Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1695 E. 2022/2474 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1695 – 2022/2474
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1695
KARAR NO : 2022/2474

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/06/2020
NUMARASI : 2015/861 Esas 2020/222 Karar

DAVACI :
MİRASÇILARI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 29/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili, davalı … vekili ve katılma yoluyla davacı mirasçıları vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 18.11.2015 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın yaya olarak karşıdan karşıya geçmek isteyen …’a çarptığını, meydana gelen kaza sonucu davacının yaralandığını ve kalıcı maluliyeti oluştuğunu, bakıcı yardımına muhtaç kaldığını, tedavi süresi boyunca taksi ile hastaneye götürülüp getirildiğini, zarardan davalıların sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak üzere 50.000 TL manevi tazminat, 5.000,00 TL kalıcı maluliyet, 5.000,00 TL geçici maluliyet, 1.000,00 TL bakıcı gideri ve 500,00 TL yol gideri olmak üzere toplam 61.500,00 TL tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında talebini 7.796,64-TL geçici maluliyet, 17.632,33-TL daimi maluliyet, 8.762,04-TL bakıcı gideri ile 500-TL yol gideri olarak ıslah etmiş, davacının yargılama aşamasında vefat etmesi nedeniyle mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.
Davalı … vekili, … otobüs şoförü olan davalının seyir halinde iken, önüne fırlayan davacıyı görür görmez fren yaptığını ancak ağır tonajlı araç olması ve yakın mesafe olması nedeniyle davacıya çarptığını, süratli olmadığını, davacının kazadan öncede sağlık sorunları olduğunu, beyin ameliyatı geçirdiğini, davacının daha öncesinden engel hali olup olmadığının araştırılması gerektiğini, meydana gelen zarar ile kaza arasındaki illiyet bağının araştırılması gerektiğini, tedavi sürecinde taksiyle hastaneye ulaşım sağlandığına yönelik talepleri kabul etmediklerini, yol ve ulaşım giderlerinin faturalandırılması gerektiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Sigorta Şirketi vekili, davalının sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında ve poliçe teminat limitleri ile sınırlı bulunduğunu, davacının talep ettiği ulaşım giderlerinin dolaylı zarar olduğundan poliçe teminatı dışında olduğunu, kusur durumunun ve davacının maluliyet oranının Adli Tıp Kurumu tarafından tespiti gerektiğini, bakıcı giderinin teminat dışı olduğunu savunmuştur.
Davalı … vekili, Otobüs şoförünün hızlı olduğu iddiasının doğru olmadığını, şoförün kusurunun bulunmadığını, istenilen tazminatların fahiş olduğunu, manevi tazminatın sebepsiz zenginleşme nedeni olmaması gerektiğini savunmuş davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; ; 18.11.2015 tarihinde davacının yaya olarak yolun karşısına geçmek isterken sürücü … idaresindeki davalı … ‘nun işletmecesi olduğu davalı sigorta şirketi nezdinde ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın çarpması sonucu yaralandığı, Vücut genel çalışma gücünden oranı %52,0 oranında kaybettiği, 9 ay süre ile iş göremez halinde kaldığı, 9 ay süresine başkasının yardımına muhtaç olduğunun belirlendiği, olayın meydana gelmesinde davalı sürücü …’ün %70 oranında, davacı yaya …’ın %30 oranında kusurlu olduğu, davacının 09.04.2019 tarihinde vefat ettiği, olay tarihinden vefat tarihine kadar tazminat hesabı yapıldığı, kusur indirimi sonrasında davacı lehine, 7.796,64 TL geçici iş göremezlik, 17.632,33 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 8.762,04 TL geçici bakıcı gideri olmak üzere toplam 34.191,01 TL tazminat hesaplandığı, tarafların kusur durumları, olay tarihi, paranın satın alma gücü ve davacının yaşadığı elem ve ızdırap göz önüne alınarak manevi tazminat belirlendiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne, 7.796,64 TL geçici, 17.632,33 TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 8.762,04 TL bakıcı gideri, 500,00 TL yol gideri olmak üzere toplam 34.691,01 TL tazminatın davalılar … ve … yönünden olay tarihinden itibaren, diğer davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara veraset ilamındaki hisseleri oranında ödenmesine, 20.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ve …’den tahsili ile veraset ilamındaki hisseleri oranında davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, karara karşı davalı … vekili, davalı … vekili ve katılma yoluyla davacı mirasçıları vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece belirlenen kusur oranlarının olayın oluşuna uygun olmadığını, dosyada Ankara Adli Tıp Kurumu Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığından alınan ve %50 kusur belirten raporun göz ardı edildiğini, kaza yeri, araç hızı ve yayanın yola dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı ve trafiği tehdit edici şekilde çıkışı göz önüne alındığında, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, davacının kaza tarihi öncesinde herhangi bir maluliyet durumunun olup olmadığının araştırmasının yapılmadığını, hükmedilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, otobüs şoförünün sosyal ve ekonomik durumunun dikkate alınması gerektiğini, davalının kamu kurumu olup otobüsle yolcu taşıma işi bir ticari faaliyet değil kamu hizmeti niteliğinde olduğundan avans faiz uygulanamayacağını ileri sürmüştür.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Uyuşmazlık konusu kazaya ilişkin Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/138 E. Sayılı dosyasında yapılan yargılamada alınan 21.03.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda …’ün tali kusurlu, müşteki yaya davacı …’ın asli kusurlu olduğunun belirlendiğini, davalının aleyhine taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçunu işlediği gerekçesiyle hüküm kurulduğunu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, karara yönelik itirazlarının reddedildiğini, ceza dosyası ile kusur durumunun kesinleştiğini, mahkemece Ankara Adli Tıp Kurumundan alınan raporda sürücü …’e %50 oranında davacı yaya …’a ise %50 oranında, 29.08.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda ise sürücü …’e %70 oranında, davacı yaya …’a ise %30 oranında kusur atfı yapıldığını, hukuk yargılaması kapsamında dosyaya yeni bir tespit, delil, bilgi ya da belge kazandırılmamasına rağmen kesinleşmiş ceza dosyasında tali kusur atfedilen davalı hakkında %70 oranında asli kusur ile verilen kararın gerçeği yansıtmadığını, her ne kadar ceza mahkemesi kararı, hukuk mahkemesini bağlamasa da nihayetinde gerçekleşen olay tek olup, ortada tek bir maddi gerçeklik bulunduğunu, aynı olaya ilişkin ceza dosyasında kesinleşmiş bir tespit varken, dosyaya eklenmiş yeni hiçbir bilgi ve belge olmamasına rağmen bu kadar açık çelişki arz eden bir rapor üzerinden karar verilmesinin hakkaniyete ve gerçeğe aykırı olduğunu, hem kavşak geçişi yaptığı hem de otobüs durağına yanaşacağı için otobüsün hızlı olmadığını, yola aniden çıkış yapan yayayı görür görmez fren tedbirine başvurarak aracını durdurduğunu, aracın ağır tonajlı bir araç olması ve mesafenin çok yakın olması sebebiyle yapılan ani fren ile otobüsün öne doğru esnemesi sonucu kazanın gerçekleştiğini, ceza dosyasında dinlenen tanık …’da aynı şekilde otobüsün durağa yanaşır vaziyette olduğunu, yol kenarındaki ağacın yanında bir yaya şahsın sağına soluna bakmadan aniden yola fırladığını, şoförün şahsı görür görmez derhal fren yaptığını ancak çarpmanın önüne geçemediğini açıkça beyan ettiğini, mahkeme kararına esas alınan 21.03.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu kapsamında davacı …’ın vücut genel çalışma gücünden %52 oranında kaybettiği, 9 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı, 9 ay süresince başkasının yardımına muhtaç olduğunun belirtildiğini, davacının kazadan önce bir beyin tümörü ameliyatı geçirdiğini, %70 oranında çift taraflı görme kaybı yaşadığı, geçirdiği beyin tümörü ameliyatı nedeniyle kısmi denge problemlerinin olduğu ancak yaşamını bağımsız olarak devam ettirdiğinin dosya kapsamında olan hastane evraklarından anlaşıldığını, kazanın davacıda yarattığı sonuçlarla, davacıda kaza öncesi mevcut olan problemlerin bu maluliyet oranına olan etkisinin tam olarak ortaya konulması gerektiğini, davacının kaza öncesi de malul durumda olduğunu, davacının önceki sağlık durumu, maluliyeti göz önüne alınarak Adli Tıp Kurumu raporunda tespit edilen maluliyet durumu ile işbu kaza arasındaki illiyet bağının kurulması gerektiğini, davacının gelir durumuna ilişkin yapılan tespitlerde ise, davacı yanın olay tarihi itibariyle çalışmadığı, üretici konumda olmadığı halde AGİ dahil net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasının doğru olmadığını, bakıcı ve yol gideri gibi kalemleri de kabul etmediklerini, bakıcı gideri ve yol giderlerinin yine uyuşmazlık konusu kaza ile illiyet bağının ortaya konulması gerektiğini ileri sürmüştür.
Davacı mirasçıları vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalıların istinaf sebeplerinin reddi gerektiğini, davacının geçirdiği kazaya bağlı maluliyeti ile önceki sağlık durumu arasındaki illiyet bağının araştırılıp kazaya bağlı maluliyetinin oluştuğunun belirlendiğini, davacının yargılama sırasında vefatıyla maddi tazminat miktarının oldukça düştüğü de gözetilerek manevi tazminat talebinin tam kabulü gerektiğini, davacının 1982 doğumlu, olay tarihinde 33 yaşında olduğunu, kaza sonucunda oluşan maluliyeti sebebiyle yatalak duruma geldiğini, kendisinin ve ailesinin acı, elem ve üzüntü çektiğini, çekilen elem ve ızdırabın tatmin duygusu ile giderilmesi gerektiğini, olayın özelliği, manevi tazminatın niteliği, davalının gücü kusur durumu gibi etkenlerle 50.000,00-TL manevi tazminatın tam kabulü gerektiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Taraf vekillerinin HMK.nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu otobüsün davacı yayaya çarpması sonucu davacının yaralandığının belirterek, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri, tedavi gideri ve manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama aşamasında davacını vefat etmesi nedeniyle davaya davacının mirasçıları tarafından devam edilmiştir.
1-Dava konusu olaydan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında davalı … idaresinde bulunan aracın kavşak içerisinde yolun sağından yola giren yayaya çarptığı olayda sürücünün ve yayanın kusurlu olduğu belirtilmiş, mahkemece tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için alınan Ankara Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığından alınan raporda sürücü ve yayaya eşit kusur verilmiş, tarafların itirazı üzerine Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda davalı sürücünün ilk geçiş hakkını kavşak başından geçen yayaya vermesi gerekirken aksine davranışından dolayı %70 oranında, yayanın ise kavşak başından geçse de araç trafiğini dikkate almaması nedeniyle %30 oranında kusurlu olduğu belirlenmiş, mahkemece bu rapor ile belirlenen kusur oranlarına göre hüküm kurulmuştur.
Dava konusu olay nedeniyle Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/138 E-2017/340 K. Sayılı dosyasında katılan …, sanığın … olduğu, sanık hakkında taksirle yaralama suçu nedeniyle yapılan yargılama verilen kararda Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda sanığın mahal şartlarını dikkate almadan, görüş alanının yeterince kontrol etmeden katılana çarpması nedeniyle tali kusurlu, katılanın ise yolu yeterince kontrol etmeden karşıya geçmek istemesi nedeniyle asli kusurlu olduğu belirtilerek sanığın cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan rapor ile ceza mahkemesi dosyasında alınan kusur raporu ile belirlenen kusur oranları arasında çelişki meydana gelmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 74. Maddesi gereğince “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmünü içermektedir.
Mahkemece TBK.nın 74. Maddesine göre hukuk mahkemesi hakimi ceza mahkemesinde belirlenen maddi olgular ile bağlı ise de alınan kusur raporları ile bağlı olmadığından raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla ceza mahkemesi dosyası getirilerek Adli Tıp Kurumu, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi öğretim üyelerinden ya da Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden makine mühendislerinden seçilecek bilirkişi heyetinden, bütün raporlar değerlendirilerek ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınıp ve mevcut raporlar arasındaki çelişki giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davalılar vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin kabulü gerekmiştir.
2-Mahkemece davacının 18.11.2015 tarihinde meydana gelen kaza sonucu yaralanması nedeniyle maluliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan raporda davacının kaza sonrası bilincinin kapalı olduğunu, 1 hafta yoğun bakımda yattığını, sonrasında sol kalça kırığından ameliyat edildiğini, platin takıldığını, kazadan 5,5 yıl önce beyin tümörü ameliyatı geçirdiği, kazadan sonra beyin kanaması olduğunu, sol alt ve üst ekstremite kas gücünün 3/5 olduğu, sol alt ve üst ekstremitenin ekstansiyon yapamadığı, spastisitesi olduğu, serebellar testlerin beceriksiz olduğu, 3 metreden parmak sayamadığı,direkt ve indirekt ışık reflekslerinin pozitif olduğu, 2 gözünü bir cisme sabitleyemediği, konuşurken ağzın sağa kaydığı, bilateral kalça eklem hareket açıklıklarının normal olduğu, atrofi ve kısalık olmadığı, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 31.01.2018 tarihli sağlık kurulu raporunda göz hastalıkları muayenesinde hastanın 18.11.2015 tarihinde geçirdiği kaza öncesi görme kaybı olduğunu ve bu şikayetinin kazadan sonra arttığını ifade ettiği, yapılan muayenesinde görme düzeyi her iki gözde 1 metreden parmak sayma seviyesinde, ön segment doğal, fundus muayenesinde her iki optik disk soluk (optik atrofi) olduğu, 20.12.2017 tarihli kraniyal MR incelemesinde tüm ventriküllerde genişleme ve hidrosefalik dilatasyon olduğunun rapor edildiği, kazanın gerçekleştiği 18.11.2017 tarihinde çekilen kraniyal BT incelemesinde de 3. ve her iki lateral ventrikülde genişleme ve ensefalomalazi rapor edildiği, bu bulgu hastada kaza öncesi de hidrosefali bulunduğu yönünde değerlendirilebildiği, hastadaki optik atrofiyi açıklayacak kesin bir kanıt bulunmamakla beraber hidrosefaliye bağlı papil ödem ve sonrasında gelişen optik sinir hasarına bağlı olduğu düşünüldüğü, kaza günü çekilen kraniyal BT’de hidrosefali yönünde bulgu olduğundan optik atrofiye giden sürecin kaza öncesi başladığı ve kaza ile ilişkili olmadığı değerlendirildiği, hastanın kaza öncesinde de az gördüğünü ancak kazadan sonra şikayetinin arttığını ifade ettiği, ancak hastanın kayıtlarında kaza sonrası gelişen subaraknoid kanamanın kafa içi basınç artışına neden olduğu yönünde bulgu olmadığı, bu bulgular neticesinde optik atrofi kaza ile ilişkilendirilemeyeceği, nöroloji muayenesinde 35 yaşında erkek hasta 2000 yılında sağ parietal glial kitle nedeniyle opere edildiği, 2011 yılında nüks kitle nedeni ile tekrar opere edildiği bu döneme ait epikrizde hastanın çıkış nörolojik muayenesinde sol üst ve alt ekstremitede silik parezi olduğunun belirtildiği, hastada 18.12.2015 tarihindeki kaza sonrası sağ posterior parietalde hematom alanı ve sağ temporalde sak geliştiği, aynı zamanda sol subtrokanterik femur kırığı tespit edildiği, opere edildiği, yoğun bakım takibi sonrası rehabilitasyon tedavisi gördüğü, hastanın son nörolojik muayenesinde, sol nlo silik olduğu, sol üst ekstremite proksimalde 3/5, distalde 2/5 kas gücünde olduğu, sol alt ekstremite proksimalde 3/5, distalde 2/5 kas gücünde olduğu, pafo cihazı ve kişi desteği ile kısa mesafe ambule olduğu, Beyin Bt(15.11.2017); sağ parietooksipitotemporal bölgede kraniotomi defekti ve cerrahiye ait metalik dansiteler olduğu, sağ temporal kemik skuamöz parçada eski fraktür hattı izlendiği, verteks düzeyinden sağ lateral ventriküle komşu derin beyaz cevhere uzanan kistik ensefalomalazi alanı olduğu, 4. Ventrikül normal konum ve genişlikte olduğu, 3. ve her iki lateral ventrikül geniş olduğu, sağ lateral ventrikül posterior hornu asimetrik dilate olduğu, Kr Mr (20.12 2017) tüm ventriküllerde, lateral ventriküler sistem gövde temporal boynuz ve oksipital boynuzlarda daha bariz olmak üzere hidrosefalik dilate görünüm dikkati çektiği, tetkik IV kontrastsız elde olunduğu, kesitler dahilinde verteks düzeyinde sağ parietal ve frontoparietal alanlarda kranioktemi defekti, eşlik eden cerrahi metalik yapılar ve yatkınlık artefartları söz konusu olduğu, sağ temporooksipitoparietal alanda hafif periferi ödemli multifokal kongramerasyon gösteren kistik ensefalomalazik alanlar olduğu, sağ lateral ventrikül oksipital boynuzunun sağ arka parietal alana operasyon loju ve kraniektomi defektine doğru protrüzyon gösterdiği, sağ lateral ventrikül oksipital boynuzunun operasyon İojunda belirgin ektazik görünümde olduğunun görüldüğü, görülebildiği kadarıyla nüks yada rezidü kitle bulgusu saptanmadığı, Fes(14.12.2017): zemin aktivitesi ivi gelismis ve düzenlenmis olup 9-10 CYC/SEC. parieto- oksipital alfa ritminden oluştuğu, gözlerin açıldığı kısmen bloke olduğu anormallik: EEG’nin çekimi sırasında zaman zaman sağ frontalde yüksek amplitüdlü 5/6 CYC/ SEC, yavaş dalga, keskin dalga deşarjlarının paroksismal olarak ortaya çıktıkları gözlendiği, sonuç olarak : bu eegnin sağ frontalden kaynaklanan epileptik bir anomalinin varlığını gösterdiği, hastanın kaza öncesi ve sonrasına ait tıbbi raporları ve son nörolojik muayenesi birlikte değerlendirildiğinde; kaza öncesinde sol tarafındaki silik güçsüzlüğün (44/5), kaza sonrasında artış gösterdiği, kaza öncesinde epikrizine göre kendisi mobilize olabilirken son nörolojik muayenede cihaz ve kişi desteği olmaksızın yardımsız mobilize olamadığının görüldüğü, hastanın bu haliyle geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı sekel mahiyette nörolojik muayene bulguları (sol hemiparezi) olduğuna karar verildiği belirtilmiş, davacının kaza nedeniyle %52 oranında maluliyetinin bulunduğu, 9 yada iyileşeceği ve 9 ay bakıya ihtiyacı olduğu belirtilmiştir.
Dosya kapsamına ve raporlara göre davacının kaza öncesi beyin tümörü nedeniyle ameliyat edildiği, gözünde görme kaybı meydana geldiği, yine kaza öncesinde sol tarafında silik güçsüzlüğün olduğu, kaza sonrası artış gösterdiği belirtilerek sol hemiparazi nedeniyle maluliyetinin bulunduğu belirtilmiş ise de raporda davacının kazadan önceki hastalığı sonucu meydana gelen arazlarının maluliyetine etkisi açık olarak değerlendirilmemiş olduğundan, davacının kaza öncesi geçirdiği hastalığı sebebiyle maluliyetinin oransal olarak belirlenmesi ve kazanın maluliyet oranının hangi oranda arttırdığı ve kaza ile illiyetinin tespiti ve %52 olarak belirlenen maluliyet oranına etkisinin değerlendirilmesi, %52 maluliyet oranının hangi arazlardan kaynaklandığının belirlenmesi gerektiğinden mahkemece Adli Tıp Kurumundan olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri gereğince maluliyet oranının belirlenmesi için rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalılar … vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-Davalılar … vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
Davacı mirasçıları vekilinin istinaf başvurusunun şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınan istinaf karar ve ilam harcının yatırana iadesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
4-Ankara 14. İcra Dairesinin 2020/6389 esasına yatırılan 119.384,77 TL nakit teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.