Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1395 E. 2022/2192 K. 18.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1395
KARAR NO : 2022/2192

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2020
NUMARASI : 2019/218 Esas 2020/29 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 18/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13.03.2018 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve İhtiyari Mali Mesuliyet sigortacısı olduğu aracın davacının içinde yolcu olarak bulunduğu dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması sonucu davacının yaralandığını ve malul kaldığını, davalı … şirketine 07.01.2019 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını, davacının Ankara Batı Adliyesinde temizlik işçisi olarak çalıştığını belirterek 30.000,00 TL manevi tazminatın davalı … şirketinden kaza tarihinden, aksi halde temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte, diğer davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili; dava konusu kazaya karışan ve davalılardan …’a ait … plakalı aracın davalı şirkete İhtiyari Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, ayrıca davacının hatır için taşındığını, emniyet kemerinin takılı olmadığını, müterafik kusuru bulunduğunu, talep konusu manevi tazminatın fahiş olup ancak yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili; 13/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacının yaralandığını, konu olaya ilişkin Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/367 esas sayılı dosyası ile yapılan ceza yargılamasında davalının TCK’nun 85/2, 62 maddeleri neticeten 18.200 TL adli para cezası ile cezalandırıldığını, kararın istinaf aşamasında olup sonucunun beklenmesini, ceza dosyasında aldırılan kusur raporunda davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücü …’ın asli kusurlu, …’in ise tali kusurlu olduğuna dair rapor verildiğini, eldeki davada da kusur incelemesi yapılmasını, istenen tazminatın fahiş olduğunu, davacının sürücü olan arkadaşının aracında yolcu konumunda olup, hatır taşıması nedeniyle talep ettiği tazminattan indirim yapılmasını, davalının hiçbir geliri bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … savunma yapmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dosya kapsamına ve toplanan delillere göre; geçirdiği trafik kazası sonucu malul olan davacının manevi anlamda da zarar gördüğü anlaşılmakla, davacıda meydana gelen çaresizlik ve acı nedeni ile ruh sağlığındaki bozulmanın bir nebze olsun giderilmesine yönelik olarak, davacının yaşı, maluliyet oran ve süresi ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur durumu, caydırıcılık ilkesi gözetilerek, ihlal sonucu davacının uğradığı manevi zararın giderimi, zedelenen yaşama sevincini tazelemek, bunu yaparken felaketi özenilir kılmama, davalıyı ekonomik bir yıkıma sürüklemeksizin, daha dikkatli ve özenli olmaya sevketmek hedeflenerek, günün ekonomik koşullarına göre davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalı … şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı tutulmasına, hükmedilen tazminata davalı … şirketi yönünden 07/03/2019 tarihinden, diğer davalı yönünden olay tarihi olan 13/03/2018 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı … vekili tarafından istinaf talebinde bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyada mevcut bilirkişi raporlarına yaptıkları itirazların hiç birinin Mahkeme tarafından bilirkişi raporu yeterli bulunduğundan bahisle dikkate alınmadığını, oysa ki kaza ile ilgili olarak davacı taraf ile ilgili hatır taşımacılığı söz konusu olduğu, her iki tarafın (sürücü ve davacı) alkollü olması ve emniyet kemerinin bağlı olmaması nedeni ile davacının müterafik kusurunun da dikkate alınması gerektiğini, mahkemeye sunulan Yargıtay kararlarının ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karalarının dikkate alınmadığını, anılı hususlar hakkında hüküm anında hiç bir değerlendirme yapılmadığını itirazlar nedeni ile dosyanın bilirkişiye gönderilmediğini, hatır taşıması yönünden ve sürücünün %75 kusurlu ve alkollü olduğu ve kaza durumu düşünüldüğünde davacının alkollü olduğu yönünde hiç bir inceleme yapılmadan davacının kusursuz olduğu yönünde verilen bilirkişi raporunun objektiflikten uzak ve yanlış bir rapor olduğunu,
Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/367 E. sayılı dosyası İstinaf aşamasında derdest Olup, bekletici mesele yapılması gerektiğini, Hukuk Hakimi ceza dosyası ile bağlı olmayıp dosya içeriğine göre kusur tespiti için tekrar bilirkişi raporu alınabileceğini bu yöndeki taleplerinin kabul edilmediğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacının tazminat istemi BK 56. maddeye dayanmakta olup, bu maddeye göre belirlenecek tazminatın zarara uğrayanda bir giderim duygusu yaratması gerektiği açıktır. Ancak tazminat belirlenirken sadece zarara uğrayan yönünden bakılmayıp, karşı taraf açısından da değerlendirme yapılmalıdır. Bu nitelikte bir tazminat miktarı ise, tarafların kusur oranına, ekonomik ve sosyal durumlarına, duyulan acıya, olay tarihindeki paranın satın alma gücüne vb. gibi verilere göre belirlenebilecektir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK.’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nezafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Somut olayda 13.03.2018 tarihli kaza tespit tutanağı, hazırlık aşaması, kesinleşmiş ceza dosyasında alınan ATK raporlarında davacının içinde yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsü …’ın ışık kontrollü kavşağa kırmızı ışıkta girerek davalı …’in yönetimindeki araca çarpması ile meydana gelen kazada davalı …’nın tali (%25 ), dava dışı araç sürüsü …’nin asli kusurlu, davacı yolcu …’nin ise kusursuz olduğu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörlüğü Adli Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Tıp Bilimleri Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 07/12/2018 tarihli raporda davacının 14/03/2018 tarihinde trafik kazası nedeniyle meydana gelen arızalarının tıbbi iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayabileceği, toplam özür oranının %13 olduğu belirlendiğinden davacının manevi tazminat talep etmekte haklı olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı taraf, davacının yolcu olarak bulunduğu araçta hatır için taşındığını, emniyet kemerinin takılı olmadığını ve davacı ile içinde yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsü …’ın alkollü olduğunu belirterek tazminata hükmedilmesi halinde indirim yapılması gerektiğini savunmuşlar, ancak mahkemece bu savunmalar değerlendirilmeden hüküm kurulmuştur.
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nin 51. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.
Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek; ehliyetsiz sürücünün ve/veya içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Yine zarar görenin emniyet kemeri takmaması nedeniyle araçtan fırlayarak zararın doğmasına ya da artmasına sebebiyet vermesi de örnekler arasındadır. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 51 ve 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir.(Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Davacı, meydana gelen kazada yolcu olup, kazanın meydana gelmesinde kusursuzdur. Davacının, emniyet kemeri takmadan nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde yolculuk yapması ve alkollü olduğunu bildiği kişinin aracına binmesi ise sürüş kusurlarından olmayıp, hakim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmelidir. Emniyet kemeri olmadan yolculuk yapmak, alkollü olduğunu bildiği kişinin aracına binmek gibi hususlar kazanın meydana gelişine dair kusur oranı belirlenirken dikkate alınacak hususlar değildir. Yargıtay 17. HD’nin uygulamaları ve yerleşik içtihatlar gereğince bir olayda birden fazla müterafik kusur durumu bulunsa dahi (ehliyetsiz sürücü aracına binmek ve emniyet kemeri takmamak vs. gibi) her bir müterafik kusur durumu için ayrı ayrı indirim yapılamayacağı da gözönüne alınmalıdır.
Somut olayda mahkemece davalı … şirketinin müterafik kusura yönelik savunması üzerinde durulmamış, davacının kaza esnasında emniyet kemeri takıp takmadığının araştırılmadığı, davacının emniyet kemeri takmadığı tespit edilse dahi bu hususun zararın artmasına neden olup olmadığı hiç değerlendirilmediği gibi, davacının hatır için taşınıp taşınmadığı, ayrıca alkollü sürücünün aracında yolculuk yapıp yapmadığı hususlarında da değerlendirme yapılmadığı, bu konularda olumlu yada olumsuz her hangi bir karar verilmemiştir.
Bu durumda mahkemece, davalı … şirketinin hatır taşıması ve müterafik kusura ilişkin savunması üzerinde durulup, ceza dosyasının incelenmesi, tarafların buna ilişkin ibraz etmek istedikleri delillerinin toplanması, hatır taşıması, müterafik kusurun varlığı ve indirim yapılması gerekip gerekmediği hususlarının değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu savunma yönünden hiçbir inceleme ve araştırma yapılmaksızın, yazılı olduğu biçimde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden, davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulü ile, HMK.nın 353/1-a-6 maddesi hükmü gereğince, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.01.2020 tarih ve 2019/218 Esas, 2020/29 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, yukarıda açıklandığı üzere delillerin toplanıp birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf isteminde bulunan davalı tarafından peşin yatırılan nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davalıya iadesine,
3-İstinaf isteminde bulunan davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından varsa arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
4-İstinaf isteminde bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin yerel mahkemece yeniden kurulacak hükümde dikkate alınmasına,
5-Ankara Batı İcra Müdürlüğünün 2020/4507 esasına yatırılan 32.320,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK ‘nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 18.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.