Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1989 E. 2022/2356 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1989 – 2022/2356
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1989
KARAR NO : 2022/2356

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI : 2017/662 Esas 2020/445 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı sigorta şirketi vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 10.08.2017 tarihinde davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı araç sürücünün yaptığı tek taraflı kazada araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını, davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararının oluştuğunu, ve bakıcı yardımına muhtaç hale geldiğini, davacının … Meslek Yüksek Okulu Spor Yöneticiliği mezunu olduğunu, gelirinin belirlenmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000,00-TL geçiçi, 500,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 250,00-TL tedavi, bakıcı gideri olmak üzere toplam 1.750,00-TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında geçici iş göremezlik tazminatı talebini 11.577,91-TL, sürekli iş göremezlik tazminatı talebini 81.391,06-TL, bakıcı gideri talebini 8.691,10-TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davadan önce zorunlu başvuru şartının yerine getirilmediğini, temerrüdüne esas olabilecek belgelerin iletilmediğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının maluliyet ve ayrıca trafik kazasına ilişkin kusur raporlarının aldırılması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri taleplerinden davalının sorumlu olmadığını, tazminattan hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan raporda kaza tarihinde yürürlükteki Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre davacının %8 oranında sürekli iş göremezliğinin mevcut olduğu, 6 ayda iyileşeceği, 6 ay bakıcıya ihtiyacı olacağının mütalaa edildiği, aktüer bilirkişiden alınan raporda ise kaza tarihi itibarı ile yürürlükteki ZMMS poliçe genel şartları uyarınca uygulanması gereken TRH-2010 yaşam tablosu ve %1.8 teknik faiz oranı ile dosyaya celp edilen gerçek gelir verilerine ilişkin resmi belgeler esas alınarak yapılan denetime elverişli hesaplama sonucunda davacının 11.577,91-TL geçici işgöremezlik, 81.391,06-TL sürekli işgöremezlik ile 8.691,10-TL bakıcı gideri alacağının bulunduğunun belirlendiği, davalının geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderinden sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın değer artırım dilekçesi gözetilerek kabulü ile; 11.577,91-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 81.391,06-TL sürekli işgöremezlik tazminatı ve 8.691,10-TL bakıcı giderinin 09.09.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; poliçenin tanzim tarihi olan 23.09.2016 itibarıyla uygulanması gereken genel şart hükümleri gereğince geçici işgöremezlik tazminatı ve geçici bakıcı giderinin yasa değişikliği ile SGK’nın sorumluluğuna eklenen tedavi teminatı kapsamında olduğunu, tedavi giderleri açısından 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile değiştirilen Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. maddesi gereğince sigorta şirketlerinin sorumluluğu sona ermiş olup, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın bu masrafların SGK tarafından karşılanacağı hükme bağlandığını, dosya kapsamında, maluliyet oranının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından tanzim edilen rapora göre belirlenmesi gerekirken, yetkili merci olarak kabul edilemeyecek Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından tanzim edilen maluliyet raporuna itibar edilmesinin hatalı olduğunu, mahkeme tarafından davacı Adli Tıp Kurumuna veya hastanelerin Adli Tıp Birimlerine sevk edilmeksizin tedavi evrakları üzerinden hasta muayene edilmeksizin özel mütalaa şeklinde rapor aldırıldığını, davacının trafik kazasından önce veya doğuştan mevcut olan özrünün de bu oran kapsamında olabileceği, özrün trafik kazası ile illiyet bağı araştırılmadığını, kabul manasında olmamak üzere raporda esas alınan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” 20.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 30692 sayılı yönetmelik ile yürürlükten kaldırılmış olup, kalıcı maluliyet oranının tespiti bakımından “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi” raporunun dosyaya kazandırılması gerektiğini, davacının gelirine ilişkin herhangi bir somut delil olmamasına rağmen, gelirin asgari ücretin oldukça üzerinde alındığını, raporda, davacının üniversite mezunu olduğu belirtilerek hesaplama yapıldığını, ancak Yargıtay Kararları ve mevzuat gereğince kazancın saptanması bakımından davacının tanık beyanına dayanmasının ve ilgili yerlere müzekkere yazılmasının kabul edilemeyeceğini, davacının kazancının asgari ücret olarak esas alınması gerektiğini, Trafik Sigortası Genel Şartları Ek 2 Madde 5 uyarınca; belgelendirilmiş olması durumunda, hesaplamalarda ölen kişinin vergilendirilmiş geliri dikkate alınır. Vergilendirilmiş gelir tutarı için herhangi bir belge sunulamaması durumunda hesaplama, asgari ücret kullanılarak yapılacağını, tazminattan hatır taşıması nedeniyle de indirim yapılması gerektiğini, davacı Sinem Küçük’ün sigortalı araçta yolcu konumunda olup yerel mahkeme tarafından bu hususta ayrıntılı inceleme yapılmadığını, ayrıca Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde bazı olguların varlığı tazminattan indirim sebebi olarak kabul edildiğini, somut olayda bunların varlığı halinde hakime tazminattan indirim yapma, gereğinde tamamen reddetme yetkisi tanındığını, tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgili olduğunu, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması gerektiğini, Yargısal kararlarda en sık rastlanan örnek; içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek bir zararı önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönünde olduğunu, makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade ettiğini, zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebi olduğunu ileri sürmüştür.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda davacının tazminat hesabına esas ücreti olarak 2017 yılındaki SGK hizmet dökümündeki kazanç miktarının dikkate alındığını, oysa davacının … Spor Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü Spor Yöneticiliği mezunu olup, ayrıca … Pedagojik formasyon sertifikası sahibi olduğunu, tazminat hesabı yapılırken daha yüksek olması halinde esas alınabilmesi için emsal ücret araştırması için Milli Eğitim Müdürlüğü veya Eğitim-Sen’e müzekkere yazılmasının talep edildiğini, ancak yerel mahkemece davacının dosyaya sunulan diploma ve sertifikalara göre emsal ücreti araştırılmaksızın, yazılı şekilde tazminat miktarının hesabında yalnızca 2017 yılında SGK hizmet dökümündeki kazanç miktarı yönünden yaptırılan hesaplamanın hatalı olduğunu, davacının emsal ücretinin daha yüksek olması halinde geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı miktarının artacağını davacının diploma ve sertifikalarına göre emsal ücretinin tespiti ile anılan ücretin SGK hizmet dökümündeki kazancından daha yüksek olması halinde tazminat hesabında dikkate alınarak geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatının hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı vekili ve davacı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir
Davacı vekili davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün neden olduğu tek taraflı kazada araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek geçici, sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı sigorta şirketinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Dava konusu kaza 10.08.2017 tarihinde meydana gelmiş, aracın Zorunlu Mali Sorumlu Sigorta poliçesi 23.09.2016 tarihinde düzenlenmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ve 92/i maddesinde yer alan “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” düzenlemesi Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarih 2019/40 Esas,-2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi ve 92. maddenin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “Bedensel zararlar tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve konomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak belirtilmiş ve bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebileceği belirtilmiştir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; Geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet ) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85.maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar1 denilmiştir, aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir.
6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi: olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, sözkonusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Geçici iş göremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup bakıcı gideri ise Yargıtay tarafından tedavi gideri olarak kabul edildiğinden, bu zararlar 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85. maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGKnın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik ve bakıcı gideri zararı bulunmadığından yasa ile düzenlenmeyen hususun Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin bu yöne ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ayrıca maluliyet raporunun konusunda uzman üniversite hastanesi adli tıp anabilim dalı başkanlığı tarafından Yargıtay uygulamalarına göre kaza tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre düzenlenmiş olmasında, davalı sigorta şirketinin cevap dilekçesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası genel şartlarına göre maluliyetin Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre rapor alınmasını talep etmesi ve rapora yargılama aşamasında itirazı olmaması, nüfus kayıtlarına göre davacının yolcu olarak bulunduğu aracın sürücüsünün davacının annesi olması nedeniyle hatır taşıması bulunmaması, kazanın oluş şekline ve davacının yaralanmasına göre müterafik kusurunun tespit edilememesi, davacının olay tarihinde üniversite mezunu olması nedeniyle gelirinin asgari ücretin üzerinde olacağı kabul edilerek hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Davacı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; davacı vekili dava dilekçesinde davacının … Meslek Yüksek Okulu Spor Yöneticiliği mezunu olduğunu belirterek gelirinin belirlenmesini talep etmiş, dosya kapsamına göre davacının 25.06.2014 tarihinde üniversiteden mezun olduğu anlaşılmış, mahkemece davacıya ait SGK kayıtları dosyaya getirilmiş, aktüer bilirkişi raporunda davacının olay tarihinde 32 yaşında olduğu, SGK kaydına göre olay tarihi olan 2017 yılında çalıştığı, gelirinin asgari ücretin 1.367 katı olduğu kabul edilerek Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartların da belirtilen hesaplama yöntemine göre davacının zararının belirlendiği, raporların taraflara tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından bilirkişi raporunda belirlenen gelire ve hesaplamaya ilişkin ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığı ve talep artırım dilekçesi verildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK.nın 25. Maddesinde “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz ve Kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.” düzenlemesi gereğince taraflarca getirilme ilkesi benimsenmiş olup hakimin tarafların söylemediği şeyi veya vakıları kendiliğinden dikkate alması hukuka aykırılık oluşturur. HMK.nın istinafta yapılamayacak işlemler başlıklı 357. maddesinde; “(1) ……bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Buna göre yargılama aşamasında davacı vekilinin bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınan gelire ilişkin itiraz edilmemesi nedeniyle yargılamada ileri sürülmeyen hususlar istinaf sebebi yapılamayacağından davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı sigorta şirketi vekilinin ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 6.944,46-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 1.643,04-TL.nın mahsubu ile kalan 5.301,42-TL harcın davalııdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3- Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40-TL.nın mahsubu ile kalan 26,30-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
4-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 362/1.a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 15.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.