Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1795 E. 2022/2416 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1795 – 2022/2416
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1795
KARAR NO : 2022/2416

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2020
NUMARASI : 2018/573 Esas 2020/381 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 02.01.2017 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı, davacının yolcu olarak bulunduğu dava dışı …’un sevk ve idaresindeki … plakalı araçla dava dışı … plakalı aracın karıştığı kazada çiftçilik yapan davacının ağır şekilde yaralandığını ve malul kaldığını, davalı sigorta şirketine 10.07.2018 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00-TL sürekli, 500,00-TL geçici işgöremezlik tazminatı ile 100,00-TL bakıcı giderinin 23.07.2018 temerrüt tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 28.02.2020 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile bakıcı giderini 126.783,48-TL’ye, geçici işgöremezlik tazminatını 3.825,71-TL’ye, sürekli işgöremezlik tazminatını 91.644,27-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirkete 02.01.2017 – 02.01.2018 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacının davadan önce davalı şirkete eksik belge ile başvurması nedeniyle davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, aksi halde gerçek zarardan sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limiti ile sorumlu olduklarını, kusur, müterafik kusur ve maluliyet yönünden ATK’dan, zarar yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, hatır taşıması nedeniyle belirlenecek tazminattan indirim yapılmasını dava tarihinden yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ile birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafça, 02/01/2017 tarihinde sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … plakalı plaka sayılı araç ile çarpışması neticesinde ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiği, kaza neticesinde sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik ve bakıcı gideri tazminatı talepli mevcut davanın açıldığı, davaya konu kazada davacının yolcu konumunda olduğu, sigortalı … plakalı aracın sürücüsünün %25 (yirmibeş) oranında, … plakalı aracın ise %75 (yetmişbeş) oranında kusurlu olduğu, davacının maluliyetine ilişkin iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 12 (oniki) ay olduğu, kaza tarihinden itibaren günlük işlerde ve bakıcı için yardıma muhtaç olduğu, bu sürede bakıcı ihtiyacı olduğu, kişinin sürekli iş göremezlik halinin 02/01/2018 tarihindeki özür oranının %94 (doksandört) olduğu, bu oranın sürekli olduğu ve sürekli bakım ihtiyacı olduğu, aktüer uzmanı marifetiyle yapılan hesaplamada taraflara izafe edilen kusur oranlarına göre davacının geçici iş göremezlik dönemi davacının zarının 3.825,71-TL, bakıcı giderinin 126.783,48-TL olduğu, sürekli iş göremezlik zararının ise 91.644,27-TL olarak hesaplandığı, sürekli iş göremezlik zararı ile ömür boyu bakıma muhtaç olduğu gözetilerek bakıcı gideri yönünden davanın kabulüne, davalı şirketine yapılan başvuru tarihinden 8 iş günü eklenmek suretiyle 23/07/2018 tarihinden başlamak üzere davalı aracın cinsi gözetilerek avans faizi işletilmesine karar vermek gerektiği, davacının geçici iş göremezlik süresi zararına ilişkin, kaza tarihi ve poliçe başlangıç ve bitiş tarihleri gözetildiğinde 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Sigorta Genel Şartları uyarınca geçici iş göremezlik zararından davalının sorumluluğunun bulunmadığından geçici iş göremezlik talebini yönünden davanın reddine karar vermek gerektiği kanısıyla davanın Kısmen Kabulü ile; geçici iş göremezlik talebinin reddine, 91.644,27-TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 126.783,48-TL bakıcı gideri tazminatının davalının temerrüt tarihi olan 23/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yargılama sırasında ilk derece mahkemesince 30.03.2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik çerçevesinde; davacının geçici ve sürekli işgöremezliğinin bulunup bulunmadığının bildirilmesi varsa maluliyet oranı ve geçici işgöremezlik süresini gösterir rapor düzenlenmesinin istenmesine karar verildiğini, dosyaya sunulu 30.10.2019 tarihli bilirkişi kök raporunun 6. sayfasında düzenlenmiş olduğu üzere; “Takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere dosya içerisindeki sunulmuş kayıt ve belgelerin incelenmesinde çifti kayıt sistemi belgesine göre tarım arazilerinin olduğu tarım arazilerinden elde edilen gelirin tazminat ölçüsü olmayacağı, davacının Bağkur emeklisi olduğu, bu durumda ‘gerçekler belli iken varsayımlardan yararlanılamaz ilkesi gereği davacının gelirinin asgari ücretin agi hariç gelir olduğu değerlendirilmiştir.” denilmekle anılan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, itirazları doğrultusunda yeniden ek rapor aldırıldığını, dosyada mübrez 14.01.2020 tarihli bilirkişi ek raporunun 1. sayfasında aynen yer aldığı üzere; “Kazalının kaza tarihinin 02.01.2017 tarihi olduğu dosya içerisinde sunulmuş olan Karamanlı Kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından düzenlenmiş 13.12.2019 tarih ve yıllık ortalama gelir konulu yazıda kazalının kaza tarihinden önce 2016 yılında elde etmiş olduğu tarımsal gelirinin 63.909,00-TL olduğu, 2017 yılında 119.760,00-TL olduğu, sonuç olarak bilirkişiliğimiz kök raporunda belirtildiği gibi tarım arazilerinin elde edilen gelirin tazminat ölçüsü olamayacağı, davacının bağkur emeklisi olduğu, bu durumda ‘gerçekler belli iken varsayımlardan yararlanılamaz’ ilkesi gereği davacının gelirinin asgari ücretin agi hariç gelir olduğu değerlendirilmiş…” denilerek davacının gelirinin hesaplanmasında hakkaniyete, hukuka ve yasalara aykırı tespit yapıldığını, tanzim olunan raporda hem kaza tarihinden önce davacının tarımsal gelirinin olduğu kabul edilerek belirtilmekte hem de gerçek kazancı yok sayılarak yalnızca bağkur emekli maaşı elde ettiği tek gelir olarak hesaplamalara dahil edildiğini, bilirkişilerce tarım arazilerinin olduğu, tarım arazilerinden elde edilen gelirin bulunmasına rağmen tazminat ölçüsü olmayacağı gerekçesi ile tazminat hesaplamalarına dahil edilmemesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira çiftçi kayıt sistemi üretim belgelerinden görüleceği üzere davacının felç olmadan evvel yıllardır tarım arazilerini ektiği ve gelir elde ettiğinin açık olduğunu, ilk derece mahkemesince davacı gibi tarımsal faaliyet icra etmesine karşın işletmesine ilişkin bilgileri, işletme defteri, vergi kayıtları toplanarak yapılan bu işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde bu gelirin elde edilmesinde yaralı ya da malul olan davacının bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip davacı yerine başkasının çalıştırılması olanağı göz önüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden çalışma gücü zararının hesaplanması gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesinin hukuka ve yasalara aykırı olduğunu, davacı kaza tarihinden önce tarımsal gelir elde ettiği gibi, kaza tarihinden sonra da %94 özür oranında felç kalarak işgöremez olması sebebi ile davacının oğlu aynı zamanda vasisi olan,… tarafından tarımsal araziler davacı ve ailesinin geçimini sağlayabilmek için ekilerek işlendiğini, dosyada mevcut Karamanlı Kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından düzenlenmiş olan yazıda davacının kaza tarihinden önceki yıllarda elde ettiği gelir belli olduğu gibi, kaza tarihinden sonra elde etmekten mahrum kaldığı gelir kaybının da açıkça ortada olduğunu, çalışma kaybı gücü zararının hesabında yaralanan veya malul olanın gelirinin belirlenmesinin tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tuttuğuna dair;Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 11.10.2019 tarih, 2019/1086 Esas ve 2019/1585 Karar sayılı kararı ile;”Davacı gibi aylık net sabit geliri olmayan serbest mesleki çalışma yapan, ticari işletmesi bulunan veya tarımsal faaliyet icra eden kişiler yönünden işletmesine ilişkin bilgileri, işletme defteri ve vergi kayıtları toplanarak, yapılan işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde bir gelirin elde edilmesinde yaralı ya da malul olan kişinin “bedensel ve yönetsel katkısı” belirlenip, kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı göz önüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden çalışma gücü zararının hesaplanması gereklidir. Bu bakımdan böyle bir davada gerçek zararın belirlenmesi için, davacının gelirinin daha net kriterle ortaya konulması gerekmekte olup, açıklanan hususlar göz önüne alınarak hakkaniyete uygun muhtemel bir gelirin belirlenmesi ile uzman aktüer bilirkişiden yeniden bilirkişi raporu alınması gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.” denilmekle Ankara 11 Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 19.12.2016 tarih ve 2016/45 Esas, 2016/682 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verildiğini, davacının iş bu kazanın meydana gelmesinden önce tarım arazilerini ektiği, biçtiği ve ürün hasadı alarak, maddi kazanç elde ettiği açık iken varsayımlardan yararlanılamaz sebebi ile tazminat hesabına esas alınmamasının hukuki dayanaktan yoksun olup, gelirin elde edilmesinde yaralı ya da malul olan kişinin “bedensel ve yönetsel katkısı” belirlenip, kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı göz önüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden çalışma gücü zararının hesaplanması gerektiğini, zira çiftçi kayıt sistemi üretim belgelerinden görüleceği üzere davacının felç olmadan evvel yıllardır tarım arazilerini ektiği ve gelir elde ettiği açık iken hiçbir gerekçeye dayanmayan hüküm kısmının hukuka aykırı olduğunu, mahkemece ‘Geçici iş göremezlik talebinin reddine,’ karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan sürekli ve geçici iş görmezlik tazminatı ile bakıcı gideri istemine ilişkindir.
Davacı vekili davacının gelirinin eksik hesaplandığını ve geçici işgöremezlik tazminatı talebinin poliçe kapsamında olduğuna yönelik istinaf sebeplerini bildirmiştir.
Cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatının belirlenebilmesi için zarar görenin gelir durumunun net olarak belirlenmesi gerekir. Davacı vekili, davacının kazadan önce Bağkur emeklisi olduğunu, ayrıca tarımsal faaliyet yaptığını belirtmiştir. 13.09.2018 tarihli SED araştırmasında davacının emekli olduğu,1.500,00-TL emekli maaşı aldığı, 180 dönüm tarlası olduğu, kazadan önce çiftçilik yapmasına rağmen kaza nedeniyle yatalak hale geldiğinden tarlalarının oğlu tarafından ekip biçildiği tespit edilmiştir. Karamanlı Kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından düzenlenmiş 13.12.2019 tarih yazı cevabında davacının 2014 – 2017 yılları arasında çiftçi kayıt sistemine kayıtlı çiftçi olduğu, 2014 kayıtlarında beş adet taşınmazda toplam 225.278 metrekare alanda arpa, buğday, rezene, mısır üretimi, 2015 yılında dokuz adet taşınmazda toplam 208.428 metrekare alanda, buğday, rezene, seker pancarı üretimi; 2016 yılında onyedi adet taşınmazda toplam 263.743 metrekare alanda, buğday, rezene, şeker pancarı üretimi, 2017 yılında otuzdört adet taşınmazda 499.404 metrekare alanda arpa, buğday, rezene, şeker pancarı üretimi yaptığı; 2014 yılında elde etmiş olduğu tarımsal gelirinin 42.750,00-TL, 2015 yılında 43.680,00-TL, 2016 yılında 63.909,00-TL, 2017 yılında 119.760,00-TL olduğu bildirilmiştir. Hükme esas alınan 30.10.2019 tarihli kök 14.01.2020 tarihli ek aktüer bilirkişi raporunda davacının dosya içerisindeki sunulmuş kayıt ve belgelerin incelenmesinde çiftçi kayıt sistemi belgesine göre tarım arazilerinin olduğu tarım arazilerinden elde edilen gelirin tazminat ölçüsü olmayacağı, davacının Bağkur emeklisi olduğu, bu durumda ‘gerçekler belli iken varsayımlardan yararlanılamaz’ ilkesi gereği davacının gelirinin asgari ücretin agi hariç gelir olduğu belirlenerek tazminat hesabı yapılmış ise de anılan raporlardaki gelir davacının SED araştırması ve çiftçi kayıt sistemindeki bilgilere uygun olmadığından hükme esas alınması doğru görülmemiştir.
Bu durumda dava konusu kazadan önce çiftçi kayıt sistemde kaydı bulunan ve fiilen çiftçilik yapan davacının çiftçilikten elde ettiği gelirin tespitine yönelik davacı gibi aylık net sabit geliri olmayan tarımsal faaliyet icra eden, ticari işletmesi bulunan veya serbest olarak mesleki çalışma yapan kişiler yönünden, işletmesine ilişkin bilgiler ile işletme defteri ve vergi kayıtları, tapu kayıtları, çiftçilik kayıtlarının tamamı toplanarak, yapılan işten sağlanan gelirin bulunması halinde bu gelirin elde edilmesinde desteğin bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip, kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı gözönüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret esas alınarak belirlenmesi ve bu ücret üzerinden zararının hesaplanması gerekir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının tarımsal faaliyette bulunduğu taşınmazlarının miktarı, yapılan zirai üretimin niteliği, yılın hangi döneminde ne kadar süreyle tarım yapılabildiği, kişisel özellikleri, kaç yaşına kadar zirai üretimde bizzat çalışmaya devam edebileceği, bedensel katkısının ne oranda olduğu, davacının yerine işin görülmesi için başka birisinin çalıştırılması halinde, ilgili meslek odalarından sorularak bu iş için ne kadar ücretle başka birisinin çalıştırılabileceği hususlarında gerektiğinde uzman bilirkişilerden bilirkişi raporu alınmak suretiyle davacının çiftçilik mesleğinde fiili emeği ile elde edeceği net gelirin ne kadar olacağı tespit edilip bu gelirine göre yeni bir aktüer bilirkişiden rapor alınarak usulü kazanılmış haklarda gözetilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik, kalıcı sakatlık yada maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denilmiş, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 98. maddesinin başlığı “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarında yapılan sağlık hizmet bedellerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi, iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85 ve 91. maddeleri gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nun sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve tüm tedavi giderleri zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyecektir. (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb)
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK’nun haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
6098 Sayılı TBK’nın 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararları da bu kapsamdadır. Sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı geçici iş göremezlik tazminatını, davalı sigorta şirketinden talep edebilir. Her ne kadar, davalı tarafından ZMSS yeni genel şartları ve 6111 Sayılı Yasa ile değişiklik yapılan 2918 Sayılı Yasanın 98. Maddesi gereğince geçici iş görmezlik zararlarının tedavi giderleri kapsamında olduğundan bahisle, SGK’nın sorumluluğunda olduğu iddia edilmiş ise de, genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının SGK’nın sorumluluğunda olduğuna ilişkin düzenleme de yer almamaktadır. 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri yasa kapsamı içerisinde bulunmamaktadır (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb.).
Bu itibarla davalı şirket, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup kanun ile belirlenen sigortanın sorumluluk sınırları, ikincil norm olan genel şartlar ile daraltılamayacağından, geçici iş göremezlik ödeneği ve SGK’ca karşılanmayan tedavi giderleri teminat kapsamında bulunmaktadır.
Bu durumda mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, davacının tarımsal faaliyette bulunduğu taşınmazlarının miktarı, yapılan zirai üretimin niteliği, yılın hangi döneminde ne kadar süreyle tarım yapılabildiği, kişisel özellikleri, kaç yaşına kadar zirai üretimde bizzat çalışmaya devam edebileceği, bedensel katkısının ne oranda olduğu, davacının yerine işin görülmesi için başka birisinin çalıştırılması halinde, ilgili meslek odalarından sorularak bu iş için ne kadar ücretle başka birisinin çalıştırılabileceği hususlarında gerektiğinde uzman bilirkişilerden bilirkişi raporu alınmak suretiyle davacının çiftçilik mesleğinde fiili emeği ile elde edeceği net gelirin ne kadar olacağı tespit edilip ayrıca geçici işgöremezlik zararından davalının sorumlu olduğu da gözönüne alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, belirtilen hususlardaki eksiklikler tamamlanarak davalı yararına oluşan kazanılmış haklarda gözetilerek yeniden yargılama yapılması ve karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan peşin harcın istek halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.