Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/2025 E. 2022/2419 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/2025 – 2022/2419
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/2025
KARAR NO : 2022/2419

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2020
NUMARASI : 2017/165 Esas 2020/311 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12.01.2017 tarihinde davalılardan …’in sevk ve idaresindeki… Sigorta A.Ş.’ne zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı aracıyla direksiyon hakimiyetini yitirerek takla attığını ve kaldırımda yürüyen davacıya çarparak yaralanmasına ve malul kalmasına neden olduğunu, davalı sigorta şirketine 15.02.2017 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını, davacının… Gazetesinde işçi olarak aylık 2.000,00-TL maaşla çalıştığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 500,00-TL geçici, 9.500,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 10.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen; 30.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 09.03.2020 tarihli dilekçesi ile 10.000,00-TL olan talebini 123.982,07-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Sigorta Şirketi vekili; davacının dava öncesi davalı şirkete eksik belge ile başvurduğunu eksik belgelerin istenmesine rağmen sunulmadığını, kazaya karışan aracın 16.08.2016 – 16.08.2017 tarihleri arasında zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını, kaza nedeni ile doğan zarardan davalı şirketin poliçe limiti ile sınırlı olarak ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere,kusur oranının ve davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak ATK’ca belirlenmesi gerektiğini, zarar hesabının TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faize göre yapılmasını, geçici işgöremezlik talebinin teminat dışı olup bu zarardan SGK’nun sorumlu olduğunu, dava tarihinden yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, davacının davadan önce sigorta şirketine başvurması gerektiğini, dava konusu trafik kazasında davalının herhangi bir kusuru bulunmadığını, kazanın dava dışı aracın davalıyı sıkıştırması sonucu davalının direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle meydana geldiğini, dava dışı aracın kaçtığını, davalının düşük hızda seyrettiğini ve kusursuz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamı, dava, cevaplar, poliçe, kusur, maluliyet ve hesap bilirkişisi raporları birlikte değerlendirildiğinde; 12/01/2017 tarihinde, sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı otomobili ile davacı yayaya %100 kusuru ile çarparak, kalıcı iş gücünün % 18’nin kaybına ve 12 ay süreyle iş ve gücünde kalacak şekilde yaralanmasına neden olduğu, bu nedenle SGK ca yapılan ödemenin mahsubu sonucu 6.986,15-TL geçici işgücü kaybı ve 107.053,73-TL kalıcı iş gücü kaybına zararının oluştuğu, davacının maluliyet durumu, söz konusu olay ve yaralanma nedeniyle duyduğu acı ve ızdırap ile tarafların ekonomik sosyal durumu nazara alınarak, duyduğu acı ve ızdırabın giderilmesi için manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, hükmedilecek bu tazminatın bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanması da olmadığı, hak sahibi için zenginleşme, karşı taraf için de yoksullaşmaya neden olmayacağı, manevi acı ve ızdırabın giderimine hizmet etmesi gerektiği, paranı alım gücü de gözetilerek, takdiren manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ve sürücü/ işleten davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği vicdani kanısına varıldığı, davacı sigorta şirketine 15/02/2017 tarihli dilekçeyle başvurduğunu belirtilmiş ise de, başvurunun tebliğine ilişkin belgeyi dosyaya sunulmadığından, dava tarihinde sigortanın temeddünün gerçekleştiği ve aracın kamyonet olduğu, ticari vasıfta bulunduğu nazara alınarak, maddi tazminatın sigorta yönünden dava tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline karar vermek gerektiğinden davacının maddi tazminat istemine ilişkin davasının kısmen kabulü ile; geçici işgücü kaybı için 6.986,15-TL, kalıcı işgücü kaybı için 107.053,73-TL olmak üzere toplam 113.906,99-TL’nin davalı sigorta şirketinden dava tarihi olan 06/03/2017 den, diğer davalıdan kaza tarihi olan 12/01/2017 den itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının manevi tazminat istemine ilişkin davasının kısmen kabulü ile; 15.000,00-TL’nin kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel Mahkeme gerekçeli kararında maddi tazminatın sigorta şirketinden avans faizi ile tahsili gerektiğini belirtmesine rağmen hüküm kısmında yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar vermiş olduğundan kararın bu yönü ile hatalı olduğunu kararın bu yönden ortadan kaldırılması ile maddi tazminatın avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline şeklinde düzeltilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda hesaplandığı üzere maddi tazminatın kabulüne karar verilmesi gerekirken SGK ödemelerin mükerrer bir şekilde mahsubunun hatalı olduğunu, davacının maluliyet oranı ve davalının kusuru nazara alındığında manevi tazminat talebinin kabulü gerekirken kısmen kabulünün hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığının 23.10.2018 tarihli kusur raporunda davalının kazanın oluşumunda % 100 kusurlu olduğu görüş ve kanaatine varılmış ise de davalının kusuru bulunmadığını, bilirkişiler davalı ve kaza sırasında araçta olan eşi …’in ifadeleri arasında çelişki olduğundan bahisle davalının kazanın meydana gelmesinde % 100 kusurlu olduğunu beyan etseler de bunun doğru olmadığını bilirkişilerin… ve eşi …’in ifadeleri arasında iddia ettikleri çelişki tespitini yapacak durumda olmadığını, bunun yargılamasının ve değerlendirmesinin ancak hakim tarafından yapabileceğini, dosyanın ilk derece mahkemesince davalının eşinin şahit sıfatı ile beyanı alınmadan doğrudan doğruya kusur incelemesine gönderildiğini oysa … eşi …’in kaza anında aracın içinde olduğunu, kazayı en iyi gören ve bilen kişi olup, olayı gören başka tanık da bulunmadığını, davanın eşi … ilk derece mahkemesi huzurunda olayı, kazanın oluşum şeklini anlatmasına izin verilmediğini, bu bağlamda tanık dinletme isteminin hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, yakınlık, akrabalık bağı gibi ilişkilerin tanık beyanının sıhhatini ve gerçekliğini etkileyecek hususlar olmadığını, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/32 Esas – 2019/993 Karar 03.10.2019 Tarih) Yargıtay yerleşik kararları mucibince tarafların delilleri toplanmadan, eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağını, davalı tanığının da kazaya dair bilgi ve görgüsü alındıktan sonra kaza saati vs. birlikte değerlendirilip kusur konusunda bir inceleme yapılması gerekirken bunun yapılmadığını, baştan bu yana istikrarlı bir şekilde savundukları üzere olay anında davalının sağ tarafında bulunan aracın davalıyı devamlı sıkıştırdığını, bu sıkıştırmanın etkisiyle davalının orta refüjdeki beton bariyere çarpmak zorunda kaldığını, müteakiben sevk ve idaresindeki aracın çarpmanın etkisiyle takla attığını, sağ yaya kaldırımda yürümekte olan davacıya çarptığını, davalının kaza öncesi ve kaza anında kendisini sağ taraftan sıkıştıran aracın plakasını alamadığını ve o aracın kaçtığını, davalının sağ yanında kendisini sıkıştıran aracın plakasını alamamasının nedeninin ise dikkatini o anda yola vermek zorunda olması olup kazanın davalının kusurundan dolayı değil, yanındaki aracın kendisini sıkıştırması, zorlaması sonucu meydana geldiğini, bu hususların hiçbirisinin kaza tespit tutanağına yansımadığını, kaza anında davalının sevk ve idaresindeki aracın hızının şehir içi hız limitine uygun olduğunu, aracın takla atmasının nedeninin kaza sırasında yağan sulu karın, kısacası doğal şartların zemini kaygan hale getirmesi olduğunu, alacağı kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere hesap bilirkişi raporunda yapılan tespit ve hesaplamaların hatalı olduğunu, hesap raporunda hesaplanan tazminattan indirim yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı ifade edilmiş ve daha önce alınan bilirkişi raporunda davacının 12 ay süre ile geçici iş göremezlik halinde kaldığı yazılı ise de, davacının kazadan sonra da çalışmaya devam ettiğini, bunun SGK resmi kayıtları ile sabit olduğunu, davacıya ait sigortalı hizmet cetveli tetkik edildiğinde davacının kazadan sonraki 1 yıllık dönem içinde 2017 yılı 3. ayında 3 gün, 2017 yılı 7. ayında 10 gün, 2017 yılı 8.ayında 30 gün, 2017 yılı 9. ayında 23 gün olmak üzere “…” işyeri sicil numaralı “….” isim ve unvanlı işyerinde toplam 66 gün (2 ay 6 gün) kaydi hizmetinin bulunduğunun anlaşıldığını, davacının kazayı müteakip 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 4/ a kapsamında hizmet akdine bağlı asgari ücret mukabilinde çalışmalarının söz konusu olduğunu, bu yüzden kazadan sonra davacının 12 ay süre ile hiç çalışamayacak şekilde iş göremezlik halinde kaldığına ilişkin ATK raporu ve buna göre hazırlanan aktüer raporun hatalı olduğunu, davacının çalıştığının kurum kayıtları ile sabit olduğunu, alacağı kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte en azından bu 66 günlük sürenin zarar hesabında mutlak surette mahsup edilmesi gerektiğini, bu hususu 02.12.2019 günlü itiraz dilekçesinde açıkladıkların ancak aktüer bilirkişinin bu itiraza hiç bakmadan, değerlendirmeden hesaplama yoluna gittiğini ve bu rapor esas alınarak hüküm kurulduğunu, davacının işçi sıfatı ile sigortalı hizmetleri karşılığı elde ettiği bu gelirin davacı adına hesaplanan geçici iş göremezlik tazminatından mutlaka indirilmesi gerektiğini bu indirim yapılmadığından davalı aleyhine mükerrer bir zarar, davacı adına sebepsiz ve haksız zenginleşme gerçekleştiğini (Yargıtay 17. HD. 2018/ 3546 Esas – 2018/ 8837 Karar 09.10.2018 Tarih) davacının kaza sonrası 1 yıl içinde 66 gün çalışması hesabıyla çalışma gücünü yitirmediği ve 66 günlük süre için kazanç kaybı da yaşamadığı için bu süre içinde elde edilen gelirin tazminattan mahsubu gerektiğini, davacı adına manevi tazminat koşullarının oluşmadığını, davacının uğradığını iddia ettiği manevi bir zararın söz konusu olmadığını, davacının çalışabilmesine ve gelir elde etmesine mani bir halin olmadığını, davacının asgari ücretle çalışan biri olup, davalının düzenli, garanti, sürekli, sabit bir geliri ve işi bulunmadığını, iş bulduğunda çalışabildiğini davalının bu parayı ödemek zorunda kalması halinde ekonomik olarak yıkılacağını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmedilen sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden ödeme yapıldığını, istinaf başvurusunun geçici iş göremezliğe ilişkin olduğunu, mahkemece hükmedilen geçici iş göremezlik tazminatının, Trafik Sigortası Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu gereği trafik poliçesi teminatı kapsamı dışında olup SGK tarafından ödenmensi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere davacının, yaralanması sebebiyle çalışamadığı günler için geçici iş göremezlik zararının SGK tarafından karşılandığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan davacının tazmini gereken geçici iş göremezlik zararı bulunmadığını, dosyada mübrez bulunan SGK İl Müdürlüğü’nden gelen müzekkere cevabı incelendiğinde; davacı Tuğran Uzgören’e 12.01.2017/19.11.2017 tarihleri arasında almış olduğu iş göremezlik raporları karşılığında toplamda 9.942,19-TL geçici iş göremezlik ödemesi yapıldığı ve sonrasında başkaca bir ödeme yapılmadığının anlaşıldığını, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından hazırlanan Maluliyet Raporu’nda davacının iyileşme (iş göremezlik) süresinin kaza tarihinden itibaren 12 aya kadar uzayabileceği yönünde kanaat bildirilmiş olup, bu iyileşme süresi varsayımsal olarak tespit edilmiş olup bu sürenin tamamında davacının çalışamadığı anlamına gelmediğini, bu minvalde uyuşmazlığın; davacının geçici iş göremezlik süresinin ne kadar olduğu, zararının bulunup bulunmadığı ve bu zararının karşılanıp karşılanmadığı kapsamında değerlendirilmesi olduğunu, SGK tarafından davacıya kaza sonrasında 12.01.2017/19.11.2017 tarihleri karşılığı olarak 9.942,19-TL geçici iş göremezlik ödeneği ödenmiş ve çalışamadığı bu süre zarfındaki geçici iş göremezlik zararının karşılandığını, davacının 20.11.2017 tarihi itibariyle yeniden çalışmaya başladığını, çalışamamış olsaydı, SGK’nın sonraki tarihlere ilişkin de bir geçici iş göremezlik ödemesinin olacağını, olmadığına göre davacının, kaza tarihi olan 12.01.2017/19.11.2017 tarihleri arasında çalışamadığını, geçici iş göremezlik süresinin 19.11.2017 tarihi itibariyle son bulduğunu dolayısıyla Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından hazırlanan Maluliyet Raporu’nda farazi şekilde 12 ay olarak tespit edilen iyileşme süresinin (geçici iş göremezlik süresi) gerçeği yansıtmadığını, davacının iş göremezlik zararı SGK tarafından karşılanmış olduğundan davacının sadece bakiye bir iş göremezlik zararı bulunmadığını, şirket hakkındaki davanın reddi gerekirken yasaya ve hukuka aykırı hüküm kurulduğunu, esas Mahkemesinin savunmaları dikkate almadan ve gerekçeli kararında dahi savunmalara neden itibar edilmediğine ilişkin herhangi bir açıklama yapmadan hüküm kurduğunu bu durumun Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri ile HMK.’un 297. maddesine aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı ve davalılar vekillerinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Davacının istinaf dilekçesi yönünden dosya incelendiğinde; karar gerekçesinde ” kazaya karışan aracın kamyonet olduğu , ticari vasıfta bulunduğu nazara alınarak, maddi tazminatın sigorta yönünden dava tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline karar vermek gerektiğinden ….. ” dendiği halde gerekçeli kararda “……davacının maddi tazminat istemine ilişkin davasının kısmen kabulü ile; geçici işgücü kaybı için 6.986,15 TL, kalıcı işgücü kaybı için 107.053,73 TL olmak üzere toplam 113.906,99 TL’nin davalı sigorta şirketinden dava tarihi olan 06/03/2017 den, diğer davalıdan kaza tarihi olan 12/01/2017 den itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine…. ” şeklinde karar verilmiştir. Faiz türü açısından gerekçe ile hüküm arasında çelişki bulunduğundan anılan yöne ilişkin davacı vekilinin istinaf sebebinin yerinde olduğu görülmüştür.
2-Davalılar vekillerinin istinaf sebepleri yönünden dosya incelendiğinde; hükme esas 09.03.2020 tarihli aktüer bilirkişi raporunda Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 15.10.2019 tarihli raporunda;davacının özür oranının %18 olduğu, 12 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı belirtildiğinden bu tespitler doğrultusunda 12.01.2017 – 11.01.2018 tarih aralığındaki 12 ay için geçici iş göremezlik tazminatı, 12.01.2018 tarihinden itibaren %18 maluliyet oranına göre sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığı, buna göre davacının 12.01.2017 – 11.01.2018 tarihleri arasındaki 12 aylık geçici işgöremezlik tazminatı alacağının 16.928,34-TL olduğu davacıya SGK tarafından 12.01.2017 – 02.08.2017 tarihleri arasında yapılan 9.942,19-TL geçici işgöremezlik ödemesinin mahsubu ile bakiye alacağın 6.986,15-TL olduğu belirlenmiştir.
Hükme esas aktüer bilirkişi raporda davacı için 12.01.2017-12.01.2018 arası 12 aylık dönem için geçici işgöremezlik tazminat hesaplanmış ise de davacının SGK kaydından kazadan sonra 2017 yılı 3. ayında 3 gün, 2017 yılı 7. ayında 10 gün, 2017 yılı 8.ayında 30 gün, 2017 yılı 9. ayında 23 gün olmak üzere “…” işyeri sicil numaralı “….” isim ve unvanlı işyerinde çalıştığı anlaşıldığından çalıştığı süreler karşılığı geçici işgöremezlik tazminatı alamayacağı gözetilerek bu konuda aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Yukarıda 1 no’lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, 2 no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıdaki açıklamalara göre mahkemece faiz türü yönünden çelişkinin giderilmesi ve geçici işgöremezlik tazminatı yönünden aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davacı ve davalılar vekillerinin sair istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı ve davalılar vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.07.2020 tarih 2017/165 Esas ve 2020/311 Karar numaralı ilamının KALDIRILMASINA,
Yukarıda açıklandığı üzere işlem yapılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kaldırma ve gönderme sebebine göre istinaf isteminde bulunan davacı ve davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına
2-Davacı ve davalılar tarafından yatırılan istinaf harcının talepleri halinde yatırdıkları oranda kendilerine iadesine ,
3-Davacı ve davalılar tarafından yatırılan gider avansından varsa artan kısmın yatırdıkları oranda karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine,
4-İstinafa gelen davacı ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5- Ankara 10. İcra Dairesinin 2020/6164 sayılı dosyasına yatırılan 12.000,00-TL + 7.800,00-TL nakit teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 23/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.