Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/136 E. 2022/1399 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/136
KARAR NO : 2022/1399

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/05/2019
NUMARASI : 2017/816 Esas 2019/404 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 18/08/2014 tarihinde müvekkilinin içerisinde yolcu olarak bulunduğu davalı tarafından ZMMS ile sigortalı aracın sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybederek seyir istikametine göre yolun sağından yoldan çıkıp toprak zeminde bir süre ilerleyerek aracının ön kısımları ile menfez çukuruna çarpıp takla atması sonucu tek taraflı yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkili …’ın meydana gelen kazada ağır yaralandığını ve kısmi olarak iş göremez hale geldiğini, müvekkilinin zararlarından davalının sorumlu olduğunu, ileri sürerek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 3.000,00 TL kalıcı iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere 119.058,80 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili; yasal süresi içerisinde davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında sunduğu beyan dilekçesi ile davacının kaza anında 10 yaşında çocuk olduğunu ve Yargıtay kararları gereği geçici iş göremezlik zararı hesaplanmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, çocuk yaştaki kazazedeler için geçici iş göremezlik ve maluliyetten kaynaklı maddi zarar hesaplaması yapılabileceğinin kabulünün hukuk ve gerçeklere aykırı olacağını, kaza yapan aracın müvekkili tarafından Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davacının geçici iş gücü kaybından doğan zararının söz konusu poliçe kapsamında bulunmadığını, raporda davacının askerlik yapacağı sürenin dikkate alınmadığını ve askerde olacağı kabul edilen süre için de hesaplama yapıldığını, bu durumun Yargıtay kararına aykırı olduğunu, somut olayda davacının kaza sırasında emniyet kemeri kullanmaması halinin müterafik kusur indirimi teşkil edeceğini, söz konusu bilirkişi raporunun mahkemenin kararına dayanak yapılamayacağından rapora itiraz ettiklerini, dosyanın aktüerler siciline kayıtlı aktüer bilirkişiye sevki ile yeni rapor alınmasına karar verilmesini aksi takdirde, bu raporun hükme esas alınamayacağını, savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olduğu; davacının meydana gelen kaza neticesinde … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adlı Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 23/10/2018 tarihli raporunda; bedensel özür oranının %9 olduğunun, tıbbi iyileşme ve rehabilitasyon süresi dikkate alındığında 270 gün süre ile geçici iş göremezliğe neden olunduğunun, tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı ihtiyacının 120 gün olduğunun bildirildiği, dosya içeriğinden kazanın tek taraflı olduğu ve davacı yolcu tarafından maddi tazminat istemi ile dava açıldığı dikkate alındığında kusur oranı tespitine yerleşik Yargıtay İçtihatları gereğince ihtiyaç duyulmadığı, aktüer bilirkişisi tarafından hazırlanan 08/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda davacı …’ın 18/08/2014 tarihinden geçirdiği kazaya bağlı olarak 7.432,40 TL geçici, 111.626,40 TL sürekli iş göremezlik tazminatının olduğunun hesapladığı, raporun karar vermeye yeterli ve elverişli olduğu, bilirkişi tarafından 270 gün geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmış ise de, davacının yaşı itibariyle geçici iş göremezlik zararı talep etme hakkının bulunmadığından geçici iş görmezlik tazminatı talebinin yerinde olmadığı, davalının, sürekli iş görmezlik zararına ilişkin olarak hesaplanan tazminattan sorumlu olduğu, temerrüt tarihi olarak da her ne kadar kaza tarihi itibariyle talep edilmiş ise de, sigorta firmasına eksik yapılan başvuru tedavi evrakları ve maluliyet oranını gösterir rapor olmaksızın yapılan başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü sonra temerrüte düşeceği esas olsa da tedavi evrakları ve maluliyet oranını gösterir rapor olmaksızın tazminat hesabı yapılamayacağından, temerrüt tarihi dava tarihi olan 27/11/2017 tarihi olarak kabul edilerek, aracın ticari nitelikte olmadığı dikkate alınarak yasal faiz işletilmesi gerektiği gerekçesiyle; geçici iş göremezlik tazminat talebinin reddine, 111.626,40 TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihi olan 27/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacı tarafından usulüne uygun müracaat şartı yerine getirilmeden dava açıldığını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu; olayda işleten ve davacı arasında hatır taşıması ilişkisi olduğu halde mahkemece nazara alınmamasının hatalı olduğunu; davacının asker olduğu dönem için tazminat hesaplanmasının hatalı olduğunu, davacının askerlik döneminde gelir elde edemeyeceği nazara alınarak hesaplama yapılmaması gerektiğini, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Kaza tespit tutanağına ve dosya kapsamına göre; davacı …’ın babası …’ın sevk ve idaresindeki araçta yolcu olarak seyir halinde iken araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde aracın yoldan çıkarak takla atması ile sonuçlanan kazada davacının yaralandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 11/10/2018 tarihli rapor ile davacının meydana gelen kaza nedeniyle %9 oranında maluliyetinin meydana geldiği, iyileşme süresinin 270 gün olduğu tespit edilmiştir.
Mahkemece davacının, tek taraflı kaza neticesinde meydana gelen sürekli iş göremezlik tazminatından davalının sorumlu olduğundan bahisle sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin talebinin kabulüne, geçici iş göremezlik tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.
1-Davalı vekili KTK’nın 97. maddesine uygun başvuru yapılmadan dava açıldığını ileri sürerek kararı istinaf etmiş ise de; 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi 26/04/2016 tarih 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 14/04/2016 tarih 6704 sayılı kanunun 5. maddesi ile değiştirilmiş; “Zarar görenin, Zorunlu Mali Sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” hükmü getirilmiştir.
Yapılan bu düzenleme ile zarar görenlerin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvurmasının gerekli olduğu, başvurudan itibaren sigorta kuruluşu en geç 15 gün içinde yazılı olarak cevap vermez ya da verilen cevap zarar görenin talebini karşılamaz ise zarar gören dava açabileceği gibi, Sigorta Tahkim Komisyonu’na da başvuru yapabilecektir.
Düzenlemede yazılı başvurunun yapılmış olması yeterli görülmüş, sigortanın temerrüdünü düzenleyen 99. maddeye atıf yapılmamış, başvuruda bulunması gereken evraka ilişkin bir düzenleme getirilmemiştir.
Somut olayda; davacı tarafından, davalı … şirketi hakkında ZMMS kapsamında açılan davada davacının, davalıya yaptığı başvuru sonrasında dava açtığının anlaşılmış olmasına göre, davalı vekilinin dava şartı bulunmadığına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmiştir.
2-Davalı vekili, davacının sigortalı araçta hatır için taşındığı halde bu hususta indirim yapılmamasının hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de; “hatır taşıması” savunma olduğundan, HMK’nın 141. maddesine uygun şekilde usulünce davalı tarafından ileri sürülmesi gerekir. Davalı tarafından yasal süresinde cevap dilekçesi verilmemiş ve usulünce hatır taşıması iddiası yargılama sırasında ileri sürülmemiştir. Mahkemece bu hususta resen değerlendirme yapılamayacağından davalı vekilinin hatır taşımasına yönelik istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
3-Davalı vekili, davalının asker olacağı dönem için sürekli iş göremezlik zararı hesaplanamayacağını ileri sürerek, bilirkişi tarafından askerlik dönemi için sürekli iş göremezlik zararı hesaplanmış olmasının hatalı olduğunu ileri sürerek kararı istinaf etmiş ise de;
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının, gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektirdiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir.
Bu durum, ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de, burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir.
Bu açıdan uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davacı askerlik döneminde gelir elde etmese dahi, askerlik vazifesi sırasında daha fazla efor sarf edeceğinden, bu döneme ilişkin zararları da efor tazminatı olarak talep edebilir. Bu nedenle aktüer bilirkişi tarafından, davacının askerlik süresi için tazminat hesaplanmış olmasında isabetsizlik görülmediğinden davalının buna ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, davacının, davalıya yazılı müracaatı sonrasında dava açarak başvuru şartını yerine getirmiş olmasına, davalı tarafından usulüne uygun ve yasal süresi içerisinde “hatır taşıması” savunmasını ileri sürülmemiş olmasına, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından gerçek zarar hesabında TRH2010 Yaşam Tablosu uygulanarak muhtemel yaşam süresinin tespit edilerek “progresif rant yöntemi” uygulanarak hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmiş ise de PMF1931 Yaşam Tablosu uygulanarak yapılan hesaplamanın davalı lehine olmasına ve alınan bilirkişi raporunda davalı aleyhine hata bulunmamasına göre; davalı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 7.625,20 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.907,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.718,20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
5-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 26/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.