Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1691 E. 2022/2398 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1691
KARAR NO : 2022/2398

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2019
NUMARASI : 2018/133 Esas 2019/916 Karar

DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/01/2023

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde: Davalı şirket nezdinde Zorunlu Mali Sorumluluk sigorta poliçesi ile kayıtlı bulunan aracın…’nin sevk ve idaresinde iken 10.09.2016 tarihinde Manisa İli Turgutlu İlçesi sınırları içerisinde aşırı hızı nedeniyle yaya olan müteveffa/muris …’ya çarparak hayatını kaybetmesine neden olduğunu, müteveffa …’nın ölümü nedeniyle davacıların desteğinden yoksun kaldığını, davacıların zararının giderilmesi amaçlı… Sigorta A.Ş. Genel Müdürlüğüne izafeten İç Anadolu Bölge Müdürlüğü çalışanlarından …’a elden 10.03.2017 tarihinde başvuruda bulunulduğunu, sigorta şirketi nezdinde … nolu hasar dosyası açıldığını, davacılara 08.12.2016 tarihinde ödeme yapıldığını, ancak alınan ödemenin davacıların zararını karşılamadığını ve makbuz niteliğinde olduğu için dava açma zarureti doğduğunu, zararın belirsiz oluşu nedeniyle yapılacak bilirkişi incelemesi ile gerçek zararın ortaya çıkacağını, bu sebeple davayı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … için 50,00-TL, davacı … için 50,00-TL destek tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 18.11.2019 havale tarihli artırım dilekçesi ile taleplerini … için 7.515,04-TL, … için 9.704,23-TL’sına yükseltmiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, kaza tespit tutanağı, hasar dosyası, sosyal ekonomik durum araştırmasının yapıldığı, kayıtların geldiği, 16.11.2016 tarihinde davacı …’ya 42.297,07-TL, …’ya 4.588,78-TL ödemenin yapıldığı, kusur ve aktüerye bilirkişisinden rapor alındığı, ölenin karşıdan karşıya geçerken 35 metre gerisindeki yaya alt geçidini kullanmayarak araç trafiğini kontrol etmeden yola çıkması nedeniyle % 75 oranında, davalıya sigortalı araç sürücüsünün dikkatsiz ve kontrolsüz sevki nedeniyle % 25 oranında kusurlu bulunduğu, kusur durumunun ceza davası ve kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu, davacı eş ve çocuğun kusursuz 3.kişi konumunda olduğu, tazminatın gelir durumuna göre hesaplandığı, kaza tarihi gözetilerek TRH -2010 bakiye yaşam tablosuna göre hesaplamanın yapıldığı, sigorta tarafından yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu değerlendirilerek ödenen miktarın güncelleştirilerek tenzilinin yapıldığı, makbuz ve ibranamenin içeriği gereği davadan feragat niteliğinde olmadığı, KTK 111. maddesi uyarınca ödemenin yetersiz ve fahiş olması halinde ibranamenin geçerli sayılmayacağı, tespit edilen miktarın ödenenden fazla olup ödenen rakamın yeterli olmadığı, ödemenin makbuz hükmünde kabulünün gerekeceğinden bahisle, talep arttırım dilekçesi doğrultusunda davanın kabulüne, … için 7.515,04-TL, … için 9.704,23-TL olmak üzere toplam 17.219,27-TL destek tazminatının 02.12.2016 ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş;hükme karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemenin, usulsüz davetiyeye binaen yokluklarında yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne; 17.219,27-TL tazminatın davalı şirketten alınarak davacılara verilmesine karar verdiğini, gerek bu karar, gerekse taraf teşkilinin sağlanması yönteminin, usul ve yasaya açıkça aykırı oluduğunu, dava dilekçesi başta olmak üzere ön inceleme ve tahkikat aşamalarında davalı şirkete gönderilmiş ve/veya tebliğ edilmiş usulüne uygun tek bir tebligatın söz konusu olmadığını, gerekçeli karar da dahil dava dosyasındaki davalı şirkete gönderilen tüm tebligatların; Tebligat Kanununa, Tebligat Yönetmeliğine ve Tebliğat Tüzüğüne açıkça aykırı olduğunu, başta dava dilekçesi olmak üzere tüm tebligatların davalı şirketin yıllar önce kapatılmış Ankara’daki bir şubesine gönderildiğini ve bu tebligatların usulüne uygun yapıldığının mahkemece kabul edilerek, yokluklarında yargılamanın bitirilerek nihai kararın verildiğini,
Davalı … şirketinin genel müdürlüğünün (merkezin) adresinin, resmi web sitesi ve e-tebliğat uzantısı kamuya mal olmuş iken, (ya da ticaret sicil müdürlüğünden öğrenilmesi gerekir iken) Ankara’daki kapanmış -faal olmayan- bir şubeye tebliğat gönderilmesindeki ısrarın, iyiniyetten uzak olduğunu, mahkemenin, davalı … şirketinin genel müdürlüğüne tebliğat yapılmasını sağlaması gerektiğini, çünkü davacı vekilinin, ZMMS Trafik Poliçesi Genel Şartları uyarınca sigortacıya yapılması zorunlu olan ilk başvuruyu, davalı şirketin İç Anadolu Bölge Müdürlüğüne yaparak hasar dosyası açtırmış olmasına rağmen, dava dilekçesinde davalı için kapatılmış bir şubenin Ankara’daki adresini beyan ettiğini, dava dosyasından davalı şirkete gönderilen tebligatların nasıl yapıldığı, kime tebliğ edildiğinin kendilerince bilinmediğini, ancak Tebliğat Kanununun 35. maddesinde yer alan “….Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmi kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır.” hükmünün davalı şirket bakımından uygulanmadığını, mahkeme hakiminin, tebligatların yasa ve yönetmeliğe uygun yapıldığının denetlenmesinden sorumlu olduğunu, bu denetlemeyi resen yapması gerektiğini,
Dava dosyasında davalı şirkete usulsüz çıkartılan tüm tebligatların geçersiz olduğunu,
Dava dosyasında usulsüz tebligatlar nedeniyle savunma haklarının kısıtlandığını, dosyadaki diğer tebligatlar da olduğu gibi gerekçeli kararın da, yasa ve yönetmeliğin aradığı şartlar yerine getirilmeden davalı şirkete -sözde- tebliğ edildiğini,
Davacı vekilinin, tebliğe çıkan gerekçeli kararı ilamlı icra yolu ile takibe koyduğunu ve yine icra dosyasında davalı şirkete usulsüz tebliğatlar yaptırarak icra takibini de -sözde- kesinleştirdiğini, sözde kesinleşen takip nedeniyle davacı vekilinin davalı sirkete e-posta göndererek (FEK-1)icra dosyasındaki borcun ödenilmesini istediğini, işte o gün (13.08.2020) hem bu davadan, hem de icra takibinden davalı şirketin ıttıla olduğunu, Genel Müdürlüğün e-posta adresini dahi bilen davacı vekilinin, ne hikmetse genel müdürlüğün adresinden habersiz olduğunu(!),
Cebri icra tehdidi nedeniyle icra dosyasına borcu ödeyen davalı şirketin, usul ve yasaya aykırı kararı istinaf etmek zorunda kaldığını, dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilseydi derdestlik itirazında bulunma imkanları olacağını, tüm bilirkişi raporlarına karşı da itirazlarını ibraz edebileceklerini,
Dava şartı yokluğundan reddedilecek bu davanın, tebligatların usulüne uygun olup olmadığının denetiminin yapılmaması nedeniyle, kabul ile sonuçlandığını, şöyle ki, istinafa konu edilen iş bu dava açıldığında, tarafları ve konusu aynı olan bir başka davanın, Turgutlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (EK-2) zaten görülmekte olduğunu, yani davacıların, iki farklı avukata vekalet vermek suretiyle iki ayrı yerde aynı talepli iki davayı açtırdıklarını, hal böyle olunca, eldeki işbu dava, dava şartı yokluğundan redde mahkum iken, usulsüz tebligat nedeniyle işin esasına girilerek nihai karar verildiğini, bu nedenlerle mahkemenin ön inceleme ve tahkikat aşamaları başta olmak üzere gerekçeli kararın da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf talebinde bulunan davalı … şirketinin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Taraflar “silahların eşitliği ilkesi” gereği iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat hakkına sahiptirler. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa’nın 36. maddesi ile düzenlenen “iddia ve savunma hakkının kullanılmasına imkan tanınması ilkesi”nin doğal bir sonucudur.
Gerçekten de savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile HMK.nun 27. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece, davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir. Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanununun amir hükmü gereğidir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkında iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi 7201 sayılı Tebligat Kanunun ve Tebligat tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir. (HGK’nın 04/03/2009 gün ve 2009/9-52-105 EK sayılı ve 14/12/2016 gün ve 2014/22-1618-2016/2162 EK sayılı kararları)
Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. maddesi “Hükmi şahıslara ve ticarethanelere tebligat” başlığı altında tüzel kişiler adına tebligatı teslim alma yetkisine sahip kişileri düzenlemektedir. Madde metnine göre; “(1) Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. (2) Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.”
Tebligat Kanunu’nun 13. maddesinde “Hükmi şahısların memur ve müstahdemlerine tebligat” başlığı altında hüküm tesis edilmiştir. Madde metnine göre; “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.”
Tüzel kişilerin tebliğ almaya yetkili memur veya müstahdemlerine tebliğ yapılabilmesi için tüzel kişilerin salahiyetli kişilerinin herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmamaları ve tebliğ edilecek evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları gerekmektedir. Bu hususun tebliğ memuru tarafından bizzat araştırılıp tebliğ tutanağına yazılması gerekir. Bu tebliğin geçerli olabilmesi için zorunlu bir kaidedir. Aksi takdirde yapılan tebliğ usulsüz olur. Tebligat tüzüğünde tüzel kişilere tebligatı düzenleyen hükümler 12059 sayılı tebligat tüzüğünde tüzel kişilere tebligat usulünü düzenleyen hükümler 17. ve 18.maddelerde yer almaktadır.
Tüzüğün 17. maddesi “Hükmi şahıslara ve ticarethanelere tebligat” başlığı altında tüzel kişiler adına kimlere tebliğ yapılabileceği düzenlenmiştir. Hükme göre; (1) Hükmi şahıslara tebliğ salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. (2) Vekaletlerin ve bunların teşkilatının, mülhak ve hususi bütçeli idarelerle belediyelerin, köylerin ve hususi kanunlarına müsteniden kurulmuş olan teşekküllerle, şirketlerin ve cemiyetlerin salahiyetli oldukları mümessilleri tabi kanunlara ve statülerine göre tayin edilir. (3) Hükmi ve hakiki şahsa ait bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticarethanenin o muamelede salahiyetli ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.
Yine Tüzüğün 18. maddesinde “Hükmi şahısların memur ve müstahdemlerine tebligat” başlığı altında tüzel kişinin yetkilileri bulunmadığı zaman tebliğin kimlere yapılacağı düzenlenmiştir. Madde düzenlemesine göre “(1) Yukarıdaki madde mucibince tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, hükmi şahsın o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. (2) Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, hükmi şahsın yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tebligatın muhatabı olan hükmi şahsın mümessilinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle tavzif edilmiş bir şahıs olması lazımdır. (3) Bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edildiği takdirde tebligat, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır”
Tebligat Tüzüğü’nün 18. maddesinin 2. fıkrasında; “Şu kadar ki, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, hükmi şahsın yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tebligatın muhatabı olan hükmi şahsın, mümessilinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle tavzif edilmiş bir şahıs olması lazımdır.” Düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere tebligatı koşulları gerçekleşmesi halinde almaya yetkili memur veya müstahdem herhangi bir çalışan değildir. Yetkililerin tebligatı teslim alamamaları halinde bu iş ile görevlendirilmiş kişiler yani tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir personel gibi esasen bu iş ile görevlendirilmiş kimseler olması gerekir. Tüzüğün 18. Maddesinin son fıkrasına göre de “Bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edildiği takdirde tebligat, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.” hükmüne haizdir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu 35.maddesinde; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
(Değişik fıkra:19/03/2003-4829 S.K./11 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır.
(Değişik fıkra: 19/03/2003-4829 S.K./11.md) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır.
(Ek fıkra:06/06/1985-3220/12 md) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.” denilmektedir.
Tebligat Kanunu’nun 35. ve ilgili Yönetmeliğin 57. maddelerine göre tebligat yapılabilmesi için, gerçek kişi muhatabın kendisine veya adresine Kanun’un ve Yönetmeliğin gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olması, muhatabın adresini değiştirmiş ve yeni adresini bildirmemiş olması, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin de tespit edilememesi gerekmekte olup, tüzel kişiler bakımından da madde de belirtilen resmî kayıtlardaki adreslerin esas alınması gerekir. Bu koşullardan biri eksikse sözü edilen maddelere göre tebligat yapılamaz. Bununla birlikte; yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekmektedir.Yine 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şekli olduğundan titizlikle uygulanması gerekir.Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerden sonra somut olaya bakıldığında, her ne kadar dava dilekçesinde davalı … AŞ. davalı olarak gösterilmiş ise de, adres olarak davalı şirketin genel müdürlüğünün adresi belirtilmemiştir. Dava dilekçesinde belirtilen … adresine tebliğe çıkarılan dava dilekçesi adresin kapalı olduğu, kimsenin bulunmadığı, bilgi alınamadığı belirtilerek 06.03.2018 tarihinde iade edilmiştir. Bunun üzerine mahkemece Ankara Ticaret Odası Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden davalı şirketin ticaret sicil adresi sorulmuş, 09.05.2018 tarihli cevapta davalı şirketin İç Anadolu Bölge Müdürlüğü Şubesi adresi olan “…” adresi bildirilmiştir. Belirtilen adrese tebliğe çıkarılan dava dilekçesi, adresten taşınıldığı yönetici beyanından anlaşıldığından bahisle 04.07.2018 tarihinde yine iade edilmiştir. Aynı adrese tekrar yapılan dava dilekçesi tebliği aynı sebeple 18.07.2018 tarihinde bir kez daha iade edilmiştir. Mahkemece Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne yazılan 23.07.2018 tarihli müzekkere ile davalı şirketin açık adresi sorulmuş, ATO Ticaret Sicil Müdürlüğü 13.08.2018 tarihli cevabında yine davalı şirketin iç Anadolu bölge müdürlüğü şubesi adresini (bir önceki müzekkere cevabındaki gibi) bildirmekle birlikte, ilgili şubenin merkezinin İstanbul’da olduğunu, istenilen bilgilerin … sicil numarası ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden sorulmasını, ayrıca Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün (belirtilen ilgi tarihli ve sayılı yazısı ile) şirketlerin yayımlanan son adresleri ve diğer bilgilere Türkiye Ticaret Sicili Gazatesinin 01.10.2013 tarihi itibariyle yayımlanan tüm nüshalarına ihtiyaç olması halinde www….gov.tr internet sayfasından ücretsiz üye olmak suretiyle temin edilebileceği hususunun bildirildiğini belirtmiştir. Detaylı şekilde verilen bu cevaba rağmen mahkemece, davalı şirketin İstanbul Ticaret sicilinden ve internet sayfasından genel merkez adresi araştırılıp tespit edilmeksizin, Ankara Ticaret sicili tarafından bildirilen iç Anadolu bölge müdürlüğü şubesi adresi itibariyle dava dilekçesi 04.10.2018 tarihinde “Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesi gereğince evrakın bir parçası gösterilen adresin kapısına yapıştırılarak tebliğ edildi” şeklinde şerh yazılarak tebliğ edilmiş, sonraki tebligatlarda aynı şekilde yapılmış ve yargılamaya devam edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, davalı şirkete dava dilekçesi, ön inceleme duruşma günü, bilirkişi raporu vb. dosyadaki tüm tebligatlar ATO Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından bildirilen İç Anadolu Bölge Müdürlüğü şubesi adresine çıkarılmış, adresten taşındığından bahisle bila tebliğ iade edilmiş, bunu müteakip TK.nun 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatla dava sona erdirilmiştir. Oysa 7201 Sayılı Tebligat Kanunun 35. maddesi uyarınca tebligat yapılabilmesi için; “Kendisine veya adresine daha önce kanunun gösterdiği usullere göre aynı adreste usulüne uygun tebligat yapılmış olması” gerektiği gibi tebliğ evrakına 35. maddeye göre yapılan tebligatın sebebinin de açıkça yazılması gerekmektedir. Bu nedenle davalının taşındığı belirtilen ve daha önce hiç tebligat yapılmamış olan adresine dava dilekçesi, duruşma günü, bilirkişi raporu ve gerekçeli kararın Tebligat Kanunu 35. maddesine göre tebliğ edilmesi, böylece davalı şirketin savunma hakkının kısıtlanması yasaya uygun görülmemiştir.
Kabule göre de; söz konusu İç Anadolu Bölge Müdürlüğü şubesinin 30.01.2018 tarihli 349 sayılı yönetim kurulu kararına istinaden, Beyoğlu 47. Noterliğinin 03.12.2018 tarih… tasdikli şube kapanış kararı ile kapatılmasına karar verildiği, buna göre 06.12.2018 tarihinde şubenin terkin şerhinin ticaret siciline tescil edildiği,10.12.2018 tarihli … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığı, istinafa konu mahkeme kararının ise şubenin kapatılmasından sonra 11.12.2019 tarihinde verildiği görülmüş, yine mahkemece 19.06.2019 tarihli duruşmada 1 nolu ara kararı ile davalı şirketin İstanbul Ticaret sicil müdürlüğünden adresinin tespiti ile davaya konu trafik kazasına ilişkin hasar dosyası ile poliçenin bu adresten istenmesi için müzekkere yazılması hususunda kaleme talimat verdiği, mahkeme kalemince 20.06.2019 tarihli müzekkere ile davalının genel merkez adresine yazılan müzekkere ile ilgili belgelerin istenildiği, davalı şirket tarafından hasar dosyası ile tüm belgelerin 05.08.2019 tarihli cevabi yazı ile mahkemeye gönderildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin genel merkez adresinin tespiti hususunda dosyada tüm bilgi ve belgeler bulunmakta ve hatta genel merkez adresinden hasar dosyası vb. belgeler mahkemece istenip getirilmiş iken, tebliğe elverişli adres tespit edilmişken daha sonraki tebligatların dahi, o tarihte kapatılmış olan ilgili şube müdürlüğü adresinde Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre yapılması da doğru değildir.
Bu durumda mahkemece, Tebligat Kanununa göre usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve tensip tutanağının davalı şirketin genel merkez adresine tebliği ile savunma hakkı tanınması, dilekçeler aşaması usulüne uygun tamamlandıktan sonra, taraflara ön inceleme duruşma gününü bildirir davetiyelerin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesi, taraf teşkili sağlanarak, 6100 sayılı HMK ile öngörülen ön inceleme duruşması, tahkikat ve sözlü yargılama aşamaları tamamlandıktan sonra davanın esası hakkında hüküm kurulması gerekirken Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkının ihlali ile hüküm kurulması kanuna aykırı olup (HMK madde 27). davalının savunma hakkı kısıtlanarak, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden davalı … vekilinin bu hususa yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan davalı … vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Aş vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.12.2019 tarihli, 2018/133 Esas-2019/916 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 295,00-TListinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine,
3-Davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına, davalı tarafından yatırılan 150,00-TL gider avansından kullanılmayan kısmın davalıya iadesine,
4-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 23.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …


Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.