Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/195 E. 2022/1571 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/195 – 2022/1571
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/195
KARAR NO : 2022/1571

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/10/2019
NUMARASI : 2016/42 Esas 2019/713 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
:
VEKİLLERİ :

:
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 10/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/07/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalılar … … ve … … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20.02.2015 tarihinde, davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu …plakalı aracın davacının sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında davacının ağır şekilde yaralandığını ve malul kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00 TL geçici, 100,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 100,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 300,00-TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden dava tarihinden, diğer davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve … …’dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 17.06.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile sürekli işgöremezlik tazminatını 237.443,21 TL’ye, geçici işgöremezlik tazminatını 14.588,48 TL’ye, bakıcı giderini 8.782,20 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi vekili, Davadan önce davacının davalı şirkete herhangi bir müracaatı olmadığından temerrüdünün söz konusu olmadığını, davayı ve davalı şirketin sorumluluğunu kabul etmemekle birlikte …plakalı aracın davalı şirket nezdinde 03/03/2014-03/03/2015 vade tarihleri arasında olmak üzere ZMMS ile sigortalı olduğunu, şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında, poliçe limitiyle ve maddi zararın varlığının ispat edilmesi halinde sözkonusu olacağını, öncelikle tarafların kusur oranlarının ve davacının maluliyetinin olup olmadığının Adli Tıp Kurumu tarafından belirlenmesi gerektiğini ve aktüer raporu alınmasını, SGK’dan davacıya rücuya tabi herhangi bir ödemenin yapılıp yapılmadığının ve maaş bağlanıp bağlanmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … … ve Muhammed … vekili, Davalılardan …’in işleteni olduğu …’in sevk ve idaresindeki …Plakalı otomobili ile Eskişehir ‘den Alpu’ya doğru seyir halinde iken aşırı buzlanma sebebiyle aracını kaydığını davacının sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpıştığını, bu kaza neticesinde davacının yanında …’in, eşinin ve araçta bulunan diğer kişilerin de yaralandığını, meydana gelen kazanın yoldaki aşırı buzlanmadan kaynaklandığından önlenemez nitelikte olduğunu ve …’in kazanın oluşumunda herhangi bir kusurunun bulunmadığını, ceza dosyasında alınan kusur raporlarının hukuk hakimi tarafından bağlayıcılığı olmadığını, kusur ve maluliyet yönünden rapor alınmasını, davacı tarafın talep etmiş olduğu maddi ve manevi tazminat miktarının oldukça fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, alınan bilirkişi raporları ile davaya konu kazanın oluşumunda davalı sürücü … …’nın %100 oranında kusurlu olduğu, davacı … kusurunun bulunmadığı, kazaya bağlı olarak davacı … %23 oranında daimi maluliyetinin oluştuğu, iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği, bu 9 aylık süre içerisinde bakıcı ihtiyacının olduğu, maluliyeti nedeniyle sürekli ve geçici iş göremezlik zararının 252.031,69 TL, bakıcı gideri zararının ise 8.782,20 TL olmak üzere toplam 260.813,89 TL maddi zararının oluştuğundan maddi tazminat bölümü yönünden davanın kabulüne, kazanın oluşumundaki kusur durumu, davacının geçici ve daimi maluliyetinin oluşması, geçirdiği tedavi ve iyileşme süreci, tarafların sosyal ekonomik durumları gözetildiğinde davacı lehine 30.000,00 TL manevi tazminatın uygun olduğu (Kabul edilen maddi tazminat miktarı, yukarıdaki gerekçede açıklandığı üzere 260.813,89 TL. olmasına rağmen sehven kısa kararda 260.513,89 TL olarak yazılmış bulunduğundan, bu maddi hata kısa kararda ve gerekçeli kararda tashih edilmiştir.) gerekçesiyle davanın maddi tazminat bölümü yönünden kabulü ile, 260.813,89 TL.’nin davalı sigorta şirketinden 08/01/2016 dava tarihi, davalılar … ve … …’dan 20/02/2015 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, davanın manevi tazminat bölümü yönünden kabulü ile, 30.000,00 TL.nin davalılar … ve … …’dan 20/02/2015 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalılar … … ve … … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar … … ve … … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Düzenlenen bilirkişi raporunda; davalı … …’nın %100 oranında kusurlu, davacı araç sürücüsü … … kusursuz olduğu” kanaatine varıldığını, …’in …plakalı otomobili ile Eskişehir İlinden Alpu iline doğru seyir halindeyken aşırı buzlanma sebebiyle aracının kaydığını ve davacının aracı ile çarpıştığını, dosyadaki bilirkişi raporundaki krokide söz konusu kazanın, davalı aracının gidiş istikametinin tersine karşı şeritte olacak şekilde gösterildiğini, davalının bu şekilde, aracını karşı şeride çıkartacak kadar hatalı bir hareketi olmadığını, normal seyrine devam eden davalının, yoldaki aşırı buzlanma nedeniyle aracının kaymasını önleyemediğini ve söz konusu kazanın meydana geldiğini, ancak bu hususun bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, bu sebeple denetime elverişsiz bir raporla hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu, dava konusu kaza, yoldaki aşırı buzlanmadan kaynaklandığından önlenemez nitelikte olduğunu, …’in 27/03/2015 tarihli ifadesinde “…önümüzdeki araca çarpmamak maksadıyla ve kendimizi yolun gidiş istikametine göre sol tarafta bulunan şarampol ve tarlaya sürmek amacıyla direksiyonu sola çevirdim ancak yolun buzlu ve kaygan olması nedeniyle aracım ileri istikamete gitti.” Dediğini, 06/11/2015 tarihindeki ifadesinde de “…yerde aşırı buzlanma vardı. Bu nedenle hızımı yavaşlatmıştım….ben önümdeki süt tankerini geç fark ettim. Süt tankerinde hiçbir ışıklandırma yoktu. Yerin buzlu olması sebebiyle de tankere çok yakınlaşmış olmam sebebiyle frene basmama rağmen tankerin altına girmekten kaçamayacağım için ve araçta da 4 tane can taşıdığımdan yolun sağ tarafı da şarampol olduğundan kaçacak başka hiçbir yer bulamadığım için mecburen sol şeride geçtim. Bu esnada karşıdan gelen araçla aramızda 150 metre kadar mesafe vardı. Ancak o da duramadı. Bende duramadım…. … biraz yavaşlasa bu kaza olmayabilirdi.” dediğini, somut dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere, …’in kazanın meydana gelmemesi için gereken tedbirlere anında başvurduğunu fakat yolun fiziki durumunun buna müsaade etmediğini, bu noktada davalının aracın kaymaması için elinden geleni yaptığı halde engel olamadığının sabit olduğunu, ayrıca davaya konu kazada yolda gerekli önlemlerin alınmasında, bakım ve korunmasında Karayolları Genel Müdürlüğü’nün de kusuru olduğu sabitken yerel mahkeme tarafından bu hususun göz önüne alınmaksızın hüküm kurulmasının hukuk kurallarına aykırı olduğunu, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün ihmali sebebiyle kaza meydana gelmiş olup; kusur ve zarar açısında davalı açısından illiyet bağı kesilmiş olup bu husus göz ardı edilerek eksik incelemeye dayanan bilirkişi raporuna göre hüküm tesis edildiğini, davalının içinde bulunduğu şartlarda, davrandığı biçimden başka bir biçimde davranması fiziken kendisinden beklenemeyeceğinden, kusurluluk durumunun ortadan kalktığını, dikkatli ve düzenli bir şekilde hareket ettiğini mevcut tehlikeden kurtulmak adına elinden geleni yapmış fakat kendi iradesi dışında bir sebep söz konusu kazaya sebebiyet verdiğini meydana gelen olayda herhangi bir kusuru bulunmadığını, dolayısıyla yerel mahkeme tarafından bu hususlar da göz önüne alınarak Adli Tıp Kurumu, İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsü gibi kurumlardan kusur incelemesi yaptırıp hüküm kurması gerekirken iş bu hususlar göz önüne alınmaksızın; hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Eksik incelemeyle düzenlenmiş maluliyet raporunun hükme esas alındığını kararın bu yönüyle de usul ve yasaya aykırı olduğunu, denetime elverişsiz raporda, mevcut olan rahatsızlıkların, işbu kaza ile illiyet bağı olup olmadığının değerlendirilmediğini, raporda davacının 2 yıl önce trafik kazası geçirdiği ve bu nedenle ameliyat olduğunun belirtildiğini, geceleri ve yoğun çalışırken nefes almakta zorlandığı, sigarayı aktif içtiği ve 8 yıldır bir paket içtiği, kaynakçı olarak 3 yıldır çalıştığının belirtildiğini, davacının geceleri ve yoğun çalışırken nefes almakta zorlanmasının sebebinin sadece sigara içmesi ve kaynakçılık mesleğiyle hayatını idame ettirmesinden kaynaklı olabileceğini, kaynak işlerinde çalışanların; kaynak dumanı yoluyla bir takım kimyasallarla karşı karşıya kaldığını, bunlar arasında nikel, inorganik florür, karbonmonoksit, karbondioksit, helyum ve argon gazlarının sayılabileceğini dolayısıyla belirtilen hususların meydana gelen kazayla hiçbir illiyet bağı bulunmadığından, hükme esas alınan maluliyet oranının fahiş olduğu bir kez daha ortaya çıkardığını, ayrıca maluliyet raporunun “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümleri esas alınarak düzenlenmiş olup; raporun bu yönüyle de yanlış olduğunu, dava konusu kaza 20.02.2015 tarihinde meydana gelmiş olup, raporun “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlenmesi gerektiğini,
Kaza tarihinin, 17/06/2015 olması sebebiyle, maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini, bu sebeplerle, yerel mahkeme tarafından itirazlarını karşılayacak nitelikte maluliyet raporu düzenlenmesine karar verilmesi ve dosyanın adli tıp genel kuruluna gitmesi gerekirken, bu hususların göz önüne alınmaksızın rapor düzenlenmesinin yasaya aykırı olduğunu,
Aktüer raporu düzenlenirken, itirazlarının dikkate alınmamış olup; raporun bu yönüyle de denetime elverişsiz olduğunu, alınan raporda hesaplamanın PMF 1931 yaşam tablosu ve Progresif Rant Yöntemi baz alınarak hesaplama yapılması yerinde olmayıp, TRH 2010 yaşam tablosu kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren Torba Kanunda açıkça genel şartlarda bulunan hesaplama yöntemi olan TRH-2010 Hayat tablosu ve %1,8 teknik faiz oranı kullanılması gerektiği belirtilmiş ve Torba Kanunda ise Kanun sonrası düzenlenen poliçelere uygulanması gerektiğine dair herhangi bir madde bulunmadığını dolayısıyla yerel mahkemece hükme esas alınan aktüer raporun da usul ve yasaya aykırı olduğunu, aktüer raporunda; TRH 2010 Tablosunun kullanılması, Teknik Faizin %1,8 olarak kullanılması, Hesaplamalarda vergilendirilmiş belgelerin kullanılması belge olmaması halinde asgari ücretin nazara alınması, Tazminatın Ax,n formülü ile hesaplanacağı, tazminat hesaplanırken devre başı ödemeli belirli süreli rant formülünün alınması gerektiğini (bu formülde kullanılacak yaş parametresi (X) hesap yapılacak mağdurun yaşını, hesaplamanın hangi süre için yapılacağını gösteren parametrenin ise sürekli sakatlığa uğrayan kişinin muhtemel yaşam süresini göstermektedir.)ayrıca son yıllarda Hazine Müsteşarlığı’nın 2010/4 sayılı genelgesi ile (Amerikan kökenli ve daha uzun ömür süreleri içeren) CSO 1980 Mortalite Tablosu isimli tablonun Zorunlu Mali Mesuliyet sigortası yapan şirketler için yapılan Destekten yoksun kalma ve benzeri aktüeryal hesaplamalarda kullanılması zorunlu tutulmuş, sonrasında SGK’da Peşin Sermaye değeri tablolarını bu tabloya göre güncellendiğini,
Dava konusu kazada, yolcu olarak bulunan davacının müterafik kusuru tartışılmadan hüküm kurulduğunu kararın bu yönüyle de, kabul edilemeyeceğini, davacının yaralanma itibariyle, kaza sırasında zararın artmasını önleyecek güvenlik tedbiri olan emniyet kemeri takmamış olmasının müterafik kusur oluşturup oluşturmayacağının, buna göre Borçlar Kanunu’nun 44. Maddesi uyarınca maddi tazminattan makul oranda hakkaniyete uygun indirim gerekip gerekmediğinin irdelenip tartışılması gerektiğini,
Bakıcı zararına ilişkin yapılan hesaplamanın da usul ve yasaya aykırı olup, hesaplamanın gerekçelendirilmediğini, somut dosyada, yerel mahkeme tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna müzekkere yazılarak, davacıya herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı sorulup, işbu davayı kabul etmemek kaydıyla tazminattan mahsup edilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilerek hüküm kurulduğunu, yerel mahkeme tarafından hükmedilen manevi tazminat miktarının, fahiş düzeyde olup; sebepsiz zenginleşmeye yol açacak nitelikte olduğundan kabulünün mümkün olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalılar … … ve … … vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı, bakıcı gideri ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar … ve … … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalılar … ve … … vekili, kaza anında davacının emniyet kemerinin takılı olmadığından müterafik kusuru bulunduğunu bu nedenle tazminattan indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; davalılar tarafından davacının emniyet kemerinin takılı olmadığı ispatlanmadığı gibi yaralanması ile emniyet kemerinin takılı olmaması arasında illiyet bağı bulunmadığından tazminattan bu nedenle indirim yapılmamış olmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre adı geçen davalılar vekilinin anılan yönlere ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. Maddesinde ; “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik, kalıcı sakatlık yada maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denilmiş, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 98. maddesinin başlığı “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarında yapılan sağlık hizmet bedellerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi, iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85 ve 91. maddeleri gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nun sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve tüm tedavi giderleri zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyecektir.
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK’nun haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Somut olayda, davacının maluliyetine ilişkin rapor İstanbul ATK 3.İhtisas Adli Tıp Dairesinden alınmıştır. 16.10.2017 tarihli raporda; “davacıya ait Eskişehir Devlet Hastanesinin 20.02.2015 tarihli, 445 sayılı raporunda; “Ahmet oğlu 1986 doğumlu … … 20.2.2015 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı gelişen arızası sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak ve meslek grup numarası bildirilmemekle Grup 1 kabul olunarak: Gr1 XII(6a…….25)A%29×1/2=14.5 Gr1 XII(22İa…..10) A %14 Balthazard formülüne göre:%26.04 E cetveline göre %23.0(yüzdeyirmiüçnoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, Iyilesme (isgöremezlik) süresinin 20.2.2015 tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzayabileceği” bildirilmiş; Eskişehir Osmangazı Üniversitesi Sağlık, Uygulama Ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen 02.01.2019 tarihli raporda da “22.06.1986 doğum tarihli … Uzun’un 20.02.2015 tarihinde meydana gelen asetabulum kırığı; pnömotoraks, akciğer kontüzyonu,2. kot kırığı, kalp tamponadı yaralanmalarından dolayı iyileşme (geçici iş görmezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9 Aya kadar uzayabileceği, bu süre zarfında mesleğini icra edemeyeceği, bu süre içerisinde bakıcı ihtiyacının olduğu belirlenmiş” olup, bu rapor doğrultusunda hesaplanan sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı ile bakıcı giderinden davalılar … ve … …’nın sorumlu tutulmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybına uğranıldığı iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından alınan maluliyet tespitine ilişkin raporun da belirlenen bu esaslara, oluşa, usul ve yasaya uygun olması nedeni ile rapor doğrultusunda karar verilmiş olmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Dosyadaki mevcut delillere göre, dava konusu kazaya ilişkin olarak, kaza tespit tutanağında yapılan değerlendirme ile Eskişehir 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/461 Esas 2016/84 Karar sayılı dosyasında ve Mahkemece alınan kusur raporunun aynı yönde olduğu ve kazanın, 20.02.2015 günü saat 18.25 sıralarında sürücüsü … …’nın sevk ve idaresindeki …plaka sayılı hususi otomobili ile Eskişehir istikametinden Alpu istikametine doğru seyri sırasında, bahse konu olay yeri 5. Km’ye geldiğinde önünde aynı istikamete doğru gitmekte olan kamyonu sollayarak karşı şeride geçme neticesi karşı şeritte, Alpu istikametinden Eskişehir istikametine seyir halinde olan sürücüsü … … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı hususi araç ile karşılıklı çarpışmaları neticesinde çift taraflı yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, dosyadaki bilgi ve belgeler, davalı, davacı ve tanık beyanları, kazanın meydana geliş şekli, yol durumu, çarpma noktası değerlendirme sonucu meydana gelen kazada …plaka sayılı araç sürücüsü … …’nın sevk ve idaresindeki aracı ile yola gereken dikkatini vermediği, kendi yol bölümünde kalacak tarzda seyrine özen göstermeyip, karşı yön taşıt trafiğini kontrol etmeden hatalı ve tehlikeli bir şekilde solamaya geçtiği, sevk ve idare hatasıyla sol şeride geçerek davacı idaresindeki aracın önünü kapama neticesi kazanın oluşumuna birinci derecede etken olduğu anlaşılmakla 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununda yer alan sürücülere ait asli kusurlardan 84/g Maddesi Karşı şeride tecavüz etmek aynı kanunda yer alan diğer 54/3 Maddesi Geçeceği aracın hızı ile geçme esnasındaki kendi hızını da göz önüne alarak iki yönlü trafiğin kullanıldığı taşıt yollarında karşıdan gelen trafik dahil karayolunu kullananların tümü için tehlike veya engel olamadan geçme için kullanacağı şeridin yeteri kadar ilerisinin boş olması zorunludur kurallarını ihlalinden dolayı, kazanın oluşumunda % 100 (yüzde yüz) birinci derecede asli ve tam kusurlu olduğu, … plaka sayılı araç sürücüsü … …’un ise sevk ve idaresindeki araç ile kendi şeridinde normal şekilde seyri sırasında, kontrolsüz bir şekilde önündeki aracı sollayarak kendi şeridine girerek aniden önünü kapatan davalı sevk ve idaresindeki araca karşı çarpmayı önleyici herhangi bir tedbir alma imkanı bulunmadığından dolayı kazanın oluşumunda herhangi bir kural ihlalinin olmadığı ve kusursuz olduğu anlaşılmış olup uzman bilirkişi tarafından yapılan kusur tespitinin bu oluşa, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, Yerel Mahkemece bu kusur oranının kabulü ile hükme dayanak alınmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Davalı taraf trafik kazası nedeni ile oluşan gerçek zarar ile sorumludur. Davacının yaralanması nedeni ile uğradığı gerçek zarar miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle davacının gelirinin doğru saptanması gerekmektedir. Somut olayda aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; davacının gelirinin, asgari ücret olduğu belirtilerek asgari ücret üzerinden geçici, sürekli ve bakıcı gideri hesaplamanmış olup hesap raporunun hükme dayanak alınmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının fazla olduğu belirtilerek davalılar vekili tarafından itiraz edilmiştir.
Davacının tazminat istemi BK 56.maddeye dayanmakta olup, bu maddeye göre belirlenecek tazminatın zarara uğrayanda bir giderim duygusu yaratması gerektiği açıktır. Ancak tazminat belirlenirken sadece zarara uğrayan yönünden bakılmayıp, karşı taraf açısından da değerlendirme yapılmalıdır. Bu nitelikte bir tazminat miktarı ise, tarafların kusur oranına, ekonomik ve sosyal durumlarına, duyulan acıya, olay tarihindeki paranın satın alma gücüne vb. gibi verilere göre belirlenebilecektir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK.’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Bu kriterlere göre somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu kaza nedeni ile davacının vücut genel çalışma gücünü yüzde yirmiüçün üzerinde kaybedecek şekilde yaralandığı ve kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün tam kusurlu olduğu sabittir. Kazanın oluş şekli, kazadaki kusur durumu, zararın ağırlığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kaza tarihindeki paranın alım gücü manevi tazminatın belirlenmesinde en önemli etkenlerdir. Ancak, manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, Mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının; davacının yaralanmasının boyutları ve kazadaki kusur durumu yanında; duyulan acıyı, çekilen sıkıntıyı hafifletebilecek düzeyde ve her iki tarafın mali ve sosyal durumlarına uygun olması sebebi ile yerinde görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar … … ve … … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı HMK.nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Davalılar … … ve … … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken (maddi ve manevi tazminat yönünden toplam) 19.865,49 TL karar harcından peşin alınan 4.454,05 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.411,44 TL harcın davalılar … … ve … …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4–Gider avansından artan kısım varsa karar kesinleştiğinde istinaf isteminde bulunan davalılara iadesine,
5-Kararın taraflara tebliğine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren İKİ HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 10/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye 92

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.