Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/138 E. 2022/1297 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2019
NUMARASI :…

KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 26/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı ve davalı …Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 15/03/2017 tarihinde …’da meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını, malul kaldığını, davacının maluliyet durumunun tespiti için alınan raporda %23 oranında işgöremez hale geldiğinin tespit edildiğini, kazaya karışan … plakalı aracın kaza tarihinde davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunduğunu ve tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin ise yaya konumunda olup kazanın oluşumunda kusuru bulunmadığını, davalı şirkete başvuru yapıldığını ancak ödeme yapılmadığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 3.500,00 TL daimi iş göremezlik, 500,00 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 4.000,00 TL tazminatın davalıdan temerrüt tarihi olan 06/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 11/07/2019 tarihli dilekçesinde; dava miktarını 93.539,56 TL arttırarak 97.539,56 TL’ye yükselttiklerini bildirmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, usulüne uygun gerekli belgelerle müracaat yapılmadığını, bu durumun dava şartı olduğunu, müvekkili şirketin sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğunu, geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerin tedavi gideri kapsamında bulunduğunu ve işbu giderlerden müvekkilinin sorumlu bulunmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, 15/03/2017 tarihinde dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç sürücüsünün yaya olan davacıya çarpması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, … plaka sayılı aracın kaza tarihi itibariyle ZMMS poliçesi ile davalı … şirketine sigortalı olduğu, kusur bilirkişisi raporuna göre kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç Sürücüsü …’ın %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu, davacının kusursuz olduğu, davacı vekilince dava dilekçesinde, daimi iş göremezlik gideri ve tedavi giderlerinin talep edildiği, … Üniversitesi ATK’dan alınan maluliyet raporunda; kişinin özür oranının %17 olduğu, 9 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığının bildirildiği, alınan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davacının daimi iş göremezlikten kaynaklanan tazminat alacağının 97.039,56 TL olduğu, sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapıldığı fakat ödemede bulunulmadığından 06/02/2018 tarihinde temerrüde düştüğü, davacının tedavi giderlerine ilişkin dosyaya herhangi bir belge sunmadığı, ödenmeyen tedavi harcamalarının hangi kalemlerden ve ne miktarda olduğu hususunda bir açıklama yapılmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının tedavi giderine yönelik talebinin reddine, 97.039,56 TL daimi iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 06/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … AŞ vekili istinaf dilekçesinde, sigorta şirketine başvuru koşulları yerine getirilmediğinden, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, eksik evrakla başvuru yapıldığını, davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkil şirketçe talep edilen eksik evrakları sunduklarını belirtmişse de davacı tarafından sunulan … Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin 08/01/2018 tarihli raporunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre düzenlendiğini, oysa dava konusu kazanın 15/03/2017 tarihinde gerçekleştiği ve poliçe başlangıç tarihi gözetildiğinde 01/06/2015 tarihli Genel Şartlar gereği 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı … Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu sunulması gerektiğini, yerel mahkemece alınan maluliyet raporunun, yönetmelikte belirtilen forma uygun şekilde hazırlanmadığını ve heyetin yönetmelikte belirtilen uzmanlardan oluşmadığını, mahkemece hükme esas alınan aktüer raporunda mevzuata uygun olmayan maluliyet raporuna göre hesaplama yapıldığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir
Davacı katılma yoluyla istinaf dilekçesinde, talep edilen tedavi giderlerinin, SGK tarafından karşılanmayan, zorunlu ve kaçınılmaz olan giderler olduğunu, SGK tarafından karşılanmayan 6111 Sayılı Kanun kapsamı dışında kalan zorunlu ve kaçınılmaz giderlerin sigorta şirketinin sorumluluğunda olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı ve faturalandırılmayan tedavi giderinin tahsili istemine ilişkindir.
Davalı vekili KTK’nın 97. maddesine uygun başvuru yapılmadan dava açıldığını ileri sürerek kararı istinaf etmiş ise de; 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi 26/04/2016 tarih 29695 sayılı … Gazetede yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 14/04/2016 tarih 6704 sayılı kanunun 5.maddesi ile değiştirilmiş; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” hükmü getirilmiştir.
Yapılan bu düzenleme ile zarar görenlerin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvurmasının gerekli olduğu, başvurudan itibaren sigorta kuruluşu en geç 15 gün içinde yazılı olarak cevap vermez ya da verilen cevap zarar görenin talebini karşılamaz ise zarar gören dava açabileceği gibi, sigorta tahkim komisyonuna da başvuru yapabilir.
Düzenlemede yazılı başvurunun yapılmış olması yeterli görülmüş, Sigortanın temerrüdünü düzenleyen 99. maddeye atıf yapılmamış, başvuruda bulunması gereken evraka ilişkin bir düzenleme getirilmemiştir.
Somut olayda; davacı tarafından, davalı … şirketi hakkında ZMMS kapsamında açılan davada, davalıya başvuru sonrasında dava açtığı anlaşılmış olmasına göre, davalı vekilinin dava şartı bulunmadığına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybına uğranıldığı iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından alınan maluliyet tespitine ilişkin raporun da belirlenen bu esaslara, oluşa, usul ve yasaya uygun olması nedeni ile rapor doğrultusunda karar verilmiş olmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Diğer taraftan, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17. HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümündeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve 2021/2457 Esas, 2021/3304 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalı lehine olması ve aleyhe hüküm kurma yasağı gereği tazminat hesap biçimi kaldırma sebebi yapılamayacağından, bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Faturalandırılmayan tedavi giderine ilişkin olarak ise, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır, ancak sigortanın SGK tarafından karşılanmayan belgesiz tedavi giderlerinden sorumluluğu devam etmektedir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarında belirtildiği üzere olayın niteliği gereği bütün giderlerin belgelendirilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Ulaşım gideri konusunda belge bulunmasa da, davacının yaralanmasına göre tedavisi tamamlanıncaya kadar hastaneye gidip gelmesi hayatın olağan akışına uygundur. Bu durumda mahkemece doktor bilirkişiden davacının tedaviye gitmesi gerektiği tarihler konusunda rapor alınarak davacının ikamet adresi ile hastanelerin mesafesi, o tarihlerdeki ticari taksi ücretleri v.s. gözönünde bulundurularak makul bir ulaşım giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Yine yaralanmaya bağlı olarak yapılması olanaklı bulunan fatura edilemeyen tedavi giderleri yönünden davacının tüm tedavi evrakları incelenerek yaralanma derecesi ve iyileşme süreci de gözetilerek uzman doktor bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre fatura edilmeyen tedavi giderleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme neticesi karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur. (Yargıtay 17. H.D’nin 11.06.2020 tarih 2019/2585 Esas- 2020/3385 Karar, 28.02.2019 tarih 2016/4476 Esas- 2019/2293 Karar, 27.09.2017 tarih 2015/1535 Esas- 2017/8273 Karar, 09.04.2015 tarih 2015/1134 Esas – 2015/5600 Karar ve 12.11.2012 tarih 2012/32523 Esas-2012/12417Karar).
Bu gerekçeler ile davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, yukarıda belirtilen şekilde deliller toplandıktan sonra bir karar verilmesi bakımından, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin sair, davalı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin incelenmesine bu aşamada yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; … 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/10/2019 tarih, ve 2018/388 Esas, 2019/787 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair, davalı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin incelenmesine bu aşamada YEROLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde taraflara iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-İİK’nın 36. maddesi gereğince … 19. İcra Dairesinin 2019/15978 Esas sayılı dosyasına yatırılan 150.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
7-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 26/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.