Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/173 E. 2022/1955 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/173
KARAR NO : 2022/1955

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2019
NUMARASI : 2015/237 Esas 2019/877 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 27/10/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … vekili, davalı … vekili ve davalı … tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13/12/2012 tarihinde, davalı …’in idaresinde bulunan … plakalı araç ile karşıdan karşıya geçmekte olan davacıya çarpması ile meydana gelen kaza sonucunda davacının ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurlu olduğunu, kazaya karışan aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının bulunmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davalı … ve …’den müteselsilen 9.000,00-TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte, davalı …’ndan 1.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyen reeskont faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesini talep etmiş, 31/05/2019 tarihinde verdiği ıslah dilekçesi ile davasını 114.993,05-TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya bakmaya görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, davacının başvurusu üzerine yapılan ödeme ile davalının tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini, kabul anlamına gelmemek üzere, kazanın oluşuna ilişkin kusur durumu ile davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak belirlenmesi gerektiğini, dava açılmasına sebebiyet vermeyen davalı kurumun yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasını ve davalının yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, uygulanması gereken faizin ise yasal faiz olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; davalı …’in idaresinde bulunan araç ile yaptığı kaza sonucunda davacının vücut genel çalışma gücünü %19 oranında kaybedecek ve 4 ay süre ile iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde, davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu, davacının talep edebileceği maddi tazminat miktarının bilirkişi raporu ile belirlendiğini belirterek, davacının manevi tazminat istemi ile davalılar … ve … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüne; 6.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, davacının maddi tazminat istemi ile davalı … aleyhine açtığı davanın kısmen kabulü ile 114.993,05-TL’nin 27/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kaza nedeni ile %19 oranında malul kalan ve kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmayan davacı için belirlenen manevi tazminat miktarının son derece yetersiz olması nedeni ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … istinaf dilekçesinde özetle; Kazaya karışan aracın ruhsatı kendi üzerine olsa da aracın gerçek malikinin ablasının eşi olduğunu, iş bu davadan yargılama sürecinde haberinin olmadığını, kendisine usulüne uygun olarak tebligat yapılmadan ve adil yargılanma hakkı çiğnenerek verilen kararın usule aykırı olduğunu, dava konusu kazanın meydana gelmesinde kendisinin kusuru bulunmadığından usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dosyasında kusur raporu alınmadan, ceza dosyasındaki çelişkili raporlara dayalı olarak verilen kararın hatalı olduğunu, dava konusu trafik kazasından önce iş kazası geçiren davacının kabul edilen maluliyetinin kazadan kaynaklandığının subut bulmadığını, eksik inceleme dayalı olarak yapılan hesaplama doğrultusunda verilen kararın usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; ceza dosyasında alınan kusur raporu ile karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, maluliyet raporları arasındaki çelişkinin giderilmeden ve davacının yaralanan ayağının daha önce beton düşmesi nedeni ile de yaralandığını ve ayağında oluşan araz ile trafik kazası arasındaki bağlantı kurulmadan karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili ile davalı … vekili, davalı … vekili ve davalı …’in istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, maddi ve manevi tazminat istemleri bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar tüm taraflarca istinaf edilmiştir.
Kazanın oluşuna ilişkin olarak ilk derece Mahkemesince kusur raporu alınmamış; Ankara 44.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/205 esas sayılı dosyasında alınan kusur raporu benimsenerek karar verilmiştir. İstinafa gelen davalılar, kazanın oluşuna ve kusur tespitine itiraz etmişlerdir.
Dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince; hukuk hakimi, ceza mahkemesince belirlenmiş ve kesinleşmiş olan maddi olgu ile bağlı ise de; kusurun bulunup bulunmadığı ve oranına ilişkin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığı gibi, kusura ilişkin saptamaya dayanan beraat kararı ile de bağlı değildir.
Somut olaya bakıldığında; kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında “sürücü …’ın idaresinde bulanan araç ile cadde üzerinde seyir halindeyken, yaya davacının kendi seyir yönüne göre yolun solundan sağına geçmekteyken, aracı gördüğünde kararsız kaldığı, sürücünün ise ayırıcı çizgi üzerinde duruşa geçen yayayı gördüğünde sola direksiyon tedbirinden sonra, sağa manevra yaparak aracının sağ ön çamurluk ve ayna kesimleriyle yayaya çarptığı, kazanın oluşunda ilk geçiş hakkını araca vermeyen yayanın kural ihlalinin bulunduğu, hızını azaltmayan araç sürücüsünün de kural ihlalinin olduğu” belirtilmiş olmasına rağmen, ceza mahkemesinde alınan kusur raporunda ise; yayaya kusur verilmezken, kazanın oluşunda davalı sürücünün asli ve tam kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Ceza mahkemesince, bu kusur durumu kabul edilerek sanık sürücünün cezalandırılmasına kesin olarak karar verilmiş olup, verilen karar derecattan geçmemiştir.
Kaza tespit tutanağındaki değerlendirme ile ceza mahkemesi tarafından alınan kusur raporu arasında çelişki olduğu ve ceza mahkemesi kararının derecattan geçmeden kesinleşmesi yanında, ceza mahkemesindeki kusur kabulünün hukuk mahkemesini bağlamayacağı gözetildiğinde; Mahkemece, kazadaki tarafların kusur durumlarının belirlenmesi konusunda ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli, çelişkileri giderir şekilde bilirkişi heyetinden kusur raporu alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Manevi tazminatın taktirinde 6098 sayılı TBK. 56.maddesi ve 22/06/1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de belirtildiği üzere; takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi açısından davalıların sosyal ve ekonomik durumunun belirlenmesi gerekeceği dikkate alınarak bu konuda mahkemece bir araştırma yapılmaması da doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c maddesinde bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hüküm bulunması gerektiği açıktır.
Mahkemece verilen kararın hüküm fıkrasının 2. bendinde 114.993,05-TL maddi tazminattan davalı … sorumlu tutulmakla birlikte, gerekçe kısmında ise maddi tazminatın tüm davalılardan talep edildiği belirtilmiş; maddi tazminatın vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden de tüm davalılar sorumlu tutulmuştur. Bu durum, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında çelişki oluşturduğu gibi, infazda da tereddüt yaratacağından usule aykırı görülmüştür.
Bu gerekçelerle, davacı vekili ile davalı … vekili, davalı … vekili ve davalı …’in istinaf başvurularının kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda inceleme yapılarak ve sonucuna göre, kazanılmış haklar korunarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Davacı vekili ile davalı … vekili, davalı … vekili ve davalı …’in istinaf başvurularının KABULÜ ile; Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 10/10/2019 tarih, 2015/237 Esas 2019/877 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde yatıran tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Ankara 28. İcra Müdürlüğünün 2019/15586 esasına yatırılan 232.000,00 TL teminat mektubu ile 16.019,78 TL nakit teminatın yatıran taraflara iadesine,
7-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 30/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.