Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/137 E. 2022/1568 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/11/2019
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 10/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/07/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 31.07.2016 tarihinde davacının da içerisinde yolcu olarak bulunduğu davalı şirkete zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı dava dışı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … … Kavşağı’ndan sola dönmek isterken yol yapım çalışması nedeniyle gidiş-geliş olarak kullanılan yolda Ankara istikametine doğru seyir halinde olan dava dışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı çekici ve buna bağlı … plakalı römork ile çarpışması neticesinde ölümlü, yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kusursuz olan davacının da trafik kazasında ağır şekilde yaralandığını ve iş göremezliğe maruz kaldığını, davalı sigorta şirketine 18.08.2016 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek HMK’nın 107. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00-TL geçici, 1.900,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 09.08.2019 tarihli dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatını 310.000-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davacı tarafından davadan önce eksik belge ile davalı şirkete başvuru yapıldığından davanın usulden reddi gerektiğini, davacının içinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı aracın 12/01/2016 – 12/01/2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile maluliyet halinde, kaza tarihi itibariyle şahıs başına azami 310.000,00-TL poliçe limiti ile … adına davalı sigorta şirketine sigortalı olduğunu, davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin Trafik Sigortası … Şartları gereği teminat dışı olduğunu, davalı sigorta şirketinin dava konusu talep ile ilgili sorumluluğunun Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1 ve Trafik Poliçesi … Şartlarının 1. maddesinden doğan kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, maluliyet oranlarının tespitinde meydana gelen sakatlığın kalıcı hale gelip gelmediğinin de tespit edilmesi gerektiğini, belirlenecek tazminattan hatır taşıması nedeniyle asgari %25 oranında indirim yapılmasını, davalı şirketin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu tutulabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kusur bilirkişi raporuna göre, davaya konu kazada … plakalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu,….plakalı araç sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığı, Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 28.12.2018 tarihli raporuna göre davacının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurumu Raporları Hakkındaki Yönetmelik çerçevesinde özürlülük oranının %40 olduğu, tıbbi iyileşme süresinin ise 18 ay olduğunun belirlendiği, mahkemeye ibraz edilen kusur raporunun soruşturma evresinde … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 22.02.2017 tarihli raporu ile 01.08.2016 tarihli bilirkişi raporu ile uyumlu olmakla, hukuka uygun ve hüküm kurmak için yeterli görüldüğü, davacının geçici iş göremezlik zararı yönünden yapılan değerlendirmede; 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren poliçe … şartnamesinin A.5.b bendi uyarınca geçici iş göremezlik zararının poliçe teminat kapsamında olmadığı, anılı zararlardan sigorta şirketinin sorumluluğunun ortadan kalktığı, zarardan Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumlu olduğu gibi 24.07.2013 doğumlu olan … Kollu’nun kaza tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olduğu, davacının kaza tarihinde fiilen çalıştığı iddia ve ispat edilemediğinden davacının geçici iş göremezlik tazminatı isteminde bulunamayacağı (Yargıtay 17. HD’nin 2014/20895 Esas – 2017/3105 Karar sayılı ilamı) kabul edilerek davacının geçici iş göremezlik zararı yönünden açmış olduğu davanın reddine karar vermek gerektiği, davacının sürekli iş göremezlik zararı yönünden yapılan değerlendirmede; mahkemeye ibraz edilen 03.07.2019 tarihli aktüerya bilirkişi ek raporuna göre, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Poliçe … Şartnamesi uyarınca davacının sürekli iş göremezlik zararının 362.065,28-TL olduğu, davacının içerisinde bulunduğu … plakalı araç sürücüsü …’in davacının dedesi olması karşısında somut olayda yakın akrabalık ilişkisi nedeniyle zarardan hatır taşıması indirimi yapılamayacağı, kaza tarihi itibariyle poliçe limitinin 310.000,00-TL olması karşısında sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden davalı sigorta şirketinin poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğu, davacının keşide ettiği ihtarnamenin davalı sigorta şirketine 18.08.2016 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ tarihine 8 iş günü ilave edildiğinde davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinin 01.09.2016 olduğu, kazaya sebebiyet veren aracın hususi otomobil olması karşısında davacının yasal faiz isteminde bulunabileceği kabul edilerek davanın kısmen kabulü ile; geçici iş göremezlik tazminatı yönünden açılan davanın reddine; sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden açılan davanın kabulü ile, 310.000,00-TL’nin 01.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı … …’nun emniyet kemeri takmadan yolculuk yaptığı için müterafik kusurlu olduğunu, Hacettepe Üniversitesi Hastanesinden alınan tedavi evraklarında görüleceği üzere davacının yaralanmalarının kafa travmaları, kafa kemikleri, çökme kırığı sonucu oluşan psişik bozukluklar olduğundan bu durumun emniyet kemeri takmadığının kesin ispatı olup davacının yaralanması nedeniyle müterafik kusurlu olduğunu, davacının belirtilen ve benzeri güvenlik önlemini almamış olmasından davalı şirketin sorumlu olduğunun kabulünün hakkaniyet ve iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, … İlçe Jandarma Komutanlığının 2016-139 olay yeri inceleme raporunda “davacının emniyet kemerinin takılı konumda olmadığının tespit edildiğini bu haliyle kendi can güvenliğini tehlikeye attığı, kural ihlali görüldüğünden kendi yaralanma olayında %15 oranında kusurlu olduğuna oy birliği ile karar verilmiştir.” şeklinde yer alan ifaden de anlaşıldığı üzere emniyet kemeri takmadan yolculuk yapmanın kazanın oluşuna olmasa da yaralanmasında kusur izafe edilmesi gerektiğini, kaldı ki 18.07.1997 tarih, 23053 sayılı … Gazete’de yayınlanan Karayolları Trafik Yönetmeliği madde 150’de Sürücülerin ve Yolcuların Koruyucu Tertibat Kullanma Mecburiyeti açıkça düzenlenmiş olup Yönetmelik madde hükmü açık olduğu üzere emniyet kemeri takmama ve çocuk koltuğunda seyahat etmesinin zorunlu olduğu halde çocuk koltuğu bulundurmama davacıların kazanın oluşumunda açıkça ağır kusuru olduğunun ispatı niteliğinde olup; kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere yapılacak tazminat hesaplamasında bu hususların göz önünde bulundurulmasını, hatır taşıması nedeniyle belirlenen tazminattan indirim yapılması gerektiğini, dava dilekçesinde, davacı yanın sigortalı araçta yolcu olduğunu iddia etmekte olup, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için aksi düşünüldüğünde ise bu değerlendirme yapılırken de davacının sigortalı araçta hatır için taşındığının açıkça ortada olduğunu, dava dışı sigortalı araç sürücüsü …’e ait … plakalı araçta davacı hiçbir bedel ödemeksizin araçta yolculuk etmekte olduğundan, davacı yolcu bakımından mutlak nitelikte bir hatır taşıması söz konusu olduğundan tazminat bedelinden makul bir oranın indirilmesini talep ettiklerini, Yargıtay uygulamalarının da bu yönde olduğunu, davacının 01.09.2016 tarihinden itibaren işleyecek faiz talebinin haksız ve kabul edilemez nitelikte olduğunu, trafik kazalarının esas niteliği itibariyle haksız eylemden sayılan hallerden olduğu halde, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulünün mümkün olmadığını, zira, sigortacının zarar giderim yükümlülüğünü düzenleyen Karayolları Trafik Kanunu’nun 98/1 ve 99/ 1 maddeleri hükümlerinde sigortacının gerek bedensel, gerekse eşyaya gelen zararları ödeme yükümlülüğünün durumunun sigortacıya ihbarından itibaren sekiz iş gününde ödenmesi gerektiğinin hükme bağlandığını (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2008/5868 Esas – 2009/2147 Karar sayılı 07.04.2009 tarihli kararı Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2008/2611 Esas – 2009/59 Karar sayılı 19.01.2009 tarihli kararı), davalı şirket tarafından … plakalı aracın 31.07.2019 tarihinde karıştığı kazada maluliyete ilişkin belgelerin 07.09.2016 tarihinde tebliğ alınıp incelendiğini, kesin ve sürekli maluliyet oranını gösterir özürlülük ölçütü Sınıflandırması ve Yönetmeliğe uygun Sağlık Kurulu Raporunun eksik olduğu belirlenerek başvuran taraftan talep edildiğini ,bu nedenle kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava tarihi olan 05.10.2016 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, davacının maluliyet raporunda tespit edilen oranın hatalı olduğunu, Hacettepe Üniversitesi 28.12.2018 tarihli Adli Tıp raporunda özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları hakkında yönetmelik esas alındığında %40 özür oranında kaybettiği ve 18 ay geçici iş göremezlik, 4 ay bakıcıya ihtiyacı olduğu tespit edilmiş ise de raporlar detaylı incelendiğinde travma sonrası stres bozukluğu bağlamında yapılması lazım olan takip – tetkik ve tedavilere ilişkin raporların eksik olduğunun tespit edildiğini, davacının tedavi evraklarına ilişkin raporların incelemesi yapılmadan maluliyet hususunda tespit yapılmasının hatalı olduğunu, 19.06.2018 tarihli I. Raporun 6 .sayfasında yer alan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’na ait değerlendirmede özetle ”kazazedenin ve ailesinin aktardığı yakınmaların herhangi bir psikiyatrik hastalık açısından tanı kriterlerini karşılamadığı ve kazazedenin işlevselliğinin iyi olduğu göz önünde bulundurularak kaza sonrasında hastada psikiyatrik hastalık olmadığı kanaatine varıldığı açıkça kaydedildiği halde psikiyatri konusunda uzmanlıkları bulunmayan Adli Tıp Uzmanlarının bu görüşün tam aksi yönde bir karar oluşturmuş olmalarının anlaşılabilir ve kabul edilebilir olması doğal itibarla mümkün değildir. Bu nedenle davacının maluliyeti için kesin bir maluliyet oran tespiti yapılabilmesi için Adli Tıp Kurumu 3 .İhtisas Kurulu’na yönlendirilmesi gerektiğini, yerel mahkemece eksik inceleme dayalı karar verildiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Yerel Mahkeme tarafından davacının geçici iş göremezlik talebinin reddine, sürekli iş göremezlik yönünden talebinin kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı vekili, kaza anında davacının emniyet kemerinin takılı olmadığından müterafik kusuru bulunduğunu ayrıca hatır taşıması nedeniyle indirim yapılması gerektiğini ileri sürmüş ise de; davacının kaza anında üç yaşında olduğu dolasıyla emniyet kemeri takılı olmaması nedeniyle kendisine müterafik kusur yüklenemeyeceği, ayrıca yolcu olduğu araç sürücüsünün dedesi olması nedeniyle hatır indirimi yapılmamış olmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin anılan yönlere ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Somut olayda, davacının maluliyetine ilişkin rapor Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığı’ndan alınmıştır. 28.12.2018 tarihli raporda; 24/07/2013 doğumlu … Kollu’nun dosyasının incelenmesi Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından yapılan muayene ve değerlendirmesi sonucunda; 31/07/2016 tarihinde gerçekleşen trafik kazası sonrasında hastada meydana gelen kafa travması sonrasında subaraknoid, subdural kanaması, multipl kafatası kırıklarının dikkate alınarak; 30 Mart 2013 tarih ve 28603 sayılı … Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik” ve ekindeki cetveller esas alınmak kaydıyla bedensel özür oranı hesaplandığında; kişide tespit edilen kafa travmasının klinik durumu ile korele olarak değerlendirildiğinde “Zihinsel, Ruhsal, Davranışsal Bozukluklar – Beyin Hasarı, Beyin İşlev Bozukluğuna Bağlı Davranış Bozuklukları (organik kişilik bozukluğu – frontal lob sendromu, beyin sarsılması sonrası – postkontüzyonel sendrom, Tedavi ile işlevselliği kısmen düzelen” kapsamında değerlendirildiğinde 31/07/2016 tarihli trafik kazasına bağlı kişinin bedensel özür oranının % 40 (kırk) olduğu, tıbbi iyileşme süresinin 18 (onsekiz) aya kadar uzayabileceği, kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince 4 (dört) ay bakıcıya ihtiyacı bulunduğu bulunduğu belirlenmiş olup, bu rapor doğrultusunda hesaplanan sürekli iş göremezlik tazminatından davalının sorumlu tutulmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybına uğranıldığı iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Mahkeme tarafından alınan maluliyet tespitine ilişkin raporun da belirlenen bu esaslara, oluşa, usul ve yasaya uygun olması nedeni ile rapor doğrultusunda karar verilmiş olmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.
Davalı vekilinin faizin başlangıcına yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde; 26/04/2016 tarihinde 2918 sayılı Yasanın 99. maddesinde yapılan değişiklik ile “Sigortacılar, hak sahibinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası … Şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” düzenlemesi getirilmiştir. Somut olayda davacının eldeki davadan önce davalı sigorta şirketine 16.08.2016 tarihinde başvuru yaptığı, başvuru belgelerinin 18.08.2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalı sigorta şirketi tarafından 24.08.2016 tarihli cevabi yazı ile bazı eksik belgelerin istendiği, davacının istenen eksik belgeleri tamamlayarak gönderdiği, gönderilen belgelerin davalı sigorta şirketine 05.09.2016 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen ödeme yapılmaması üzerine 05.10.2016 tarihinde eldeki davanın açıldığı, davalı sigorta şirketinin 18.08.2016 tebliğ tarihinden sekiz iş günü sonrası (31.08.2016 tarihinde temerrüte düştüğü halde 01.09.2016 davalı lehine olmakla) 01.09.2016 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilmiş olmasında 01.09.2016 temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin anılan yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, olaya ilişkin alınan bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun olduğu, davalı vekilinin ileriye sürdüğü istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı ve ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunduğundan, davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 3531-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 21.176.10-TL karar harcından peşin alınan 5.294,25-TL.harcın mahsubu ile bakiye 15.881,85-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Gider avansından artan kısım varsa karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Kararın taraflara tebliğine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
…….
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.