Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/112 E. 2022/1290 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 20/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 23/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 12/06/2016 tarihinde dava dışı …’ün idaresindeki motosiklet ile seyir sırasında dava dışı sürücü …idaresindeki davalı … şirketine ZMMS Poliçesiyle sigortalı olan … plakalı araca çarpmasıyla …’ün arkasında yolcu olan davacı …’un yaralanmasına neden olduğunu; bu sebeple, şimdilik 3.000,00-TL kalıcı işgöremezlik ve 500,00-TL geçici işgöremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, … plakalı aracın ZMMS poliçesiyle sigortalı olduğunu; olayda davacının kusurlu olduğunu; sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında poliçe limitiyle sınırlı olduğunu; rapor alınmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının olay nedeni ile çalışma gücü kaybına uğrayıp uğramadığının belirlenmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığından 07/02/2019 tarihli rapor alındığı, kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlü Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik, yasa ve diğer düzenleme hükümleri dikkate alınıp hazırlanan ve davacıda tanımlanan yaralanmalara uygun olduğu için hükme esas alınan bu raporlara göre, davacının % 3 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturup, dokuz (9) ayda iyileşebilecek şekilde yaralandığı, sigortalı araç sürücüsünün % 100 oranında kusurlu olacak şekilde neden olduğu trafik kazası sonucu davacının geçici ve sürekli çalışma gücü kaybı oluşturacak şekilde yaralandığı, her iki zarar türünün poliçe kapsamında yer aldığı, davadan önce yapılan 06/09/2017 tarihli başvurunun üzerinden 8 iş günlük sürenin tamamlanması üzerine 19/09/2017 tarihinde davalı yönünden temerrüdün gerçekleştiği, sigortalı aracın hususi kullanım için tescil edilmiş olması nedeni ile talep edilmesi gereken faizin ise yasal faiz olması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, sürekli ve geçici iş göremezlik zararı nedeniyle toplam 34.336,59-TL’nin 19/09/2017 temerrüt tarihinden itibaren hesaplanacak değişen oranlı yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dosya kapsamında … Kurumundan maluliyet raporu alındığını ve 21.03.2018 tarihli raporda müvekkilin maluliyet oranının %18 olarak tespit edildiğini, davalının itirazı neticesinde İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan 07/02/2019 tarihinde alınan raporda ise %3 olarak tespit edildiğini ve bu oran üzerinden yapılan tazminat hesabının hükme esas alındığını, maluliyet raporlarında müvekkilin maluliyet oranları açısından fahiş derecede farklılık mevcut olmasına rağmen raporlar arasındaki çelişki giderilmeden İstanbul Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınmış olması sebebiyle kararın usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, hükme esas teşkil eden İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 28.11.2018 tarihli raporunda her ne kadar davaya konu kaza neticesinde müvekkilin tüm vücut özür oranının %3 olduğunu tespit etmişse de müvekkilin davaya konu kaza neticesinde uğramış olduğu yaralanma nazara alındığında müvekkilin maluliyet oranı iş bu adli tıp raporuyla gerçekte olduğundan fahiş derecede düşük hesaplandığını, müvekkilin geçirmiş olduğu işbu trafik kazası neticesinde bacak ve kalçasından yaralandığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … … AŞ vekili istinaf dilekçesinde, kaza ile ilgili … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen Koğuşturmaya Yer Olmadığına dair kararda, tarafların uzlaştıklarından bahisle Uzlaşma nedeniyle Koğuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, uzlaşma halinde tazminat davası açılamayacağını, PMF yaşam tablosu esas alınarak hesaplama yapılamayacağını, kusur oranının hatalı olduğunu, geçici iş göremezlik ödeneğinin teminat kapsamında bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemidir.
Davalı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesinde, davalı vekili, meydana gelen kaza nedeniyle ceza soruşturması sırasında, zarar gören davacı ve sigortalı araç sürücüsünün uzlaşmaları halinde, aynı eylem nedeniyle tazminat davası açılamayacağını ileri sürmüştür.
Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
CMK’da yapılan bu düzenlemeler ile uzlaştırma bir ceza muhakemesi kurumu olarak kabul edilerek, 5271 sayılı CMK’nın 253, 254 ve 255. maddelerinde, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Ceza Muhakemesi kurumu olan uzlaşma ile suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisinin sağlanması amaçladığından, tarafların uzlaşması halinde tazminat hukuku çerçevesinde açılmış ve açılacak hukuk davalarına etkisi de, yasada düzenlemiştir.
CMK’nın 253/19 maddesine “(19) Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171. maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171. maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.”
İlgili yasal düzenleme çerçevesinde, tarafların uzlaşması ve akabinde uzlaşma raporunun hazırlaması sonrasında, Cumhuriyet Savcısı tarafından uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayandığı ve edimin uygun olduğunun belirlenmesi ile tamamlanan uzlaşma, haklar ve borçlar açısından tarafları bağlar. Uzlaşma, tarafların birbirlerine karşı hak ve yükümlülükleri konusunda karşılıklı anlaşmaları ile sağlandığından ve bu husus şüphelinin anlaşma iradesine etkileyecek bir husus olduğundan, tazminat hukuku açısından sorumluluk ve dava haklarının devam edip etmeyeceği CMK’nın 253/19 ve uzlaşma hükümleri çerçevesinde belirlenmelidir.
CMK 253/19. kapsamında ise usulüne uygun “uzlaşma tutanağının” dosyaya kazandırıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma neticesinde hüküm kurulması isabetsizdir.
2) Esasa girilmesi gerektiğinin anlaşılması halinde,
Cismani zarar nedeniyle iş göremezlik tazminatının belirlemesinde, davacının maluliyet durumunun gerçek durumu tam olarak yansıtacak şekilde belirlenmesi gerekir. Maluliyet oranı tazminatın belirlenmesinde esas alındığından, maluliyet oranında tereddüt olması ve/veya çelişki olması halinde, tereddüt oluşturacak veya çelişki yaratacak hususlar giderilmeden davanın esası hakkında karar verilemez. Diğer yandan davacının maluliyetine ilişkin farklı yönetmelikler çerçevesinde alınan raporlarda da, maluliyet oranlarının farklı belirlenmesi durumunda, özellikle raporlarda belirlenen maluliyet oranları arasındaki farkın yüksek olması veya tespit edilen rahatsızlıkların çelişmesi durumunda raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilemez. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/292 E. 2020/6372 K., 2019/3629 E. 2020/5191 K., 2016/13576 E. 2019/6279 K.)
Somut olayda, hükme esas raporda, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından maluliyetin hesaplanmasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik esas alınarak maluliyet durumu belirlenmiş ve % 3 olarak tespit edilmişken, … … Üniversitesi tarafından maluliyet oranının % 18 olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece dosyada mevcut raporlar arasında açıkça çelişki olduğundan, davacının meydana gelen kaza nedeniyle tüm tedavi evrakları dosyaya kazandırılarak, Adli Tıp Kurumu Üst Kurulundan, kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümleri çerçevesinde; davacının kazaya bağlı maluliyetinin meydana gelip gelmediği, maluliyeti meydana gelmiş ise hangi oranda olduğu hususunda rapor alınarak ve raporlar arasındaki çelişki giderilerek sonucuna göre davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması isabetli olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf talebinin kabulü ile, uyuşmazlığın çözümünde etkili deliller toplanılmadan ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 16/10/2019 tarihli 2017/640 Esas – 2019/873 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacıdan istinaf peşin harcı olarak alınan 44,40-TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacıya iadesine, istinaf eden davalıdan istinaf peşin harcı olarak alınan 586,38 -TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Ankara 30. İcra Dairesinin 2019/16373 sayılı dosyasına yatırılan 75.000,00-TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 20/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.