Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/2031 E. 2023/190 K. 20.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/2031 – 2023/190
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/2031
KARAR NO : 2023/190

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2020
NUMARASI : 2019/254 Esas 2020/310 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 20/03/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 29/03/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 04/02/2019 tarihinde davalıya ZMSS poliçeli halk otobüsünün davacıların desteği yaya …’e çarpması sonucu ölümüne neden olduğunu, sigorta şirketine başvurduklarını ve bir kısım ödeme yapıldığını, ancak bunun zararlarını karşılamadığını, arabuluculuktan bir sonuç elde edilemediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik davacı eş … için 300,00-TL, müşterek çocuklar … için 100,00 er TL olmak üzere toplam 500,00-TL’nin kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 17.02.2020 tarihli bedel artırım dilekçesiyle; … için talebini 300,00-TL’den 117.592,26-TL’ye, … için 100,00-TL’den 5.246,42-TL ye, … için 100,00-TL’den 18.176,86-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; davaya konu aracın davalı sigorta şirketi nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacılar için trafik sigortası genel şartlarında ve diğer mevzuatta belirtilen usul ve esaslara göre toplam 61.056,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı hesap edildiğini ve davacılara ödendiğini, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin haksız olduğunu, davacıların kusura ilişkin iddialarının gerçeği yansıtmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, müteveffanın gelirinin resmi belgelerle kanıtlanmasını, aksi takdirde asgari ücret olarak alınması gerektiğini, davacıların kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Yerel mahkemece davanın, ZMSS poliçesinden destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olduğu, KTK’nin 85.maddesine göre bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteninin doğan zarardan sorumlu olacağı, aynı yasanın 91. maddesi gereğince de; işletenlerin bu kanunun 85/1 maddesi kapsamında kalan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu kılındığı, öte yandan ZMSS Genel şartlarının A.1 maddesi uyarınca sigortacının; poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği,Motorlu aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına ya da bir şeyin zararına neden olmasından işleten sorumlu olup, bu sorumluluğun tehlike sorumluluğu olduğu, aracın karayolunda kullanılmasından yarar sağlayan işletenin meydana gelebilecek tehlikeler ve hasarlardan kusursuz sorumluluğu bulunduğu, işletenin tehlike sorumluluğundan kurtulmasını düzenleyen KTK’nun 86. maddesine göre kazanın mücbir sebepler, zarar görenin veya üçüncü kişilerin ağır kusurundan kaynaklandığının ispatlanması gerektiği, davaya konu otobüsün, davalı sigorta şirketince sunulan ZMSS poliçesiyle 09/09/2018 – 2019 tarihlerini kapsar şekilde sigortalı olduğu, davalı sigorta şirketinin aracın işletilmesinden doğan zararları poliçe kapsamında teminat altına aldığı, bu kapsamda davalı sigorta şirketinin zarardan, sigorta hukukunun genel ilkeleri, poliçe limiti 360.000,00-TL ve sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunun anlaşıldığı, aile nüfus kayıt tablosundan, ölen …’in, davacı …’nin eşi, diğer davacıların ise annesi olduğunun görüldüğü, ölenin asgari ücret düzeyinde geliri olduğunun davacılar vekilince beyan edildiği, SGK tarafından ölüm nedeniyle davacılara herhangi bir gelirin bağlanmadığının bildirildiği, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/274 Esas sayılı dosyasında aynı olayla ilgili ceza davasının görüldüğü, mahkemece trafik bilirkişisinden alınan 30/08/2019 tarihli raporda; kazada ölen yayanın asli ve % 62,5 oranında, sürücünün ise tali ve %37,5 oranında kusurlu bulunduğu, bilirkişi raporuna itiraz ve de ceza dosyasında bulunan raporlar nazara alınarak karayolları fen heyetinde çalışan ve emekli kişilerden oluşturulan üç kişilik heyetten alınan raporda; davaya konu trafik kazasının 04.02.2019 tarihinde, dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki özel halk otobüsü ile yerleşim yeri içerisinde, gece vakti, aydınlatması olan, görüşe engel bir cismin olmadığı tek yönlü Atatürk Bulvarını takiben Kızılay istikametine seyirle Sıhhiye otobüs duraklarına ait cebe girmek istediği esnada, yolun karşısına geçmek için seyrine göre solundan taşıt yoluna girerek yolun büyük bir kısmını geçmiş olan yaya …’e aracının sol ön kısımları ile çarpmasıyla meydana geldiği ve yayanın hayatını kaybettiği, müteveffa yaya …’in taşıt yolunun karşısına geçmek üzere olaya karışan özel halk otobüsünün seyir istikametine göre yolun sağından ve Yaya Geçidi Yaklaşım Levhası ile Yaya Geçidi Bilgi Levhası arasındaki kavşak girişinden taşıt yoluna giriş yapmadan önce yolun solunu kontrol ettiği, taşıt yolunun ortalarına geldiğinde tekrar yolun solunu kontrol ettiği ve otobüsün geldiğini fark ettiğinde yürüyüşünü hızlandırmasına rağmen refüje 1.30 m kala özel halk otobüsünün sol ön kısmı ile çarpmasına maruz kaldığı, olayın meydana gelmesinde ilk geçiş hakkı kendisinde olmasına rağmen Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 138. maddesi hükümlerine uygun olarak taşıt yolunu en kısa mesafede ve en kısa sürede geçmesi gerekirken, kaza krokisine göre taşıt yolunu çapraz şekilde geçmeye çalışarak kendi can güvenliğini tehlikeye sokması, olayın gece şartlarında meydana geldiği göz önüne alındığında trafik ortamında görmek kadar sürücüler tarafından görülmenin de önemli olduğu, maktul yayanın özensiz davranarak bu yönde bir davranışının olmadığı anlaşıldığından; dikkatsiz, tedbirsiz ve özensiz davranması nedeniyle olayın meydana gelmesinde % 25 oranında tali kusurlu olduğu, dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki özel halk otobüs ile seyir halinde iken yolun yakın ön ilerisi ve yakın çevresine gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek Yaya Geçidi Yaklaşım Levhası, Yaya Geçidi Bilgi Levhasını fark ederek hızını azaltmadığı, kavşak girişine yaklaşmasına rağmen hızını azaltmadığı gibi yasal hız sınırlarının üzerindeki (bilirkişi raporlarında görüldüğü belirtilen Uydu Takip Sisteminde aracın hızının 56 Km/h olduğu belirtildiğinden ) bir hızla seyrettiği, Atatürk Bulvarını takiben seyir halinde iken dönüş işareti vermeden şerit değiştirerek mevcut seyir hızı ile otobüs duraklarının olduğu, yaya geçidi trafik işaret levhaları bulunduğu, bu nedenle yaya hareketlerinin yoğun olduğu olay yerine yaklaştığı, yolun yakın ön ilerisine gerekli dikkat ve özeni göstermemesi sonucu seyrine göre yolun sağından taşıt yoluna girip yolun büyük bölümünü geçmiş ve geçişini tamamlamak üzere (refuje 1.30 m mesafede ) olan yaya …’e aracının sol ön kısmı ile çarptığı, dava dışı sürücünün trafik işaret ve levhaları ile belirtilen hususlara aykırı davranarak 2918 sayılı kanunun 47/c maddesini, yerleşim yeri iç yasal hız sınırları üzerindeki bir hızla seyretmekle 51.maddesi ile Yönetmeliğin 100. maddesi hükmünü, yaya geçitlerine, kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmamakla kanunun 52/a maddesini, kavşak girişinden yolun karşısına geçmekte olan ve geçişini tamamlamak üzere olan yayayı önceden fark ederek etkili fren tedbirine başvurarak, direksiyon manevrası yaparak kazayı önlemesi mümkün iken bu davranışları göstermeyip 74. maddesi hükümlerine aykırı olarak yayaya ilk geçiş hakkını vermemekle olayın meydana gelmesinde % 75 oranında kusurlu olduğu görüş ve kanaatine varıldığının belirtildiği, yine 26 Ekim 2018 tarihli ve 30577 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan 7148 Sayılı Kanun’un 23. maddesi ile 2918 sayılı kanunun 68. maddesinin birinci fikrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendi “Işıklı işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde veya kavşaklarda güvenlikleri açısından yaklaşan araçların uzaklık ve hızını göz önüne almak zorundadır.” hükmünün yürürlükte kaldırıldığı ve aynı kanunun 74. maddesinin; “sürücüler , görevli bir kişi veya ışıklı trafik işareti bulunmayan ancak trafik işareti veya levhalarıyla belirlenmiş kavşak giriş ve çıkışları ile yaya veya okul geçitlerine yaklaşırken yavaşlamak, varsa buralardan geçen veya geçmek üzere bulunan yayalara durarak ilk geçiş hakkını vermek zorundadırlar.” şeklinde değiştirildiği, her ne kadar bilirkişi tarafından düzenlenerek 19. Asliye Ceza Mahkemesine sunulan 15.03.2019 tarihli özel rapor ile iş bu tazminat davasında alınan 30.08.2019 tarihli bilirkişi raporunda; maktul yayanın yolun karşısına, yaya geçidinden geçmemesi, yaklaşan araçların hız ve uzaklığını dikkate almaması nedeniyle asli kusurlu olduğu belirtilmiş ise de yukarıda belirtilen ve olaya uygulanacak yasal düzenleme karşısında, üç kişilik heyetin dava dışı sürücü …’ ın % 75 (yüzde yetmiş beş) oranında, maktul yaya …’in % 25 (yüzde yirmi beş) oranında kusurlu olduğu yönünde ki görüşünün kabul edildiği, hesap bilirkişisinden alınan 23/01/2020 tarihli raporda; kaza tarihi nazara alındığında uygulanması gereken yeni genel şartlar kapsamında TRH 2010 bakiye yaşam tablosu ve %1.8 teknik faiz kullanılarak, ölenin ve davacıların yaşları, asgari ücret düzeyinde gelirin olması, daha önce yapılan ödemenin ,ödeme tarihi itibariyle destek zararını karşılamadığı ve ölenin sağ olan dava dışı babasına da destek payı ayrılarak, yine ödenenin güncellenerek mahsubu sonucunda yapılan hesaplamada; davacı eş …’nin bakiye zararının 117.592,26-TL, davacı çocuk …’ in bakiye zararının 5.346,42-TL, davacı çocuk …’ın bakiye zararının 18.176,86-TL olarak hesaplandığı, davadan önce sigorta şirketine usulüne uygun olarak başvurulduğu ve eksik ödeme tarihinde temerrüdün oluştuğu, aracın ticari vasıfta bulunduğu gerekçesiyle davacıların davasının kabulü ile; davacı … için 117.592,26-TL, davacı … … için 5.346,42-TL, ve davacı … … için 18.176,86-TL olmak üzere toplam 141,115,54-TL’nin 28/02/2019 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı Sigorta şirketi vekili istinaf dilekçesinde; söz konusu kararın eksik inceleme ve değerlendirme sonucunda verildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte hükme esas alınan kusur oranının hatalı olduğunu, dosya kapsamında kusur bakımından alınan raporlar arasında çelişki olduğunu, aynı uyuşmazlık bakımından açılan diğer hukuk ve ceza davalarında alınan raporlarda müteveffa yayanın asli kusurlu olduğu sabit hale gelmesine rağmen davacı lehine olan tek raporun iş bu hükme esas alındığını, kaza tespit tutanağında davacının asli kusur hallerinden KTK 68/1-c maddesini ihlal etmiş olduğu, sigortalının ise tali kusur hallerinden KTK 52/1-b maddesine göre kusurlu olduğunun belirtildiğini, 30.08.2019 tarihli ilk kusur raporunda da aynı yönde değerlendirme yapılarak müteveffa yaya asli kusurlu bulunmuşsa da, söz konusu raporda sigortalı araç sürücüsünün tali kusuru nedeniyle daha düşük oranda kusur verilmesi gerektiğinden bahisle taraflarınca ve aksi yöndeki iddialarla davacı tarafça itiraz edildiğini, itirazlar nedeniyle alınan raporda ise sigortalı araç sürücüsünün asli kusurlu olduğu yönünde değerlendirme yapıldığını ve bu raporun hükme esas alındığını, dosya kapsamında, olay mahallinde yapılan keşif sonrasında, kazanın tüm gerçekleri üzerinden yapılan değerlendirme ve tespitlere istinaden düzenlenen ilk raporun olayın maddi gerçeklerine daha uygun olduğunu, ceza dosyasında alınan raporda da tam aksine müteveffa yayanın asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, yine yargılama sırasında taraflarınca dosyaya sunulan, davacı tarafça sigortalı araç sürücüsü aleyhine açılan Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/213 Esas sayılı dosyasında alınan 07.02.2019 tarihli raporda da müteveffa yayanın asli kusurlu bulunduğunu, tüm kusur ve değerlendirme raporları müteveffa yayanın asli kusurlu olduğu yönünde tespitler içermesine rağmen, mahkemenin aksi yöndeki tek raporu dikkate almasının açık bir şekilde yasa ve usule aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, kusur hususunda alınan iki rapor açıkça çelişkili olduğundan çelişkilerin giderilmesi için yeni bir rapor alınması gerektiğini, bu husustaki itiraz ve taleplerinin reddedildiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2004/2927 Esas – 2004/12051 Karar 07.12.2004 Tarihli Kararı), itirazlarda değerlendirilerek raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve kusur oranının belirlenmesi için alanında uzman bilirkişilerden oluşan bir heyetten rapor alınmasına karar verilmesi gerekirken; çelişkili rapora dayanılarak karar verilmesinin doğru olmadığını, davayı ve kararı kabul anlamına gelmemek üzere karara esas alınan tazminat raporunun hatalı olduğunu, rapora süresinde itiraz edilmişse de, itirazların gerekçe dahi belirtilmeksizin reddedildiğini, raporda davacı … … için 1 yıl fazla hesaplama yapıldığını, hükme esas alınan raporda 2003 doğumlu olup, hesap tarihinde 17 yaşında olan davacı çocuğun yaşı 16 olarak kabul edildiğinden destek süresinin 1 yıl fazla olarak belirlendiğini, bu nedenle işbu davacı için 1 yıl fazla hesaplama yapılmış olmakla; fahiş olan tazminatı kabul etmediklerini, raporda yapılan hesaplamada davacılar için gelirden fazla pay ayrıldığını, bu sebeple de fahiş tazminat hesaplandığını, hesaplamalarda müteveffanın annesi hayatta olmadığından onun payınında tüm hesaba dahil edilmek suretiyle davacı eş ve çocuklara da dağıtıldığını, Yargıtay içtihatlarından da görüleceği üzere baba ya da anneden birinin destek kapsamında olmaması halinde paylarının kalan anne ya da babaya verilmesi, eş ve çocukların payını etkilememesi gerektiğini (Yargıtay 17. HD Esas Numarası: 2014/5603 Karar Numarası: 2016/885 Karar Tarihi: 25.01.2016), işbu hususlardaki itirazlarının konusunda uzman aktüer bilirkişi tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini, bilirkişiden ek görüş ve açıklama dahi alınmaksızın itirazlarının reddine karar verildiğini, bu hususun HMK’nın 281. maddesinde düzenlendiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, E. 2014/21917 K. 2015/370 T. 15.1.2015), bilirkişi tarafından aktüeryal mantığa ve mevzuata aykırı şekilde irat katsayıları belirlenmesi sebebiyle fahiş tazminat hesaplandığını, kabul manasında olmamak üzere dava konusu talebin haksız fiilden kaynaklanması nedeniyle avans faizine hükmedilmesinin yasa, usul ve içtihatlara aykırı olduğunu, davanın haksız fiile dayanması sebebiyle yasal faiz uygulanması gerektiğini (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2000/19-90 E., 2000/96 K.,16.02.2000 Tarihli Kararı) belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenin sıfatına göre dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, davalıya trafik sigortalı halk otobüsünün,davacıların eş ve anneleri olan yaya …’e çarpması sonucu ölümü nedeniyle aracın ZMSS şirketi aleyhinde açılan bakiye destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı sigorta şirketi,azami poliçe teminat limitine kadar, sigortalısının kusuru oranında belirlenecek gerçek zarardan sorumludur. Bu nedenle trafik kazasının meydana gelmesinde tarafların kusur durumunun tespiti önem arzetmektedir. TBK’nın 74. maddesi hükmü gereğince “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da,hukuk hakimini bağlamaz.” Ancak ceza mahkemesince kabul edilen ve kesinleşen maddi vakıalar hukuk hakimi için de bağlayıcıdır.
Somut olayda resmi görevlilerce düzenlenen kaza tespit tutanağında davalıya sigortalı araç sürücüsünün yaya yoğunluğunun olduğu yerde, otobüs duraklarına yanaşmak için seyir hızıyla fren tedbirsiz giriş yaptığı, seyrine göre sağından soluna geçen yayaya aracının ön ve ön cam kesimiyle çarptığı olayda hızını ayarlamaması sebebiyle kusurlu olduğu, desteğin ise adliye sarayı önünden otobüs durakları istikametine karşıdan karşıya aracın hızını ve uzaklığını kontrol etmeden geçtiği esnada geçişe göre sol yanından gelen araç tarafından çarpıldığı olayda KTK’nın 68/1-c maddesi gereğince kusurlu olduğu belirtilmiştir.
İş bu destek tazminatına ilişkin dava dosyasında adli trafik uzmanı bilirkişice düzenlenen 30.08.2019 tarihli raporda; müteveffa yaya …’in, krokili kaza tespit tutanağına göre geçiş yaptığı taşıt yolunun 63 m. yakın ve 30 m. ilerisinde bulunan yaya geçitlerini kullanarak geçiş yapması gerekirken bu geçitleri kendi can güvenliği açısından kullanmaması yanında, yine gün durumunun gece oluşu nedeniyle trafikte seyir halinde bulunan araçların sürücüleri tarafından kendi görünürlüğünün de yetersiz oluşunu göz önüne alarak geçişine başlamadan önce sağ yanında seyirle gelen davalı şirkete zmss poliçesi ile sigortalı bulunan, dava dışı sürücü … yönetimindeki özel halk otobüsü ile kendisi arasındaki uzaklık mesafesini de yeterince kontrol ederek yolun boş olması halinde geçişine başlaması ve şayet kendisine duramayacak kadar yaklaşmış araçlar varsa ilk geçiş hakkını trafikte seyreden araçların sürücüsüne vererek onların geçişlerinden sonra taşıt yolundan geçişini sürdürmesi gerekirken, kazanın oluş şekline ilişkin düzenlenen krokili kaza tespit tutanağı ile CD görüntüleri ile de sabit olacağı gibi 2918 sayılı karayolları trafik kanununun; 68/1-b ve yönetmeliğin 138/1-b maddelerine riayetsizliği yanında yaya geçidini kullanmamasına bağlı kendi can güvenliğini tehlikeye düşürerek geçişine bağlı sigortalı sürücünün yönetimindeki otobüsün ön ve ön cam kısmının olduğu yerden çarpılarak aynı gün saat 09.15 de hayatını kaybettiği trafik kazasının oluşumunda %62.5 oranında asli kusurlu olduğu, müteveffaya çarparak ölümüne sebebiyet veren davalıya trafik sigortalı otobüsün dava dışı sürücüsü …’ın ise; sevk ve idaresindeki halk otobüsüyle seyri sırasında, seyir ettiği taşıt yolundaki azami seyir hızının 50 km ile sınırlandırılmış yerleşim alanı olması yanında yine seyir yönünde yanaşacağı otobüs durağının ve kendisini uyarıcı yaya geçidine ilişkin trafik işaret levhalarının olması yanında gün durumunun da gece oluşunu göz önüne alarak önündeki seyir alanını yeterince kontrol ederek ve seyir hızını 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun; 52/1-a-b ve yönetmeliğin 100/101/a-b maddelerine uygun olarak seyrine devam etmesi gerekirken yaralanan yayanın aynı gün kazadan sonra kısa süre sonra kaldırıldığı hastanede vefat etmesi göz önüne alındığında seyir hızını azaltmadan yüksek seyir hızıyla seyrine bağlı aracının ön ve ön cam kısmının olduğu yerlerden seyir yönüne göre yolun sağından, soluna 9 m. yolda geçiş yapan yayaya orta refüje 1,3 mt. kala çarparak çarpma noktasından ileride duruşa geçtiği dava konusu ölümlü trafik kazasının oluşumunda %37.5 oranında tali kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Taraf vekillerinin rapora itirazları üzerine bilirkişi kurulundan alınan 02.12.2019 tarihli raporda ise; dava dosyasında bulunan tüm bilgi ve belgeler, trafik kazası tespit tutanağı, Ankara 19.Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/274 Esas sayılı dosyasına ait fotokopi bir kısım evraklar, dava dışı sürücü beyanları ve tanık anlatımları ile olayın oluş biçimi birlikte incelenip değerlendirildiğinde; davaya konu trafik kazasının; dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki özel halk otobüsü ile yerleşim yeri içerisinde, gece vakti, aydınlatması olan, görüşe engel bir cismin olmadığı tek yönlü Atatürk Bulvarını takiben Kızılay istikametine seyirle Sıhhiye otobüs duraklarına ait cebe girmek istediği esnada yolun karşısına geçmek için seyrine göre solundan taşıt yoluna girerek yolun büyük bir kısmını geçmiş olan yaya …’e aracının sol ön kısımları ile çarpması şeklinde meydana geldiği ve yayanın hayatını kaybettiğinin anlaşıldığı, trafik kazası tespit tutanağında, yolun tek yönlü, asfalt kaplamalı kuru satıhlı, 9.00 m. genişliğinde, 3,5 m. genişliğinde yaya yolu bulunan, olay yerinin üç yönlü (Y ) tipi kavşak olduğu, Yaya Geçidi Yaklaşımı, Yaya Geçidi Trafik İşaret levhalarının bulunduğu, yatayda düz, düşeyde eğimsiz olduğu, görüşe engel bir cismin olmadığı, olay sırasında havanın alacakaranlık saatlerinde ve meskun mahal içinde meydana geldiği, azami hız sınırının 50 Km/h olduğu, araca ait fren izi tespiti bulunmadığı, kaza yeri krokisinde; çarpma noktasının refüj başına 1,3 m mesafede olduğu, 5,6 m ilerisinde kan izleri olduğu, belirtilerek olay yeri basit kaza krokisi çizildikten sonra sürücü …’ın 2918 sayılı KTK.nun 52/1-b “hızını, aracının yük, teknik özelliği, görüş, yol, hava ve trafiğin gerektirdiği şartlara uydurmamak” maddesi kuralını ihlal ettiği, yaya …’in KTK.nun 68/1-c maddesi kuralını ihlal ettiğinin belirtildiği, kaza tutanağında da belirtildiği üzere kazanın kavşak girişinde, Tehlike Uyarı Levhalarından olan “T- 11 Yaya Geçidi” levhasından sonra ve yaklaşık 25 m ilerisinde de Bilgi Levhası olan “B-14 a Yaya Geçidi” levhasından yaklaşık 10 m öncesinde meydana geldiği, 2918 sayılı K.T.K.nun 47/c maddesi gereğince tüm karayolunu kullananların trafik işaret levhalarına uymak zorunluluğu bulunduğu, T-11 Yaya Geçidi (Yaklaşımı)” Tehlike Uyarı Levhasının, yaya geçidine yaklaşıldığını, sürücülerin hızlarını azaltmalarını ve yaya geçidinden geçmekte veya geçmek üzere olan yayalara ilk geçiş hakkını vermeleri gerektiğini bildirdiği, B-14a Yaya Geçidi Trafik Bilgi levhasının yaya geçidine gelindiğini, yaya geçidinden geçmekte ya da geçmek üzere olan yayalara ilk geçiş hakkının verilmesi gerektiğini bildirdiği, müteveffa yaya …’in taşıt yolunun karşısına geçmek üzere olaya karışan özel halk otobüsünün seyir istikametine göre yolun sağından ve Yaya Geçidi Yaklaşım Levhası ile Yaya Geçidi Bilgi levhası arasındaki kavşak girişinden taşıt yoluna giriş yapmadan önce yolun solunu kontrol ettiği (Dava dosyasında bulunmayan ancak dosyada mevcut bilirkişi raporlarında sözü edilen MOBESE ve araç içi kamera görüntülerinde yayanın taşıt yoluna girmeden önce solunu kontrol ettiğinin izlendiği belirtilmektedir.) taşıt yolunun ortalarına geldiğinde tekrar yolun solunu kontrol ettiği ve otobüsün geldiğini fark ettiğinde yürüyüşünü hızlandırmasına rağmen refüje 1.30 m kala özel halk otobüsünün sol ön kısmı ile çarpmasına maruz kaldığı olayın meydana gelmesinde ilk geçiş hakkı kendisinde olmasına rağmen Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 138. maddesi hükümlerine uygun olarak taşıt yolunu en kısa mesafede ve en kısa sürede geçmesi gerekirken kaza krokisine göre taşıt yolunu çapraz şekilde geçmeye çalışarak kendi can güvenliğini tehlikeye sokması, olayın gece şartlarında meydana geldiği göz önüne alındığında trafik ortamında görmek kadar sürücüler tarafından görülmenin de önemli olduğu, maktul yayanın özensiz davranarak bu yönde bir davranışının olmadığı anlaşıldığından dikkatsiz, tedbirsiz ve özensiz davranması nedeniyle olayın meydana gelmesinde %25 oranında tali kusurlu olduğu, dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki özel halk otobüsü ile seyir halinde iken yolun yakın ön ilerisi ve yakın çevresine gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek Yaya Geçidi Yaklaşım Levhası, Yaya Geçidi Bilgi Levhasını fark ederek hızını azaltmadığı, kavşak girişine yaklaşmasına rağmen hızını azaltmadığı gibi yasal hız sınırlarının üzerindeki (Dosyada bulunmayan ancak bilirkişi raporlarında görüldüğü belirtilen Uydu Takip Sisteminde aracın hızının 56 Km/h olduğu belirtilmektedir) bir hızla seyrettiği, Atatürk Bulvarını takiben seyir halinde iken dönüş işareti vermeden şerit değiştirerek mevcut seyir hızı ile otobüs duraklarının olduğu, yaya geçidi trafik işaret levhalarının bulunduğu bu nedenle yaya hareketlerinin yoğun olduğu olay yerine yaklaştığı, yolun yakın ön ilerisine gerekli dikkat ve özeni göstermemesi sonucu seyrine göre yolun sağından taşıt yoluna girip yolun büyük bölümünü geçmiş ve geçişini tamamlamak üzere (refüje 1.30m mesafede) olan yaya …’e aracının sol ön kısmı ile çarptığı, dava dışı sürücünün, trafik işaret ve levhaları ile belirtilen hususlara aykırı davranarak 2918 sayılı Kanunun 47/c maddesini, yerleşim yeri içi yasal hız sınırları üzerindeki bir hızla seyretmekle 51. maddesi ile Yönetmeliğin 100. maddesi hükmünü, yaya geçitlerine, kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmamakla kanunun 52/a maddesini, kavşak girişinden yolun karşısına geçmekte olan ve geçişini tamamlamak üzere olan yayayı önceden fark ederek etkili fren tedbirine başvurarak, direksiyon manevrası yaparak kazayı önlemesi mümkün iken bu davranışları göstermeyip 74. maddesi hükümlerine aykırı olarak (26 Ekim 2018 tarihli ve 30577 sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan 7148 Sayılı Kanun’un 23. Maddesi ile 2918 sayılı kanunun 68. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (3) numaralı alt bendinde düzenlenen “Işıklı işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde veya kavşaklarda güvenlikleri açısından yaklaşan araçların uzaklık ve hızını göz önüne almak zorundadır.” hükmünün yürürlükten kaldırıldığı, aynı yasanın 74. maddesinin “Sürücüler, görevli bir kişi veya ışıklı trafik işareti bulunmayan ancak trafik işareti veya levhalarıyla belirlenmiş kavşak giriş ve çıkışları ile yaya veya okul geçitlerine yaklaşırken yavaşlamak, varsa buralardan geçen veya geçmek üzere bulunan yayalara durarak ilk geçiş hakkını vermek zorundadırlar.”şeklinde değiştirildiği gözetildiğinde yayaya ilk geçiş hakkını vermemekle olayın meydana gelmesinde %75 oranında kusurlu olduğu görüş ve kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Davalı sigorta şirketi vekili iş bu rapora itiraz ederek raporlar arasında çelişki olduğunu ve çelişkinin giderilmesini talep etmiş,mahkemece gerekçe gösterilmeden iş davalı vekilinin rapora itirazının reddine karar verilmiştir.
Dava dışı araç sürücüsü hakkında taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan düzenlenen iddianamede, trafik kusur uzmanı bilirkişiden alınan 21.02.2019 tarihli raporda,dava dışı araç sürücüsünün, yaya geçidi yaklaşım levhasına, Altınsoy Caddesi kavşağına ve belediye otobüs duraklarına yaklaştığında her an bir yayanın veya aracın kontrolsüz olarak önüne çıkış yaparak tehlikeli bir durum yaratabileceğini düşünerek aracının hızını yol, hava ve trafik durumuna göre ayarlamaması, bir tehlike karşısında her an durabileceği bir hız ile seyredip tüm dikkatini yola ve araç kullanımına vermemesi, yolu etkin bir şekilde kontrol etmemesi, yolun sağından otobüs duraklarına doğru geçmekte olan ve yolun büyük bölümünü geçmiş olan yayayı görmesi ve etkili fren ve direksiyon tedbirine başvurarak kazayı önlemesi gerekirken bu kural ve tedbirleri almayıp yaya …’e otobüsün sol ön kısımları ile çarparak ölümüne neden olduğu olayın meydana gelmesinde 2918 sayılı kanunun 46.md. (c) bendine, 52. Md. (a ve b) bentlerine aykırı davranması nedeniyle asli kusurlu olduğu, yaya …’in ise otobüs duraklarına geçmek için 25 m ilerideki yaya geçidini kullanması gerekirken yaya geçidi yaklaşım levhasının bulunduğu yerden geçmeyi yeğleyerek geçmeye başlamadan önce durup yolu etkin bir şekilde kontrol etmesi, gelen araç olmadığının emin olduktan sonra kontrollü olarak dikkatli ve seri bir şekilde yolun karşısına geçmesi gerekirken bu tedbirlere yeterince riayet etmeyerek yol ortasına geldiğinde koşar adımlarla yolun büyük bölümünü geçtiği sırada hızla gelen aracın sol tarafı ile kendisine çarpması olayında dikkatsizliği ve tedbirsizliği nedeniyle 2918 sayılı kanunun 68. md. (b) bendi 3. fıkrasını ihlali nedeniyle tali kusurlu olduğu belirtilerek ceza davası açılmıştır. Ankara 19 Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/274 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sırasında alınan 29.04.2019 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; sanık sürücü …’ın yönetimindeki halk otobüsü ile Sıhhiye-Kızılay istikametine seyrederken, Sıhhiye otobüs duraklarının olduğu Altınsoy Caddesi girişindeki Y şeklindeki cebe yanaşmak için bulvardan geldiği hızla, sinyal vermeden yaklaşık 56 km hızla girdiği, yaya ve araç trafiğindeki hareketliliği bilmesine rağmen aracının hızını yol ve trafiğin gerektirdiği hıza düşürmediği, yola gereken dikkati vermeyip asfalt üzerinde koşar adım yürüyen ve ulaşacağı yer olan cebe 1.3 m kalan yayaya çarptıktan sonra frene bastığı, caddeye girerken sinyal vermesi ve hızını düşürmesi gerekirken mahallin fiziki şartları nedeniyle direksiyon ve fren tedbiri ile kazanın meydana gelmesini önleyecekken, dikkatsiz, tedbirsiz, özensiz araç kullandığı olayda 2918 SY nın 47/c, 52/a-b, 56/a-4, 74. Maddelerinde düzenlenen kural ihlalleri sebebiyle olayda asli kusurlu bulunduğu, yaya müteveffanın, havanın karanlık olduğu olay saatinde Ankara Adliye binasının bulvar tarafına bakan Altınsoy caddesi girişinden asfalta indiği, soluna bakarak gelen araçları kontrol etmeye çalıştığı, asfalta indiği yerin 13 mt. ilerisindeki yaya geçidini kullanmadığı, yolun soldan akan trafiğini ilk kontrol ettiğinde hızlı koşar adımlarla yürüyüşünü sürdürmediği, Y şeklindeki kavşak mahallin tehlikeli şartlarına uygun hareket etmediği, kavşaktaki araç hareketliliğini dikkate almadığı, kendisine doğru yaklaşan davalıya sigortalı aracın hızını hesap ederek kendisine pozisyon almadığı, dikkatsiz tedbirsiz şekilde hareket ederek can güvenliğini tehlikeye soktuğu olayda 2918 SY’nın 68/a-b-3. maddelerinde düzenlenen kural ihlalleri sebebiyle tali oranda kusurlu olduğu belirtilmiştir. Ceza dosyasında yapılan yargılama sonunda dosyada mevcut 21.05.2019 tarihli kısa karar duruşma zaptı fotokopisinden, sanık sürücü hakkında taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan sabit bulunan eylemi nedeniyle cezanın alt sınırından uzaklaşılmak suretiyle hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen neticeten 18.200,00-TL adli para cezasına hükmedildiği anlaşılmış ise de,dosyada gerekçeli karar da olmadığından, bu kararın kesinleşip kesinleşmediği, ceza mahkemesince kazanın oluş şeklinin bir başka anlatımla maddi vakıanın ne şekilde kabul edildiği hususları (UYap Sisteminden yapılan araştırmaya rağmen) anlaşılamamıştır. Zira TBK’nın 74. maddesi hükmü gereği ceza mahkemesinde tespit edilen kusur oranı, durumu hukuk hakimini bağlayıcı değil ise de, ceza mahkemesinde kabul edilen ve kesinleşen maddi vakıalar hukuk hakimi için de bağlayıcıdır.
Bu durumda mahkemece Ankara 19 Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/274 Esas sayılı dava dosyasının sonucunun beklenmesi, kararın kesinleşip kesinleşmediğinin, hükme esas alınan kusura ilişkin raporda maddi vakıanın ne şekilde kabul edildiğinin incelenmesi, hükmün ve maddi vakıanın kesinleşmesi halinde,bu hususun hukuk hakimini de bağladığı göz önünde bulundurularak,kabul edilen maddi vakıaya göre tarafların kusur oranlarının tespiti ve iş bu tazminat dosyasında alınan kusura dair bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için konusunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi raporlar arasındaki çelişki giderilmeden, davalı tarafın buna yönelik itirazı gerekçe gösterilmeden reddedilerek eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin yerinde görülen istinaf taleplerinin kabulü ile (davalı sigorta şirketi lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da göz önünde tutulmak suretiyle) HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı Sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 10.07.2020 tarih, 2019/254 Esas 2020/310 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre davalı sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf yoluna başvuran davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 2.355,00-TL nispi ve 54.40-TL maktu istinaf karar harçlarının talep halinde davalıya iadesine,
3-İstinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 150.00-TL gider avansından kullanılmayan kısmın davalı tarafa iadesine,
5-Ankara 14. İcra Müdürlüğünün 2020/9039 Esasına yatırılan 249.000,00-TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20.03.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.