Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1205 E. 2022/2270 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara BAM 26. Hukuk Dairesi 2020/1205 Esas – 2022/2270 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1205
KARAR NO : 2022/2270

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2019
NUMARASI : 2015/1470 Esas 2019/143 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 01/12/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 28/12/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili, 09.07.2010 tarihinde davalı … Sigorta A.Ş.’nin zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu, davalı sürücü …’ın idaresinde bulunan … plakalı araç ile çocukların oyun oynadıkları alanda davacıların çocuğu …’a çarptığını, meydana gelen kaza sonucu …’nın yaralandığını, sol klavikulada kırık oluştuğunu, kafasına dikiş atıldığını, 2 gün hastanede yattığını, davacıların maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … için 500,00 TL maddi, 35.000,00 TL manevi, davacı … için 500,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi, davacı … için 500,00TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davaya konu kazada asıl kusurun davacı annede olduğunu, küçük çocuğu araçların gelip geçtiği yola bıraktığını, davacı anne ve babanın doğrudan zarara uğrayan olmaması nedeniyle manevi zarar talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacı küçük için istenen manevi zararın ise fahiş olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Davalı … şirketi vekili, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda, dava konusu kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsü …’ ın %60 , davacı yaya …’ ın annesi davacı …’ın %40 kusurlu olduğunun tespit edildiği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan alınan maluliyet raporunda davacının maluliyetine neden olacak düzeyde fonksiyonel araz bırakmadığından sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 1,5 aya kadar uzayabileceğinin belirlendiği, davacılar … ve …’ın çocuklarının yaralanmasından dolayı maddi zarara uğradıklarının ispat edemediği, kazanın oluş şekli, yaralanmanın meydana gelmesinde davalı sürücü … ile yaralanan …’ın annesi davacı …’ın kusurlu bulunmaları, kusur oranları, yaralananın maluliyet raporları, tarafların ekonomik, sosyal ve gelir durumları, davacıların yaralanan ile olan yakınlık dereceleri, dinlenen tanıkların beyanlarına göre; davanın kısmen kabulü ile davacı … için 500,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacılar … ve …’ın maddi tazminat taleplerinin reddine, davacı … için 10.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 8.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dava dosyasında bilirkişi incelemelerinin yeterli olmadığını, dosyaya ibraz olunan ve dava ikamesinden sonra alınan 22.12.2015 tarihli Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Engelli Sağlık Kurulu Raporu’nda davacının engel oranının %3 olarak belirlendiğini ve saçlı deride ön parietal bölgede Y şeklinde 7*2 cm saçsız alan bulunduğunun belirtildiğini, mahkemece Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan raporda herhangi bir maluliyet oranının bulunmadığının tespit edildiğini, rapora itiraz etmeleri üzerine Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan alınan raporda da aynı şekilde herhangi bir maluliyet olgusunun belirlenmediği belirtilmiş ise de; Adli Tıp Kurumu’nca düzenlenen raporun davacı küçüğün bulunmadığı ve birebir tedavisinin yapılmadığı bir ortamda düzenlendiğini, karara esas alınması mümkün olmayıp; sıhhati tartışılır bir rapor olduğunu, Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nce düzenlenen ve dosya içerisinde bulunan raporda verilen %3’lük oranın, estetik cerrahi alanına münhasıran verilmiş bir oran olması hususunun da gözetilmesi gerektiğini, raporları kabul etmediklerini, iki resmi heyet tarafından düzenlenen raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğini, davacı küçüğün saçlı derisinde kalıcı bir iz bulunduğunun Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nce düzenlenen raporda sabitken, mahkemece aldırılan raporlarda bu hususun gözlemlenemediğini, saçlı derisinde kalıcı bir şekilde iz olması nedeniyle buraya saç ekimi masraflarının da belirlenmesi, ileride pilot ya da bu bağlamda başka bir iş bulma şansını bu kaza nedeniyle çok erken yaşta yitirdiği gerçeği ile ileriye dönük olarak maddi bir zararının olduğunu, yapılan maddi tazminat hesabının yetersiz ve tatminkar olmadığını, dava talepleri kaleminde saç ekimi hususu da mevcut olduğunu, mahkemenin bunu değerlendirmediğini, saç ekim masrafının hesaplanması gerektiğini, mahkeme dosyasındaki ceza dosyasında bulunan ve olay günü çekilmiş olan fotoğraflar incelendiği taktirde davaya konu olayın meydana geldiği mahallin, herhangi bir çevre düzenlemesi yapılmamış boş bir alan olup burada oturanların çocuklarının oyun parkı-araç parkı ayrımı yapmadan burada oyun oynadıklarını, bu apartmanın müteahhidi olan davalı …, buranın çevre düzeninin yapılmasından da sorumluluğu bulunduğunu davalının hem şahsen, hem de müteahhit olarak sorumlu olduğunu, tanık beyanlarının dikkate alınmadığını, davacılar için belirlenen manevi tazminatın az olduğunu, diğer davalı … Sigorta A.Ş. lehine verilen vekalet ücretini de kabul etmediklerini, duruşmaların hiçbirine katılmayan bu davalı tarafın, maktu sınırdan dahi üst sınırda vekalet ücretini kazanmasının da yanlış olduğunu, yargılama giderlerinin yanlış hesaplandığını ileri sürmüştür.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Kazada yaralanan …’nın anne ve babasına yansıtma yoluyla manevi tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu, davaya konu kazanın 09.07.2010 tarihinde meydana geldiğini, tazminata ilişkin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK değil o tarihe kadar yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 47. maddesinin uygulanması gerektiğini, bu maddeye göre cismani zarar halinde sadece zarara uğrayan kişinin tazminat talep hakkı bulunduğunu, cismani zarara maruz kalan kişilerin yakınlarının manevi tazminat isteyebilmelerinin kaza dolayısıyla ancak kendi bedensel ve ruhsal bütünlüklerinin zarar görmesi halinde mümkün olduğunu, Yargıtay 21. H.D.’nin 16.09.2014 tarih ve 2014/10315E.-2014/17496K. sayılı kararı 15.04.2014 tarih ve 2014/342E.-2014/8011K. sayılı kararı 2013/22505E.-2014/2912K. sayılı kararı Yargıtay 4. H.D.’nin 17.09.2001 tarih ve 2001/4012E.-2001/8028K. sayılı kararı, bu içtihatlar ışığında somut olaya bakıldığında anne ve baba lehine manevi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinin raporunda maluliyete neden olacak düzeyde fonksiyonel araz bırakmadığından maluliyet tayinine yer olmadığının açıkça belirtildiğini, herhangi bir maluliyeti olmayan davacı çocuğun anne ve babası lehine manevi tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu, davacı anne ve babanın manevi tazminat gerektirecek şekilde ağır bir ruhsal çöküntüye uğradıklarına dair dava dilekçesinde yer alan soyut iddiaları dışında hiç bir delil ortaya konulamadığını, kazadan 5 yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra dava açılmış olmasının dikkate alınarak manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı annenin kazada %40 kusurlu olmasına rağmen lehine manevi tazminata hükmedilmesinin haksız bir ödüllendirme olacağını, davacı anne ve bananın da manevi tazminat hakkının bulunduğu kabul edilse bile belirlenen miktarların son derece yüksek olduğunu, davacı … lehine hükmedilen tazminat miktarının da yüksek olduğunu, her üç davacı yönünden kısmen reddedilen manevi tazminatlar için davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, maddi ve manevi tazminat davalarında birden fazla davacının bulunduğu durumlarda kabul ve ret oranlarına göre her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin HMK.nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalıların zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ve sürücüsü olduğu aracın davacı küçük …’a çarptığını belirterek davacı küçük, anne ve babası için maddi ve manevi tazminat talep etmiş, mahkemece davacı küçük için maddi tazminatın kabulüne, anne ve baba için reddine, manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
1-Davalı … vekilinin maddi tazminata ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; HMK’nın “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341. maddesinin (2) no’lu bendinde, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş, 2.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 41.maddesi ile de, maddede yer alan “binbeşyüz” ibaresi, “üçbin” şeklinde değiştirilmiş, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığınca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir. Buna göre 2019 yılı için Maliye Bakanlığınca istinaf kesinlik sınırı 4.400,00 TL olarak belirlenmiştir.
Karar tarihi itibariyle, miktar ve değeri 4.400,00TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.(HMK 341/2) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda 4.400,00TL’lik kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.(HMK 341/3) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü 4.400,00TL’yi geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.(HMK 341/4)
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; davacılar vekili davacılar için ayrı ayrı 500,00 TL maddi tazminat talep edilmiş, mahkemece davacı …’ın talebinin kabulü ile 500,00 TL. maddi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiş, olup, kabul edilen miktar yönünden kesin olan bu karara karşı davalı taraf istinaf yasa yoluna başvuramaz.
2- Davacılar vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde,
Davacılar vekili dava dilekçesinde davalının idaresinde bulunan araçla davacı küçük …’ya çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek 500,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece yargılama aşamasında maddi tazminat talebinin hangi zarar kalemine ilişkin olduğu açıklatılmadan iş göremezlik tazminatı talep edildiği kabul edilerek yargılama yapılarak karar verilmiş ise de; mahkemece davacılar vekilinin dava dilekçesindeki maddi tazminat talebinin açıklatılarak hangi zarar kalemi için talepte bulunduğunun belirlenmesi ve sonucuna göre talep doğrultusunda deliller toplanarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3-Kabul şekline göre Mahkemece davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilerek davacılar ve davalı yararına tek vekalet ücretine hükmedilmiştir. Dava konusu olayda davacıların davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı olması nedeniyle ayrı ayrı dava açabilecekken usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu, bu durumda esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre vekil ile temsil edilen davacılar lehine ve reddine karar verilen miktara göre davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.(Yargıtay 17 Hukuk Dairesi 2015/16658 E-2018/10240 K. 2015/16645 E-2018/8901 K. 2015/16553 E-2018/8810 K.) Mahkemece yargılamada vekil ile temsil edilen her davacı yararına kabul edilen miktar üzerinden ayrı ayrı vekalet ücretinin davalıdan tahsiline, davalı yönünden ise her davacının reddine karar verilen manevi tazminatı yönünden ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine tarafların diğer istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/2. maddesi gereğince MİKTAR İTİBARİYLE REDDİNE,
2-Davacılar vekilinin ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01.12.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.