Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1175 E. 2022/2096 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1175
KARAR NO : 2022/2096

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2020
NUMARASI : 2016/90 Esas 2020/141 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 20/10/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde: 08.10.2008 tarihinde davalıya trafik sigortalı aracın karıştığı trafik kazasında davacıların murisi …’ın vefat ettiğini, araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davacı için 25,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza veya temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … AŞ. vekili cevap dilekçesinde; kazaya karıştığı ileri sürülen aracın ZMMS Poliçesi ile teminat altına alındığını, Bozüyük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davasının feragat ile sonuçlanması nedeni ile iş bu davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, 30.12.2011 tarihinde davacılara toplam 101.867,00 TL ödeme yapıldığını, kusur durumunun tespiti gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminatının aktüer bilirkişi vasıtası ile hesap edilebileceğini, avans faiz talebinin yerinde olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, Bozüyük Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/213 esas sayılı dosyasında Adli Tıp Kurumundan alınan 21.04.2009 tarihli rapora göre hayatını kaybeden …’ın kusursuz olduğu, davalıya sigortalı aracın sürücüsü …’ın şerit ihlali yaparak plakası belirlenemeyen araca çarpması halinde tam kusurlu, şerit ihlali yapmadığının tespiti halinde ise kusursuz olduğunun bildirildiği, ceza mahkemesinin 2009/213 esas ve 2010/129 karar sayılı kararın da sanık …’ın asli derecede kusurlu bulunduğu kabul edilerek mahkumiyetine karar verildiği, müteveffanın ekonomik sosyal durumu ve son maaş bilgisi için araştırma yapıldığı, son bordro örneklerinin dosyaya kazandırıldığı, incelenmesinde müteveffanın asgari ücret aldığının belirlendiği, her ne kadar davacı vekili TUİK verilerine göre rapor alınmasını talep etmiş ise de, tazminat hesaplarının gerçek duruma göre yapılması gerektiğinden bordrodaki gelirin esas alındığı, davacılara yapılan ödemelere ilişkin dekont ve evrakların getirildiği, davacıların sigorta şirketi bakımından 3. kişi olmaları ve kazanın 2008 yılında gerçeklemesi nazara alınarak davacıların destekten yoksun kalma tazminat hesaplarının yapılması için aktüer bilirkişiden alınan kök ve ek raporda: davacıların, müteveffanın eşi ve çocuğu olduğu, desteğin gelirinin 2020 yılı asgari ücret üzerinden hesaplanması sonucu davacı eş için 259.028,29 TL, davacı çocuk için 40.454,94 TL destekten yoksun kalma tazminat alacaklarının bulunduğu, poliçe limitine göre yapılan oranlamada davacı eş için 108.114,69 TL, davacı çocuk için 16.885,31 TL destekten yoksun kalma tazminat alacaklarının bulunduğu, davacılara yapılan ödemenin güncellenmiş değerinin eş açısından 137.135,73 TL, çocuk açısından 38.728,58 TL olmak üzere toplam 175.864,31TL olması nedeniyle davacıların bakiye tazminat alacağı kalmadığının bildirildiği, uyuşmazlığın, davacıların desteğinin vefatı ile destekten yoksun kalma maddi zararlarının bulunup bulunmadığı varsa miktarı, davalı … şirketinin bu zararlardan poliçe limiti kapsamında sorumlu olup olmadığı noktasında toplandığı, 08.10.2008 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu desteğini kaybeden davacıların, Bozüyük Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasında feragat edilen miktar dışında davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu, hesap bilirkişisinden alınan destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması ve davadan önce davalının yaptığı ödemenin güncellenmesi sonucu bulunan miktarın poliçe limitinden mahsubu ile davacıların sigorta şirketinden talep edebilecekleri bakiye alacak kalmadığının anlaşıldığı, davacıların talep etmeye hak kazandıkları destekten yoksun kalma tazminatının dava açılmadan evvel poliçe limiti dahilinde davalı … şirketince karşılandığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece yeterli inceleme, hukuki değerlendirme ve nitelendirme yapılmadan, hakkaniyet ilkesi göz önünde bulundurulmadan karar verildiğini,
Hukuki dinlenilme hakları ellerinden alınarak, delilleri toplanmadan, itirazları değerlendirilmeden ve hukuki değerlendirmede hataya düşülerek davanın reddedildiğini, 08.10.2008 günü meydana gelen davalıya sigortalı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde davacı …’ın eşi ve küçük …’ın babası olan …’ın vefat ettiğini, kazanın, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile meydana geldiğini, desteğin kazanın meydana gelmesinde herhangi bir etkisi ve kusuru olmadığını, olay neticesinde davacıların maddi ve manevi açıdan mağdur olduklarını, alınan bilirkişi raporlarına itiraz edildiğini, ancak mahkeme tarafından bu itirazları değerlendirilmeden ve hukuka aykırı olarak reddedilmek suretiyle hukuki dinlenilme hakkının ellerinden alındığını,
Bilirkişi raporunda, müteveffanın geliri asgari ücret kabul edilerek zarar hesabı yapıldığını, müteveffanın elektrik teknisyeni olarak çalıştığını, Yargıtay içtihatları doğrultusunda müteveffanın gerçek kazancının hesaplamada baz alınması gerektiğini, desteğin gerçek kazancına dair TÜİK verilerinin dosyaya ibraz edildiğini, bilirkişi tarafından TüiK verilerinde belirtilen ücretler üzerinden hesaplama yapılması gerekirken müteveffanın gelirinin asgari ücret olarak kabulü ile tazminat hesaplandığını(Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/8805 E. 2015/21964 K. T: 08.12.2015sayılı ilamı, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 2016/16898 E.2016/19409 K. T. 15/11/2016 ilamı, 19.HD.09.03.1995, 94/7459-95/2055, Yargıtay 9. HD. 21.01.1993, 1992/5968-1993/787, T.C Yargıtay 21. HD.31.05.2001, 3989-4326), bu bağlamda müteveffanın gerçek gelirine dair gerekli tüm belgelere ve araştırmalar yapıldıktan sonra veya TÜİK verilerine göre müteveffanın gerçek zararı üzerinden yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, hesaplamada TRH 2010 yaşam tablosunun kullanılması gerektiğini, bilirkişi raporunda 1931 tarihli PMF yaşam tablosunun kullanıldığını(10. Hukuk Dairesi 2015/8771 E., 2015/21553 K.),
Davacıların destek paylarının düşük hesaplandığını, müteveffanın vefat tarihinde sadece bir çocuğu olduğunu, bilirkişi raporunda ikinci çocuğunun olacağı var sayılarak davacıların destek zararının eksik hesaplandığını, gerçek varken ikinci çocuğu olacağını var sayarak hesaplama yapılması mümkün olmayıp davacıların destek paylarının her dönemde artırılması gerektiğini, hesaplamanın hukuka aykırı olduğunu, davacı çocuk açısından destek süresinin sona erme tarihinin 25 yaş olarak baz alınması gerektiğini, kaza nedeniyle … ve küçük … …için maddi tazminat miktarı düşük hesap edilerek, bu miktarın davalı … şirketinin ödemekle sorumlu olduğu poliçe limiti dahilinde hesap edilen tutardan fazla olduğunun belirtildiğini,
Müteveffanın … bölümü mezunu olduğunu, buna göre de TÜİK verileri esas alınarak tazminat hesabı yapılması gerektiğini, 23.01.2020 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmının müphem olduğunu, raporun sonuç kısmının açıklatılması gerektiğini, bu raporda alacakları olup olmadığının açıkca tespit edilemediğini, asgari ücret üzerinden bile hesaplama yapılsa davacıların bakiye tazminat alacağının olacağını, ancak sonuç kısmında belirsiz bir takım cümlelerle alacak miktarının açıklanmadığını ve mahkemenin yanılmasına yol açıldığını, raporun hükme elverişli olmadığını, kendilerince yapılan yargılama giderlerinin de eksik hesaplandığını, dosyada bir çok yargılama gideri yapıldığını, bu giderler konusunda da hatalı ve eksik karar verildiğini, kararda yer alan aleyhlerine olacak her türlü husus, hesaplama hataları ve maddi hatalar bakımından da istinaf yoluna başvurduklarını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince İstinaf edenin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava trafik kazasından kaynaklanan bakiye destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1-Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, zarar görenin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Somut olayda mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda, davalı tarafından zarar gören davacılara ödenmesi gereken bakiye destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında TRH 2010 yaşam tablosu yerine, PMF 1931 yaşam tablosunun esas alınması doğru görülmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken, destek ve davacıların TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, bilinmeyen / işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılması suretiyle davacıların bakiye destek zararı olup olmadığının tespiti için konusunda uzman bir başka aktüer bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmediğinden, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusunun yerinde olduğu anlaşılmakla kabulü gerekmiştir.
2-Yerleşik Yargıtay uygulamalarında davadan önce yapılan ödemelerin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmekte; davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde ödeme tarihi itibariyle davalı tarafça gerçekleştirilen ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, ödemenin yeterli bulunması halinde davanın reddine karar verilmesi, şayet ödemenin yetersiz olduğu, bakiye tazminat alacağı olduğu anlaşılırsa, bu kez rapor tarihindeki veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanması, hesaplanan tazminattan davalı tarafça yapılan ödemelerin güncellenmiş değerinin mahsubu ile davacının talep edebileceği bakiye tazminatın bulunması gerekmektedir.
Somut olayda eldeki iş bu dava açılmadan önce, davacıların başvurusu üzerine davalı … şirketi tarafından 30.12.2011 tarihinde davacı … hesabına 79434.00TL, davacı … …adına ve hesabına 22433.00TL ödeme yapıldığı dosyada mevcut banka dekontlarından anlaşılmıştır. Ancak ödemeye dair belge ve bilgilerin tamamı dosyaya getirilmediğinden, bu ödemelerin ne kadarının asıl alacağa, ne kadarının faiz, vekalet ücreti vb. gibi ferilere ilişkin olduğu anlaşılamamıştır. Zira ödemenin sadece asıl alacağa ilişkin kısmının, davalının olay tarihi itibariyle sorumlu olduğu poliçe limitinden mahsubu ile bakiye poliçe limitinin tespiti gerekmektedir. Hükme esas alınan aktüerya bilirkişi kök ve ek raporunda, ödeme tarihindeki verilere göre yapılan tazminat hesabında davacı çocuk için yapılan ödemenin yeterli olduğu, davacı eş için yapılan ödemenin yetersiz olduğu, davacı eşin poliçe limiti dahilinde bakiye tazminat alacağı bulunduğu belirtildiği halde, rapor tarihindeki verilere göre yapılan tazminattan, davalının yaptığı ödemenin güncellenmiş değerinin mahsubu ve garame hesabı sonucu, davacı eşe poliçe limitinden toplamda 112.904.14TL ödenmesi gerektiği ancak davacı eşe yapılan ödemenin güncellenen değerinin 132.356.63TL olduğu, bunun poliçe limitine göre davalının sorumlu olduğu tazminattan fazla olduğu kanaati ile davacı eşinde bakiye alacağının olmadığı belirtilmiş olup, bilirkişi raporu bu anlamda denetime ve hükme elverişli değildir. Bu nedenle söz konusu bilirkişi raporuna istinaden karar verilmesi yerinde görülmediğinden davacılar vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin de kabulü gerekmiştir. Bu durumda öncelikle davalı … şirketi tarafından yapılan ödemelere dair belge ve bilgilerin tamamının getirilmesi, ödemenin ne kadarının asıl alacak, ne kadarının ferilere ilişkin olduğunun belirlenmesi, davalının olay tarihindeki ZMMS poliçe teminat limitinin kesin şekilde saptanması, sonra poliçe limitinden yapılan ödemenin sadece asıl alacağa ilişkin kısmının mahsubu ile davalının sorumlu olacağı bakiye poliçe teminat limitinin belirlenmesi, daha sonra davalı … şirketi tarafından yapılan ödeme tarihindeki (30.12.2011) verilere göre davacılar için ödenen tazminatın yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, ödeme tarihindeki verilere göre yapılan ödemenin yetersiz olduğunun anlaşılması halinde,rapor tarihindeki verilere göre davacılar için destek tazminatı hesaplanması, davalı tarafından davacılara ödenen tazminatın asıl alacaklara ilişkin kısmının, ödeme tarihinden,rapor tarihine kadar güncellenmiş değerinin bulunarak, hesaplanan tazminatlardan güncellenmiş değerin indirimi ile hak ettikleri bakiye destek tazminatlarının tespit edilmesi, neticeten tespit edilen tazminatların, bakiye poliçe limitinden fazla olması halinde KTK’nın 96. Maddesi gereğince bakiye poliçe limitine göre garame hesabı yapılarak davacıların talep edebileceği bakiye destek tazminatının belirlenmesi hususunda bir başka aktüer bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, denetime ve hükme elverişli olmadığı anlaşılan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
3-Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş ve çocukları ile anne ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır. Destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde destekten yoksun kalanlara ayrılacak paylar Yargıtay uygulamaları ile kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte ikişer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay çocukların her birine 1 pay, ana ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 desteğe, %50 eşe pay verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanacaktır. Desteğin gelirinin 100 pay olduğunun kabulü ile bu 100 payın davacılar ile dava dışı hak sahiplerine dağıtılması, dağıtılan payların toplamının 100 olması gerekmektedir.
Somut olayda dosya kapsamına göre destek … vefat ettiği tarihte evli ve 1 çocuklu olup, başka çocuğu bulunmamaktadır. Gerçek durum ortada iken varsayıma dayalı tazminat hesabı yapılamaz. Bu durumda desteğin evli ve bir çocuklu olduğunun kabulü ile davacı eş ve çocuğa destek payı dağılımı yapılarak tazminat hesaplanması gerekirken, hükme esas alınan raporda desteğin ileride bir çocuğu daha olacağı varsayımı ile pay dağılımı yapılarak tazminat hesaplanması da doğru olmadığından, Bu hali ile de aktüer bilirkişi raporu hükme elverişli olmadığından davacılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin de kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda 1, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.02.2020 tarihli, 2016/90 Esas-2020/141 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 54.40TL maktu istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliğ ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20.10.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.