Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1985 E. 2023/125 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1985
KARAR NO : 2023/125

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2020
NUMARASI : 2017/837 Esas 2020/288 Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ :
VEKİLİ : Av. … – Av. …

İHBAR OLUNAN : … – …

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 28/02/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı …Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 10.07.2017 tarihinde davalıya trafik sigortalı, dava dışı …’un sevk ve idaresindeki araç ile davacı …’in sevk ve idaresindeki aracın çarpışması sonucu meydana gelen kazada davacının yaralandığını, kaza nedeni ile Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/10393 Esas sayılı soruşturma dosyasının açıldığını, davalı …Ş.’ye 22.11.2017 tarihinde başvuru yapıldığını, sigorta şirketinin başvuruya cevap vermediğini, davacının gelirinin asgari ücret olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.200,00 TL daimi maluliyet ve 100,00 TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 3.300,00 TL tazminatın 22.11.2017 başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 25.11.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 92.124,94 TL sürekli, 6.021,70 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 101.446,64 TL tazminatın davalıdan tazminini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müracaat şartının yerine getirilmediğini, davacı delillerinin taraflarına iletilmediğini, davalının poliçe limiti dahilinde araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu tutulabileceğini, Adli Tıptan kusura ilişkin rapor aldırılması gerektiğini, poliçe de sadece sürekli maluliyetin teminat altına alındığını, bu nedenle Adli Tıp 3. İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiğini, hesaplama yapılırken genel şartların dikkate alınmasını, gelire ilişkin herhangi bir belge sunulmaması halinde asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasını, tedavi ve geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerin poliçe kapsamında olmadığını, Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğunu, SGK’ya müzekkere yazılarak davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının sorulması gerektiğini, ödeme yapıldı ise hesaplanan tazminattan tenzil edilmesi gerektiğini, davacının yeterli ve gerekli evraklarla başvurmadığından temerrüdün oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Yerel mahkemece 08.07.2020 tarihli gerekçeli kararda, davanın, cari hesap alacağının tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, davacı vekilinin, davalı şirket ile yapılan mutabakat gereği reklam tabela ve evrak panosu imalatını yapıp teslim etmelerine rağmen cari hesap alacağının ödenmediğini, yapılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, davalının tebliğe rağmen cevap vermediği, Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2018/976 sayılı dosyasının incelenmesinde cari hesap ekstrasına dayanılarak 21.309,88 TL asıl alacak ve faizi için takip yapıldığı, davalının borca itiraz ettiğinin görüldüğü, tarafların ticari defterlerinin bulunduğu yeri bildirmeleri için ihtaratlı kesin süre verildiği, davacı vekilince defterlerin bulunduğu adresin süresinde bildirilmesi üzerine davacı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, defterlerin kanuni şartları tam olarak taşıdığı, davalıdan 21.309,98 TL alacağı olduğunun tespit edildiği, tarafların BA-BS formlarında dava konusu faturanın her iki tarafça bildirildiğinin tespit edildiği, davalının ihtaratlı tebliğe rağmen süresinde defterlerini ibraz etmemesi nedeniyle ibrazdan kaçınmış sayıldığının kabulü ile alacağın davacı defterlerinde kaydının olduğu, davalı tarafça vergi dairesine bildirimde bulunulduğu anlaşılmakla, “Davanın kısmen kabulüne, 69.811,11 TL sürekli iş göremezlik, 4.748,74 TL geçici iş göremezlik bedeli toplamı 74.559,90 TL’nin 05.12.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde hüküm kurulduğu, bu karara karşı davalı … vekili tarafından 10.08.2020 tarihinde gerekli harçlar yatırılarak istinaf kanun yoluna başvurulduğu, sigorta şirketi vekilinin istinaf dilekçesinde diğer istinaf sebepleri ile birlikte açıkça hükmün gerekçesinin iş bu davaya ve dosya kapsamına uygun olmadığı, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bağlantı bulunmadığı, bu hali ile kararın gerekçesiz olduğu belirtilerek kararın kaldırılmasının talep edildiği, bunun üzerine mahkemece 14.09.2020 tarihli ek kararla hükmün gerekçesinin “Davanın; trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar bedelinin tahsili talebine ilişkin olduğu, davacı vekilinin; 10.7.2017 tarihinde davalı … şirketine ZMMS ile sigortalı olan dava dışı … sevk ve idaresindeki aracın, davacıya ait motorsiklete çarpması sonucu yaralandığını, başvuruya rağmen ödeme yapılmadığını ileri sürerek kalıcı ve geçici iş görmezlik tazminatı için eldeki davayı açtığı, davalı vekilinin; başvuru şartlarının yerine getirilmediğini, kusur ve Adli Tıp raporu alınması ve Yeni Genel Şartlara göre değerlendirme yapılması gerektiğini savunduğu, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp raporunda davacının kaza nedeni ile vücut çalışma gücü kaybının %8 olduğu, 2 ay süre ile geçici iş görmezlik hali bulunduğunun tespit edildiği, kusur ve aktüerya bilirkişisinden rapor alındığı, davacının motosikleti ile seyir halinde iken sol tarafındaki aracın sağa ani manevrası ile kazanın olduğu, davacının kusurunun olmadığı, % 100 kusurun davalı araç sürücüsünde olduğunun tespit edildiği, kaza tespit tutanağında kask ile ilgili bir açıklamanın olmadığı, esasen yaralanmanın baştan kaynaklanmadığı tespit edildiğinden bu konuda müterafik kusur indirimine gidilmediği, davacının maaş bordroları celp edilerek TRH 2010 yaşam tablosuna göre uzman aktüerya bilirkişisinden yeni Genel şartlara göre rapor alındığı, davacı tarafça tazminat talebinin ıslah edildiğinden bahisle Davanın kısmen kabulüne, 69.811,11 TL sürekli iş göremezlik, 4.748,74 TL geçici iş göremezlik bedeli toplamı 74.559,90 TL’nin 05.12.2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde gerekçe tamamen değiştirilerek karar verildiği, ek kararda HMK’nın 305/A maddesi hükmü gereği doğru gerekçenin eklendiğinin belirtildiği, bu ek kararın taraflara tebliğine dair dosyada ve uyap sisteminde belge ve bilgiye rastlanmadığı, davalı … vekili tarafından verilen 10.08.2020 tarihli harç makbuzu ekinde ibraz olunan önceki istinaf dilekçesi ile birlikte dosyanın istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; dava dışı … idaresindeki,davalı şirkete sigortalı araç ile davacı … idaresindeki motosikletin çarpıştığı, kazada davacı …’in yaralandığından bahisle işbu davanın açıldığını, davanın kabulüne ilişkin kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Anayasa’nın 141. Maddesi ve HMK uyarınca hükmün gerekçeli yazılması gerektiğini, yerel mahkeme kararında ise dava konusuyla bağlantısı olmayan açıklamalar yer aldığını, mahkeme kararının gerekçesiz yazılmış olmasının hukuka aykırı olup, bu yönüyle kararın bozulması gerektiğini, davacı tarafça KTK’nın 97. Maddesinde düzenlenen başvuru şartının usulüne uygun olarak yerine getirilmediğini, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın bir kısım evraklarla başvuruda bulunduğunu, ancak “Sağlık Kurulu Raporu, Kaza Raporu, Ücret Belgesi” evraklarını sunmadığını, eksik evrakların temin edilmediğini, poliçe tanzim tarihi itibariyle geçici iş göremezlik zararları poliçe kapsamı dışında olduğundan geçici iş görmezlik zarar hesabı yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, 6111 sayılı Kanun ve sonraki yasal düzenlemeler gereğince tedavi gideri talepleri yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması gerektiğini, davacının tedaviye ve dolayısı ile geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerinin muhatabının SGK olduğunu, Bu nedenle davacının geçici iş göremezliğe ilişkin talebinin davalı şirket yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesine uygun olmayacak şekilde kurulması ve bu şekilde kurulan hüküm denetlemeyecek mahiyette olması (gerekçesiz olması gibi), gerekçeli olmakla birlikte hükmün esasına etki edecek veya tarafların adil yargılanma hakkını kısıtlayacak şekilde çelişkili olması (kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi; gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişmesi gibi) kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, ilk derece mahkemesi kararının öncelikle bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmiştir.
Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması Anayasa hükmüdür (md.141/3). Mahkemenin, tarafların açıklamalarını dikkate alarak değerlendirmesi ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi hukuki dinlenilme hakkının da (HMK.md.27) gereğidir. Bu husus aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkı kapsamında da güvence altına alınmış haklardandır. Yargı organları her iki tarafın iddia ve savunmaları ile delillerini değerlendirip, sabit görülen maddi vakıaları ve bunlardan çıkardıkları sonuç ve hukuki sebepleri gerekçelerine yansıtmalıdırlar. HMK’nın 6100 Sayılı HMK’nın 297. Maddesinde hükmün kapsamı ve hükümde bulunması gereken hususlar maddeler halinde açıkça düzenlenmiştir. 297/c bendinde “tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan hukuki sonuç ve hukuki sebeplerin” hükmün kapsamı içinde bulunması gereken hususlar olduğu belirtilmiştir. Yine aynı kanunun 297/2 maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesine yer verilmiştir. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.Anılan yasal düzenlemenin de gereği olarak mahkemece verilen hükmün,gerekçeli olması, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında uygunluk ve illiyet bulunması, gerekçenin dosya kapsamına ve uyuşmazlığa ilişkin olması, taleplerin hangi nedenle kabul,hangi nedenle reddedildiğinin gerekçeden anlaşılması ve hükmün infazda tereddüt yaratmayacak mahiyette olması gerekmektedir.Hakim tefhim ettiği karara uygun gerekçeli hüküm oluşturmalıdır.Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK’nın 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nın 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi Yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.12.2011 tarih, 15-708 Esas – 737 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, Kanun’un olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, gerekçe ile hüküm fıkrasının veya kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması durumunda hakimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Somut olayda davacı vekili, davalıya trafik sigortalı araç ile davacı yönetimindeki aracın çarpışması şeklinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacının yaralandığını belirterek davacı için geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep etmiş,davalı … vekili cevap dilekçesinde belirttiği nedenlerle davanın reddini savunmuştur.Yargılama yapıldıktan sonra mahkemece 08.07.2020 tarihli kararda, davanın tarafları ve dava konusu ile her hangi bir ilgisi bulunmayan,cari hesap alacağının tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istemi ile açılan bir başka olaya ilişkin gerekçe kısmı, iş bu davanın hükmüne yazılmış,hüküm fıkrasında ise davanın kısmen kabulü ile miktarları belirtilen geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatlarının davalıdan tahsiline şeklinde karar verilmiş, kararın üst kısmı farklı, gerekçe ve hüküm fıkrası farklı olmuştur.
Davalı … vekilinin istinaf dilekçesinde açıkça bu hususu da istinaf sebebi olarak belirtmesi üzerine, mahkemece “EK KARAR” başlıklı 14.09.2020 tarihli kararın gerekçe kısmında, davaya konu kazaya ilişkin deliller değerlendirilip, hüküm kurulmuş,mahkemece 08.07.2020 tarihli kararın gerekçe kısmında sehven hata olduğu, bir başka dosyanın gerekçesinin yer aldığı anlaşılmakla HMK’nın 305/A maddesi uyarınca doğru gerekçenin ek kararda eklendiği şeklinde açıklama yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 305/A maddesinde “(1) Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda HMK 305/A maddesi kapsamında tarafların talebi olmayıp, davalı vekili gerekçe ile hüküm fıkrasının farklı olması sebebiyle istinaf talebinde bulunmuştur.Kaldı ki somut olayda HMK 305/A. maddesinin uygulanma koşulları bulunmamaktadır.Bir başka ifade ile hükmün gerekçesinin HMK 305/A maddesi hükmü gereğince düzeltilmesi, değiştirilmesi mümkün olmadığından, mahkemece verilen 14.09.2020 tarihli ek karar yok hükmündedir.
Bu durumda mahkemece, HMK’nın 297. Maddesine uygun şekilde iş bu davaya konu kaza sebebiyle davacı tarafın dava dilekçesindeki taleplerinin özeti, davalı şirket vekilinin cevap dilekçesinin özeti, tarafların anlaştıkları yada anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller,delilerin tartışılıp, değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterildiği şekilde hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu gibi HMK’nun 297 maddesine uygun düşmeyecek ve infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm tesisi doğru görülmediğinden,davalı … vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı … vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı …Ş. vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.07.2020 tarihli, 2017/837 Esas, 2020/288 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Davalı … tarafından yatırılan 1.273,30 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
3-İstinafa gelen davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Adana 1. İcra Müdürlüğünün 2020/6307 esasına yatırılan 126.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 23.02.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.