Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/199 E. 2022/1500 K. 03.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/199 – 2022/1500
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/199
KARAR NO : 2022/1500

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2019
NUMARASI : 2018/227 Esas 2019/836 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 03/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 23/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 12/01/2018 tarihinde, koruyucu aileye verdikleri, biyolojik çocukları …’in trafik kazası neticesinde vefat ettiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı tarafından ZMM Sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, ölenin söz konusu araç içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğunu, davacıların ölenin desteğinden mahrum kaldığını belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak her bir davacı için 5,00’er TL olmak üzere toplam 10,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş, ilk aktüer raporundan sonra dava değerini davacı … yönünden 19.717,98 TL olarak belirlemiştir.
Davalı … Sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; aracın kaza tarihinde davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigorta limiti, kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde kusur oranını kabul etmediklerini, ayrıca SGK tarafından yapılan bir ödeme olup olmadığının araştırılması gerektiğini, tazminatın sigorta genel şartlarına göre hesaplanması gerektiğini, öte yandan davacı anne için 46.504,69 TL, baba yönünden 36.450,83 TL dava açılmadan önce 21/03/2018 tarihinde ödeme yapıldığını, ölenin kaza tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından Koruyucu aile olarak …ve …’ya verildiğini, bu kişilere de destek tazminatı verilmesi gerekebileceğinden bu kişilere isabet edecek payında tespit edilerek ayrılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre, davacıların ölen çocukları …’in vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma nedeniyle, kaza yapan araç ZMMS’nden destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunduğu, sigorta tarafından … için 46.504,69 TL, davacı … için 36.450,83 TL olarak yapılan ödemenin yetersiz olduğundan bahisle dava açtıkları, ödemenin yetersiz olması nedeniyle dava açılması mümkün ise de, davacıların ödeme tarihi itibariyle destek zararının daha fazla olduğunu ve zararın tamamından davalının sorumlu olduğunu kanıtlamakla yükümlü oldukları, ölenin çocuk olması durumunda gerek TMK hükümleri çerçevesinde, gerekse örf adet çerçevesinde çocuğun ileride anne ve babasına destek olacağı karine ise de, ölenin evlatlık verilmesi yahut evlatlık verilmesinin muhtemel olduğu durumlarda çocuğun kendisine bakan, yetiştiren aileye de, aynı ölçüde ya da daha fazla destek olması muhtemel olup, çocuklarını terk ettiği sosyal ekonomik durumlarından ve koruma dosyasından anlaşılan ailenin, evlat edinenin ilk aşamasında olan koruyucu aileden daha üstün görülmesi, ölenin kendisini yetiştiren ve yetiştirme giderini karşılayan aileden daha fazla biyolojik aileye destek olacağının kabul edilmesinin toplum yapısı ile bağdaşmayacağı, bu nedenle alınan ek raporda da açıklandığı üzere, ölenin kendisini terk eden aileye destek olma ihtimali kadar, kendisine sahip çıkan aileye de destek olacağının kabul edildiği, bu çerçevede hazırlanan ek raporda da, davacılara yapılan ödeme miktarı ile sigortanın sorumluluğunun sona erdiği anlaşılmakla davacıların davasının reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemenin “…çocuklarını terk ettiği sosyal ekonomik durumlarından ve Koruma dosyasından anlaşılan ailenin, evlat edinenin ilk aşamasında olan koruyucu aileden daha üstün görülmesi, ölenin kendisini yetiştiren ve yetiştirme giderini karşılayan aileden daha fazla biyolojik aileye destek olacağının kabul edilmesi toplum yapısı ile bağdaşmaz.” gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, söz konusu tespitin yasalarla ve maddi gerçekle bağdaşmadığını, müteveffa … her ne kadar koruyucu aileye teslim edilmiş ise de, gerçek anne ve babası ile irtibatının kesilmeyeceğini bilakis ileride maddi olarak destek olacağının şüpheden ari olduğunu, sosyal ekonomik durum araştırmasında da görüleceği üzere anne babanın bakıma muhtaç olduğunu, çocuklarını da ekonomik zorluklar gerekçesi ile bakamadıkları için yurda bıraktıklarının Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünün dosyasındaki belge ve bilgilerden anlaşıldığını, …’in ev hanımı olduğunu, Bakıma muhtaç olduğunu, Gerek anne gerekse babanın ekonomik durumunun zayıflığının dosyadaki bilgi ve belgelerden sabit olduğunu, müteveffa …’in bu sebeple koruyucu aileye verildiğini, müteveffa … üretici duruma geçene kadar bakım ve yetiştirme giderlerinin (anne ve babasının ekonomik durumlarının zayıflığı şüpheden muaf olduğundan) koruyucu ailesi ya da devletin ilgili kurumları tarafından yapılacağını, mahkemenin 3 nolu celsenin 1 nolu ara kararı ile “…Ölene Yargıtay’ın 2’li ve 1’li oranlara göre destek payları belirlenmesine dair hususlardan ayrılınarak ölen çocuğa özellikle bekarlık döneminde anne ve baba ile eşit pay verilmesi doğru olmadığından, 2’li 1’li uygulama yapılarak ölen çocuğa 2 pay, anne ve babasına 1’er pay, yine anne ve baba ile eşit olacak şekilde çocuğun evlatlık verilme ihtimaline göre evlatlık alacaklara da 1’er pay olacak şekilde hesaplama yapılarak yine çocuğun evlenme ve çocuk sahibi olma durumlarında da bu husular gözönüne alınarak hesaplama yapılması…” şeklindeki ara kararı ile raporda esas alınacak pay oranlarının belirlendiğini, bu ara kararı doğrultusunda alınan ek raporda esas alınan pay oranlarının yasal olmadığını, Yasaya uygun olan pay oranlarının kök rapordaki pay oranları olduğunu, ek raporda pay oranlarının 2’li ve 1’li uygulama yapılarak müteveffaya 2 pay, anne ve babasına 1 pay, koruyucu aileye de 1 pay şeklinde hesaplandığını, kök raporda ise yasal verilere ve kabul gören pay oranlarına göre hesaplama yapıldığını, ek rapor ile yapılan değişikliğin Yasaya ve Yargıtayın yerleşik İçtihatlarına aykırı olduğunu, her ne kadar müteveffa koruyucu aileye teslim edilmiş olsa da gerçek anne ve baba ile bağını kesmeyeceğini, vefatı sebebi ile yapılmayan masrafların denkleştirme ilkesi gereği tüm aile fertlerine yani anne, baba ve koruyucu aileye paylaştırılması gerektiğini, bilirkişi raporunda sadece babadan ilgili masrafların indirildiğini, davacıların ve müteveffanın gelirinin çok düşük hesaplandığını, AYM iptal kararı, AB uyum yasaları ve Yargıtayın son içtihatları gereği TR2010 yaşam tablosu, progresif rant yöntemi ve %10 artırım %10 iskonto yöntemi sureti ile yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, davacıların gelirinin çok düşük alındığını, gelirde artışa ilişkin fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı olduğunu, davacının kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığını, raporun aleyhe hususlarının reddi gerektiğini, en güncel verilerle hesaplama yapılması gerektiğini, dava açmadan önce sigorta şirketleri tarafından yapılan ödemelerin güncellenerek düşülmesinin davacıların hak kaybına sebebiyet verdiğini, güncellenerek hesaplanması iki kere tenkis edilmesine sebep verdiğinden davalı yan lehine sebepsiz zenginleşme oluşturduğunu, hukuk düzeninin söz konusu duruma cevaz vermediğini, haksız fiiller bakımından davaya konu olaya ticari temerrüd faizi uygulanması gerektiğini, davalı sigorta şirketinin tacir olduğunu, raporun PMF 1931 yaşam tablosu kullanılarak hesaplanması gerekirken TR2010 yaşam tablosu kullanılarak hazırlandığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, davalıya trafik sigortalı araçta yolcu konumunda olan desteğin, trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle biyolojik anne ve babası tarafından açılan bakiye destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, 6098 sayılı BK’nın 53/III. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır. Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı TBK’nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bu nedenledir ki, destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilmek için yasal mirasçı olmak koşul değildir. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dâhilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır.
Davacı taraf, davadan önce davalı trafik sigortacısı tarafından davacı anneye ödenen 46.504,69 TL, babaya ödenen 36.450,83 TL’nin gerçek zararın altında olduğunu iddia ederek tazminat talebinde bulunmuş; davalı ise, davadan önce yapılan ödemelerin yeterli olduğu savunmasında bulunmuştur. Taraf iddia ve savunmalarına göre, davacı tarafın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesindeki yetersizlik iddiasında bulunduğu gözetilmek suretiyle tazminat hesabının yapılması gerektiği açıktır. Zarar sorumlusu davalı tarafından ödenen bedellerin ödeme tarihi itibariyle yeterli olup olmadığının belirlenmesi için de; öncelikle, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabının yapılması; daha sonra, hesaplamanın yapıldığı tarihteki verilere göre tazminat hesabının yapılması ile iki ayrı tarihe göre hesaplanan tutarlar arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması; fahiş fark tespitinin yapılması halinde ise, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davadan önce davalıların ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerlerinin hesaplanan güncel tazminattan düşülerek sonuç tazminatın belirlenmesi gerekir.
Somut olayda davacı … ve … 13.10.2010 tarihinde evlenmiş olup, bu evlilikten 25.04.2011 doğum tarihli müteveffa … ve 29.07.2015 doğumlu … isminde müşterek çocukları olmuştur. Dosyada mevcut nüfus aile kayıt tablosundan davacıların 21.04.2017 tarihinde boşandıkları anlaşılmıştır. Davacı annenin 28.02.2018 tarihinde bir başkası ile yeniden evlendiği görülmüştür. Davaya konu trafik kazası 12.01.2018 tarihinde tek taraflı olarak gerçekleşmiştir. Kaza tarihinde müteveffanın koruyucu aile yanında olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı anne 1988, baba ise 1982 doğumludur. Boşanma kararı ile çocukların velayeti davacı anneye bırakılmıştır. Sosyal inceleme raporu, pedagog raporu, koruma kararı ve çocuklarla ilgili dosya kapsamından babanın alkol bağımlısı, düzenli işi ve geliri bulunmayan, şiddete eğimli bir kişi olduğu, daha sonra hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûmiyeti nedeniyle vesayet altına alındığı, annenin çocuklar ve kendi annesiyle birlikte yaşamakta iken evini terk ettiği, anneannenin yaşı daha küçük olan …’e bakmaya çalıştığı, davacı babanın alkollü şekilde gelip kendilerini rahatsız etmesi nedeniyle … ile birlikte bir akrabasının yanına sığındığı, davacı babanın …’yi de bu eve getirerek bıraktığı, anneannenin çocuklara bakacak maddi ve manevi gücünün bulunmadığı belirtilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde koruma altına alınmalarının talep edildiği, çocukların fiziki ve ruhsal durumlarının raporda ayrıntılı şekilde anlatıldığı, anne ve babanın fiziki yönden sağlıklı oldukları, çocuklara bakamayacaklarını koruma altına alınmalarının daha uygun olacağını beyan ettikleri, koruma altına alınma sürecinde davacı anne babanın ikamet adreslerinde bulunmamaları sebebiyle tebligat dahi yapılamadığı, 20.05.2016 tarihinde çocukların tedbir amaçlı yurda yerleştirildiği, 25.07.2016 tarihli yazı ile bakım tedbir kararı talep edildiği, 20.09.2016 tarihinde bakım tedbir kararının verildiği, çocukların kurumda kaldığı sürede anne babanın nadiren kuruma ziyaret için geldiği, çocukların bakımını üstlenme hususunda talepleri bulunmadığı, müteveffa çocuk için 02.12.2017 tarihinde koruyucu aile ile sözleşme düzenlendiği, 05.12.2017 tarihinde … ve … isimli koruyucu aileye teslim edildiği, müteveffanın kardeşi …’in de bir başka koruyucu aileye verildiği, davaya konu trafik kazasının … koruyucu aile yanında iken 02.01.2018 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan 25.04.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunda 21.03.2018 tarihli ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabı yapıldığı, davacı babaya yapılan ödeme ile zararın fazlası ile karşılandığının anlaşıldığı, davacı anne yönünden ödeme tarihindeki verilere göre yapılan tazminat hesabında ödemenin yetersiz olduğu anlaşılınca rapor tarihindeki verilere göre bakiye 19727.98 TL tazminat talep edebileceğinin belirtildiği, davacı vekili tarafından ıslah dilekçesi ile bu tazminatın talep edildiği, davalı sigorta şirketinin itirazı nedeniyle alınan ek raporda doğal olarak müteveffaya sahip çıkan, ileride evlat edinilmesi ihtimali bulunan koruyucu aileye de eşit pay ayrılarak ve yetiştirme giderinin koruyucu aileye ayrılan paydan mahsubu ile yapılan hesaplamada davacı anne ve baba yönünden dava açılmadan önce davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin yeterli olduğu, zararlarının fazlası ile ödendiği anlaşılmakla davacıların davasının reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına, özelliğine, kararın dayandığı deliller ile mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, biyolojik anne ve baba olan davacılarla birlikte müteveffanın koruyucu ailesine de müteveffanın gelirinden eşit pay ayrılarak tazminat hesabı yapılmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, zira ileride onlara da farazi destek olacağının kabulünün yasaya ve hakkaniyete daha uygun bulunmasına, kaza yapan aracın kaza tarihinde geçerli ZMM sigorta poliçesi ile davalı şirkete sigortalı olmasına, ödeme tarihindeki verilere göre davacılara yapılan tazminat ödemelerinin yeterli olması nedeniyle sonuca etkili görülmese de müteveffanın gelirinin asgari ücret olarak kabulünde usulsüzlük olmamasına, davacı tarafın aksini somut olarak ispatlayamamasına, yetiştirme giderlerinin gerçek fiili durum gözetilerek koruyucu ailenin payından indirilmesinde, davadan önce yapılan ödemenin güncellenmiş değerinin(ödeme tarihinden rapor tarihine kadar davacı tarafın yedinde bulunan tazminat nedeniyle kazanımları gözetilerek) tazminattan mahsubunda isabetsizlik olmamasına, tazminat hesabında TRH 2010 yaşam tablosunun kullanılmasının yerleşik Yargıtay uygulamalarına uygun bulunmasına ve mahkemenin gerekçesine göre davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK’nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar … ve … (…) vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı taraftan alınması gereken 80.70 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 44.40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36.30 TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç ikmali işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Daosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 03.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.