Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1094 E. 2022/1536 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2020
NUMARASI :…..

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 09/06/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 28.12.2015 tarihinde sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı sayılı aracı ile … adlı inşaat şantiyesindeyken arızalı olan bir kepçenin kamyona yüklenmesi talimatı verilince müvekkili …’ın kepçeyi kamyona çıkardığını, daha sonra sürücü …’un seyrine devam ederken 5-10 metre sonra müvekkilinin kamyonun üzerinden düşmesi sonucu yaralanmalı trafik kazasının meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde bütün kusurun davalı … şirketinin sigortalısı araç sürücüsü …’a ait olduğunu, müvekkilin ise hiçbir kusurunun bulunmadığını belirterek 28/12/2015 tarihinde meydana gelen yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle müvekkilin uğradığı maddi zararlar için fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik müvekkilinin sürekli iş göremezliği dolayısıyla 500,00 TL ve yaşam boyu bakım ve bakıcı gideri dolayısıyla 500,00 TL olmak üzere toplamda 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluk çerçevesinde tahsilde tekerrüre yer olmamak kaydıyla davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
20/11/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile müvekkili için 500,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatını 290.000,00 TL’ye, 500,00 TL bakıcı giderinin ise 290.000,00 TL’ye artırarak ıslah harcını yatırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; … plakalı aracın davalı … şirketine 26/01/2015 / 2016 tarihleri arasında ….. numaralı … poliçesi ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında 290.000,00 TL poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, trafik sigortacı şirketin üçüncü kişilerin uğramış olduğu bedeni zararlardan … poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve işletenin veya işletenin eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında maddi tazminat ile sorumlu tutulabileceğini, meydana gelen kazanın trafik kazası olmadığını, zira kazaya karışan aracın iş makinası olduğunu, davalı … şirketinin sorumlu tutulabilmesi için kazasının trafik kazası olması gerektiğini, kazanın inşaat alanı içerisinde mi yoksa … içerisinde mi meydana geldiğinin tespit edilmesi gerektiğini, … şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olabileceğini, hazırlanacak bilirkişi raporunda maluliyet tespit edilmesi halinde maluliyetin geçici nitelikte olup olmadığı, kaza ile netice arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı ve maluliyetin sürekli olup olmadığının belirlenmesinin gerektiğini, bir tazminat ödemesinin söz konusu olabilmesi için maluliyet oranının yanında davacının çalışabilecek durumda olup olmadığı, mesleği, maluliyet sebebi ile mesleğini yerine getirip getirmediği konularının tespit edilmesinin gerektiğini belirterek davanın öncelikle usul yönünden reddine olmadığı takdirde kusurun ve maluliyet oranının tespiti halinde, müvekkili şirket temerrüde düşmediğinden dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dava konusu kaza nedeniyle … ABD tarafından tanzim edilen rapora göre, davacı …’ın 28/12/2015 tarihinde meydana gelen kazadan dolayı vücut çalışma gücünü %100 oranında kaybettiği, sürekli iş görmezlik halinde kaldığı, devamlı suretle başkasının bakımına muhtaç olduğunun belirtildiği, kusur bilirkişinden alınan raporda özetle; kazanın meydana geldiği yerin şantiye önü yola çıkış rampası olduğu, karayolu olmadığı, kazanın meydana gelmesinde … şirketinin %10, … şirketinin %10, dava dışı kamyon sürücüsünün %40, davacı işçinin %40 oranında kusurlu olduğunu belirttiği, itiraz üzerine … Fen Heyetinden oluşturulan üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor aldırıldığı, bilirkişi heyeti raporunda ; kazanın meydana gelmesinde dava dışı işveren … şirketinin %40, sigortalı araç sürücüsünün %30, davacının %30 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, SGK’ya yazılan müzekkereye verilen cevapta dava konusu kazadan dolayı aylık bağlandığı, peşin sermaye değerinin 381.326,73 TL olduğunun belirtildiği, raporlar arasında çelişki bulunması nedeniyle … Üniversitesinden üç kişilik bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; KTK’nın uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesinin gerekmedi, karayolu ile bağlantısı olan karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edildiği, davaya konu trafik kazasının meydana geldiği şantiye sahasının KTK’nın 2/a maddesi gereğince karayolu ile bağlantısının olmasına, özel izinle girilmesinin, özel güvenliğinin olmasının KTK’nın 2 maddesinin uygulanmasına engel bulunmamasına göre kazanın meydana geldiği yerin karayolu sayılan yerlerden olduğu ve … Trafik Kanununun uygulanması gerektiği, kazanın meydana gelmesinde kamyon sürücüsünün %50, … Hafriyat Şirketi sahibinin %20, davacı kepçe operatörünün %30 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, aktüer bilirkişiden alınan raporda özetle; trafik kazası neticesi çalışma gücünü kaybeden davacının TBK 54.maddesi uyarınca tedavi giderleri, bakım giderleri ile birlikte geçici ve sürekli iş görmezlik zararını talep edebileceği, poliçenin 01/06/2015 tarihinden önce düzenlenmiş olması nedeniyle eski genel şartların uygulanması gerektiği, kazadan dolayı davacının çalışma ve meslekte iş gücünün %100 kaybettiği, asgari ücret üzerinden hesaplamanın yapıldığı, davacının %30 kusurlu olması nedeniyle bunun indirildiği, olayın trafik-iş kazası olması nedeniyle SGK’ca ödenen geçici iş görmezlik ücretinin %70’nin tenzil edilmesi gerektiği, SGK tarafından bağlanan sürekli iş görmezlik gelirinin peşin sermaye değerinin 5510 sayılı kanunun 21.maddesine göre %70’nin rücuya tabi olması nedeniyle tenzil edilmesi gerektiği, buna göre yapılan hesaplama sonucunda davacının sürekli iş görmezlik kaybı tazminatının 624.345,88 TL, poliçe limitinin 290.000,00 TL, bakıcı gideri tazminatının 804.877,69 TL, poliçe limitinin 290.000,00 TL olduğunun belirtildiği, itiraz üzerine aktüer bilirkişiden ek rapor aldırıldığı, ek raporda özetle; dava konusu kazadan dolayı davacının talep edebileceği sürekli iş görmezlik tazminatının davacı kusuru ve SGK peşin sermaye değeri indirildiğinde 466.051,56 TL, bakıcı giderinin ise davacı kusuru indirildiğinde 944.583,89 TL olduğu, iş görmezlik tazminatının ZMMS “sakatlanma ve ölüm teminatı” klozundan karşılanması gerektiği ve limitinin 290.000,00 TL olduğu, bakıcı giderinin “sağlık gideri teminatı” kapsamında olup limitinin 290.000,00 TL olduğunu belirttiği, davalı daha önce temerrüde düşürülmediğinden dava tarihinden itibaren ve aracın ticari nitelikte olması nedeniyle avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerektiği gerekçesiyle, davacının dava ve artırım talebinin kabulüne 290.000,00 TL sürekli iş görmezlik tazminatı, 290.000,00 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 580.000,00 TL’nin dava tarihi olan 15/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … şirketi vekili istinaf dilekçesinde, davaya konu kazanın karayolu dışında meydana geldiğini, müvekkil bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, 2918 sayılı KTK 3.maddesinde trafik kazası “Kara yolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma, ve maddi zararla sonuçlanan olay” şeklinde tanımlandığını, dava konusu olayın kara yolu dışında inşaat kazı alanına ulaşım sağlayan, kamyonun girip çıkabildiği yola bağlantı sağlayan eğimli bir alanda kamyonun hareketi esnasında meydana geldiğini, dolayısı ile Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası poliçe esaslarının uygulanacağı alanlar dışında kalan bir yer olduğunu, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının … ettirenin 3.kişilere verdiği zararları karşılamak üzere hem 3.kişileri hem … ettireni koruma amacı ile oluşturulmuş bir zarar sigortası türü olduğunu, motorlu araçlar zorunlu mali mesuliyet sigortası şartlarının devreye girebilmesi için motorlu araç kazasının karayoluna gerçekleşmiş olması şartı bulunduğunu, bakıcı gideri tazminatı sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanmalı iken yerel mahkemece aleyhe hüküm kurulmasının kabul edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle davacı için hesaplanacak bakıcı giderine yönelik tazminattan aile içi bakım nedeniyle hakkaniyet gereği %50 oranında indirim yapılması gerektiğini, davaya konu kaza iş kazası niteliğini haiz olup kazanın ardından SGK tarafından yapılan ödemenin teminat limitinden düşülmemesinin hakkaniyete ve hukuk kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, SGK tarafından yapılan ödemenin tamamının hesaplanan tazminattan tenzili konusunda sayın bilirkişiye katılmakla birlikte bilirkişi raporunda konu rakamın teminat limitinden değil de hesaplanan zararın tamamından tenzilinin hukuka uygun olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı … Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir.
Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır.
Somut olayda, şantiyenin karayolu ile bağlantısının bulunduğu, davaya konu trafik kazasının meydana geldiği şantiyenin 2918 sayılı KTK’nun 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olmakla, kazanın meydana geldiği yerin karayolu sayılan yerlerden olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle meydana gelen zarar davalı … şirketinin teminatı kapsamındadır.
Bakıcı giderine ilişkin olarak, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararın olduğu gözetilerek hüküm verilmesi gerekmekte olup, aile içi bakım düşüncesi ile bakıcı giderinden hakkaniyet indirimi yapılamayacaktır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2021 tarih ve 2018/(21)10-927 Esas – 2021/531 Karar sayılı ilamında da “…bedensel zararlarda 55. madde ile açık biçimde hakkaniyet düşüncesiyle indirime gidilemeyeceği açıkça düzenlendiği dikkate alındığında zarar görenin aile bireylerinin zarar veren lehine sorumluluğu ve yükümlülüğü olmayacağı gibi zarar verenin sorumluluğunu haksız fiil failine hizmet eder şekilde aile bireylerine yüklemek de doğru değildir. Her ne kadar toplum aile içi bakım dayanışmasını ahlaki ödev olarak görse de, bu durumun zarar sorumlusu lehine yorumlanması mümkün değildir. Bu nedenlerle Özel Dairenin aile içi bakım ve dayanışma nedeniyle bakıcı giderinden hakkaniyet indirimi yapılmasını belirten kararına karşı verilen direnme kararı yerindedir.” denilmiştir.
Rücuya tabi ödemeler konusuna gelince,
Davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 1. fıkrasında; “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır” düzenlemesine; aynı maddenin 4. fıkrasında “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir” düzenlemesine yer verilmiş olup, kurumca yapılan ödemelerin indirilmesi yönteminde; kusurun işveren ya da üçüncü kişide bulunmasına göre 5510 sayılı Yasa’nın 21/1 ve 21/4 maddelerinde ayrı ayrı düzenlenmiştir.
Mahkemece sürekli iş göremezlik gelirinin indirilmesi gerektiğine ilişkin kabulü yerinde ise de, SGK’dan rücu edilebilecek miktar yeniden sorulmalı, rücu davası açılıp açılmadığı, açılmışsa akıbeti sorulmalı, tahkikat raporu istenerek kusur verilen kişilerin işveren (asıl işveren/taşeron) yada işveren vekili mi, 3. Kişi mi sayılabilecekleri hususu açıklığa kavuşturularak rücu edilebilecek miktar belirlenmelidir.
Diğer taraftan, 2918 sayılı … Trafik Kanunu’nun 96/1. maddesinde “zarar görenlerin tazminat alacakları, … sözleşmesinde öngörülen … tutarından fazla ise zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, … tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur” düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “başka tazminat taleplerinin bulunduğunu bilmeksizin zarar görenlerin birine veya birkaçına kendilerine düşecek olandan daha fazla ödemede bulunan iyiniyetli sigortacı, yaptığı ödeme çerçevesinde, diğer zarar görenlere karşı da borcundan kurtulmuş sayılır” düzenlemesine yer verilmiştir.
KTK’nın 96. maddesi hükmüne göre, garameten ödeme ilkesi; bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da … sözleşmesinde öngörülen … bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, … bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını ifade etmektedir. Burada amaç, zarar görenlerin birden fazla olması halinde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı biçimde ve poliçe limitini de aşmayacak şekilde eşit paylaştırmanın sağlanmasıdır.
Garameten ödeme ilkesine ilişkin ifade edilen hususlar da dikkate alındığında, trafik … poliçe limiti itibarıyla yukarıda açıklandığı üzere KTK’nın 96. Maddesi uyarınca garame hesabı yapılması gerektiği de açık olup, mahkemece bu konuda bir araştırma yada inceleme yapılmış değildir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında Mahkemece, SGK tarafından yapılan ödemeye ilişkin belgeler ve tahkikat raporu getirtilerek, rücu davası açılıp açılmadığı, zararın karşılanıp karşılanmadığı da araştırıldıktan sonra rücu edilebilecek miktar belirlendikten sonra garameten paylaştırma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması isabetsiz görüldüğünden davalı … vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin kabulüne, 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, belirtilen hususlardaki eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davalı … … AŞ vekilinin diğer istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, davalı … … AŞ vekilinin diğer istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına
2-İstinaf yoluna başvuran tarafça yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4- İİK’nın 36. maddesi gereğince, Ankara 32. İcra Dairesi 22/06/2020 tarih 2020/3485 sayılı dosyasına yatırılan 1.200.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.