Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/2 E. 2022/1517 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 09/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmakla, başvuru şartların yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, yaya olarak karşıdan karşıya geçmekte olan davacıya, davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı aracın çarpması ile meydana gelen trafik kazasında, davacının yaralanarak felç kaldığını, davalı sigorta şirketine yapılan başvuruya karşılık ödeme yapılmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacının iş göremezlik zararı için şimdilik 1.000,00-TL, bakıcı gideri zararı için şimdilik 1.000,00-TL olmak üzere toplam 2.000,00-TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş; 28/05/2018 tarihli dilekçesi ile iş göremezlik zararı talebinin 500,00-TL’sinin sürekli, 500,00-TL’sinin geçici iş göremezliğe dayalı olduğunu bildirmiş, 30/07/2019 tarihli dilekçesi ile sürekli iş göremezlik zararına yönelik talebini 268.000,00-TL’ye, bakıcı gideri zararına yönelik talebini 268.000,00-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, kusur ve maluliyet oranının tespitinin ve azami poliçe limitinin gözetilmesi gerektiğini, bakıcı gideri talebinden sorumlu olmadıklarını, olay tarihinden itibaren avans faizi talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde; sürekli iş göremezlik zararına yönelik davanın kabulü ile 268.000,00-TL’nin 17/03/2017 temerrüt tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakıcı gideri zararına yönelik davanın kabulü ile 268.000,00-TL’nin 17/03/2017 temerrüt tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, geçici iş göremezlik zararına yönelik davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davaya konu kazanın trafik-iş kazası olduğunu, bu sebeple SGK tarafından davacıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin rücuya tabi olup olmadığının araştırılması gerektiğini, SGK tarafından rücu edilebilecek tutar ile davacının maluliyet zararı dikkate alınarak proporsiyon hesabı yapılması gerekirken poliçe limitinin üzerinde davacının zararı olduğu gerekçesi ile mahkemece limitin tamamından davalının sorumluluğuna hükmedilmesinde isabet olmadığını, bilirkişi tarafından hesaplanan tazminat tutarlarının fahiş belirlendiğini, afaki bir kusur oranı belirlemesinin kabul edilemez olduğunu, maluliyet oranının hukuka aykırı tespit edilmiş olduğunu, bakıcı gideri zararı yönünden sigorta şirketinin bir sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının istinaf yoluyla kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazası neticesinde cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik ve bakıcı giderinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı kalmak kaydı ile yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Somut olayda; davaya konu trafik kazasının 08/02/2014 tarihinde vuku bulduğu, kazaya sebep olan aracın kaza tarihinde davalı sigorta şirketi nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğu, kaza sebebiyle görülen ve kesinleşmiş durumdaki ceza dosyasında sigortalı araç sürücüsünün tali kusurlu, yaya davacının asli kusurlu bulunduğu, mahkemece hükme esas alınan kusur raporunda kazanın oluşumunda davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün %35, yaya olan davacının ise %65 oranda kusurlu olduğunun belirtildiği, davacının kaza nedeniyle maluliyet halinin tespitine dair alınan ATK raporunda davacının vücut genel çalışma gücünden %100 oranında kaybettiğinin ve sürekli iş göremezlik halinde kaldığının rapor edilmiş olduğu, SGK tarafından davacıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin 318.786,90-TL olarak bildirilmiş bulunduğu, mahkemece alınan aktüer raporunda, davacının 540.183,20-TL sürekli iş göremezlik zararının ve 331.950,21-TL bakıcı gideri zararının olduğu, poliçede cismani zararlar için 268.000,00-TL, tedavi giderleri için 268.000,00-TL azami limit bulunduğu, SGK tarafından davacıya bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi olmaması halinde davalının bu limitler ile sınırlı olmak üzere sürekli iş göremezlik ve bakıcı gideri zararından sorumlu olacağı, rücuya tabi olması halinde ise poliçede cismani zararlar için öngörülen 268.000,00-TL teminatın tamamını sigorta şirketi SGK’ya ödemek durumunda kalacağından sorumluluğunun sadece 268.000,00-TL bakıcı gideri yönünden olacağının rapor edilmiş olduğu, dosya kapsamında yer alan SGK kayıtlarında, meydana gelen olayın iş kazası sayılmasına karar verildiğinin bildirilmiş olduğu, mahkemece hükmün gerekçesinde bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın ve gelen belgeler yönünden bir irdeleme yapılmaksızın kazanın iş kazası olmadığının belirtilmiş olduğu, iş kazası kabul edilmeyen bir hususta … ödemeleri rücuya tabi olamayacağı halde, mahkemece olayın iş kazası olarak kabulüne dair aksi düşüncede dahi SGK tarafından bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısının indirilmesi gerektiğinden bu indirim düşümünde bile zararın teminat limitinin üstünde olduğunun anlaşıldığı şeklinde çelişkili gerekçeye yer verilmiş olduğu, davacıya kurumca yapılmış ödemenin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi olması halinde miktarı, kurumca ilgililer aleyhine açılmış bir rücu davası açılıp açılmadığı hususlarında mahkemece bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 55. maddesinde, “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen … ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Vuku bulan bir trafik kazası sebebiyle zarar görene yapılmış ve kısmen veya tamamen rücu edilemeyen … ödemeleri tazminat hesabında dikkate alınmamaktadır. Ancak iş yerinde, işveren tarafından yürütülmekte olan işin yapımı sırasında meydana gelen bir trafik kazası hadisesinde, … kurumunca kazanın, 5510 sayılı Yasa’nın 13. maddesi uyarınca iş kazası sayılıp sayılmadığının, iş kazası sayılması halinde ise iş kazası kolundan zarar görene bağlanmış yahut bağlanacak gelirler olup olmadığının tespiti önem arz etmektedir. Zira bir olayın iş/trafik kazası mahiyetinde olması halinde, 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 4. fıkrasındaki “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir” düzenlemesi gereğince kazada kusurlu üçüncü kişiler bakımından rücuya konu miktarın, mükerrer ödeme ve haksız zenginleşmeyi önlemek için hesap edilen tazminattan indirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın Karayolu’nda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 96/1. maddesinde “zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur” düzenlemesine yer verilmiştir.
KTK’nun 96. maddesindeki hükme göre, garameten ödeme ilkesi; bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını ifade etmektedir. Burada amaç, zarar görenlerin birden fazla olması halinde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı ve poliçe limitini de aşmayacak şekilde eşit paylaştırmanın sağlanmasıdır. Zarar görenler arasında eşitlik esasını dikkate alan bu ilkenin, zorunlu mali mesuliyet sigortalarında da dikkate alınması gerekmektedir.
Bu durumda; mahkemece dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler neticesinde olayın iş/trafik kazası mahiyetinde olduğu kabulü ile davacıya kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye tutarı olarak bildirilmiş durumdaki 318.786,90-TL’nin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise üçüncü kişilere rücu edilebilecek miktarın ne olduğu, rücu için dava açılıp açılmadığı hususlarının SGK’dan araştırılması; neticesine göre 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 4. fıkrası gereğince SGK’nın rücu edebileceği kısmın, üçüncü kişinin kusuruna isabet eden ilk peşin sermaye değerinin yarısı kadar olabileceği gözönüne alınmak suretiyle kurum tarafından davalı sigorta şirketine rücu edilebilecek miktarın tazminattan düşülmesi suretiyle davacının sürekli iş göremezlik zararına yönelik tazminat miktarının belirlenmesi, belirlenecek olan rücuya tabi bu miktar ile davacının sürekli iş göremezlik zararına yönelik hesap edilen tazminat tutarının poliçe limitini aşması halinde azami sigorta limitinin anılan alacaklar toplamına olan oranına göre garameten paylaştırma yapılması hususunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle HMK’nın 355. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek yapılan inceleme neticesinde, davalı vekilinin istinaf talebinin belirtilen nedenlerle kabulüne, mahkemece dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler neticesinde olayın iş/trafik kazası mahiyetinde olduğu kabulü ile davacıya bağlanan gelirlerin ilk peşin sermaye tutarı olarak kurum tarafından bildirilmiş 318.786,90-TL’nin rücuya tabi olup olmadığı, rücuya tabi ise üçüncü kişilere rücu edilebilecek miktarın ne olduğu, rücu için dava açılıp açılmadığı hususlarının SGK’dan araştırılması; rücu ile ilgili açılmış dava varsa neticesi beklenilmek suretiyle, rücu ile ilgili açılmış bir dava yoksa gelen yazı cevapları ile birlikte; dosya yeniden hesap bilirkişisine tevdi edilerek; 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 4. fıkrası gereğince SGK’nın rücu edebileceği kısmın, üçüncü kişinin kusuruna isabet eden ilk peşin sermaye değerinin yarısı kadar olabileceği gözönüne alınmak suretiyle kurum tarafından davalı sigorta şirketine rücu edilebilecek miktarın doğru şekilde belirlenmesi, bu şekilde belirlenecek rücu edilebilecek miktarın tazminattan düşülmesi suretiyle davacının sürekli iş göremezlik zararına yönelik tazminat miktarının esasen tespiti gerekmekte ise de mahkemece kusur gözetilmeksizin ilk peşin sermaye değerinin yarısı olarak kabul edilen 159.393,45-TL’nin düşümüne yönelik hükmün gerekçesine davacının bir istinafının bulunmaması karşısında usuli kazanılmış haklar gözetilmek ve hükme esas alınan rapor tarihindeki veriler esas alınmak suretiyle davacının sürekli iş göremezlik zararına yönelik tazminat miktarının belirlenmesi, bu şekilde belirlenecek olan rücuya tabi bu miktar ile davacının sürekli iş göremezlik zararına yönelik tazminat miktarının poliçe limitini aşması halinde azami sigorta limitinin anılan miktarlar toplamına olan oranına göre garameten paylaştırma yapılması için aktüer bilirkişiden hüküm kurmaya ve denetime elverişli ek rapor alınması, ek raporun dosyaya sunulmasından sonra tüm deliller değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden; yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/10/2019 tarihli 2017/624 Esas 2019/863 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinafa gelen davalı tarafında yatırılmış 9.153,54-TL istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından varsa artan kısmın talebi halinde kendisine iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5-Ankara 12. İcra Dairesinin 2019/15264 sayılı dosyasına yatırılan 420.000,00-TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 09/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.