıya ihtiyaç duyduğu şeklinde rapor düzenlendiğini,
Mahkeme aşamasında ATK’dan rapor Alınması ve buna göre karar verilmesi gerekirken rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, 30 Mart 2013 tarihinde Resmi Gazetede Yayımlanan 28603 Sayılı “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları” hakkındaki yönetmeliğe uygun rapor oluşturulmadığını, meslekte kazanma gücü kaybı oranı esas alınarak hüküm kurulmuş olup, gerçek maluliyetin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik esas alınmadan rapor oluşturulduğunu,
Yönetmeliğe göre; kişinin tüm tedavileri tamamlandıktan sonra sakatlığın 12 ay boyunca stabil ve kalıcı olması gerekmekte olup davacının kalıcı bir sakatlığının olup olmadığının yönetmelikteki esaslara göre tespit edilmesi gerektiğini, rapor hazırlanırken yönetmelik ekinde yer alan özür oranları cetveli ve özürlü sağlık kurulu raporu örneğinin dikkate alınmadığını, alınan bilirkişi raporu usule uygun olmadığından, maluliyet oranının kabulü mümkün olmayıp; gerçek maluliyet oranının belirlenmesi gerektiğini, mahkemece ATK’dan davacının gerçek maluliyet durumunu gösterir güncel rapor alınması gerekmekte iken meslekte kazanma gücü kaybı oranı esas alınan rapora dayanarak hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafından alınan raporun da hukuka ve hakkaniyete aykırı olup afaki bir maluliyet oranı belirlendiğini, aktüer bilirkişi tarafından da söz konusu rapor dayanak alınarak hesaplama yapıldığından eksik inceleme ile objektif hukuk kurallarına aykırı bir şekilde hazırlandığını, itiraz imkanı dahi bulunmayan bir rapor esas alınarak hesaplama yapılması ve hüküm kurulmasının kabul edilemeyeceğini,
04.03.2019 tarihli hesap bilirkişisi raporunda sürekli iş göremezlik zararının 23.543,72 TL olduğu kanaatine varılmış olup bu hesabın mahkemece de benimsendiğini, usule ve yasaya uygun olmayan yönetmelik esas alınarak belirlenen meslekte kazanma gücü kaybı oranı üzerinden ve kusur tespiti yapılmadan tazminat hesaplanmasının hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin Zorunlu Karayolu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi kapsamında ancak gerçek zararı tazminle yükümlü olduğunu, bu sebeple yeni genel şartlar gereği yönetmeliğe uygun rapor aldırılarak gerçek maluliyetin tespiti gerektiğini, hükme esas alınan raporda belirtilen davacı için hesaplanan geçici iş göremezlik giderinden, bakıcı giderinden davalı şirketin sorumlu tutulamayacağını, bu konuda sorumluluğun tamamen Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olduğunu,
Kanuni başvuru şartları yerine getirilmediğinden temerrütün gerçekleşmediğini, mahkemece temerrüt tarihinden itibaren avans faize hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, temerrüt tarihi olarak hangi tarihlerin esas alındığının gerekçeli kararda belirtilmediğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından davadan önce sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. Maddesinde; “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş, bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre, davalının da kabulünde olduğu gibi, dava açılmadan önce, davacı tarafından, davalı sigorta şirketine 23.06.2017 ve 04.04.2017 tarihlerinde yapılan başvuru ile 2017/T 49751/1 ve 49751/2 nolu hasar dosyalarının açıldığı anlaşıldığından, KTK.nın 97. maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle dava şartının yerine getirilmediğine ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. Maddesinde “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile geçici iş göremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli iş göremezlik, kalıcı sakatlık yada maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denilmiş, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 98. maddesinin başlığı; “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde …tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, …, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarında yapılan sağlık hizmet bedellerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici iş göremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi, iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85 ve 91. maddeleri gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici iş göremezlik, bakıcı gideri ve tüm tedavi giderleri zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyecektir.
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihinde 2019/40 E. -2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Somut olayda, davacının maluliyetine ilişkin rapor Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığı’ndan alınmıştır. 18.12.2018 tarihli raporda; 24/07/1984 doğumlu davacı …’nın 20/04/2016 tarihli trafik kazasına bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %12,2 (onikivirgüliki) olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği, kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince 3 (üç) ay bakıcıya ihtiyacı bulunduğu belirlenmiş olup, bu rapor doğrultusunda hesaplanan sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı giderinden davalının sorumlu tutulmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybına uğranıldığı iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından alınan maluliyet tespitine ilişkin raporun da belirlenen bu esaslara, oluşa, usul ve yasaya uygun olması nedeni ile rapor doğrultusunda karar verilmiş olmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Dosyadaki mevcut delillere göre, dava konusu kazaya ilişkin olarak, kaza tespit tutanağında yapılan değerlendirme ile Mahkemece alınan kusur raporunun aynı yönde olduğu ve kazanın, 20/04/2016 günü saat 22:30 sıralarında, alkollü ve sürücü belgesiz sürücü davacı …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı motosikleti ile tali yol konumundaki Çağlayan yolundan şehir merkezi Kaplanlı caddesine seyir ederken … Kavşağına geldiği sırada “dur” trafik işareti levhasına uymayarak, kendi aracının ön teker kısmı ile ana yol konumundaki Gençlik Bulvarını takiben Tıp Fakültesi Caddesi istikametinden Seyit Gazi yolu istikametine seyir halinde olan sürücüsü Kazım Şimşek idaresindeki davalı yana zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı çekicinin sağ yan kısmında bulunan yakıt depo kısmının çarpması neticesinde, dava konusu trafik kazanın meydana geldiği kazanın oluşunda davacı sürücünün tali yoldan anayola çıkış yaparken ana yolda seyreden davalıya sigortalı araca geçiş hakkını vermediğinden %75 oranında, davalı sigortalı araç sürücüsü Kazım Şimşek’in ise kavşakta geçiş önceliği kendisinde olsa da, olayın oluş şekline göre, kavşağa kontrollü bir hızla giriş yapmadığı, sağ yanında kavşağa giriş yapan davacı sürücünün sevk ve idaresindeki motosiklete karşı 25 m fren izine rağmen çarpmayı önleyemediği anlaşıldığından olayda %25 oranında kusurlu olduğu anlaşılmış olup uzman bilirkişi tarafından yapılan kusur tespitinin bu oluşa, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, yerel mahkemece bu kusur oranının kabulü ile hükme dayanak alınmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Davalı vekilinin faizin başlangıcına yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; 26/04/2016 tarihinde 2918 sayılı Yasanın 99. maddesinde yapılan değişiklik ile “Sigortacılar, hak sahibinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” düzenlemesi getirilmiştir. Somut olayda davacının eldeki davadan önce davalı sigorta şirketine 04.04.2017 tarihinde başvuru yaptığı, davalı sigorta şirketi tarafından 03.05.2017 tarihli cevabi yazı ile bazı eksik belgelerin istendiği, davacının istenen eksik belgeleri tamamlayarak 23.06.2017 tarihinde tekrar başvuru yaptığı ikinci başvurunun davalı sigorta şirketine 30.06.2017 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen ödeme yapılmaması üzerine 18.07.2017 tarihinde eldeki davanın açıldığı, davalı sigorta şirketinin 30.06.2017 tebliğ tarihinden sekiz iş günü sonrası 13.07.2017 tarihinde temerrüde düştüğü, sigortalı aracın ticari nitelikte çekici yarı römork olması nedeniyle 13.07.2017 temerrüt tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin anılan yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, olaya ilişkin alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun olduğu, davalı vekilinin ileriye sürdüğü istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı ve ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunduğundan, davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 3531-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.875.94 TL karar harcından peşin alınan 468,98 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.406,96 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Gider avansından artan kısım varsa karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç tahsil ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 10.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.