Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1087 E. 2022/2146 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1087
KARAR NO : 2022/2146

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2019
NUMARASI : 2016/313 Esas 2019/937 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 11/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 24/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 04.01.2015 tarihinde davacının içinde yolcu olarak bulunduğu davalı … AŞ’ne kasko sigorta poliçesi ile, davalı … AŞ’ne Zorunlu Mali Mesuliyet sigortası ile sigortalı … plakalı araçla … plakalı aracın karıştığı kazada kusursuz davacının yaralandığını, ortopedik bir ameliyat geçirdiğini ve sağ bacağına platin takıldığını, sol kaburga kemiklerinin kırılması nedeniyle 15 gün hastanede kaldığını, davacının kaza tarihi itibariyle sosyal güvencesi bulunmadığını, tedavi giderleri ve ulaşım gideri ödediğini, davacının annesi ile birlikte yaşadığını, annesinin kamu kurumunda çalışması nedeniyle 3 ay boyunca bakıcı tuttuğunu belirterek şimdilik 25,00 -TL taksi ücreti, 25,00 -TL tedavi gideri, 25,00 -TL bakıcı gideri, 25,00 -TL geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 100,00 -TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 31.12.2018 tarihli bedel artırım dilekçesi ile geçici ve sürekli işgöremezlik talebini 264.370,50 -TL’ye, bakıcı giderini 3.604,54 -TL’ye yükselterek 25,00 TL taksi ücreti de dahil toplam 268.000,00-TL’nin ZMMS poliçesi kapsamında … Sigorta AŞ’den; 50.000,00 -TL bakıcı, geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatının İMMS poliçesi kapsamında … Sigorta AŞ’den tahsilini istemiştir.
Davalı …. vekili, … plakalı aracın 09/07/2014-2015 tarihleri arasında 50.000,00 -TL limitle davalı şirkete genişletilmiş kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, dava konusu talep Zorunlu Trafik Poliçesi kapsamında olduğundan davalı şirketin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …. vekili, … plakalı aracın davalı şirkete 23/07/2014-2015 tarihleri arasında 290.000,00-TL limitle Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının gerçek zararla, limit dahilinde ve sigortalı sürücünün kusuru ile sınırlı olduğunu, kusur ve maluliyet yönünden ATK’dan rapor alınmasını, tedavi giderinin teminat dışı olduğunu, davadan önce davacının başvurusu bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MANKEMESİ KARARI
Mahkemece, toplanan tüm deliller ve dosya kapsamından; davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile davalı … şirketine kasko (kasko kapsamında İMM poliçesi) sigortalı bulunan aracın dava dışı araç ile yaptığı trafik kazasında davacının yaralanarak malul kaldığı iddiasıyla davalı … şirketlerine karşı derdest tazminat davasının açıldığı, kusur raporuna göre dava konusu kazada sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, adli tıp raporuna göre davacının dava konusu kazadan dolayı %12,2 oranında malul ve 12 ay geçici iş göremezlik durumunda kaldığı, 6 ay boyunca bakıcı ihtiyacının bulunduğu, aktüer bilirkişi raporuna göre davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik tazminatının 11.697,66 -TL, sürekli iş göremezlik tazminatının 84.107,36 -TL, bakıcı giderinin 7.209,00 -TL ve 25,00 -TL taksi ücreti olmak üzere toplam 103.039,02 -TL olduğu, her ne kadar davacı vekili müvekkilinin İngiltere’de kurulan şirketin ortağı ve yöneticisi olup ordaki asgari ücret üzerinden maluliyet tazminatı hesaplanması ve bu miktarın tahsilini talep etmiş ise de sunulan belgelerden kazanın 04/01/2015 tarihinde meydana geldiği, kaza tarihi ve öncesinde davacının belgeli herhangi bir gelirinin bulunmadığı, kazadan çok sonra (yaklaşık iki yıl sonra) yurt dışında şirket kurup yöneticilik yaptığı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere tazminat hesaplanmasında kaza tarihindeki gelirin esas alınması gerektiği, bu nedenle kaza tarihindeki gelir üzerinden bilirkişi tarafından yapılan hesaplama dikkate alınarak belirlenen tazminatının tazmininin gerektiği, bu miktarın ZMMS poliçesi limiti kapsamında kaldığı, bu nedenle davalı … şirketinin ZMMS poliçesinden dolayı sorumlu olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, belirlenen meblağın davalı … şirketinin temerrüde düştüğü 04/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, trafik kazasında meydana gelen zararlar öncelikle ZMMS poliçesi kapsamında tazmin edileceğinden arta kalan olur ise İMMS poliçesine başvurulacağı, olayımızda tazminat miktarı ZMMS’ni aşmadığından davacının İMMS poliçesi kapsamında davalı … şirketine karşı açtığı davanın reddine karar vermek gerektiği kanısıyla davacının davalı …. aleyhine açtığı dava ve artırım talebinin kısmen kabulüne, 11.697,66 -TL geçici iş görmezlik, 7.209,00 -TL bakıcı gideri, 84.107,36 -TL sürekli iş görmezlik, 25,00-TL taksi ücreti olmak üzere toplam 103.039,02-TL’nin dava tarihi olan 04/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının davalı …. aleyhine açtığı davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ;
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkeme kararında tazminatın kaza tarihindeki veriler esas alınarak hesaplanması gerektiği belirtilerek, bilirkişi raporunda hükme en yakın tarih itibarıyla hesaplanan ve talep edilen tazminatın bu kısmının reddedilmesinin hatalı olduğunu, belirlenebilir zarar varken ihtimale göre zarar hesabı yapılmasının yanlış olduğunu, mahkemece kaza tarihindeki gelire göre hesaplama yapılması gerektiği belirtilirken kaza tarihinden sonra somut olarak değişen ve sabit olan davacının durumunun gözardı edildiğini,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/17-351 Esas, 2011/386 Karar İlamı: “Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tazminatın hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret miktarının mı, yoksa ödemenin yapıldığı ve avans niteliğindeki ödemeye ilişkin bulunduğu kabul edilen belgenin düzenlendiği tarihteki asgari ücret miktarının mı esas alınması gerektiği, sonuçta tazminatın hangi miktar üzerinden hesaplanacağı, noktasında toplanmaktadır. Vurgulamakta yarar vardır ki, haksız eylemin beden tamlığına karşı işlenmesi durumunda zararın gerçek kapsam ve miktarı zamanla daha iyi belirlenebileceğinden, zararın tespitinde ve yapılacak hesaplamada en uygun tarihin esas alınması gerekir.
Konuya ilişkin 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun “Cismani Zarar Halinde Lazım gelen Zarar Ve Ziyan” başlıklı 46. maddesinde aynen; “Cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir. Eğer hükmün suduru esnasında, kafi derecede kanaat ile cismani zararın neticelerini tayin etmek mümkün değil ise; hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki sene zarfında hakimin, tetkik salahiyetini muhafaza etmeğe hakkı vardır.” hükmü yer almakta; Aynı Kanunun “Ölüm Takdirinde Zarar Ve Ziyan” başlıklı 45.maddesinde de: “Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vukubulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder. Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu düzenlemeler göstermektedir ki, mahkemece hüküm tarihindeki duruma göre zarar hesaplanmalı ve buna göre de hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücret destek hesabında nazara alınmalıdır. Mahkemece yapılan hesaplama ve varılan sonuç ise bu belirlemeye uygun değildir. O halde, mahkemece yapılacak iş; hüküm tarihine en yakın tarihteki asgari ücretin tespiti ile destek tazminatının hesaplanması yönünden bilirkişiden ek rapor alınıp, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.” denilerek hüküm tarihine en yakın verilerin dikkate alınması gerektiğinin hükme bağlandığını,
YHGK 15.05.1991 T. E.,1991/9-102 K.267 sayılı kararında aynı yönde “bilirkişinin hüküm tarihine en yakın verileri nazara alarak rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararı somut olarak hesaplamış olması anılan maddeye ve gerçek belli iken varsayıma gidilemez ilkesine uygundur” denildiğini,
Aynı yönde 17/05/2000 tarihli, Esas 9-889, Karar 904 sayılı YHGK kararında da “beden gücü kaybı zararının hesaplanmasında, rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zararın bilinen son gelir nazara alınıp her yıl % 10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmasında zaruret bulunduğunu, hayata ve beden tamlığına karşı işlenen haksız fiillerde zararın gerçek miktar ve şumülü zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden mümkün olduğu kadar geç bir tarihin esas alınması gereği olduğunu, Borçlar Kanunu’nda cismani zararın hangi tarih esas alınarak hesaplanacağı hakkında yeterli açıklık bulunduğunu, cismani zararın hüküm tarihindeki duruma göre hesaplanmasının kabul edildiğini, bu itibarla bilirkişinin hüküm tarihine en yakın verileri nazara alarak rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararı somut olarak hesaplamış olması anılan maddeye ve “gerçek belli iken varsayıma gidilemez” ilkesine uygun olduğunu, bu hususun Hukuk Genel Kurulu’nun 16.3.1988 tarih, 611/249, aynı tarih 795/269, 13.6.1990 tarih 215/356 ve 1.5.1991 tarih 9-114-238 sayılı kararlarında benimsendiğini, bu nedenle mahkemece rapor tanzim tarihine kadar somut olarak hesaplanan ve iskonto edilmemiş zararla, rapor tanzim tarihinden sonraki bilinmeyen dönemle ilgili varsayıma dayalı olarak bulunmuş zarara hükmedilmemiş olmasının, bu konuda yerleşmiş ve kökleşmiş bulunan içtihatlara uygun olmadığını, beden tamlığına karşı işlenen haksız fiillerde zararın gerçek miktar ve kapsamı zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden mümkün olduğu kadar geç tarihin esas alınması gerektiğini, cismani zararın dava tarih değil hüküm tarihindeki duruma göre hesap edilmesi gerektiğini, bu nedenle, bilirkişi raporunda hüküm tarihine en yakın verileri nazara alarak rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zarar somut olarak hesaplanmış olup bu miktarın talep edildiğini, rapor tanzim tarihine kadar hesaplanan beden gücü kaybı zararı, davalılar tarafından ödenmediğine göre vadesinden önce ödenmiş bir borçtan söz edilemeyeceğini, Borçlar Kanunu’nun 46/2. maddesinde cismani zararın hangi tarih esas alınarak hesaplanacağı hakkında yeterli açıklık bulunduğunu, cismani zararın hüküm tarihindeki duruma göre hesaplanmasının kabul edildiğini, rapor tanzim tarihine kadar hesaplanan beden gücü kaybı zararı, tazmin sorumluları tarafından davacıya henüz ödenmemiş bulunduğundan vadesinden önce ödenmiş bir borçtan söz edilemeyeceğini dolayısıyla rapor tanzim tarihine kadar somut olarak saptanan beden gücü kaybı zararının ıskontoya tabi tutulamayacağını, aksinin kabulünün vadesi gelmiş ve henüz ödenmemiş bir borcun ıskontoya tabi tutulması olur ki, ıskonto kavramı ile bağdaşmayacağını, hüküm tarihinin önceden bilinememesi nedeniyle bilirkişinin hüküm tarihi itibariyle iratları sermayeleştirilmesinin de mümkün olmadığını, uygulamada birlik sağlamak için gerek ölümler nedeniyle destek kaybı zararı, gerekse beden gücü kaybı zararının hesaplanmasında rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve ıskontaya tabi tutulmadan somut olarak rapor tanzim tarihinden sonraki zararda bilinen son gelir nazara alınıp her yıl % 10 oranında artırılmak ve ıskonto edilmek suretiyle hesaplanması gerektiğini, HGK. 17/05/2000, E. 2000/9-889 K. 2000/904″ bilinmeyen döneme ait gerçek zararın ve hüküm altına alınacak tazminat miktarının belirlenmesi için, raporun düzenlendiği tarihte bilinen son gelir miktarı esas alınmalı ve her yılın toplam geliri %10 oranında arttırılmalı ve yine %10 oranında indirilmek suretiyle hesaplama yapılmalıdır. Açıklanan bu yönteme uygun düşmeyen bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması, tazminatın belirlenmesi ilkelerine uygun olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.”
4.HD. 18.02.2002, E. 2001/11002 K. 2002/1939 “Dava ölümle sonuçlanan trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminata ilişkindir. Bilinmiyen döneme ait gerçek zararın ve hüküm altına alınacak tazminat miktarının belirlenmesi için, raporun düzenlendiği tarihte bilinen son gelir miktarı esas alınmalı ve her yılın toplam geliri %10 oranında arttırılmalı ve yine %10 oranında indirilmek suretiyle hesaplama yapılmalıdır. Dava ölümle sonuçlanan trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminata ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş ve adı geçen davalı kararı temyiz etmiştir. Davacıların ölen destekleri nedeniyle yoksun kaldıkları tazminatın kapsamı ile ilgili olarak hazırlanan ve mahkemece hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda bilinmiyen döneme ait ücret artışı ve indirimi yıl yıl yapılmamış olduğundan gerçek zarar tam olarak belirlenemez. O halde bilinmiyen döneme ait gerçek zararın ve hüküm altına alınacak tazminat miktarının belirlenmesi için, raporun düzenlendiği tarihte bilinen son gelir miktarı esas alınmalı ve her yılın toplam geliri %10 oranında arttırılmalı ve yine %10 oranında indirilmek suretiyle hesaplama yapılmalıdır. Açıklanan bu yönteme uygun düşmeyen bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması, tazminatın belirlenmesi ilkelerine uygun olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.”
4.HD. 29.06.2000, E. 2000/4379 K. 2000/6392 ve HGK. 01/11/1995, E. 1995/9-679 K. 1995/898 sayılı içtihadı ve uygulamada yerleşmiş tüm kararlarda davacının zararının hükme en yakın tarihteki veriler esas alınarak hesaplanması benimsendiğinden kaza tarihindeki muhtemel gelire göre karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli işgöremezlik ,tedavi ve ulaşım gideri istemine ilişkindir.
Davacı vekili, beden gücü kaybı zararının hesaplanmasında, rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zararın bilinen son gelir nazara alınıp her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanması gerekirken kaza tarihindeki gelire göre hesaplama yapılmasının ve davacının kazadan sonraki gelir durumunun esas alınmamasının yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.
Gerçek zararın belirlenmesi için, zarar görenin gelirinin daha net ve ispata yarar somut delilerle ortaya konulması gerekmektedir.
Somut olayda davacının yaralanmasına neden olan kaza 04/01/2015 tarihinde meydana gelmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde davacının gelirine yönelik herhangi bir beyanda bulunmamış, yargılama aşamasında davacının 15/04/2016 tarihinde İngiltere’de ortağı ile birlikte şirket kurduğunu, 29/07/2016 tarihinde tescili yapılan şirkette kuruluşta %75 hissedar iken daha sonra hissesini %90’a çıkardığını, 29/07/2016 tarihinden itibaren şirketin direktörlüğünü yaptığını, dolasıyla rapor tanzim tarihindeki döneme ilişkin şirket gelirinin esas alınması gerektiğini belirterek şirket geliri olarak davacının … Bankasındaki hesabına yatan 10/10/2016-02/10/2018 tarihleri arasındaki hesap hareketlerini sunmuş; davacı asilde 2016 yılında İngiltere’de şirket kuruduğunu yönetim olarak gelir dağılımı yaptıklarını, ayrıca yönetici olması nedeniyle aylık kazanç üzerinden de pay aldığını, sabit geliri olmamakla birlikte şirketin aylık gelirinin 4.000,00-8.000,00 Sterlin arasında olduğunu, 18 aydır şirketten gelen payının … Bankasındaki hesabına yattığını, 2017 yılı itibarıyla aylık gelirin ortalama 2.000,00 Sterlin olduğunu, bu meblağın kabul edilmemesi halinde İngiltere’deki asgari ücretin esas alınmasını, İngiltere’de aylık asgari ücretin 2016 yılı için 1.383,00 Sterlin karşılığı 7.257,00 -TL, 2017 yılı için 1.440,00 Sterlin karşılığı 7.560,00-TL, 2018 için 1.503,00 Sterlin karşılığı 7.892,00 -TL olduğunu belirtmiştir.
13.06.2016 tarihli SED araştırmasında, 19/08/1984 doğumlu 32 yaşında olan davacının bekar, üniversite mezunu olduğu, annesi ile birlikte oturduğu, serbest çalıştığı 1.500,00-TL aylık geliri olduğu, annesinin emekli olduğu, emekli maaşının 1.900,00-TL olduğu, davacının sağ bacağında hareket kısıtlığı olduğu belirlenmiştir. Dosya kapsamından davacının, …İşletme Yönetimi Programı Bölümü Yönetim ve Organizasyon Bölümü İşletme Yönetiminden 11/06/2012 tarihinde mezun olduğu, 25/07/2016-28/07/2016 tarihli arasında …Uygulamalı Girişimcilik Eğitim Programına katılarak belge aldığı, 18/06/2012-29/06/2012 tarihleri arasında özel bir kursa giderek 160 saatlik bilgisayar eğitimi aldığı, çevirisi sunulan belgelerden de davacının 15/04/2016 tarihinde kurulan ve 29/07/2016 tarihinde tescili yapılan İngiltere’de faaliyet gösteren … Ltd. isimli şirketin %90 hissedarı olduğu, 29/07/2016-30/08/2016 tarihleri arasında ve 27/12/2017 tarihinde itibaren direktörlüğünü yaptığı, anılan şirketle ilgili İngiltere Gümrük ve Vergi Dairesine ait 07.06.2017 tarihli iade belgelerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hükme esas alınan 31.10.2018 tarihli kök ve 04/08/2019 tarihli ek aktüer raporunda davacının zararının asgari ücret üzerinden hesaplanması halinde 11.697,66-TL geçici … görmezlik, 7.209,00-TL bakıcı gideri, 84.107,36-TL sürekli … görmezlik zararı; sterlin üzerinden hesaplanması halinde geçici … göremezlik zararının 11.697,66 -TL, bakıcı gideri zararının; 7.209,00 -TL, maluliyet zararın 653.514,18-TL olacağı belirlenmiş; mahkemece asgari ücret üzerinden yapılan hesaplama esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Mahkemece, davacının sürekli işgöremezlik zararı yönünden 15/04/2016 tarihinde kurulan 29/07/2016 tarihinde tescili yapılan İngiltere’de faaliyet gösteren … Ltd. İsimli şirketten (davacının çalıştığı ve ortağı olduğu şirket), maaş ödemesi yapılıp yapılmadığının sorulması (kar payı ve direktör olması nedeniyle aldığı maaş), yapılmışsa miktarının belirlenmesi bakımından ödemelere dair kayıtların getirtilmesi, davacının 2016 yılından sonraki … Bankası ve diğer bankalardaki döviz hesap hareketleri ile yurt dışına çıkışını gösterir pasaport bilgilerinin istenmesi, SGK’dan sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, ilgili şirketin tüm işyeri kayıtları ile vergi kayıtlarının getirtilmesi, gerekirse çevirisi yaptırılan şirket kayıtları üzerinde inceleme yaptırılması, limited şirket ortağı olan davacının kişisel yetenek ve emeğinin şirket gelirine katkısının belirlenmesi suretiyle davacının şirket ile ilgili gerçek gelirinin tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, davacının geliri yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda net olarak belirlendikten sonra yeni bir hesap raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu değerlendirmelere göre, uyuşmazlığın temelini oluşturan, davacının sürekli işgöremezlik tazminatı hesabına ilişkin inceleme ve araştırma gereği gibi yapılmaksızın karar verilmiş olması HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereği delillerin hiçbirinin toplanmaması şeklinde kabul edilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 18/12/2019 tarihli, 2016/313 Esas 2019/937 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
5-Başvuran tarafca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …


Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.