Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/166 E. 2022/1298 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/166 – 2022/1298
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/166
KARAR NO : 2022/1298

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2019
NUMARASI : 2017/416 Esas 2019/594 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :

DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 20/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 20/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ve davalılar … ve … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 03/05/2017 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu trafik sigortacısı olduğu aracın davacıların ortak murisi … ile dava dışı yayaya çarpması sonucunda müvekkillerinin murisinin vefat ettiğini, müvekkillerinin murisinin vefatı nedeniyle desteğinden yoksun kaldıkları ve manevi yönden acı ve elem duyduklarını beyanla müvekkilleri yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile müvekkili … yönünden 100.000-TL, diğer müvekkilleri yönünden ise ayrı ayrı 50.000-TL olmak üzere toplam 251.000-TL maddi ve manevi tazminatın 03/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; dava konusu trafik kazasının oluşumunda davacılar murisinin kaza tespit tutanağına göre kendi can güvenliğini dikkate almayarak taşıt yoluna kontrolsüz şekilde girmesinin etkili olduğunu, bu nedenle müvekkilinin kusurunun bulunmadığını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı sigorta şirketi ise cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kusur bilirkişi raporunda; trafik kazasının oluşumunda davacılar murisinin % 70, davalı araç sürücüsünün ise; % 30 oranında kusurlu olduğu mütalaa edildiği, her ne kadar tefhim edilen kısa kararda sehven dava konusu 13.080,45-TL destek tazminatı alacağının tüm davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine şeklinde hüküm kurulmuş ise de; davacılardan … haricindeki davacıların söz konusu tazminata yönelik bir taleplerinin bulunmadığı, hüküm altına alınan destek tazminatı alacağının (davalılardan … ve …’ın 12.003,51-TL’lik kısmından sorumlu olması kaydı ile) davalılardan sigorta şirketi yönünden 08/06/2017, diğer davalılar yönünden ise olay tarihi 03/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacı …’e verilmesi şeklinde düzeltilmesi gerektiği manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle -Davanın KISMEN KABULÜ ve KISMEN REDDİ ile; Dava konusu 13.080,45 TL destek tazminatı alacağının (davalılardan … ve …’ın 12.003,51-TL’lik kısmından sorumlu olması kaydı ile) sigorta şirketi yönünden 08/06/2017, diğer davalılar yönünden ise olay tarihi 03/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’e verilmesine, davacılardan … lehine 20.000,00 TL, diğer davacılar lehine ise ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere, toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi haricindeki davalılardan olay tarihi 03/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, her ne kadar mevcut olayda ise müvekkillerin murisi …’in %70 oranında kusuru olduğu tespit edilmiş ise de, davalı …’ın, 2918 sayılı trafik kanunu 52.maddesi uyarınca hız sınırlamasına uymaması sebebiyle kusurlu olduğunun tespit edildiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarlarının müvekkillerin manevi zararını gidermekten çok uzak olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde, kusur oranına itiraz ettiklerini, bir aracın yavaşlamaya geçtiği andaki hızının hesaplanmasının, yalnızca yoldaki fren izi ile hesap edilebilir bir husus olmadığını, kurallara uymadan dikkatsiz ve tedbirsiz davranışı kazaya sebebiyet vermiş olan ve yaya geçidi olmasına rağmen kullanmayan, araçların hızını ve uzaklığını hesaplamadan yola atlaması sonucu müteveffa yayanın kusur oranının %70’ ten daha fazla olması gerektiğini, manevi tazminat oranının fahiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemidir.
Dairemizce HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleriyle ve resen kamu düzenine ilişkin sebeplerle sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır.
Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 186. maddesi uyarınca, tarafların tüm delilleri toplanıp inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra, hakimin, aynı yasanın 298. maddesi uyarınca, kararı gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu 297. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nın 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak, zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde, HMK’nın 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun biçimde gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa karar yazıp tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin, artık bu kararını değiştirmesine de yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzenine ilişkin olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda eldeki davada mahkemece 23.11.2017 tarihli kısa kararda ” 1-Davanın KISMEN KABULÜ ve KISMEN REDDİ ile; Dava konusu 13.080,45 TL destek tazminatı alacağının davalılardan sigorta şirketi yönünden 08/06/2017, diğer davalılar yönünden ise olay tarihi 03/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, Davacılardan … lehine taktiren 20.000,00 TL, diğer davacılar lehine ise ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere, toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi haricindeki davalılardan olay tarihi 03/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verildiği halde, gerekçeli kararda; “Davanın KISMEN KABULÜ ve KISMEN REDDİ ile; Dava konusu 13.080,45 TL destek tazminatı alacağının (davalılardan … ve …’ın 12.003,51-TL’lik kısmından sorumlu olması kaydı ile) sigorta şirketi yönünden 08/06/2017, diğer davalılar yönünden ise olay tarihi 03/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı …’e verilmesine, Davacılardan … lehine taktiren 20.000,00 TL, diğer davacılar lehine ise ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere, toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi haricindeki davalılardan olay tarihi 03/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6100 Sayılı HMK’nın 297/2.fıkra gereğince hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait bir söz tekrar edilmeksizin taraflardan her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Anayasa’nın 141. maddesinin amir hükmü gereğince tüm mahkeme kararların gerekçeli olması gerekir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukuki gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Tarafların o dava ve talep yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve istinaf dairesinin hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması 6100 Sayılı HMK 2004 sayılı İİK ve Anayasada gösterilen düzenleme karşısında zorunludur.
Gerekçeli karar 6100 Sayılı HMK’nın 26. maddesinde öngörülen taleple bağlılık 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme, Anayasa’nın 36. ve AİHS sözleşmesinin 6. maddesinde öngörülen adil yargılanma hakkıyla doğrudan ilgili ve kamu düzenine ilişkindir. Kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde gerekçe içerir ve denetlenebilir bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunması halinde istinaf incelemesi yapılabilecek usulüne uygun bir karar bulunmadığı için delillerin hiç değerlendirilmemiş olduğunun kabulü gerekir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, 6100 sayılı HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağından, HMK’nın 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunlu olduğundan mahkemece, HMK’nın 297. maddesine uygun, tarafların iddia ve savunmalarını karşılar gerekçeli bir karar verdiğini söylemek mümkün olmadığından, tarafların diğer istinaf taleplerinin de değerlendirilmesi mümkün görülememiştir.
Bu itibarla, davacılar vekilinin ve davalılar … ve … vekilinin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-4-a maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek gerekçeli karar verilmesi için, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin ve davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 19.09.2019 tarihli 2017/416 Esas 2019/594 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalılar tarafından istinaf peşin harcı olarak yatırılan 2.243,30-TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalılara iadesine, istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 863,00 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacılara iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.