Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1723 E. 2022/2369 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1723 – 2022/2369
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1723
KARAR NO : 2022/2369

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI : 2016/610 Esas 2020/317 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 16/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 23/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 27.06.2007 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı dava dışı …’nin sevk ve idaresindeki … plakalı araçla, davacıların oğlu …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen kazada davacıların oğlunun vefat ettiğini, sigortalı araç sürücünün tam kusurlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik davacı anne için 8.500,00-TL, baba için 7.500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, kazaya karışan … plakalı aracın 21.04.2007 – 21.04.2008 tarihleri arasında davalı şirkete ZMMS ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının gerçek zarar, sigortalının kusuru ve poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, kusur yönünden ATK’dan tazminat yönünden aktüer bilirkişiden rapor alınması, desteğin müterafik kusurunun araştırılması gerektiğini faiz talebinin yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde davalı sigortalının kusuruna yönelik yapılan incelemede dava dışı …’nin herhangi bir kusurunun olmadığının tespit edildiği ve sigorta poliçesi gereğince davalı sigorta şirketinin ancak dava dışı araç sürüsünün kusurlu olması durumunda zarardan sorumlu olabileceği anlaşılmakla davacıların davasının reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, dava konusu kazanın meydana gelmesinde dava dışı …’nin asli ve tam kusurlu olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davacıların oğluna atfedilecek kusur bulunmadığını, olayın meydana gelmesinin asıl nedeninin dava dışı …’nin hız sınırlarının %30’dan fazlasını aşması olduğunu, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin2007/344 Esas sayılı dosyasında alınan 07.12.2007 tarihli ATK raporunda da … plakalı araç sürücüsünün tali kusurlu olduğunun tespit edildiğini, ceza yargılamasında dahi kusur oranları bu şekilde belirlenmişken, hukuk davasında mahkemenin tüm kusuru …’na atfeden bilirkişi raporunu hükme esas almasının doğru olmadığını, sürücü …’nin sevk ve idaresindeki araç ile tedbirsiz ve dikkatsiz bir şekilde meskun mahalde seyir halinde iken hızını mahal şartlarına göre ayarlamadığını hız sınırları üzerinde seyrederek ölümle sonuçlanan işbu kazaya sebep olduğunu, söz konusu kazanın gerçekleştiği yol şehir içi sınırları dahilinde olup, bu yolda seyreden araçların hızlarını şehir içi – yerleşim yeri sınırlarına uygun ayarlamaları gerektiğini, dava dışı sürücü …’nin kazadan sonra araç hız göstergesinde takılı kalan hızı 70 km/h olup, bu durumun dahi hız sınırlarının fazlasıyla aşıldığını gösterdiğini, hayatın olağan akışı ve kazanın oluş şekli değerlendirildiğinde böyle bir durumla karşılaşan sürücülerin ani fren yaparak hızını azaltması gerektiğini, ancak …’nin direksiyonu sağa kırdığını belirtmesine karşın araç hız göstergesinin 70 km/h’de takılı kaldığını, bu durumun açıkca …’nin hız sınırlarını aşarak kazanın oluşumuna sebep olduğunu gösterdiğini, yine olay anında fren tedbirine başvurulmamasının da …’nin ağır kusurlu olduğunu ortaya koyduğunu, bir an için fren tedbirine başvurulduğu kabul edilse dahi; ani fren yapan bir aracın hız göstergesinin 70 km/h’de takılı kalması fren yapmadan önce araç hızının çok daha fazla olduğunu göstereceğini, … plakalı araç sürücüsü …’nin 2918 sy. Karayolları Trafik Kanunu 52/1-a maddesi uyarınca ” Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak” kuralını ihlal ettiğini hal böyleyken …’nin kusursuz olduğunun kabulünün hatalı olduğunu, kazada zararın oluşumuna neden olan bir diğer durumun ise dava dışı …’nin kazanın meydana gelmesini önleyecek hiçbir tedbire başvurmaması olup olayın meydana geldiği anda fren, korna tedbirine başvurmadığı, çarpmayı önleyici hiçbir önlemde bulunmadığının da sabit olduğunu, aynı kazaya ilişkin Yargıtay incelemesinden geçen ceza dosyasında; Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2012/12364 Esas – 2013/3900 Karar. “.. kaza sonrası olay yerinde yapılan incelemede sanığın kullandığı aracın dijital hız göstergesinin 70 km. Hızda takılı kaldığının tespit edildiği, dosya kapsamında bulunan kaza tespit tutanağında 27.06.2007 tarihli olay yeri inceleme tutanağındaki görüşleri alınan bilirkişilerin beyanlarında ve 07.12.2007 tarihli Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi’nin raporunda sanığın mahalli hız sınırı üzerinde seyretmesi nedeni ile kazanın oluşumda tali kusurlu olduğunun kabul edilmesine rağmen, 01.10.2009 tarihli duruşmada görüşleri alınan emekli makina mühendisi …’in sanığın aracındaki hız göstergesinin 70 km.de takılı kalmasının sanığın kaza anında bu hızla seyrettiği anlamına gelmediğini beyan etmesi karşısında; gerekirse sanığın kullandığı araç markası olan … firmasının Türkiye’deki ana üretim merkezine yazı yazılıp sanığın kullandığı araçtaki dijital hız göstergesinin çarpışma sonrası 70 km.de takılı kalması durumunun, sanığın çarpışma öncesi son hızının 70 km olduğunu gösterip göstermediğinin sorularak bu tespitten sonra sanığın hukuki durumunun buna göre tayin ve takdiri gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi kanuna aykırı olup katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sy. Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sy. CMUK’un 321.maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA” şeklinde karar verilmiş olup, sanığın hız sınırlarını ihlal ettiği gözetilmeksizin eksik soruşturma nedeni ile hükmün bozulduğunu, işbu dava açısından da denetime elverişsiz ve çelişkili raporun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, yalnızca duruşmada görüşleri alınan emekli makina mühendisi bilirkişi …’in beyanına dayanılarak düzenlenmiş Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas dairesi raporlarının hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zararın meydana gelmesinde …’nin kaza anındaki hızının büyük oranda etkili olduğunu, bu durum araştırılmaksızın düzenlenen raporların usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporundan beklenenin; uyuşmazlığın çözümü ile alakalı mahkemeye, somut- objektif- tarafsız ve kesinlik içeren değerlendirmeler sunması olduğunu, Türk Borçlar Kanunu 74. maddesi uyarınca; ceza hukuku ile ilişkisinde hâkimin, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı olmadığını, aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da, hukuk hâkimini bağlamayacağını, gerekçeli kararda da görüleceği üzere “Dosyanın Yargıtay ilgili ceza dairesi tarafından bozularak tekrar gönderildiği, bu hususta davalı sigorta şirketi sürücüsünün aracının kadranının 70 km’de takılı kalmasının aracın hızını gösterip göstermediği konusunda araştırma yapılması istenilse de ilgili ceza mahkemesi tarafından önceki kararın gerekçeleriyle … hakkında beraat kararı verildiği görülmüştür.” denilerek ceza davasındaki beraat kararının hükme gerekçe olarak sunulduğunu bu durumun hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacılar vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalıya zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı aracın davacıların oğlunun sevk ve idaresindeki araca çarpması sonucu davacıların oğlunun öldüğünü belirterek davacı anne-baba için destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketinden tahsilini istemiştir.
Mahkemece davacıların desteğinin tam kusurlu, davalı sigortalı araç sürücüsünün ise kusursuz olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. 27.06.2017 tarih saati 16.30 olan kaza tespit tutanağında davacıların desteğinin sevk ve idaresindeki araçla şerit ihlali yaparak karşı şeride geçerek karşı şeritten gelen sigortalı araca çarpması sonucu meydana gelen ölümlü trafik kazasında destek ile desteğin aracında bulunan iki yolcunun öldüğü, iki yolcunun yaralandığı, sigortalı araçta bulunan bir yolcunun öldüğü, sigortalı araç sürücünün yaralandığı, sigortalı araç sürücünün hız kadranın çarpışma esnasında 70 km’de takılı kaldığı, desteğin şerit ihlali nedeniyle asli, sigortalı araç sürücüsünün hızı nedeniyle tali kusurlu olduğu, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2007/344 Esas sayılı dosyasından alınan 07.12.2017 tarihli ATK raporunda kusur oranların kaza tespit tutanağındaki gibi desteğin asli, sigortalı araç sürüsünün tali kusurlu olarak tespit edildiği, ancak makina mühendisi …’in sanığın aracındaki hız göstergesinin 70 km.de takılı kalmasının sanığın kaza anında bu hızla seyrettiği anlamına gelmediğini beyan etmesi üzerine ceza mahkemesince sigortalı araç sürüsünün beraatına karar verildiği, anılan kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine kazaya karışan araç için aracın markası olan … firmasının Türkiye’deki ana üretim merkezine yazı yazıldığı cevabi yazıda kaza sırasında sigortalı aracın hız kadranın 70 km’de takılı kalmasının kaza öncesi hızı göstermediğinin bildirmesi üzerine Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.01.2014 tarih 2013/175 Esas 2014/31 Karar sayılı ilamı ile sigortalı araç sürüsü …’nin kazayı önlemek amacıyla alabileceği tedbir bulunmadığından kusursuz, destek …’nin ise şerit ihlali nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu gerekçesiyle sanık … hakkında beraat kararı verildiği, anılan kararın Yargıtay denetiminden geçerek 02.02.2015 tarihinde kesinleştiği; eldeki davada alınan 08.06.2018 tarihli ATK raporu ile 12.03.2020 tarihli ATK Genişletilmiş Uzmanlar Kurulundan alınan heyet raporlarında şerit ihlali yapan destek …’nin asli ve tam kusurlu, sigortalı araç sürücüsü …’nin kusursuz olduğunun belirlenmesi karşısında kaza ile davalı sigortalı araç sürücünün sorumluluğu arasında uygun illiyet bağının ortadan kalkmış olmasına ve mahkemenin gerekçesine göre yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvuru harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf talebinde bulunan davacılardan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 54,40-TL maktu karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna müracaat eden davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren temyizi kabil olmak üzere 16.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.