Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1741 E. 2022/2464 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1741
KARAR NO : 2022/2464

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2020
NUMARASI : 2017/722 Esas 2020/351 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 17/03/2011 tarihinde, sürücü …’in idaresinde bulunan … plakalı araç ile seyir halindeyken yaya olan davacıya çarpması ile meydana gelen kaza sonucunda davacının ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde sürücünün tam kusurlu olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere ve belirsiz alacak davası olarak 200,00-TL geçici ve kalıcı iş gücü kaybı tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, kazaya karışan aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı … tarafından yapıldığını, kaza nedeni ile doğan zarardan davalı şirketin poliçe limiti ile sınırlı olarak ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, kazanın oluşuna ilişkin kusur durumunun usulüne uygun olarak belirlenmesini, davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak belirlenmesini, davacı tarafa yapılan tüm ödemelerin tespitini, davalı şirketin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını ve yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, uygulanması gereken faizin ise yasal faiz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; dava konusu kaza nedeni ile yaralanan davacının maluliyet durumunun belirlenmesi bakımından Adli Tıp Kurumu 2.Üst Kurulu’ndan 21/02/2019 tarihli rapor alındığını, ancak rapor ücretinin davacı tarafça ödenmemesi nedeni ile ödenmesi bakımından kesin süre verildiğini, verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretinin ödenmemesi nedeni ile HMK 324.maddesi gereğince davacının iddiasını ispat edemediğinin kabul edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar vermiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının maluliyet durumunun belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan alınan raporun ücreti olan 840,00-TL’nin yatırılması için sonuçları net olarak hatırlatılmayan kesin süre verildiğini, verilen süre içerisinde bu bedelin yatırılmaması gider avansı/delil avansının kesin süre içerisinde yatırılmaması olarak değerlendirilmesinin usule aykırı olduğunu, yatırılması istenen ücrete konu ara kararın zaten yerine getirilmiş olmasından dolayı davanın subut bulmaması halinin söz konusu olmayacağını, davacı için 9 ay iş göremezlik süresi yönünden tazminat hesabı yapılmamasının usule aykırı olduğunu, gerekçeli kararın verilen hüküm ile ilgisi olmayan kısımları dikkate alındığında mahkemenin kararının gerekçesiz olması nedeni ile de usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.

6100 sayılı HMK’de öngörülen sürelerin önemli bir kısmı, taraflar için konulmuş sürelerdir. Taraflar, bu süreler içinde belli işlemleri yapabilirler veya yapmaları gerekir. Bu süre içinde yapılamayan işlemler, tekrar yapılamaz ve süreyi kaçıran taraf aleyhine sonuç doğurur. Taraflar için konulmuş süreler; kanunda belirtilen süreler ve hakim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır:
Öte yandan, 6100 Sayılı HMK’nin 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (Benzer ilkelere (YHGK’nin 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K.; 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir.)
Gider avansı uygulaması, 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ile usul hukukumuza girmiştir. Gider avansı, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-g maddesinde “dava şartı” olarak düzenlenmiş olup; yargılamanın devamı süresinde muhtemel giderlerin önceden karşılanması ve yargılamanın uzamasına yol açılmaması amacıyla yapılan bir düzenlemedir. Delil avansı ise; somutlaştırılmış, toplanmasına karar verilmiş bir delilin toplanması için gerekli olan masraflardır. Delil avansı hususunda kesin süre verilebilmesi için, delilin toplanmasına karar verilmek suretiyle toplanacak delilin somutlaştırılmış olması (örneğin keşif tarihinin ve keşfin nasıl yapılacağının ara kararda yer alması) ve dosyanın öngörülen delil için gerekli ön hazırlığı içermiş olması (örneğin keşif kararı verilecekse, keşifte uygulanacak ve uygulanması gereken tüm bilgi ve belgelerin toplanmış olması) gerekir. Ayrıca delil avansının, ispat külfeti kendisine düşen taraftan istenebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Verilecek kesin süreye ilişkin ara kararda, masraf, farklı kalemlerin toplamından oluşacaksa her bir kalemin nelerden ibaret bulunduğu, istenen avansın 6100 sayılı HMK’nın 324. maddesi uyarınca istenen delil avansı ve müeyyidesinin tam ve eksiksiz olarak ne olduğu hususlarının yer alması; ihtarların da buna uygun yapılması zorunludur.
Somut olayda; davacı, söz konusu kazada yaralanma nedeniyle, aracın trafik sigortacısı davalıdan maddi tazminat talep etmektedir.
Davacının maluliyetine ilişkin olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığı’ndan alınan 01/02/2018 tarihli raporda; kazaya bağlı yaralanması nedeni ile davacının kalıcı maluliyetinin %13.2 ve iyileşme süresinin 9 ay olduğu belirlenmiş, davacı tarafın itirazı üzerine Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu’ndan alınan 17/08/2018 tarihli raporda ise; davacının kalıcı maluliyetinin olmadığı, iyileşme süresinin 9 ay olduğu belirlenmiştir. Davacı tarafın bu rapora da itirazı nedeni ile Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulu’ndan alınan 21/02/2019 tarihli raporda da Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının kalıcı maluliyetinin olmadığı, iyileşme süresinin 9 ay olduğu belirlenmiştir.
Yerel Mahkemece Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulu’ndan alınan 21/02/2019 tarihli rapora ait olan 820,00-TL fatura bedelinin yatırılması için 11/07/2019 tarihli oturumda 2 nolu ara karar ile sonuçları hatırlatılmaksızın davacı tarafa kesin süre verilmiştir. 07/11/2019 tarihli oturum 2 nolu ara kararı ile; bir önceki celse 2 nolu ara karar gereğinin yerine getirmesi için yeniden 2 haftalık kesin mehil vermiş ve aksi takdirde bilirkişi raporuna dayanılmasından vazgeçmiş sayılacağı ihtar edilmiştir. Bir sonraki celse davacı vekilinin mazereti nedeni ile sonraki celse pandemi nedeni ile ve 25/06/2020 tarihli celse ise yine davacı mazereti nedeni ile ertelenmiştir. Davacı vekili 01/07/2020 tarihinde 820,00-TL’lik fatura bedelini yatırarak, dekontunu 02/07/2020 tarihinde dosyaya ibraz etmiş olmasına rağmen Yerel Mahkemece 16/07/2020 tarihli oturumda; davanın kesin süre içerisinde bilirkişi ücretinin ödenmemesi nedeni ile HMK 324.maddesi gereğince davacının iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle, davacı tarafça yatırılması istenen 820,00-TL bedel, gider veya delil avansı niteliğinde olmayıp, bu bedelin karşılığı olan söz konusu delil (Adli Tıp Kurumu İkinci Üst Kurulu’ndan alınan 21/02/2019 tarihli rapor) zaten dosyaya kazandırılmıştır. Delilin dosyada mevcut olduğu da gözetildiğinde; delilin temini için yatırılmamış olan 820,00-TL’lik bedelin artık bir yargılama gideri haline geldiği değerlendirilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği açıktır. Nitekim bu bedel karardan önce 02/07/2020 tarihinde yatırılarak eksiklik giderilmiştir.
Kaldı ki, Yerel Mahkeme tarafından kesin mehil verilen ara kararla kesin mehile uyulmamasının sonuçları net olarak belirtilmeden ve 820,00-TL bedelin delil avansı olduğunun kabul edilmesi halinde dahi; yatırılmamasının sadece o delilden vazgeçme sonucunu doğuracağı, tek başına davanın reddine gerekçe olamayacağı dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, davanın esasına girilerek, tarafların delilleri toplandıktan sonra bir karar verilmesi bakımından, HMK’nun 353/1-a-6.maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 16/07/2020 tarih, 2017/722 Esas 2020/351 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-3.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 29/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.