Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1611 E. 2022/2367 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1611 – 2022/2367
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1611
KARAR NO : 2022/2367

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2020
NUMARASI : 2018/892 Esas 2020/438 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 16/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 28/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 29/12/2011 tarihinde davacıların oğlu olan …’nın tek taraflı trafik kazası sonucunda vefat ettiğini, kazaya karışan aracın kaza tarihinde mevcut ve geçerli ZMMS poliçesinin davalı sigorta şirketi tarafından tanzim edildiğini, davacıların desteklerinin vefatı nedeni ile kendisinin desteğinden yoksun kaldıklarını beyanla HMK 107/1 maddesi gereğince belirsiz alacağa ilişkin dava değeri yönünden artırım hakları saklı kalmak kaydıyla davacılar … ve … için ayrı ayrı 2.500,00’er-TL olmak üzere toplam 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş;13.03.2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile davacı anne için 17.161,38 TL, baba için 16.004,68 TL destek tazminatının davalıdan tazminini istemiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; dava konusu trafik kazasına karışan aracın davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olup poliçe teminat limitinin şahıs başına 200.000,00-TL olduğunu, dava konusu trafik kazası nedeni ile desteğin eşi … ve çocukları tarafından açılan dava sonucunda Ankara 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/219E. 2014/151K. sayılı kararına istinaden, adı geçen davacılar lehine hükmedilen maddi tazminatın Ankara 7.İcra Müdürlüğü’nün 2014/12609 E. sayılı takip dosyasına poliçe teminat limiti dahilinde 200.000,00-TL olarak tamamen ödendiğini, davalı yönünden ZMMS poliçe teminat limiti tüketildiğinden başkaca herhangi bir sorumluluğu kalmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, dosyada toplanan delillere göre; davalı sigorta şirketinin müteveffa desteğin eş ve çocuklarına işbu dava öncesinde verilen karar gereğince icraen yaptığı ödeme ile ZMMS poliçe teminat limitinin tamamının tüketildiği, davalı sigorta şirketinin 2918 sayılı KTK’nın 91.m. gereğince poliçe teminat limiti dahilinde ve dava dışı sigortalısının kusuru oranında zararı tazminle yükümlü olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından yapılan sözkonusu ödemenin iş bu dosya davacılarının destek tazminatı talep etmelerini engellemek veya ZMMS poliçe teminat limitlerinin tüketilmesini ve hak sahibi davacıların destek tazminatı talep haklarını ortadan kaldırmak amacıyla ve kötüniyetli olarak gerçekleştirildiğine ilişkin olarak herhangi bir delil sunulmadığı, nitekim, davalı sigorta şirketi tarafından dava dışı hak sahiplerine Ankara 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ilamına istinaden ve işbu dava açılmadan önceki tarihte ödeme yapıldığı, bu durumda, davalı sigorta şirketinin 2918 sayılı KTK’nın 96.m. gereğince işbu davada davacı hak sahipleri yönünden hukuken sorumlu tutulabileceği ZMMS poliçe teminat limiti bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme kararında, müteveffa desteğin eş ve çocuklarına sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme ile poliçe limitinin tüketildiğinden bahisle KTK md. 96 gereği sigorta şirketinin davacılara karşı sorumluluğu kalmadığının belirtildiğini,karara dayanak olan KTK md. 96’da “Zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur. Başka tazminat taleplerinin bulunduğunu bilmeksizin zarar görenlerin birine veya birkaçına kendilerine düşecek olandan daha fazla ödemede bulunan iyiniyetli sigortacı, yaptığı ödeme çerçevesinde, diğer zarar görenlere karşı da borcundan kurtulmuş sayılır.” denildiğini, bahse konu kanun maddesinde “başka tazminat taleplerinin bulunduğunu bilmeksizin zarar görenlerin birine veya birkaçına kendilerine düşecek olandan daha fazla ödemede bulunan iyiniyetli sigortacı” ibaresi kullanıldığını, ancak hangi hal ve şartlar altında sigortacının iyi niyetli sayılacağı hususunda bir açıklık bulunmadığını, somut olayda sigorta şirketine karşı talep hakkı bulunan kişi veya kişiler müteveffaya ait nüfus kayıt örneğinin temini ile açıkça görülebilecek bir vaziyette iken, sadece bahse konu tarih itibariyle talepte bulunan hak sahiplerine, yine aynı KTK maddesinin hilafına olarak indirime tabi tutulmaksızın poliçe limitini doldurur şekilde ödemede bulunulmuş olmasının sigortacının iyi niyetli olarak addedilmesini olanaksız kıldığını, ilgili madde gereği sigorta şirketinin sorumluluktan kurtulmasının, ancak talepte bulunanın sigorta şirketi tarafından kolaylıkla belirlenemeyeceği durumlarda söz konusu olabileceğini, davacılar müteveffanın ebeveynleri olup, sigorta şirketi tarafından tespitinin oldukça kolay olduğunu, olması gerekenin, sigorta şirketinin tüm hak sahiplerini, müteveffanın nüfus kayıt örneğini temin ederek tespit etmek ve buna göre hak sahiplerine ödemede bulunmak olduğunu, sigortacının yaptığı işin niteliği de göz önüne alınacak olursa bu hususa dikkat etmesi kendisinden beklenebilecek bir davranış iken buna riayet etmediğini, bu durumu bilmeleri kendilerinden beklenemeyecek davacıların sonuca katlanmalarının beklenmesinin uygun olmayacağını,sigorta şirketinin, bahse konu davranışı ile TTK’nın md. 18’de tacirlere yüklediği “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” hükmüne açıkça aykırı davrandığını, zira sigorta şirketinin hak sahiplerine ödemede bulunmadan önce her birini imkanları ölçüsünde tespit etmesi ve buna göre ödemede bulunması gerektiğini, buna göre hem KTK hükümleri çerçevesinde iyi niyetli sayılamayacağını, hem de TTK hükümleri çerçevesinde basiretli bir tacir gibi davranmayarak tarafların zarara uğramasına sebebiyet veren sigorta şirketinin sorumluluktan kurtulduğunun kabul edilemeyeceğini (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E:2017/2224, K:2018/1753, T:22.11.2018 sayılı kararı), 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18/2 maddesi gereğince, tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini, davalı sigorta şirketinin de haiz olduğu vasfı ve yaptığı işin niteliği göz önüne alınacak olursa ticari ilişkilerinde basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğunu, sigorta şirketinin dava konusu alacağa ilişkin davacılara herhangi bir ödemede bulunmadığını ve davacılar tarafından bahse konu hak ve alacaklara ilişkin olarak ibra edilmediğini, sigorta şirketinin üçüncü kişilerle olan rücu ilişkisinin davacıları bağlamadığını, bu sebeple sigorta şirketinin davacılara karşı bir sorumluluğunun kalmadığını kabul etmediklerini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar tek taraflı trafik kazası sonucu ölen müteveffa …’nın anne ve babası olup, davaya konu trafik kazası 29.12.2011 tarihinde gerçekleşmiştir. Destek aracın sürücüsü olup kendi yaptığı trafik kazası sonucu vefat ettiği anlaşılmıştır. Davacıların destek tazminatı talebinin kazanın gerçekleştiği tarih itibariyle yerleşik Yargıtay uygulamaları ve HGK kararları gereği ZMSS poliçesi teminatında olduğu kabul edilmekte, davalı sigorta şirketi azami kişi başına ölüm/sakatlık teminat limiti ile hak sahiplerine karşı hukuki sorumluluğu bulunmaktadır.
Olay tarihi itibariyle poliçe limitinin 200.000,00 TL olduğunun anlaşılması, iş bu davanın 13.12.2018 tarihinde açılması, desteğin eşi … ve çocukları tarafından 12.07.2013 tarihinde Ankara 13.ATM’nin 2013/219 esas sayılı dosyasında davalı sigorta şirketi aleyhinde destek tazminatı davası açıldığı, yargılama sırasında alınan tazminat bilirkişi raporunda davacı hak sahipleri yönünden hesaplanan destek tazminatı toplamı 200.000,00 TL’den fazla olduğundan davacılar vekilince poliçe limiti olan 200.000,00 TL tazminatın davalı sigortacıdan tahsilinin talep edildiği, yargılama sonunda mahkemece 30.04.2014 tarihli 2014/151 sayılı kararla davacı eş için 125.285,24TL, davacı çocuk … için 9.203,59 TL, davacı çocuk … için 20.526,67 TL, davacı çocuk … için 44.984,50 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalı sigortacıdan tahsiline karar verildiği, hükme karşı davalı sigorta şirketi tarafından temyiz yoluna gidildiği, Yargıtay 17. Hukuk dairesinin 2016/11242 esas-2017/9456 karar sayılı ilamla davalının temyiz talebinin reddine karar verilerek, kararın 02.05.2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı tarafın Ankara 7. İcra müdürlüğünün 2014/12609 sayılı dosyasında 14.07.2014 tarihinde ilamlı icra takibi yaptığı, davalı sigortacı tarafından ferilerle birlikte ilgili takip dosyasına 25.01.2016 tarihinde 305.000,00 TL, 29.01.2016 tarihinde 14.223,02 TL ödeme yapıldığı görülmüştür.
Davalı sigorta şirketinin derecattan geçerek kesinleşen mahkeme ilamına dayanarak poliçe teminatının tamamını dava dışı hak sahiplerine ödediği, iş bu davanın desteğin eşi ve çocukları tarafından 2013 yılında açılan davadan, karardan, onama ilamından ve ödemelerden çok sonra açıldığının anlaşılması, bu durumda davalı sigortacının KTK’nın 96. Maddesi uyarınca diğer hak sahiplerine yaptığı ödemenin iyiniyetli ödeme sayılmasında ve iş bu dosya davacılarına karşı da borcundan kurtulmuş kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmaması, aksinin davacı tarafça somut delillerle de kanıtlanamaması, poliçe limitinin tamamını dava dışı hak sahiplerine ödeyen davalının tazminattan sorumlu tutulmamasında bir usulsüzlük bulunmaması ve mahkemenin gerekçesine göre davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılardan alınması gereken 80.70 TL istinaf karar harcından, pesin alınan 54.40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26.30 TL harcın davacı taraftan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde davacı taraf yönünden TEMYİZİ KABİL OLMAK ÜZERE oy birliği ile 16.12.2022 tarihinde karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.