Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1157 E. 2022/2114 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1157
KARAR NO : 2022/2114

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2019
NUMARASI : 2019/223 Esas 2019/695 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 27/10/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalı … tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası ile güvence altına alınan dava dışı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki araç ile davacı sürücünün sevk ve idaresindeki aracın 12.09.2014 günü çarpışmasıyla oluşan trafik kazası sonucu davacının geçici ve daimi iş görmezlik oluşacak biçimde yaralandığını, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunun Kızılcahamam Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/531 Esas 2015/537 Karar sayılı dava dosyasında belirlendiğini ileri sürerek, şimdilik 9.600,00 TL daimi iş görmezlik, 200,00 TL geçici iş görmezlik ve 200,00 TL bakıcı giderinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; Zamanaşımı def’inde bulunduktan sonra, davalı şirketin poliçe limiti ve sigortalının kusuru oranında sorumlu olabileceğini, kusur oranlarının belirlenmesi gerektiğini, geçici iş görmezlik tazminatı ve bakıcı giderinin poliçe kapsamında olmadığını, faizin hatalı talep edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 29.07.2019 günlü raporda; davacının kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunun belirtildiği, Kızılcahamam Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/531esas sayılı dosyasında Ankara Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığı’nca düzenlenen 24.08.2015 günlü raporda; davacının asli kusurlu, davalının sigortaladığı araç sürücünün kusursuz olduğunun saptandığı, gerek iş bu dosyada alınan bilirkişi raporundan, gerekse Ankara Adli Tıp Kurumu Grup Başkanlığı’ndan alınan raporda davalının olayda kusurlu bulunduğunun tartışmasız biçimde kanıtlanmadığı, davacının zararının oluşumunda davalının sigortaladığı araç sürücüsünün bir kusuru bulunmadığı anlaşılmakla davacı istemi yerinde görülmediğinden davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davanın reddine gerekçe olarak gösterilen 29/07/2019 tarihli bilirkişi raporunun son derece hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna dava sırasında itiraz ettiklerini, dava konusu kazaya ilişkin Kızılcahamam Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/531 esas 2015/537 karar sayılı dosyası ile yapılan yargılama neticesinde verilen kararda; “Sanığın savunması, katılanın beyanı, mağdurun beyanı, doktor raporları, keşif zaptı, bilirkişi raporları, ATK raporu ile tüm dosya mevcudunun birlikte incelenmesi ve değerlendirilmesinde” denildikten sonra devamında “Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda, Sanığın taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçunu işlediği sabit bulunduğundan” denmek suretiyle, davalının sigortaladığı aracın sürücüsü olan sanık … hakkında ceza verildiğini, Kızılcahamam Asliye Ceza Mahkemesince bilgi belge ve raporların tümü değerlendirilerek verilen mahkumiyet kararı ve sanığın kusurlu olduğuna yönelik tespitin, 29/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda hiçbir şekilde değerlendirilmediğini ve ceza mahkemesinin tespit ve kararlarının tam aksine bir görüş beyan edildiğini, ceza mahkemesince karar verilirken, bilirkişinin raporunda belirtmiş olduğu, katıldığı ve katılmadığı raporları incelemekle kalmayıp, aynı zamanda tüm dosya kapsamında maddi gerçeği tüm yönleriyle inceleme fırsat ve yetkisine sahip olarak objektif olarak mahkumiyet kararını verdiğini, durum böyle olmakla, bilirkişinin Kızılcahamam Asliye Ceza Mahkemesinin karar ve tespitlerini yok sayarak bu raporu hazırlamasının tümüyle hatalı olduğunu, maddi gerçeği tüm delilleri inceleme yetkisine sahip olarak en gerçekci ve doğru değerlendiren ceza mahkemelerinin kararlarının yok sayılamayacağını ve bağlayıcı olduğunun kanunlarımızda ve doktrinde açık bir şekilde düzenlendiğini, BK.53. (TBK.74) maddesine göre hukuk hakiminin, ceza mahkemesinin kusura ve zarar tutarına ilişkin kararlarıyla bağlı değil ise de, yukarıda sınırlı olarak sayılan kesin hüküm durumlarına uymak ve ceza davasının bazı kararlarını ”kesin kanıt” olarak dikkate almak zorunda olduğunu, ayrıca, ceza davasında toplanan kanıtlar, özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve nedensellik bağını saptayan maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağını, Ceza Hakiminin, CMUK. hükümlerinden aldığı yetkilerle kanıtları özgürce toplama ve doğrudan araştırma olanağından yararlandığını, oysa hukuk hakiminin, tarafların istem ve savunmalarının dışına kolay kolay çıkamayacağını, istenmeyen ve ileri sürülmeyen bir hususu asla kendiliğinden dikkate alamayacağını ve onun araştırmasına girişemeyeceğini (1086/HMUK. m.74, 75 ve 6100/ HMK.m.26,25), Hukuk hakiminin bu hareket kısıtlılığına karşılık, ceza hakiminin kanıt toplamadaki geniş olanaklarının, tazminat davalarında kusur ve sorumluluk derecelerinin doğru saptanmasına, katkı sağlayacağını, Ceza mahkemesi kararlarının Hukuk mahkemesinde “kesin kanıt” sayılacağına ilişkin durumların; Kesin mahkumiyet kararları, suçun sanık tarafından işlenmediğine ilişkin kesin aklama kararları, eylemin hukuka aykırılığını ve nedensellik bağını saptayan maddi olgular olduğunu, belirtilen kanuni düzenlemeler ve düzenlemelerin gerekçelerinin açık bir şekilde bilirkişinin raporunda yaptığı gibi ceza mahkemesinin maddi gerçeği ortaya koyan tespitleri ve kararlarının yok sayılamayacağını, bir an için, davaya konu kaza ceza mahkemesi tespit ve kararından bağımsız olarak düşünülse dahi, bilirkişinin kazadaki kusur durumuna ilişkin yaptığı tespitlerin de yasal düzenlemeler ışığında tümüyle hatalı olduğunu, KTK’nın 52. maddesi hükmünün, araç sürücülerinin yolun durumu, aracın özellikleri vb gibi durumlarda araçlarını dikkatli ve daha yavaş kullanmalarını zorunlu kıldığı halde, davalının sigortaladığı aracın sürücüsünün, hem bu maddeyi hemde diğer düzenlemeleri ihlal ederek, yolun, havanın ve aracın gerektirdiği hızın üzerinde ve dikkatsizce davranarak kazaya sebebiyet verdiğini, bu somut itirazlarına rağmen mahkemenin, Usul ve yasaya aykırı olarak, Ceza Mahkemesi Kararıyla çelişen hatalı bilirkişi raporuyla yetinerek, yeniden rapor alınması taleplerinin ve davanın reddine karar verdiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasından kaynaklanan geçici, sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri zararının,kazada kusurlu olduğu ileri sürülen karşı aracın ZMMS şirketinden tahsili istemine ilişkindir.
Davalı …, KTK’nın 85. Maddesi gereğince zarar gören 3. Kişilere karşı araç işletenine yüklenen hukuki sorumluluğu, aynı kanunun 91. Maddesi gereğince üstlenmiştir. Davalı sigortacının meydana gelen zarardan poliçe teminat limiti ile ve sigortalı araç sürücüsüne izafe edilen kusur oranında sorumluluğu bulunmaktadır. Dava dışı araç sürücüsü ise TBK’nın 49. maddesi hükmü uyarınca kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar vermesi halinde bu zararı gidermekle yükümlü tutulabilir. TBK’nın 74. Maddesinde ”hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Madde metninden, hukuk hakiminin ceza mahkemesince esas alınan kusur durumu yada oranı ile değil, sadece ceza mahkemesinde tespit edilen ve kesinleşen maddi olgularla bağlı olduğunun anlaşılması gerekmektedir.
Somut olayda Kızılcahamam ACM ‘nin 2014/531esas-2015/537 karar sayılı dosyasında davalıya sigortalı araç sürücüsü … hakkında taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet vermek suçundan açılan davanın yargılaması sırasında, 06.07.2015 tarihli trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda, araç sürücüleri ile tanık beyanları rapora yazıldıktan ve davacının beyanlarının çelişkili olduğu belirtildikten sonra davacı …’in olayda asli kusurlu, davalıya sigortalı aracın sürücüsü …’in tali kusurlu olduğu yönünde görüş bildirilmiş ise de, raporun içeriği itibariyle denetime ve hükme elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Daha sonra Ankara ATK Grup Başkanlığı tarafından düzenlenen 24.08.2015 tarihli raporda ise, KTT, araç sürücülerinin hazırlık ifadelerinde kazanın oluşumuna ilişkin beyanları ve önceki bilirkişi raporu da değerlendirilerek, kaza ister davalı,isterse davacının ifadesinde belirttiği şekilde meydana gelmiş olsun, her iki halde de olayda …’in asli ve tam kusurlu olduğu, sürücü …’in olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığı, bu nedenle KTT ve önceki trafik bilirkişi raporunda …’e tali de olsa kusur verilmesinin yerinde olmadığı belirtildikten sonra, olayın …’in ifadesinde belirttiği şekilde gerçekleşmesi halinde; …’in sol şeridi etkin şekilde kontrol etmeden, dikkatsiz şekilde sola manevra yapması sonucu, arkasından aynı yönde seyretmekte olan …’in yönetimindeki aracın önünü kapatarak, kendi aracının sol yan ön kısmından çarpmasına sebebiyet vermesi nedeniyle, kazanın …’in beyan ettiği şekilde gerçekleştiğinin kabulü halinde de, …’in aracını, aydınlatma bulunmayan otoyolda, gece vakti, ışıkları yanmaz vaziyette ve hiçbir önlem almadan, yola dik bir şekilde bulundurması sonucu, … yönetimindeki aracın, kendi aracına sol yan ön kısmından çarpmasına sebebiyet verdiği olayda dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı davranışlarıyla asli ve tamamen kusurlu bulunduğunun, …’in kazanın oluş şartlarında herhangi bir kural ihlali görülmediğinden kusursuz olduğunun belirtildiği görülmüştür.Ceza mahkemesince hangi rapora neden itibar edildiği yada edilmediği hususunda hiçbir gerekçe gösterilmeden sanığın taksirle yaralamaya sebebiyet verme suçunu işlediği sabit bulunduğundan şeklinde soyut açıklama ile … hakkında neticeten 5ay hapis cezası ve CMK’nın 231/5 maddesi uyarınca da HAGB kararı verildiği anlaşılmıştır. HAGB kararlarına karşı sadece üst mahkemeye itiraz yolu açık olup, istinaf yada temyiz kanun yoluna başvurulamadığından bu hükmün TBK’nın 74. Maddesi gereğince hukuk hakimini bağlayıcı olduğundan söz edilemeyeceği gibi maddi vakıanın kesinleştiğinden de söz edilmesi mümkün değildir.
İş bu tazminat davasında konusunda uzman bilirkişi tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan 29.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda yine tarafların hazırlık aşamasında ve ceza dosyasındaki kazanın oluşuna dair beyanları, KTT, ceza mahkemesinde trafik bilirkişi ve Ankara ATK Grup Başkanlığınca düzenlenen raporlarda irdelenip, değerlendirildikten sonra, davaya konu kazanın 12.09.2014 tarihinde saat 01:30 sıralarında meydana geldiği, Ankara ATK tarafından düzenlenen kusur raporunun olaya uygun olduğu, davacı …’in aynen Ankara ATK raporunda belirlenen kural ihlallerinden dolayı doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapması, şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymaması nedeniyle kazanın gerçekleşmesinde %100 oranında kusurlu bulunduğu, davalıya trafik sigortalı araç sürücüsü …’in meskun mahal dışında, Ankara-Gerede otoyolu üzerinde gece vakti, aydınlatma bulunmayan yolda meydana gelen olayda kazayı önlemesine imkan bulunmaması, kazanın hazırlanmasında kural ihlali görülmemesi nedeniyle atfı kabil kusuru bulunmadığı belirtilmiştir.Bilirkişi raporu dosya kapsamına ve kazanın oluş şekline uygun olup, hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı …, kendisine sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında tazminatla sorumlu olup, sigortalı araç sürücüsünün olayda kusurunun bulunmaması sebebiyle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük de bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların kazanın oluşumuna ilişkin beyanlarına ve mahkemenin gerekçesine göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı … vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 80.70 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 54.40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26.30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın usulüne uygun şekilde taraflara tebliğine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde TEMYİZİ KABİL OLMAK ÜZERE oy birliği ile 27.10.2022 tarihinde karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.