Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1091 E. 2021/932 K. 20.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/10/2019
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 20/05/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 26/05/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 10.02.2017 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın davacı idaresinde bulunan motosiklete çarpması sonucu davacının yaralandığını ve maluliyeti oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 200,00 TL geçici ve kalıcı iş gücü kaybı nedeni ile maddi tazminatın ve 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davacının davalı sigorta şirketinin şubesinin bulunduğu yerde dava açtığını, davalının…’de ikamet ettiğini, kaza yerinin…olduğunu, davacının ikametgahının…olduğunu, davalı şirketin adresinin…olduğunu, sigorta sözleşmesini yapan acentanın ve şubenin adreslerinin…olduğunu, Ankara mahkemelerinin yetkisiz olduğunu Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğunu savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yetki itirazında bulunan davalı … yönünden davanın tefrikine karar verilerek yeni esasa kaydedilmiş, davalı …’in yetki itirazının süresinde olduğu belirtilerek HMK 114/1-ç ve 115. maddeleri uyarınca yetki nedeni ile davanın davalı yönünden usulden reddine, süresinde başvuruda bulunulması halinde dosyanın görevli ve yetkili…Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ S ÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkeme kararının hukuka uygun olmadığını, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin … K. Sayılı ilamında belirtildiği gibi, davanın davalı sayısı birden fazla ise, davanın bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılabileceği gibi (HMK m. 7/1; HUMK’nın m. 9/II.c.l), aynı Kanun’un 16. maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu, zararın meydana geldiği, zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer yada zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği, 2918 sayılı KTK’nın 110. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, ihtiyari ve zorunlu sorumluluk sigortası yapan şirketler aleyhine de işleten ve sürücü ile birlikte açılması halinde hem bu kanun hem de HMK m. 6 uyarınca bu davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde de açılabileceği, KTK’nm 110. madde son cümlesinde yer alan kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de, dava açılabileceği kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, davacıya tanınan bir seçimlik hak olduğunu, KTK’nın 110. Maddesinde belirtilen hüküm çerçevesinde seçimlik hak kullanılarak dava açıldığını ve davaya …’in de dahil edildiğini, yerel mahkeme tarafından hukuka ve içtihatlara aykırı olarak karar verildiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminatın kazaya neden olan aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davalı sürücü … tarafından mahkemenin yetkisine itiraz edilmesi üzerine bu davalı yönünden dava tefrik edilerek, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 6/1.maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm aksine kesin yetki kaydı olmayan tüm davalar için genel yetki kaydıdır.
Trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan 6100 Sayılı HMK’nun 16.maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir yetkilidir” hükmü yer almaktadır. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110.maddesinde “Motorlu araç kazalardan dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar sigortacının merkez veya şubesinin, veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinin birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü yer almaktadır.
HMK.nın davalının birden fazla olması hâlinde yetki başlıklı 7. Maddesinde “(1) Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. (2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.” hükmünü içermektedir.
Bir davada birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa davacı bu mahkemelerden birinde dava açma hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa o zaman seçme hakkı davalı tarafa geçmektedir, (aynı yönde Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 23/09/2013 tarih …Karar)
Somut olayda yukarıda belirtilen yetki kuralları değerlendirildiğinde; öncelikle HMK’nun 6. maddesi gereğince davalı araç işleteni olan şirketin adresi de aynı şekilde…olup diğer davalı sigorta şirketinin yerleşim yerinin İstanbul’da bulunduğu anlaşılmıştır. 6102 Sayılı TTK’nun 40. maddesi gereğince, “Her tacir ticari işletmenin açıldığı günden itibaren 15 gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret Unvanını işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir.
Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.” hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda davalı sigorta şirketinin HMK’nun 6. maddesi anlamında yerleşim yerinin ticaret siciline kayıtlı olduğu açıktır.
Diğer yetki kuralı ise: haksız fiile ilişkin 6100 Sayılı HMK’nun 16. maddesinde yer alan haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi kuralı dikkate alındığında, dosyada mevcut kaza tespit tutanağına göre trafik kazası…ili, … ilçesine meydana gelmiş olup kazanın meydana geldiği yere göre yetkili yer kaza yeri mahkemesidir. Yine dava dilekçesine göre davacının yerleşim yeri … İzmir’dir. Seçimlik yetki kurallarına 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110.maddesinde düzenlenen yetki kuralına göre de. motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin dava sigortacının merkez veya şubesi ile sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabilecektir. Davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenen poliçenin İzmir’de düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla yukarıda anlatılan yasal hükümlere göre: davacının ikametgahı yetki kuralına göre yetkili mahkeme, kazanın meydana geldiği yer bir başka deyişle haksız fiilin meydana geldiği ve kazanın oluştuğu yer kuralına göre yetkili mahkeme, davalı tüzel kişi sigorta şirketinin yerleşim yeri kuralına göre yetkili mahkeme ve sigorta poliçesini düzenleyen acentanın bulunduğu yer mahkemesi yerine davacının bu seçimlik yetkisini aşarak Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava açmıştır.
Davalı sigorta şirketinin Ankara’da bölge müdürlüğü mevcut ise de bölge müdürlüklerinin hukuki statüsü kapsamında yetkiye esas alınacak bir tüzel kişiliğinin ve yasada düzenlenmiş bölge müdürlüğü esasına göre bir yetki kaydının bulunmadığı hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde açıktır. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/03/2003 tarih …. Esas …Karar sayılı ilamında özetle; “Sigorta şirketlerinin bölge müdürlüklerinin tüzel kişiliği yoktur ve şube olarak işlem göremezler. Bu nedenle açılmış veya açılacak bir davada husumet ehliyetleri yoktur.” Aynı Daire’nin 09/10/2000 tarih… Karar sayılı ilamında ise “Şubenin bulunduğu yerde dava açılabilmesi için, işlemin şube işleminden kaynaklanması gerekir. Trafik kazasına karışan aracın şubeye ait olduğu iddia edilmemiş ve davada genel müdürlük hasım gösterilmiş ise şubenin bulunduğu yerde dava açılamaz.” şeklinde içtihatları mevcut olup nitekim yukarıda yer verilen Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 23/09/2013 tarihli ilamındaki karşı oy gerekçesinde de sigorta şirketinin bölge müdürlüğünün ticaret siciline şube olarak tescilinin yapılmadığı, yasada düzenlemeye tabi tutulan şube gibi kabul edilemeyeceği görüşüne yer verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlıkta ayrıca acenta ve şube kavramının da incelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle bu kavramlar üzerinde durulmak suretiyle konunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
6102 Sayılı TTK’nun 48.maddesinde, şube kavramı bir tanım yapılmaksızın düzenlenmiş olup, bu madde de yukarıda yer verilen TTK’nun 40.maddesindeki düzenlemede olduğu gibi “her şube kendi merkezinin ticaret ünvanını, şube olduğunu” belirterek kullanmak zorundadır. Bu ünvana şube ile ilgili ekler yapılabilir.TTK’nun 40/3.maddesinde ise “Merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur.” hükmü yer almaktadır. Şube tanımı TTK’nun 48.maddesinde yapılmamış olup. 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar Borsalar Kanunu ve 5411 Sayılı Bankacılık Kanununda şube tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre “Bir merkeze bağlı olduğu halde müstakil muhasebesi bulunan ve muhasebesi merkezde tutulduğu ve …müstakil sermayesi bulunmadığı halde, kendi başına sınai faaliyet ve ticari işlem yapan yerler ve satış mağazaları bu kanunun uygulanması bakımından şube sayılır” hükmü yer almakta olup, buna göre şubenin kendi adına ve hesabına hareket etmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla şubeler merkezden aldığı yetkiye dayalı olarak 3.kişiler ile ticari ilişki kurabilen ve TTK’nun 40.maddesi gereğince bulunduğu yerin ticaret siciline tescili gereken yasalarda düzenlenmiş bir tüzel kişilik birimidir. Halbuki bölge müdürlüğü tamamen her şirketin işlem hacmi, kendi iç işleyişi, personel ve hizmet sunumu, eksper gönderilmesi gibi bir takım yönetim işlemlerini yürütmek üzere, iç işleyiş kapsamında 3.kişiler ile doğrudan ve kendi adına işlem yapma ehliyetine ve tüzel kişiliğine sahip olmayan idari birimlerdir. Dolayısıyla yasa da düzenlenmeyen, herhangi bir sicile kaydı olmayan, olması da gerekmeyen şirketin kendi iç işleyişi ile ilgili kurduğu bölge müdürlüklerinin bulunduğu yer esasına göre bir yetki kaydının belirlenmesi yasaya aykırıdır. Bölge Müdürlükleri hakkında yasada bir hüküm bulunmadığından ticaret siciline tescili gereken, davacı veya davalı olarak taraf ehliyetine sahip olan şube gibi değerlendirilmesi yasanın çok açık hükümlerine aykırıdır.
Sigorta sözleşmesini yapan acentanın durumu ise şubeden farklıdır. Zira acentalar; 6102 Sayılı TTKnun 102.maddesinde tanımlanmış olup, “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi, veya bunları bu tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acenta denir” düzenlemesi bulunmakta olup, aynı yasanın 105.maddesinde ise “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmeler ile ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya veya bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir.” hükmü ile acentelerin sözleşme yapma yetkisi bakımından TTK’nun 107.maddesinde “özel ve yazılı bir yetki almadan acente müvekkili adına sözleşme yapmaya yetkili değildir. Acentelere müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisi veren belgelerin, acente tarafından tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur.” hükümleri bulunmaktadır.
Bu yasal hükümlerden anlaşılacağı üzere acente, doktrindeki tabiri ile bağlı olmayan tacir yardımcılarındandır. Acente TTK’nun 105.maddesi gereğince hukuki uyuşmazlıklarda müvekkili adına dava açabilecek ve kendisine karşı aynı sıfatla dava açılabilecek bir tüzel kişilik olmasına ve TTK’nun 107.maddesi gereğince acentelerin müvekkilleri adına sözleşme yapma yetkisinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ayrıca ticaret sicil gazetesinde ilan ettirilmesinin zorunlu olmasına göre, bölge müdürlüğünün acenteden daha yetkili olduğuna dair görüşün yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Zira bölge müdürlüğü ne sözleşme yapma yetkisine sahiptir, ne ticaret siciline tescil ve ilan edilmektedir, ne de genel müdürlüğe izafeten acente gibi kendisine dava açılması veya bu sıfatla kendisinin dava açma yetkisi bulunmaktadır.
Kaldıki bir an için sigorta acentasının bağlı bulunduğu bölge müdürlüğünün yetkili olduğu kabul edilse dahi, sigorta sözleşmesini düzenleyen acenta İzmir’de olup…Bölge Müdürlüğüne bağlı olduğu, dolayısıyla Ankara bölge müdürlüğünün bu acenta üzerinde herhangi bir gözetim ve denetim yetkisinin bulunmadığı, iş ve işlemler ile ilgili bu Bölge Müdürlüğüne bağlı olmadığı anlaşılmaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu …K. Sayılı ilamı)
Yukarıda açıklandığı üzere gerek şube gerekse acenteye ilişkin hükümler TTK ve diğer özel kanunlarda açıkça düzenlenmiş olup. yasada düzenlenmeyen görev ve yetkilerinin ne olduğu, hangi bölgede bulunduğu bilinmeyen veya varsa adresi, ancak internet arama motorlarında yapılacak arama ile bulunabilecek, bölge müdürlüğünün bulunduğu yerin yasada düzenlenen şube ve acenteye kıyasla yetkili olarak kabul edilmesi Anayasanın 142.maddesinde düzenlenen mahkemelerin görev ve yetkilerinin ancak kanunla düzenleneceğine ilişkin “kanunilik ilkesine aykırıdır”
Tüm bu nedenlerle dava konusu uyuşmazlıkta, HMK’nun 16. maddesi HMK’nun 6. maddesi, HMK’nun 14/1. Maddesi, HMK.nın 7. Maddesi ve Karayolları Trafik Kanununun 110. maddesine göre belirlenen tüm yetki kurallarına uyulmadan Ankara Asliye Ticaret Mahkemelerinde açılan davada mahkemece yetki itirazında bulunan davalı … yönünden verilen yetkisizlik kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL. istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile kalan 4,90 TL. harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3- Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 6100 sayılı HMK.nın 362/1-c maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 20.05.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.