Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1775 E. 2022/2444 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara BAM 26. Hukuk Dairesi 2020/1775 Esas – 2022/2444 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1775
KARAR NO : 2022/2444

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/09/2020
NUMARASI : 2019/643 Esas 2020/357 Karar

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : … – -…
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 28/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25.10.2017 tarihinde, davacı … şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı, davalıya ait sevk ve idaresindeki… plakalı kamyonla Delice Cumhuriyet Mahallesi Ankara Caddesi üzerindeki elektrik direklerine çarparak maddi hasarlı kaza sonrası olay yerini terk ettiğini, Başkent Elektrik AŞ’ne 07.05.2018 tarihinde 7.059,72 TL ödeme yaptıklarını, sigortalı araç sürücüsünün kaza yerini haklı neden olmaksızın terk etmesinin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B.4.f. maddesi gereğince rücu nedeni olduğunu, davacı tarafından zarar görene yapılan ödemeye ilişkin rücuu istemiyle davalı hakkında yaptıkları Ankara 8.İcra Müdürlüğünün 2018/12924 sayılı takip dosyasına davalının itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptaline, takibin devamına %20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, kendisine ait sevk ve idaresindeki… plakalı kamyonu ile kira ilişkisi kapsamında … firmasında çalıştığını, 23.10.2017 tarihinde Giresun iline sevkiyat için görevlendirildiğini, Giresun dönüşü 25.10.2017 tarihinde Delice İlçesinde karşı yönden gelen arkadaşı ile görüşmek ve yolun sağında bulunan büfeden bir şeyler almak için ana yoldan çıkıp yolun sağındaki stabilize yola girdiğini, orada manevra yaparak Ankara istikametine dönüş yapıp durduğunu, o esnada elektrik tellerinin sallandığını görünce bu durumun aracına zarar verebileceğini düşünerek yola devam ettiğini, Kırıkkale Irmak Köyü’nü geçtikten sonra kendisinin Delice İlçe Emniyet Müdürlüğünden polis memuru tarafından arandığını, Delice ilçesinde bir elektrik direğinin zarar gördüğünü, orada bulunan bir şahsın kamyonun plakasını verdiğini söylediğini, kendisinin de elektrik direğine zarar verdiğini fark etmediğini söylemesi üzerine karakola 1-2 gün içinde gelerek ifade vermesinin istendiğini, olaydan 1 gün sonra ifade vermek için Delice Merkez Polis Karakoluna gittiğini, ifadesini verdikten sonra arkadaşı … ile buluşup bahsi geçen elektrik direğinin olduğu yere gittiklerini, olay yerine 2 tane beton direk yerine demir direk dikildiğini gördüklerini, olay yeri fotoğrafı olarak delil olarak sunulan fotoğrafın gerçeği yansıtmadığını, olay görgü tanığı … ile olaydan hemen sonra olay yerini gören arkadaşı …’nın dinlenmesi gerektiğini, …’nın bir gün önce buradan geçerken sadece Ek-4 deki fotoğrafta arka tarafta yatık görünen beton direğin eğildiğini gördüğünü, 2. direğin sağlam olduğunu söylediğini, neden değiştirildiğine anlam veremediklerini, Delice Cumhuriyet Başsavcılığınca 2017/316 K. Sayılı kararı ile olayla ilgili Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair karar verildiğini, olay yerini terk etmesi için hiçbir sebebinin olmadığını, bütün evrakı şirket tarafından denetlendiğinden tam olduğunu, sigorta şirketinin rücu sebeplerinde bahsettiği gibi alkol ve benzeri maddelerin yanı sıra sigara dahî kullanmadığını, bilerek ve kasıtlı kimseye zarar vermek istemediğini, sigorta şirketinin rücu sebeplerini kabul etmediğini, söz konusu işlemlerin kendisi ve ailesini maddi ve manevi zarara uğrattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalının olay günü kullandığı ve maliki olduğu ticari araç ile elektrik direğine çarptığı halde olay yerini terk ettiğinin tutanaklar ile sabit olduğu, davalının tutanakların aksini ispat edemediği, kazaya rağmen olay yerinden ayrıldığı, kazayı fark etmediği savunmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, olay yerinden ayrılmasının KTK ve Genel Şartlar kapsamında rücuyu gerektirir ağır kusur olduğu, davacı tarafından dava dışı zarar görene 7.059,72 TL ödeme yapıldığı halde takibin 7.645,43 TL üzerinden başlatıldığı, davacının beyanına göre arta kalan kısmın birikmiş faiz istemine ilişkin olduğu, davacının ödeme tarihi 07/05/2018 ile takip tarihi 07/11/2018 arası için faiz talebinde haklı olduğu, mahkememizce yapılan hesaba göre bu tarihler arası için davacının 594,03 TL avans faiz isteyebileceği, davacının ise 586,43 TL talep ettiği görüldüğünden davanın tamamen kabulü ile takip tarihinden sonra işleyecek faiz cinsi belirtilmediğinden takip tarihinden sonra yasal faiz işletilmesine, davacının yapmış olduğu ödeme miktarı hesaplanabilir ve belirli olduğundan icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesi gerektiği kanısıyla davanın kabulü ile, davalının Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2018/12924 esas sayılı dosyasına vaki itirazının 7.059,00 TL asıl alacak, 586,43 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.645,43 TL üzerinden devamı ile asıl alacak olan 7.059,00 TL üzerinden takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, 7.059,00 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalının çalıştığı firma aracılığıyla Giresun’a gönderildiğini, 25.10.2017 tarihinde Giresun’dan dönerken, Kırıkkale ili Delice ilçesinde karşı yönden gelen arkadaşı ile görüşmek ve yolun sağındaki büfeden bir şeyler almak için ana yoldan çıkıp sağdaki yola girdiğini, orada da manevra yaparak … istikametine dönüş yaparak durduğunu, arkadaşını aradığında henüz bir saat yolu olduğunu öğrenmesi ve o sırada elektrik tellerinin sallandığını görmesi üzerine bu durumun kendisine veya kamyonuna zarar vereceğinden korktuğunu ve oradan ayrıldığını, direklerin yola göre konumu olay yerinin fincelenmesi neticesinde daha önceden de hasar almış olma ihtimalleri olan direklerin en ufak bir temasta zarar görme ihtimalleri ve davalının aracının kamyon olmasının ufak bir çarpma ya da sürtmeyi hissetmeme ihtimalini arttırdığının göz önüne alınmadığını, davalının Kırıkkale ili Irmak ilçesini geçtikten sonra, Delice İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde polis olduğunu söyleyen kişinin telefonla kendisini aradığını, Delice ilçesinde bir elektrik direğinin zarar gördüğünü, orada bulunan bir kişinin kendisinin plakasını verdiğini söylediğini, davalının da “Elektrik tellerinin sallandığını gördüğünü; ancak herhangi bir çarpma durumunun olmadığını, istemeden herhangi bir zarar verdiyse de bunun farkında olmadığını” söylediğini olay yerinden firar ettiği iddiasının kesinlikle gerçeği yansıtmadığını, böyle bir niyetinin olması halinde, elektrik tellerinin sallandığını gördüğünü de arayan polis memuru ile paylaşmayacağını, davalıyı arayan polis memurunun tutanağı sehven yanlış tuttuğunu düşündüklerini, davalının daha sonraki ifadelerinde de durumu detaylı bir şekilde anlattığını, buna rağmen davalı … şirketinin inatla yanlış olan tutanağı sebep olarak göstererek rücu hakkını kendinde gördüğünü, söz konusu elektrik direğinin zarar gördüğü olayın davalıdan kaynaklanıp kaynaklanmadığının dahi belli olmadığını, bir an için davalının manevra yaptığı sırada, elektrik direğine zarar verdiği kabul edilse bile olay yerini terk etmesi için hiçbir sebebi olmadığını, davalı polis memuru tarafından telefonla arandığı sırada geri dönmesi gerekiyorsa hemen dönebileceğini söylediğini; ancak kendisine bunun gerekli olmadığı 1-2 gün sonra gelebileceği söylenmiş olduğundan o anda geriye dönse asla alkol etkisi altında olmadığının da zaten anlaşılacağını, bir gün sonrasında karakola gittiğinde olayın doğru oluş şeklini de zaten beyan ettiğini, bilirkişi raporundaki aleyhe hususları asla kabul etmediklerini, bilirkişilerin eksik değerlendirme yaptığını, bilirkişi raporunda davalının asla beyanı olmayan sehven yanlış tutulduğunu düşündükleri polis tutanağının baz alındığını, davalının asla “direğe dokundum” gibi bir ifade kullanmadığını, sallanan elektrik tellerinin kendisine ve aracına zarar vereceği düşüncesiyle oradan uzaklaştığını, eğer aracıyla direğe dokunduysa bile bunu farketmediğini beyan ettiğini, davalının sürdüğü aracın büyüklüğünün, ufak çarpmaların hissedilememe ihtimalinin hiçbir şekilde göz önünde bulundurulmadığını, bilirkişilerin raporda, “kazaya sebebiyet veren araç sürücüsü olay yerinden firar ettiğinden, hasara ilişkin ilgili kolluk görevlilerince maddi hasarlı kaza tespit tutanağı tutulamadığı, kaza esnasında sürücünün alkollü olup olmadığının da belirsizliğini koruduğu tartışmasızdır.” Demiş ise de davalının beyanlarına hiçbir şekilde itibar edilmeyerek, taraflı olarak rapor hazırlandığını, davalının olay yerinden firar ettiği iddiasının asla gerçeği yansıtmadığını, uzun yol şoförü olan davalının ehliyet, ruhsat gibi bütün evraklarının tam olduğunu, hayatı boyunca alkol kullanmadığını, firar ettiği iddiasına o kadar çok itibar edilmiştir ki; buna sebep arandığını bunun rapora dayanak yapıldığını bilirkişi raporunun ve kararın hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişi raporunun devamında Karayolları Trafik Kanunu’nun 47/d, 52/b ve 67/a-b maddeleri gereğince davalının %100 kusurlu olduğunun belirtildiğini, söz konusu elektrik direklerine davalının zarar verdiği dahi tartışmalı olup davalının istemeden zarara sebebiyet verdiği ve bu sebeple kazada %100 kusurlu olduğu kabul edilse dahi bu durumun tek başına rücu sebebi olmadığını, KTK’ya göre Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası isminde de belirtildiği gibi zorunlu olarak yapılan ve sigortalının 3. Bir kişiye zarar vermesi durumunda sigortalayanın onun verdiği zararı karşılamasının esas olan bir poliçe olup söz konusu olayda davalının %100 kusurlu kabul edildiği durumda dahi olağan olan zaten zararın davacı … şirketinin karşılaması olduğunu, bilirkişi raporunun devamında rücu durumuna ilişkin hiçbir açıklama ve tartışmaya yer verilmeksizin, hasar hesabı yapıldığını, yerel mahkeme kararında da davalının olay yerini terketmediğini ispat edemediğinden ağır kusurlu olduğundan bahsedildiğini, oysa davalı olay yerini terk etmiş olsaydı gerçekleri söylemeyeceği hususunun değerlendirilmediğini, trafik kazasına karışan bir kişinin, bile isteye kaza yerini terk etmesinin dahi tek başına rücu sebebi olmadığını, kaldı ki davalının zararın oluştuğu olayın farkında bile olmadığını, davacı … şirketinin davalıya rücu edebileceği düşüncesinin kabulünün asla mümkün olmadığını, konuya ilişkin Yargıtay Kararlarının da düşüncelerini destekler nitelikte olduğunu (emsal nitelikte Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2016/16770 K. 2017/8930 T. 11.10.2017,Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2015/17172 K. 2018/9813 T. 30.10.2018 ),davalının olay yerini kazanın olduğunu bildiği halde terkettiği iddiasını asla kabul etmemekle birlikte, Yargıtay Kararlarına göre olay yerinin terk etmenin tek başına rücu sebebi olmadığını, somut olaya göre olay yerini neden terk ettiğinin nedeninin önemli olduğunu, eğer kişi alkollü olma, sürücü değişikliği yapma, ehliyetsiz olma nedeniyle terk etmiş, bu durum da sigorta tarafından somut delillerle ispatlanmış ise rücu sebebi olacağını, ancak yerel mahkeme kararından davalının olay yerini terk etmediğini ispat edemediğinden bahsedilmiş ise de olaya tanık olduğunu iddia eden kişinin dahi dinlenilmediğini, kaldı ki olay yerini terk etmediğini ispat etmesi gerekenin davalı değil, davalının olay yerini terk ettiğini ispat etmesi gerekenin sigorta şirketi olduğunu, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiş olmasının yasaya aykırı olduğunu, olay yerinden kaçmak gibi bir niyeti olmayan, böyle bir olayın meydana geldiğini bile farketmeyen davalının olmayan borcunu inkar ettiği düşüncesinin kabul edilebilir olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, zorunlu mali mesuliyet sigortacısının kendi akidine karşı, trafik sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemi ile ilgili yaptığı icra takibine davalının yaptığı itirazının iptali takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı …, davalıya ait sevk ve idarisindeki araçla meydana gelen kaza sonrasında olay yerini terk ettiğinden bahisle sözleşmeye dayalı olarak, üçüncü kişiye ödediği zarar bedelini davalıdan rücuen tahsilini istemiştir.
Davacı … şirketinin, davalıya ait aracın ZMMS poliçesini tanzim ettiğine ve kaza sonrasında araç sürücüsünün kaza mahallinden ayrıldığına ilişkin taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davalı sigortalıya ait araç sürücüsünün kaza mahallinde durmamasının olay yeri terk niteliğinde olup olmadığı, olay yerini terk etmiş ise, terk etmesinin tek başına rücu için yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
KTK’nun 95. maddesinde, sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği, ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabileceği öngörülmüş olduğundan, sigorta sözleşmesinin tarafı (akidi) olan sigorta ettiren davalı, sigorta poliçesinin ve sigorta genel şartlarının kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdür.
Sigorta sözleşmesine dayalı rücu davalarında, tarafların yükümlülüklerinin belirlenmesinde, taraflar arasındaki ilişkinin sözleşme ilişkisi olması nedeniyle, poliçe ve poliçenin tanzim tarihinde yürürlükte bulunan sigorta genel şartları nazara alınır.
Somut olayda, davacı ile davalı arasında tanzim edilen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası 07.12.2016 başlangıç tarihlidir. Bu nedenle rücu şartlarının belirlenmesinde 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının nazara alınması gerekmektedir.
Sigorta Genel Şartlarından Sigortanın, sigortalıya rücu hakkı “B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortanın Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı maddesinde düzenlenmiş, ilgili madde “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigortalıya rücu edebilir.
01/06/2015 tarihinden önceki sigorta genel şartlarından olay yerini terk, kaza tutanağı ve alkol v.b. belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması rücu şartı olarak öngörülmemişken, ilgili maddenin (f) bendinde, belirli durumların haricinde olay yerinin terk edilmiş olması, kaza tutanağı ve alkol v.b. belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranılması da, rücu şartı olarak düzenlemiştir. Genel Şartlar B.4-f. bendi kapsamında sigortanın, sigortalısına rücu edebilmesi için ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmemesi yeterli olup, sigortacının, sigortalısına rücu için sürücünün alkollü olduğunu yahut kasti eyleminin varlığını kanıtlaması istenemez.
Sigorta genel şartları B.4-f. bendin kapsamında sigortalı, sürücünün olay yerine terk etmiş olması durumda ancak;
-Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitmesi,
-Bedeni hasara neden olsun veya olmasın can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu hallerde ilgili maddeden kaynaklanan sorumluluklardan kurtulur.
Davacının talebi genel şartlar B.4-f. maddesi gereğince sürücünün olay yerinin terkine dayalı olduğundan, olay yerini terkin zorunlu nedenlerden kaynaklanmamış olması halinde davacı, zarar görene yapmış olduğu ödemeyi, sorumlu olduğu “gerçek zarar” ile sınırlı olarak, sigortalısından talep edebilir.
Somut olayda dava konusu kazanın; 25.10.2017 tarih saati 17.40 olan Olay Yeri Görgü Tespit Tutanağı içeriğinden 25.10.2017 tarihinde saat 16.20 civarında davalı …’ya ait sevk ve idaresindeki… plakalı kamyonu ile … Büfesinin önündeki elektrik direğine kamyonu ile çaptığı, olay yerinden ayrılıp gittiğinin ihbarının elektrik şirketi yetkilisinin bildirmesi üzerine olay yerine gidildiği, 2 tane elektrik direğinin devrilmek üzere yan durduğunun görüldüğü, gerekli tedbirlerin alındığı, görgü tanığı …’ün beyanından direğe çarpan aracın… plaka frigo kasa kamyon olup sürücünün … olduğunun beyan edildiği, …’ya telefonla ulaşıldığı, adı geçenin direğe dokunduğunu ancak direğin zarar gördüğünü fark etmeyerek yola devam ettiğini beyan ettiği; hasarların direklerinin resimlerinin çekildiği şeklinde olduğu; Enerji Sa AŞ.yetkilisi …tarafından da 25.10.2017 saat 16.10 da beton direkle (AB Direk I tipi demir) ilgili hasar tespit raporu düzenlediği; takipsizlik dosyasına (mala zarar verme ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarının kasten işlenmediği gerekçesiyle takipsiz kararı verilmiştir.) konu savcılık ifadesinde de davalının “direğin tellerinin sallandığını gördüğünü ancak zarar verdiğini farketmediğini” beyan ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davalı sürücü ve işleten dava konusu direklere manevra sırasında değmiş olabileceğini ama bunun farketmediği için olay yerinden ayrıldığını iddia etmiş ise de olaydan sonra polis tarafından kendisine telefonla ulaşılmasına rağmen olay yeri görgü tespit tutanağının düzenlemesi sırasında hazır bulunmadığı davalının olay yerini haklı bir neden olmaksızın terk etmiş olduğu ve ZMMS Genel Şartları B.4.f. maddesi gereğince davacının, sigortalısına rücu hakkı bulunduğu, rücuu konusu direk bedelinin uzman bilirkişiler tarafından dosyadaki mevcut fatura ve ödeme belgelerine uygun olarak hesaplanmış olduğu, dosya içeriğine kararın dayandığı delillerle gerektirici nedenlere delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin anılan yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Takip konusu alacak miktarı likit olmayıp yargılamayı gerektiğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin reddi gerekirken kabulü doğru görülmediğinden davalı vekilinin anılan yöne ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; … Batı Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 08.09.2020 tarih 2019/643357 Esas 2020/ Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalının … 8. İcra Müdürlüğünün 2018/12924 esas sayılı dosyasına vaki itirazının 7.059,00 TL asıl alacak, 586,43 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.645,43 TL üzerinden devamı ile asıl alacak olan 7.059,00 TL üzerinden takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine,
2-Davacının icra–inkar tazminatı talebinin alacak likit olmadığından ve yargılamayı gerektirdiğinden reddine,
3-Alınması gereken 522,25 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 130,57 TL harcın mahsubu ile bakiye 391,68 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Zorunlu arabuluculuk kapsamında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre belirlenen 1.320,00 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafından yatırılan 130,57 TL peşin harç, 44,40TL başvuru harcı, 6,40TL vekalet harcı olmak üzere toplam 181,37 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 113,00TL tebligat ve posta gideri ile 1.200,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.313,00TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
7-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Zorunlu arabuluculuk görüşmesi sırasında davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 2019 yılı AAÜT nin 16/1-c maddesi uyarınca 750,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
II-İstinaf Başvurusu Nedeniyle Yapılan Harç ve Masraflar Yönünden;
1-Davalı tarafından yatırılan 130,56 TL istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
2-Davalı tarafından yapılan toplam 43,00 TL istinaf yargılama giderinin, davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan bakiye istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
4-Karar tebliği ile harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 28.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.