Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1911 E. 2022/2458 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1911 – 2022/2458
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1911
KARAR NO : 2022/2458

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2020
NUMARASI : 2014/1126 Esas 2020/656 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde: 27.03.2014 günü davalı … Sigorta A.Ş.’ye (eski … A.Ş.) trafik sigortalı dava dışı sürücü … idaresindeki aracın Ankara istikametinden Çankırı istikametine seyri sırasında, aynı istikamette seyreden davalı … Sigorta A.Ş.’ye trafik sigortalı müteveffa … idaresindeki kamyonetin çarpışması neticesinde ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, bu kaza neticesinde …’nın hayatını kaybettiğini, davalı sigortacıların kaza tarihini kapsayan zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçeleri nedeniyle limitleri kadar zarardan sorumlu olduklarını, davacı … ile müteveffanın aynı evi paylaştıklarını ve karı koca hayatı yaşadıklarını, …’nın da davacı …ile müteveffanın müşterek çocukları olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … için 100,00 TL ve oğlu … için 100,00 TL olmak üzere 200,00 TL destek tazminatının dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş; Davacı … vekili 07/06/2016 tarihli dilekçesi ile 100,00 TL’lik talebini 201.925,62 TL sine yükselterek davalı sigorta şirketlerinden müşterek ve müteselsilen tahsilini istemiş; Davacı … vekili 28/10/2016 tarihli dilekçesi ile 100,00 TL’lik talebini 19.649,53 TL yükselterek, tazminatın davalı sigorta şirketlerinden kusur oranında tahsilini istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. (Münfesih … A.Ş.) şirketi vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı Şirket nezdinde Karayolları Trafik Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi ile 25.12.2013-25.12-2014 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, dava konusu zararlara ilişkin olarak davalının sorumluluğunun poliçe limiti (sakatlanma ve ölüm kişi başına 250.000,00 TL) ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, KTK 86. Madde gereği araç işleteninin ve araç sürücüsünün kusursuz olduğu hallerde sigortacının da tazminat ödeme yükümlülüğünün olmadığını, davacıların Müteveffanın ölmeden önceki sürekli ve düzenli desteğini maddi olgularla ispatlamaları gerektiğini, Müteveffanın gelir durumunun da ispatının davacılara düştüğünü, müteveffanın herhangi bir sigorta kurumuna kayıtlı olup olmadığının araştırılması gerektiğini, avans faiz talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde, davalı şirket tarafından teminat altına alınan vasıta sürücüsü müteveffa …’nın, Trafik Kazası Tespit Tutanağında isabetle belirtildiği üzere somut olayda kusursuz olduğunu, olaya karışan diğer otomobil sürücüsü …’ın tam ve asli kusurlu olduğunu, bu nedenle davalı şirketin dava konusu ölümlü trafik kazası nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, Ankara Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/226 E sayılı dosyasında Ankara Adli Tıp Kurumundan alınan 25/09/2014 tarihli kusur raporunda sanık … ile destek …’nın eşit kusurlu görüldüklerinin belirtildiği, mahkemece de adli tıp kusur raporuna itibar edilerek sanık …’ın mahkumiyetine karar verildiği, kaza tespit tutanağından kaza anında davacı …’ında kazaya karışan … plakalı araçta bulunduğunun anlaşıldığı, davalı … Sigortanın 29/12/2015 tarihli yazısında, davacı … ile ilgili 10/04/2015 tarihinde hasar dosyası açıldığını ve 53.591,32 TL ödeme yapıldığının belirtildiği, bankaya yazılan müzekkere cevabında ödeme yapılan …’nın davacı … TC nolu … değil, aynı kazada ölen desteğin babası … TC nolu … olduğunun belirtildiği, nüfus kaydından da sigortaca ödeme yapılan …’nın desteğin babası olduğunun anlaşıldığı, davacı … ile destek …’nın 15/03/2015 tarihinde boşandıkları, dinlenen davacı tanıklarının, davacı … ile destek Seyhan Kayanın boşanmalarına rağmen 1-2 yıl sonra tekrar bir araya gelip birlikte yaşamaya devam ettiklerini beyan ettikleri, kusur ve aktüerya bilirkişisi tarafından ibraz edilen 20/05/2016 tarihli raporda, sürücü …’ın idaresindeki araç ile sağ şeritte seyir halinde iken kendisini sol şeritten geçmeye çalışan sürücü … idaresindeki araç geçtiği sırada yardımcı olmadığı gibi sola yönelerek sürücünün dikkatini dağıttığı, sürücü …’ın idaresindeki araç ile diğer araca çarpmadığının değerlendirildiği, araçlardaki hasar durumu ve diğer aracın sağ taraftan şarampole düşmesi nedeniyle bu kanaate varıldığı, …’ın idaresindeki araç ile geçilme kurallarına aykırı davrandığı anlaşılmakla, Karayolları Trafik Kanunu’nun 55. maddesini ihlal ettiğinden %30 oranında tali kusurlu olduğu, sürücü …’nın idaresindeki araç ile diğer aracı geçerken dikkatli olmadığı, kanında esrar maddesi (uyuşturucu) olduğu halde araç kullandığı, diğer aracın sola yönlenmesi ile aşırı hızlı araç kullanması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybettiği ve diğer araca çarptığı, …’nın idaresindeki araç ile uyuşturucu etkisinde araç kullandığı, hızını kullandığı aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmayı ve diğer araca çarptığı anlaşılmakla, Karayolları Trafik Kanununun, 48, 52/b maddelerini ihlal ettiğinden kazada %70 oranında asli kusurlu olduğu, hak sahibi eş Serap’ın maddi zararının 201.925,62 TL, hak sahibi Ali’nin maddi zararının 19.649,53TL olduğunun belirtildiği, ceza dosyasındaki Adli Tıp kusur raporu ile mahkemece aldırılan kusur-aktüerya raporu arasındaki çelişki üzerine aldırılan 24/05/2019 tarihli Adli Tıp kusur raporunda, olay mahallinde yolun bölünmüş, tek yönlü, iki şeritli, mahal yerleşim dışı, vakit gündüz, hava açık, çarpışma noktası sol şerit üzeri olduğu, 08.05.2014 tarihli trafik bilirkişisi raporunda keşif mahallinde yapılan incelemede kaza yerinin 400 metre kadar gerisinde dönel kavşak, kavşaktan 100 metre geride 70 km hız ve bozuk satıh levhaları olduğunun belirtildiği, sürücü …’da yapılan kan analizi sonucu esrar maddesi tespit edildiği, olayda dava dışı sürücü …’ın asli kusurlu olduğu, maktül sürücünün tali kusurunun bulunduğu, dosyada mevcut 25.05.2016 tarihli bilirkişi raporundaki kusur oranlarının ve yine olayla ilgili Ankara ATK Trafik Dairesi tarafından düzenlenmiş olan 25.09.2014 tarihli raporda her iki sürücünün eşdeğer oranda kusurlu olduğu şeklindeki değerlendirmenin isabetsiz olduğu, dava dışı sürücü …’ın idaresindeki otomobille sağ şeridi takiben seyri sırasında sol şeritten gelmekte olan maktül idaresindeki araca rağmen sol şeride doğru direksiyon kırarak, ya da tedbirsizliği sonucu aracını sol şeride doğru kaydırarak hatalı doğrultu değiştirme manevrası kural ihlali ile neden olduğu olayda asli ve %80 oranında, maktül sürücü …’nın idaresindeki kamyonetle seyri sırasında hızını mahal şartlarına göre ayarlaması gerekirken bu hususa riayet etmemesi, olayın oluş şekli ve ifadelerden de anlaşıldığı gibi, mevcut şartlara göre hızlı seyretmesi nedeniyle olayda %20 oranında tali kusurlu olduğunun belirtildiği, Adli Tıp kusur Raporu uyarınca alınan 18/09/2019 tarihli ek aktüerya raporunda”…Davacı Eş …’ın desteğin vefatı nedeniyle uğradığı maddi zararının 288.933,27 TL olduğu, kusur indirimleri yapıldığında zararının 231.146,61 olarak hesaplandığı, davacı çocuk …’nın desteğin vefatı nedeniyle uğradığı maddi zararının 15.313,88 TL’si olduğu, kusur indirimleri yapıldığında zararının 12.251,10-TL olarak hesaplandığı, davacı … vekilinin 07/06/2016 tarihli dilekçesi ile 100,00 TL’lik talebini 201.925,62 TL’sine yükselterek müşterek ve müteselsilen sigortadan tahsilini talep ettiği, davacı … vekilinin 28/10/2016 tarihli dilekçesi ile 100,00 TL’lik talebini 19.649,53 TL yükselttiği ve kusur oranında tahsil talep ettiği, davacı … ile destek …’nın boşanmalarına rağmen birlikte yaşadıkları, olay tarihi olan 27/03/2014 de aynı araç içerisinde seyahat halinde iken …’ın sevk ve idaresindeki araçla seyri sırasında sol şeritten gelmekte olan destek idaresindeki araca rağmen sol şeride doğru direksiyon kırdığı, ya da tedbirsizliği sonucu aracını sol şeride doğru kaydırarak hatalı doğrultu değiştirme manevrası yaptığı, destek …’nın ise sevk ve idaresindeki kamyonetle hızını mahal şartlarına göre ayarlaması gerekirken bu hususa riayet etmediği, oluşan kazada dava dışı sürücü …’ın %80 (yüzde seksen) oranında, destek …’nın %20 (yüzde yirmi) oranında kusurlu olduğu, kazada davacıların desteğini ve desteğin babası …’yı kaybettikleri, davacı …’ın desteğin kaybı nedeniyle zararının 288.933,27 TL’si, …nın zararının 15.313,88 TL’si olduğunun itibar edilen Adli tıp kusur raporu, aktüerya raporu ve tüm dosya kapsamı ile anlaşılmış olmakla …’nın tazminat talebinin kusur oranına dayalı olarak ıslah edildiği tazminat talebi yönünden, davalı … Sigorta tarafından daha önce yapılan destek tazminatı ödemesinin aynı kazada ölen desteğin babası … yönünden yapıldığı da gözetilerek; Davacı …’ın davasının kabulüne, 201.925,62-TL’sinin dava tarihi olan 28/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacı …’nın davasının kısmen kabulüne, 12.251,10-TL’sinin davalı … (… Sigorta A.Ş.) Sigorta, 3.062,78-TL’sinin davalı … Sigorta şirketinden dava tarihi olan 28/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketleri vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; Kararda, davacı … yönünden dosya kapsamında dinlenen tanıkların beyanlarında, söz konusu davacının destekle boşanmalarına rağmen 1-2 yıl sonra tekrar bir araya gelerek birlikte yaşamaya devam ettiklerini belirttiklerinden bahisle destek olma noktasında başkaca bir hukuki değerlendirme yapılmadan, bu davacı için davanın kabulüne karar verildiğini, itirazlarında da belirttikleri gibi kararda belirtilenin aksine, müteveffanın davacı …’ın desteği olmadığını ve bu kapsamda davacının davasını kanıtlayamadığını, davacı … ile müteveffa …’nın boşandıklarını, evlilik birliğinin sona erdiğini, evlilik birlikleri sona ermesine rağmen aynı evde fiilen beraber imam nikâhlı olarak yaşadıkları iddiasının hukuken geçerli olmadığını ve davacı tarafın bunu kanıtlayamadığını, sözü edilen sav, tanık anlatımı ile kanıtlanmaya çalışılmışsa da tanık anlatımı soyut olup tarafların birlikte yaşadıkları konusunda inandırıcı, kesin ve net bir bilgi verilmediğini, dosya kapsamına alınan olayla ilgili Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/226 E. sayılı dosyasında verilen 12/03/2015 tarihli karara bakıldığında, tarafların kimlik ve adres bilgileri kısmında, davacı …’ın ikamet adresinin “… olduğunun, Müteveffa …’nın ise ölümünden önce ikamet ettiği adresin “… olduğunu, iddia edildiği gibi taraflar yeniden bir araya gelip birlikte aynı çatı altında birlikteliklerini sürdürmüş olsalardı aynı yerleşim yerinde olmalarının gerektiğini, tarafların ikamet adreslerinin farklı olmasının, davacı … ile müteveffa …’nın birlikte ikamet etmediğini kesin olarak ortaya koyduğunu, davacı … ve müteveffa …’nın boşandıktan sonra iddia edildiği gibi nikâhsız olarak dahi bir araya gelmediklerini, küçük çocuk …’nin velayetinin boşanma ile beraber müteveffa babaya verildiğini, iddia edildiği gibi taraflar yeniden bir araya gelip birlikte aynı çatı altında birlikteliklerini sürdürmüş olsalardı müşterek çocuklarının da aynı yerleşim yerinde olması gerektiğini, Sosyolojik olarak da Türk aile yapısı gereği anne, baba ve çocuktan oluşan aile bireylerinin aynı adreste oturmasının esas olduğunu, desteğin ölümünden sonra ise, Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından küçük çocuğun vasisi olarak halasının atandığını, gerçekten davacı ile müteveffa boşanmadan sonra birlikte müşterek hanede yaşamaya başlamış olsalardı, biyolojik anne olan davacıya çocuğun velayetinin verilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, anne hayatta iken, halanın vasi olarak atanmasının hayatın olağan akışı ile de örtüşmediğini, Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/477 E. 2014/813 K. ve 01.07.2014 günlü kararı ve dosyanın incelenmesinden, davacı anne …’ın, babanın ölümünden sonra bile küçük …’yle ilgilenmediği gerekçesine dayanılarak, hala …’nın VASİ olarak atanmasına karar verildiğini, sözü edilen dava dosyasına ait yargılama aşamasında Mahkemece yaptırılan emniyet araştırmasının 08.05.2014 04.06.2014 günlü cevabi yazılarında da baba …’nın ölümünden önce ikamet ettiği … adresindeki konutta, davacı …’ın müteveffa … ile birlikte ikamet etmediğinin kesin olarak anlaşıldığını, davacı Serap’ın dava konusu olaydan faydalanarak zenginleşme amacıyla hareket ettiği ve kötü niyetli olduğu kanaatinde olduklarını, bu nedenle davacı … için destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporlarındaki pay ve destek süreleri yönünden aleyhe yapılan tespit ve değerlendirmelere itirazlarının Mahkeme tarafından hiç dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda hak sahipleri arasında yapılan paylaştırmanın yanlış ve hatalı olduğu kanısında olduklarını, ayrılan pay oranlarının, gerçeği yansıtmaktan uzak olduğunu, destek tazminatı hesabının, gerek yöntem gerek içerik yönünden Yargıtay’ın uygulamasına da aykırı yapıldığını, davacı küçük çocukların reşit olacakları 18 yaşın sonuna kadar desteğe ihtiyaçları olabileceği gerçeğinin göz ardı edildiğini, … için olay tarihi itibariyle 38 yaşında olduğu ve çocuğun velayetinin de halada olduğu göz önüne alındığında, davacının evlenme şansının yüksek olduğunu, bilirkişi raporunda davacının evlenme ihtimalinin değerlendirilmediğini, bu konuda bir indirim yapılmadığını, bu sebeple de yapılan hesaplamanın hatalı ve fahiş olduğunu, kusur tespitine dair itirazlarını tekrar ettiklerini, Trafik Kazası Tespit Tutanağı, deliller ve olayın oluş biçimine göre, dava konusu trafik kazasında, davalı şirket tarafından teminat altına alınan aracın sürücüsünün kusursuz olduğunu, diğer araç sürücüsü …’ın ise tam ve asli kusurlu olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … Sigorta Aş vekili istinaf dilekçesinde; kusur yönünden dava konusu kazada sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, kararda esas alınan 24.05,2019 tarihli kusur raporunda sigortalı araç sürücüsüne yönelik %80 kusur değerlendirmesine katılmadıklarını, hukuka ve hakkaniyete aykırı, afaki bir kusur oranı belirlendiğini, tazminat hesaplamasının da hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda sigortalı araç sürücüsü Murat’ın %80, bir önceki raporda %30 ve ceza mahkemesi raporunda eşit kusurlu bulunduğunu, bilirkişi raporlarının birbirleri ile çeliştiğini, sigortalı araç sürücüne izafe edilen kusur oranını kabul etmemekle birlikte en yüksek kusur isnat edilen raporun baz alınmasının doğru olmadığını, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için itü veya karayolları fen heyeti üyelerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2012/4518 E, Ve 2012/8352 K. Sayılı ilamı), çelişki giderilmeden hesaplama yapılmasının ve hüküm kurulmasının hukukun genel ilkelerine aykırı olduğunu, bu sebeple İstanbul Teknik Üniversitesi gibi kuruluşlarda çalışan, konusunda uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan yeni bir rapor alınmasını talep ettiklerini, çelişkilerin sigortalı araç sürücüsünün olayda hiçbir kusuru olmadığını ortaya koyduğunu, zira müteveffanın uyuşturucu etkisi altında olduğunun 25.05.216 tarihli bilirkişi raporunda sabit olduğunu, kazanın … uyuşturucu maddenin etkisi altında iken meydana geldiğini, müteveffanın kendi kusuru ile kazaya sebebiyet verdiğini, bu nedenle KTK 85 ve 91. maddeleri gereği sorumlulukları olmadığını, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.6/b Maddesi ile hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat taleplerinin, teminat kapsamı dışında bırakıldığını, “Hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi” hukukun genel ilkesi olup davacının kendi kusuru ile sebebiyet verdiği kaza nedeniyle tazminat istemesinin hukukun genel ilkesine de aykırı olduğunu, kaza müteveffanın asli kusuru sebebiyle meydana geldiğinden, davalı şirketin gerek hukukun genel ilkeleri gerekse trafik sigortası genel şartları uyarınca herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, tazminat taleplerinin de poliçe teminatı kapsamında olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda …’ın müteveffanın imam nikahlı eşi olduğu belirtilerek destekten yoksun kalma tazminatı hesaplandığını, davacı tarafın destekliği ispat edememesi nedeniyle davalı şirketten tazminat talep edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile ispat edilmeyen desteklikten yoksun kalındığı iddiası ile hesaplanan tazminat miktarından da sorumlu tutulmalarının hukuka aykırı ve haksız olduğunu, Kaldı ki; salt imam nikahlı eş olması durumunun da tazminata hak kazanacağı anlamına gelmediğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/10266 E.- 2015/5025 K. Sayılı 30.03.2015 tarihli ilamı), hem destek durumu ispat edilmeyen imam nikahlı eş için hem de müşterek çocukları olduğu iddia edilen davacı çocuk için hesaplanan tazminat miktarlarının da fahiş olduğunu, zira destekten yoksun kalma tazminatının varsayımlara dayanılarak belirlendiğini, gerçeği yansıtmayan bu tazminat miktarını kabul etmediklerini, davaya konu sigorta poliçesi teminatının maktuen ödenecek rakam olmadığını, Poliçede belirtilen limit, ölüm halinde mutlak ve likit ödenecek meblağ olmayıp, vefat edenin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yoksun kaldıkları zararın, yani destekten yoksun kalma tazminatının hesap sonucunda belirlendiğini, sigorta zenginleşme aracı olmayıp, gerçek zararın tazmininin istenebileceğini, bilirkişi raporunda hesaplanan miktarların hatalı olduğunu, kusura dair itirazları saklı kalmak kaydı ile tazminata hükmedilmesi durumunda; müteveffa kaza anında uyuşturucu madde etkisi altında seyir etmekte olduğu için emsal kararlar doğrultusunda %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, kaza sırasında müteveffanın emniyet kemeri takılı olup olmadığının araştırması yapılarak buna bağlı müterafik kusuru olup olmadığının tespiti gerektiğini (T.C YARGITAY 17, Hukuk Dairesi Esas; 2017/2694 Karar: 2017/11728 Karar,18,12,2017 tarihli kararı) belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf talebinde bulunan davalı tarafın sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1-Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu ve iskonto yöntemine göre tazminat hesabı yapılmıştır. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1, 8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında destek, davacılar ve dava dışı hak sahibi ve hayatta olan desteğin annesinin bakiye ömür süresinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, desteğin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif ve pasif dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken, destek Seyhan, davacılar …, … ve desteğin annesi …’nın(dava dışı hak sahibi …’nın yeniden nüfus kaydı getirilerek hayatta ise bakiye ömür sonuna kadar, hayatta olmaması halinde vefat tarihine kadar destek payı ayrılarak) TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, tazminat hesabında bilinen(işlemiş) dönemin hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporundaki gibi 31.12.2019 tarihinde sonlandırılması (davalı sigorta şirketleri istinafa geldiğinden,sigorta şirketleri lehine oluşan usulü kazanılmış haklar dikkate alınarak) bilinmeyen / işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılması ve davacıların destek alacağı süre gözetilerek talep edebilecekleri destek tazminatının hesaplanması için 18.09.2019 tarihli raporu düzenleyen aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak (istinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketleri lehine oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilerek)sonucuna göre karar verilmesi gerekirken,Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen yönteme uygun olmayan bilirkişi raporundaki hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
2-Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken dul eş için yeniden evlenme olasılığı tazminattan indirim nedeni sayılmaktadır. Uygulamada bilirkişiler daha çok hazır tablolardan yararlanarak evlenme olasılığı belirlemektedir. Bu konuda en çok başvurulan yöntem İsviçreli Hans Mozen tablosu ile AYİM tarafından kullanılan tablolardır. Dul eşin evlenme yaşının hangi tarihe göre belirleneceği sorununa gelince; “gerçek belli iken varsayımlara dayanılmayacağı” genel hukuk ilkesidir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına göre de tazminatların olay tarihindeki verilere göre değil, raporun düzenlendiği (hüküm tarihine en yakın) verilere göre hesaplanması gerekir. Örneğin yasal asgari ücretlere göre yapılan bir hesaplamada, olay tarihinden rapor (hüküm) tarihine kadar belli olan ve yürürlüğe konulan tüm asgari ücretlerin hesaplamada gözetilmesi ve geleceğe yönelik (işleyecek dönem) zararlarının da en son bilinen (yürürlüğe giren) ücretlere göre hesaplanması gerekir. Nasıl ki tazminat hesaplanırken olay tarihindeki ücretlerle sınırlı kalınmayıp rapor tarihindeki veriler dikkate alınıyorsa dul eşin yeniden evlenme olasılığı saptanırken de olay tarihindeki yaşına göre değil rapor tarihindeki yaşına göre evlenme şansını belirlemek gerekir.
Somut olayda hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda davacı … için yeniden evlenme ihtimali yönünden olumlu yada olumsuz herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Ekik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece, davacı …’ın, diğer davacı …’nin annesi olduğu da göz önüne bulundurularak, 18.09.2019 tarihli tazminat raporunun düzenlendiği tarih itibariyle AYİM tablosuna göre davacı …’ın yeniden evlenme ihtimalinin değerlendirildiği,yeniden evlenme ihtimalinin bulunması halinde hesaplanacak destek tazminatından gerekli indirimin yapıldığı hükme esas raporu düzenleyen bilirkişiden, ek rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; desteğin ölüm tarihinde hayatta olan desteğin dava dışı annesine, hak sahibi olması sebebiyle hükme esas alınan aktüer raporunda destek payı ayrılmış ise de, annenin bakiye ömür sonu raporda belirtilmediğinden, raporun denetime elverişli olmadığı görülmüştür.
Bu durumda mahkemece, yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan hususlarda; hükme esas alınan 18.09.2019 tarihli aktüer raporunu düzenleyen bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir ek rapor alınarak,davalı sigorta şirketleri lehine usulü kazanılmış haklar da gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hükmün esasına ve sonucuna etkili olan bu hususlarda gerekli deliller toplanıp, değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, davalı … Sigorta A.Ş. vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketleri vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı … Sigorta A.ş. vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.10.2020 tarihli, 2014/1126 Esas-2020/656 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 3.514.46 TL istinaf karar harcının istek halinde adı geçen davalıya iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 3.514.65 TL istinaf karar harcının istek halinde adı geçen davalıya iadesine,
4-Davalı sigorta şirketleri tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada ayrı ayrı dikkate alınmasına,
5-Davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 100.00 TL, davalı … Sigorta Aş tarafından yatırılan 150.00 TL gider avansından kullanılmayan kısmın, ilgili davalılara iadesine,
6-Ankara 13. İcra Dairesi 10/09/2021 Tarih ve 2020/9546 sayılı dosyasına yatırılan 11.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
7-Ankara 12. İcra Müdürlüğü 16/12/2020 Tarih ve 2020/9652 sayılı dosyasına yatırılan 385.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
8-Ankara 12. İcra Müdürlüğü 03/12/2020 Tarih ve 2020/9652 sayılı dosyasına yatırılan 385.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
9-Ankara 13. İcra Müdürlüğü 25/11/2020 Tarih ve 2020/9546 sayılı dosyasına yatırılan 31.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
10-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.