Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1469 E. 2022/2213 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/06/2020
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ : 23/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 21/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 30.09.2016 tarihinde davalı sürücü …’nun, davalı …’ya ait araç ile … istikametinden Ankara istikametine doğru seyir halinde iken, aynı istikamette bulunan ….plakalı kamyonun arka kısmına çarpması, bu kamyonun da önünde bulunan …plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen kazada, davalı … yönetimindeki araçta yolcu komununda bulunan davacıların oğlu/kardeşi …’ın kaldırıldığı hastanede 07.10.2016 tarihinde hayatını kaybettiğini, kazanın oluşumunda davalılardan …ye Zorunlu Mali Mesuliyet, ….’ye İhtiyari Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile sigortalı araç sürücüsü …’nun tamamen kusurlu olduğunu, davalılardan …’ye destekten yoksun kalma tazminatı ödenmesi için başvuruda bulunulduğunu, 14.12.2016 tarihinde 66.310,82-TL ödeme yapıldığını, söz konusu tutarın ne şekilde ve hangi veriler dahilinde hesaplandığının kendilerine bildirilmediğini, müteveffanın anne ve babasının engelli olduğunu, desteğin vefatından önce asgari ücretin üzerinde bir gelir elde ederek ailesine katkıda bulunduğunu, ölümüyle davacı anne, baba ve kardeşinin manevi olarak da büyük üzüntü duyduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı baba … için 500,00-TL maddi, 100.000,00-TL manevi, davacı anne … için 500,00-TL maddi, 100.000,00-TL manevi, davacı kardeşi … için 50.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde; aracın davalı şirket nezdinde 01.04.2016 – 2017 vadeli … Poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, şahıs başına sürekli sakatlık ve vefat teminat limitinin 15.000,00-TL, manevi tazminat limitinin ise kaza başına 20.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, maddi tazminatın Zorunlu Trafik Poliçesi limitleri dahilinde kalması halinde sorumluluklarının olmayacağını, kazada hatır taşıması bulunduğunu,Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları gereği hesaplanacak tazminattan %20’den aşağı olmamak üzere indirim yapılması gerektiğini, kazada vefat edenin müterafik kusurunun olup olmadığının tespitini talep ettiklerini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalılardan … ile … vekili cevap dilekçesinde; iki arkadaşın birlikte yaptıkları yolculuk esnasında meydana gelen kazada davalı …’in yaralandığını, …’ın ise hayatını kaybettiğini,…. Kurumu raporlarının maddi vakıayı aydınlatmaya elverişli olmadığını, … kayıtlarından kazanın oluş anına ilişkin görüntünün elde edilemediğinin rapor edildiğini, münhasıran …’ya ait aracın arkadan çarpan araç olması sebebiyle KTK 56/1-c maddesine göre rapor düzenlendiğini, kaza ile ilgili olarak birçok soru işaretinin bulunduğunu, ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davalıların müteveffanın ailesi ile hem kazadan önce hemde kazadan sonra komşuluk ilişkileri sebebiyle ilgilendiğini, cenaze ve taziye süresince sürekli yanlarında bulunduğunu, müteveffanın dayısının talebi üzerine kendilerine 2.500,00-TL nakdi para desteği de yapıldığını, müteveffa …’ın kazadan önce düzenli bir gelirinin olmadığını, hayatının hiçbir döneminde asgari ücretin üzerinde bir gelir elde etmediğini, davacıların maddi gerçeğe aykırı beyanlar vermesinin kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın davalı şirket nezdinde …. Poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, poliçeden kaynaklanan sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve kişi başına azami 310.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, davalı şirkete yapılan müracaat üzerine hasar dosyası açıldığını, 66.310,82-TL destekten yoksun kalma tazminatının 14.12.2016 tarihinde ödendiğini, tamamen doğru veriler çerçevesinde hesaplama yapılmış olup, tüm sorumluluklarını yerine getirdiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından; davacıların murisi ve desteğinin 07/10/2016 günü meydana gelen trafik kazasına bağlı olarak vefat ettiği, müteveffanın hak sahiplerine kurumca gelir bağlanmadığı, dosya kapsamında aksine bilgi-belge bulunmadığından davacılar desteği …’ın asgari gelir sahibi olduğu dikkate alınarak bilirkişi tarafından maddi tazminatın hesaplanması yoluna gidildiği, buna göre davacılara davalılardan … Sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerle davacılar … ve … maddi zararlarının karşılanmadığı, bilirkişi marifetiyle bu davacılara yapılan ödemelerin güncel değerinin bulunarak tazminattan tenzil edilmesi ve tenzil edilen bu miktardan hatır taşıması nedeniyle % 20 oranında takdiri indirim nedeni uygulanması dikkate alındığında davacı …’ın 25.557,87-TL, davacı …’ın ise 21.114,10-TL destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat talep hakkı bulunduğu, talep gibi … plaka sayılı aracın sürücüsü, maliki ve ZMSS poliçesi ile sigortalayan şirketin tespit olunan maddi tazminattan sorumlu oldukları, diğer yandan hakimin takdirine bağlı yapılan hatır taşımasına bağlı indirim nedeniyle davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/2758 esas, 2019/241 karar sayılı ve 16/01/2019 tarihli ilamı), davacı tarafın kasko sigortacısı, haksız fiil sorumlusu ve işleten davalılara karşı talep olunan manevi tazminat talebine gelindiğinde, bilindiği üzere 6098 sayılı TBK’nun 56.(818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47.) maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarının adalete uygun olması gerektiği, manevi tazminatın, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşıdığı, manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerektiği, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği, 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiş ise de, bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakimin bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermesi gerektiği, bu bilgiler ışığında, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın oluşumu, kusur durumu ve kazanın meydana geldiği tarih ve olay tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurularak 35.000,00-TL’şer manevi tazminatın müteveffanın annesi davacı … ve babası davacı …’a; 15.000,00-TL manevi tazminatın ise müteveffanın kardeşi olan …’a kaza tarihinden itibaren talep gibi yasal faiziyle birlikte davalılar …, araç maliki … ile kasko poliçesini tanzim eden … Sigorta’dan (sigorta şirketinin sorumluluğunun kaza başına poliçe limitiyle belirtilen 20.000,00-TL’den fazla olmamak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsili gerektiği anlaşıldığından davanın KISMEN KABULÜ ile; müteveffa …’ın vefatı sebebiyle 25.557,88-TL maddi tazminatın 100,00-TL’sine (poliçe limitiyle sınırlı ve sorumlu olmak üzere) davalı …Ş. yönünden 06/12/2016 tarihinden diğer davalılar … ile … yönünden ise kaza tarihinden, bakiye kalan tutarına ise her bir davalı yönünden ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılardan …’a ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, müteveffa …’ın vefatı sebebiyle 21.114,10-TL maddi tazminatın 100,00-TL’sine (poliçe limitiyle sınırlı ve sorumlu olmak üzere) davalı …Ş. yönünden 06/12/2016 tarihinden diğer davalılar … ile … yönünden ise kaza tarihinden, bakiye kalan tutarına ise her bir davalı yönünden ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılardan …’a ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Davacı … için 35.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan ….’den (poliçe limitiyle sınırlı ve sorumlu olmak üzere)dava tarihinden, … ve …’dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı … için 35.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan ….’den (poliçe limitiyle sınırlı ve sorumlu olmak üzere)dava tarihinden, … ve …’dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacılardan … için 15.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan ….’den (poliçe limitiyle sınırlı ve sorumlu olmak üzere) dava tarihinden, … ve …’dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; yapılan yargılama sonunda toplanan kanıtların eksik değerlendirildiğini hem maddi hem de manevi tazminat belirlemesi yönünden dosya kapsamına uygun düşmeyen bir karar verildiğini,
20 yaşındaki oğullarını kaybeden ailenin yaşadığı derin acı ve ızdırabı hiçbir tazmin müessesinin dindiremeyeceğini, ancak ailenin, yaşanılan bu derin acıya sebebiyet verenlerin eylemlerinin sorumluluğunun tam olarak belirlenmesi, adalet ve hakkaniyet çerçevesinde yargı mercileri önünde görünür kılınması beklentisi içerisinde olduğunu, maddi tazminat hesabında, destekten yoksun kalan anne ve babanın özel durumunun dikkate alınmadığını, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda maddi tazminat hesabının müteveffanın eğer yaşasaydı yaşı itibariyle belli bir süre sonra evleneceği ve en az iki çocuğunun olacağı, kazancının bir bölümünü kendisine ve ailesine bir kısmını da anne ve babasına harcayacağı varsayımı ile yapıldığını, bu varsayım ile birlikte destek payı hesabının, desteğe ihtiyaç duyan anne ve babanın sağlıklı bir birey olması halinde bir nebze de olsa kabul edilebileceğini,
Dava dilekçesinde dayanağı ile birlikte belirttikleri üzere, müteveffa …’ın babası …’ın %46 oranında engelli, annesi …’ın ise %39 oranında engelli olduklarını, dolayısıyla maddi desteğin, anne babanın engelli olması nedeniyle normal bir ebeveyne yapılacak destekten fazlasını içermesi ve destek paylarının engellilik oranları gözetilerek daha fazla belirlenmesi gerektiğini,
Olayda hatır taşıması indirimi uygulanmasını kabul etmediklerini, mahkemenin, davalı tarafın hatır taşıması itirazında bulunduğunu ve araçta müteveffanın ücretli olarak taşınmadığını gerekçe göstererek maddi tazminat hesabından %20 oranında takdiri indirim uyguladığını, hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanmasının önemli olduğunu, yararın ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebileceğini, ancak taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyeceğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 24.06.2019 tarih ve 2016/20028 Esas, 2019/7843 Karar sayılı kararı), davaya konu olaya bakıldığında, müteveffanın askerden izinli olarak döndüğü sırada, davalılardan …’nun şehir dışında bir montaj işi bulunduğunu belirterek müteveffanın da yanında bulunmasını ve bir çalışma karşılığı olmamakla birlikte kendisine yardım etmesini istediğini, müteveffanın da bunu kabul ettiğini, bu amaçla da davalı … Karakuzunun, sabahın erken saatlerinde müteveffayı evinden alıp, montaj işinin yapıldığı yere götürdüğünü, kazanın da söz konusu montaj işinin tamamlanması sonrası dönüş yolunda meydana geldiğini, dolayısıyla müteveffanın hatır taşıması yönünde bir talebi olmadığını, davalı …’nun istemi doğrultusunda müteveffanın araç içerisinde bulunduğunu, bu haliyle taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararı bulunduğu olayda hatır taşımasından söz edilmesi ve hatır taşıması indirimi yapılmasını kabul etmediklerini, hatır taşıması olgusunun, yalnızca müteveffanın ücretli olarak taşınıp taşınmadığı noktasında değerlendirilemeyeceğini, haksız fiil sorumluluğu bulunan davalıların, yargılama süresi boyunca olayda hatır taşıması bulunduğu yönünde bir savunması da olmadığını, aksine davalıların 24.05.2018 tarihli duruşmada “oluş şekli itibariyle olayda hatır taşımacılığı bulunmadığını bildirerek bu konudaki iddialarını doğruladıklarını, dolayısıyla Mahkemenin, haksız fiil sorumlusu davalı tarafın hatır taşıması itirazında bulunduğu gerekçesini doğrulayan hiçbir veri ve savunma dosyada olmadığı gibi maddi tazminat hesabında hatır taşıması indirimi uygulanmasını gerektirir somut bir kanıt da bulunmadığını, bilirkişi raporunda yer alan maddi tazminat hesabı dikkate alınarak, hatır taşıması indirimi uygulanmadan ve sigorta ödemesi düşülmesi suretiyle tazminata karar verilmesi gerektiğini, haksız fiil sorumluları yönünden maddi tazminatta faiz başlangıcı eylem tarihi olduğundan, ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin yerinde olmadığını, Mahkemece maddi tazminata, haksız fiil sorumluları araç sürücüsü ve maliki yönünden 100,00-TL (anne ve baba için ayrı ayrı) yönünden kaza tarihi, bakiye kalan tutar için ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz uygulanmasına hükmedildiğini, dava dilekçesinde anne … için 500,00-TL, baba … için 500,00-TL maddi tazminat istendiğini, bu nedenle mahkemenin anne ve baba için ayrı ayrı 100,00-TL yönünden kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar vermesinin de hatalı olduğunu, ayrıca somut olayda uyuşmazlık, haksız fiilden kaynaklandığından, haksız fiil failinin, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız fiil tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayıldığını, zarar görenin, haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahip olduğunu, o halde, faiz başlangıcının, davalı sürücü ve malik yönünden kaza tarihinden itibaren olması gerektiğini,
Manevi tazminat zenginleşme veya cezalandırma aracı değil ise de, olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesinin bekleneceğini, davacılar açısından bu beklentinin, yaşamları boyunca sürecek ve dinmeyecek acının en azından hak ve nesafet çerçevesinde yargı mercileri önünde görünür kılınması yönünde olduğunu, bir başka anlatımla davacıların, tarifi imkânsız bu acılarının yargı mercileri tarafından da anlaşıldığını, adalet ve hakkaniyet çerçevesinde kendilerine hak verildiğini hissetmek istediklerini, ancak anne ve baba için belirlenen manevi tazminat tutarının, bırakın duyulan elem ve ızdırabı bir nebze de olsa gidermeyi, davacıların acısının katlanarak artmasına neden olduğunu, adalet beklentilerini boşa çıkardığını, manevi tazminat tutarı düşük olduğundan, 20 yaşındaki oğullarını kaybeden anne ve baba için adalet ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminatın takdir edilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan bakiye destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemine göre tazminat hesabı yapılmıştır. Karara karşı davacılar vekili istinaf isteminde bulunmuştur. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı)
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1, 8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında destek ile davacılar … ve …’ın bakiye ömür süresinin yine TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, desteğin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif ve pasif dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken, öncelikle davalı …. tarafından davacılara 14.12.2016 tarihinde 66.310,82-TL tazminat ödendiği anlaşılmakla, ödeme tarihindeki verilere göre (bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, desteğin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile tazminat hesabı yapılarak) tazminat hesaplanması, yapılan ödemenin yetersiz olduğunun, davacıların zararını karşılamadığının anlaşılması halinde ise destek, davacı anne … ve davacı baba …’ın TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, bilinmeyen / işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılması (bilinen/işlemiş dönem hükme esas alınan 20.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen tarihte sonlandırılmak suretiyle), davacı anne ve babanın destek alacağı süre gözetilerek, davacılar … ve …’ün talep edebilecekleri destek tazminatının (davacı taraf yararına oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilerek) hesaplanması, daha sonra davalı …Ş. tarafından davacılara yapılan tazminat ödemesinin ödeme tarihinden,rapor tarihine kadar güncellenmiş değerinin hesaplanan tazminatlardan ayrı ayrı mahsubu ile davacı anne ve baba yönünden talep edilebilecek bakiye destek tazminatlarının tespiti hususunda aktüer bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen yönteme uygun olmayan bilirkişi raporundaki hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
2-Davacılar vekilinin mahkemece davacı anne ve baba için hükmedilen destek tazminatından %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılmaması gerektiğine dair istinaf talebinin incelenmesinde; Türk Borçlar Yasasının “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır. Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır.
Buna göre, hatır taşıması indirimi için kural olarak hatır taşıması şartlarının varlığı yeterlidir. Yargıtay 17. HD’nin yerleşik uygulaması gereğince, hesaplanan tazminattan desteğin hatır için taşınması durumunda %20 oranında indirim yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Ancak hatır taşıması indirimi yapılabilmesi için davalı tarafın süresinde hatır taşıması itirazında bulunmuş olması gereklidir.
Somut olayda, destek ile davalı araç sürücüsünün arkadaş ve komşu oldukları anlaşılmakta ise de, desteğin olay anında ne amaçla davalı … yönetimindeki araçta bulunduğu,hatır taşıması olup olmadığı anlaşılamamıştır. Kaldı ki iş bu dava davalı araç sürücüsü, aracın trafik kayıt maliki, ZMSS şirketi (… Sigorta) ve İMSS teminatı nedeniyle … sigorta aleyhinde açılmış olup, davalı … AŞ. dışında diğer davalıların hatır taşıması savunması bulunmamaktadır. Hatta 24.05.2018 tarihli duruşmada davalılar … ve … vekili kazanın oluş şekli itibariyle hatır taşımacılığı bulunmadığı kanaatinde olduklarını, buna yönelik bir iddiaları da olmadığını beyan etmiştir. Dava dilekçesinde … Sigorta şirketinin ZMSS teminat limitinin üzerinde kalan destek tazminatı olması halinde davalı araç işleteni ve sürücüsü ile birlikte trafik sigortası teminat limitini aşan (15.000,00-TL poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere) destek tazminatından ve yine davalı sürücü ve işletenle birlikte (20.000.00TL poliçe limitiyle sınırlı sorumlu olmak üzere) manevi tazminattan sorumluluğuna karar verilmesi talep edilmiştir. Yargılama sırasında alınan aktüer bilirkişi raporunda kabule göre ZMSS poliçe teminat limitini aşan destek tazminatı zararı olmadığı anlaşılmakla, bakiye destek tazminatından davalı ZMSS şirketi ile davalı araç sürücüsü ve işleteni, manevi tazminattan da davalı … şirketi (20.000,00-TL poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere) ile davalı araç sürücüsü ve işleteni müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde açıkça hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim yapılmasını talep etmiştir. Bu durumda mahkemece öncelikle desteğin davalı tarafa ait araçta ne amaçla bulunduğu, taşımanın kimin menfaatine olduğu, olayda hatır taşıması bulunup bulunmadığı hususu araştırılıp, değerlendirilerek, hatır taşıması olduğunun kabulü halinde, sadece hatır taşıması itirazında bulunan davalı …. aleyhine hükmedilen tazminatlardan (hükmün sadece davacılar tarafından istinaf edildiği, diğer davalılar ile davalı …. nin istinaf talebi olmadığı anlaşılmakla, davacılar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar dikkate alınarak) %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, desteğin araçta hatır için taşınıp taşınmadığı yeterince değerlendirilip irdelenmediği gibi, hatır taşıması itirazı olmayan diğer davalıları da kapsayacak şekilde tazminatlardan hatır taşıması indirimi yapılması da doğru görülmemiştir.
3-Davacılar vekili dava dilekçesinde davacı anne ve baba için şimdilik ayrı ayrı 500.00’er TL destek tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Aktüer bilirkişi raporunun tebliğinden sonra davacılar vekili tarafından verilen 06.12.2019 tarihli ıslah dilekçesinde davacı … için toplam 36.019,98-TL, davacı … için toplam 43.083,57-TL destek tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketleri poliçe teminat limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere davalılardan tahsilini istemiştir. Davaya konu olay trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, haksız fiilden kaynaklandığından, davalı araç sürücüsü … ile araç maliki … yönünden tazminat borcunun tamamı herhangi bir ihbar yada ihtara gerek olmaksızın haksız fiilin gerçekleştiği 30.09.2016 tarihinde muaccel hale gelmiştir. Bu nedenle adı geçen davalılar aleyhine hükmedilen tazminatların tamamı yönünden talep gibi kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Davalı … şirketleri yönünden ise tazminat borcu KTK’nın 99. maddesi gereğince temerrüt tarihinde muaccel hale gelmektedir. Dava açılmadan önce davalı … şirketinin temerrüdünün oluşmaması halinde ise sigorta şirketlerinin en geç dava tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü ile dava dilekçesinde talep edilen yada ıslah dilekçesinde istenen tazminat şeklinde ayrım yapılmadan, yine tazminat borcunun tamamı için dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekir. Somut olayda davalı …Ş. nin 06.12.2016 tarihinde temerrüdünün oluştuğu, davalı ….’nin dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davacılar lehine hükmedilen destek tazminatının tamamının, davalı … ve …’dan kaza tarihinden, davalı …Ş.’den 06.12.2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi destek tazminatlarının 100,00’er TL’sının davalı … şirketinden 06.12.2016 tarihinden, diğer davalılar … ve …’den kaza tarihinden, bakiye tazminatların ıslah tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de dava dilekçesinde dahi destek tazminatı talepleri her bir davacı için 500,00’er TL olduğu halde bunun 100,00’er TL olarak kabulü ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması da doğru görülmediğinden, yukarıda 1,2 ve 3 no’lu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülerek sonucuna göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1, 2 ve 3 no’lu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar …, … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 18.06.2020 tarihli, 2017/196 Esas 2020/239 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Davacı tarafça yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek hükümde gözetilmesine,
4-Karar tebliği,kesinleştirme ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 23.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …


Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.