Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2020/1065 E. 2022/2154 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2020/1065 – 2022/2154
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/1065
KARAR NO : 2022/2154

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2019
NUMARASI : 2017/592 Esas 2019/926 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 11/11/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 23/11/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı … vekili ile davalı … Sigorta AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde: davacının yolcu olarak içinde bulunduğu, kuzeni …’in sevk ve idaresindeki aracın 22/10/2016 tarihinde kazaya karıştığını, kaza neticesinde yaralanma ve maddi hasar meydana geldiğini, araç sürücüsü …’in KTK’nın 51.maddesine göre kural ihlalinde bulunduğunun Trafik Kaza Tespit Tutanağında belirtildiğini, kaza sonrasında davacının ambulans ile Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüğünü ve başında çok sayıda kesi ve kanama göğüste ağrı ve nefes darlığı şikayeti ile ilk müdahalesinin burada yapıldığını, kaza nedeni ile %15 oranında sürekli engel halinin bulunduğunun tespit edildiğini, sigorta şirketi tarafından düzenlenen poliçenin 22/12/2015 -22/12/2016 tarihleri arasında geçerli olup kazanın gerçekleşmiş olduğu 22/10/2016 tarihini kapsadığını, maddi kayıpların telafisini teminen davalı sigorta şirketine 29/05/2017 tarihli istem yazısı gönderildiğini fakat davalı sigorta şirketi tarafından 30 gün geçmiş olmasına rağmen yazılı cevap verilmediğini ve hatta şifahi olarak yapılan telefon görüşmesinde dosyanın açılmadığının belirtildiğini, davacının 22/10/2016 kaza tarihinden bu yana tedavi ve iyileşme süreci nedeniyle çalışamadığını, 22 yaşında olup… İşletme Fakültesi 4.sınıf öğrencisi olduğunu, bu sürecin eğitim faaliyetini etkilediğini, SGK tarafından toplu ödeme yapılmadığı gibi herhangi bir aylık da bağlanmadığını ileri sürerek, şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın 22/10/2016 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 10/09/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 165.405,85 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı yana usulüne uygun yapılan tebligata rağmen, davalının cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tüm dosya kapsamı, deliller, adli tıp raporu, olayın oluş şekline uygun kusur ve aktüer bilirkişiler tarafından düzenlenen hükme esas alınabilir, denetime elverişli raporların tümü birlikte değerlendirildiğinde; davacının yolcu olarak içinde bulunduğu ve davalıya ZMMS poliçesi kapsamında sigortalı araç sürücüsünün seyir halinde 1, 30 promil alkollü olduğu ve hız sınırını aştığı ancak seyir yönüne göre yolun solundan sağına kontrolsüz şerit değiştiren dava dışı … Sigorta tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı dava dışı sürücü … yönetimindeki … plakalı tankerin sağ arka kısmına davacının içerisinde bulunduğu davalıya sigortalı aracın sürücüsü …’in kendi aracının ön kısmı ile kuvvetlice çarparak araçta bulunan davacı …’in yaralanması suretiyle meydana gelen çift taraflı trafik kazası nedeniyle karşı yan araç sürücünün asli kusurlu olduğu ve kazaya asli kusuru nedeniyle sebebiyet verdiği bu suretle davalıya sigortalı araç sürücüsünün salt alkolün etkisi ile bu kazanın meydana gelmediği ve davalıya sigortalı araç sürücüsünün tali kusurlu bulunduğu ve kusurunun %32,5 olduğu, bordroları ile uyumlu olarak ve SGK ödemesi de mahsup edilmek suretiyle 02/09/2019 tarihli aktüer raporundaki hesaplama uyarınca 11.368,08 TL geçici iş göremezlik ve 154.037,77 TL daimi iş göremezlik zararının bulunduğu, Her ne kadar 02/09/2019 tarihli aktüer raporunda davacının davalıya sigortalı araç içerisinde yolcu olarak bulunması nedeniyle kusur oranında hesaplama yapılmadığı belirtilmiş ise de, davacının içerisinde bulunduğu davalıya sigortalı araç ile dava dışı aracın karıştığı çift taraflı trafik kazası nedeniyle dava konusu olayın meydana geldiği ve davanın yalnızca davacının içerisinde bulunduğu aracın sigorta şirketine karşı açıldığı anlaşılmakla, davalının ancak sigortalısının kusuruna isabet eden oranda sorumluluğu cihetine gidilebileceği kanaatine varıldığı, Bu suretle sigortalının %37,5 oranında kusuru bulunduğu kesinleşmekle davacının geçici iş göremezlik yönünden (11.368,08 TL’nin %37,5’u) 4.243,03 TL, daimi iş göremezlik yönünden de (154.037,77 TL’nin %37, 5’u) 57.764,16 TL talep edebileceğinin tespit edildiği, Her ne kadar davalı tarafından 01.06.2015 tarihinde ZMMS Genel Şartlarında yapılan değişiklik ile geçici iş göremezlik zararlarından SGK’nın sorumlu olduğu ileri sürülmüş ise de, SGK’nın sorumluluğu KTK’nın 98. Maddesinde düzenlenmiş olup, davalı veya idarenin SGK’nın Kanunla belirlenmiş sorumluluğunu tek taraflı bir idari karar ile genişletemeyeceği, KTK. 90. Maddesindeki düzenleme sigorta teminatı kapsamında kalan zararların belirlenmesinde idareye bir takım yetkiler tanımış ise de, poliçede sigorta teminatı kapsamında kaldığı açıkça kabul edilen ve primi alınan zararlardan, bir başka kurumun sorumlu olacağına ilişkin Genel Şartlarda yapılacak düzenleme açıkça kanuna aykırı olacağından, zarar görene karşı bu hususun ileri sürülemeyeceği, ZMMS Genel Şartlarında, geçici iş göremezliğin teminat kapsamında olduğu ve priminin alındığı açıkça kabul edilmiş olup, KTK 98. Maddesine aykırı şekilde SGK’nın sorumluluğunu arttıracak bir düzenlemeye istinaden sorumluluğun SGK’ya geçtiğinin kabulü mümkün olmadığından davalının bu yöndeki savunmasının yerinde görülmediği, Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde kaza tarihinden itibaren faiz talebinde bulunmuş ise de, dava dosyası ve hasar dosyasına ait evrakların incelenmesi neticesinde, davalıya yapılan başvurunun tebliğ tarihini açıkça gösterir evrakın mevcut olmadığı, ancak sigorta şirketi ile davacı vekillerinin maillerinin bulunduğu ve maillerde kaza tespit tutanağının okunaksız olması nedeniyle tekrar gönderilmesinin istendiği ve davacı vekilinin 18/07/2017 tarihinde tekrar gönderdiği ve nihayetinde davalının 27/07/2017 tarihinde talebin reddedileceğini mail ile bildirdiği, dava dilekçesinde sigorta şirketine 29/05/2017 tarihinde başvuru yapıldığı yazılmış ve hasar dosyasının celbinde zarfın bulunduğu görülmüş ise de, zarfın ve dilekçenin tebliğini gösterir evrakın bulunmadığı, bu kapsamda KTK’da temerrüde ilişkin hüküm uyarınca temerrüde esas tarih başlangıcının 18/07/2017 tarihi olacağı kanaatine varılmış ise de huzurdaki davanın 06/07/2017 tarihinde açılmış olması karşısında artık temerrüt tarihi olarak dava tarihinin kabulü gerektiği kanaatine varılmakla, davalının müterafik kusur iddialarını ispata yarar somut delil sunamaması karşısında davacının müterafik kusurunun bulunmadığının ve yakın akrabalık nedeniyle hatır taşımasının da olmadığının kabulü ile Davanın kısmen kabulü ile, 4.263,03 TL geçici iş göremezlik bakiye tazminatı ve 57.764,16 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 62.027,19 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı taraf vekillerince istinaf talebinde bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kusur oranları nazara alınarak davalı sigorta şirketinin tazminattan sorumluluğuna karar verildiğini, mahkemenin gerekçeleri üzerine, dosya kapsamında bulunan 01.04.2019 tarihli bilirkişi heyet raporundaki kusur oranları doğrultusunda sürücü …’ın sigortası olan … Sigorta A.Ş. ye karşı öncelikle arabuluculuk sonrasında dava açılmış olup birleştirme talep edildiğini, ek dava olarak açılan bu dosya huzurdaki dosya ile birleşeceğinden dosyanın bozularak mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, ayrıca dava dışı olan ancak kazaya karışarak davacının maluliyetine neden olan … ve …’a karşı yine kusur raporu nazara alınarak manevi tazminat davası açıldığını, Bu dosyada birleştirilecek dava kapsamında olması nedeni ile hükmün bozularak yerel mahkemeye gönderilmesini talep ettiklerini, aksi kanaatte olunması halinde ise davanın esasına girilerek haksız ve hukuka aykırı yerel mahkeme kararının bozulmasını talep ettiklerini, davacının …’in sebep olduğu trafik kazasında yaralandığını ve iş göremezlik raporu olduğunu, zarar …’in sigorta poliçesi kapsamında olduğundan ve poliçe kapsamı miktarı dahilinde olduğundan davanın, 02.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen tazminat miktarları ve ıslah talepleri doğrultusunda kabulü gerekirken kısmen kabul edilmesinin yasaya ve hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf dilekçesinde; ZMSS genel şartlarına göre “geçici iş göremezlik zararı” ile “geçici bakıcı giderlerinin” poliçe teminatı kapsamında olmadığını, davacının dava dilekçesinde geçici iş göremezlik tazminatı bakımından talepte bulunduğunu ve mahkeme kararında geçici iş gücü kaybına ilişkin tazminata hükmedildiğini, poliçenin tabi olduğu ve talebin yapıldığı tarihte yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartları’nda Kapsama Giren Teminat Türleri başlığı altında düzenlenen A.5.maddesi b bendi gereğince geçici iş gücü kaybına ilişkin tazminattan SGK’nın sorumlu olduğunu, Bu sebeple davacının geçici iş göremezlik talebinin reddi gerektiğini, aracın 22.12.2016 tarihli poliçe ile sigortalı olduğunu ve kazanın 22.10.2016 tarihinde meydana geldiğini, kaza ve poliçe tarihine dikkat edildiğinde yargılamada 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Genel Şartların esas alınması gerektiğini(13.10.2010 tarih 2010/10-500-490 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı), kabul anlamına gelmemekle kaza esnasında davacının emniyet kemerinin takılı olup olmadığı konusunun araştırılmadığını ve müterafik kusur indirimi uygulanmadığını, davacının, kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, zira emniyet kemeri takılması, trafik kazalarının etkisini hafifletmekte olup, yaralanmalarda ağır sonuçların meydana gelmesini önlemekle birlikte kazaların ölümle sonuçlanmasının da önüne geçtiğini, emniyet kemerinin yolculuk esnasında takılması gerektiği kural olarak KTK’da da ifade edilmiş olup, sürücü ve yolcuların belirtilen ve benzeri güvenlik önlemini almamış olmasından davalı şirketin sorumlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, mahkemece bu husus araştırılmaksızın doğrudan hüküm kurulduğunu(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 19.04.2018 tarih, 2015/18854 Esas ve 2018/4374 Karar sayılı ilamı), davacı …’in araç sürücüsünün alkollü olduğunu bilerek seyahat ettiği sırada yaralanmasında müterafik kusurlu olduğunu, Yargıtay yerleşik içtihatları gereğince davacı için hesaplanacak tazminattan hakkaniyet gereği indirim yapılması gerekmekte iken mahkemece bu hususların göz önünde bulundurulmadığını, tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince İstinaf edenlerin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
1-Davacı vekilinin istinaf taleplerinin incelenmesinde; Müteselsil borçluluk; alacaklının, borcun tamamının ifasını birden çok borçludan ve dilediğinden isteyebildiği, borcun tamamı ifa edilinceye kadar borçluların hepsinin sorumlu olduğu bir borç ilişkisidir. Kanundan kaynaklanan teselsül, müteselsil borçluluğun doğrudan doğruya bir kanundan kaynaklanması halidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “müteselsil sorumluluk” ana başlığını, “dış ilişkide” alt başlığını taşıyan 61. maddesinde yer almaktadır. Madde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesini içermektedir.
Böylece kanun koyucu birden fazla kimsenin müşterek kusurlarıyla bir zarara sebebiyet vermesi halinde, bu kimselerin zarara uğrayana karşı müteselsilen sorumlu olmalarını öngörmüştür. Aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri 6098 sayılı TBK’nın 61. maddesi uyarınca, zarar nedeniyle davacıya karşı müteselsil (zincirleme, dayanışmalı) olarak sorumlu durumundadırlar. Aynı Kanun’un 163. maddesine göre alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.
Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nun 88/1 maddesinde trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür.TBK.nın 167. maddesi uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur.
Yukarıda açıklandığı üzere, davalı sigorta şirketi, davacı alacaklıya karşı borçtan müteselsilen sorumludur. 6098 Türk Borçlar Kanunu’nun, müteselsil sorumlulukta borçluların iç ilişkilerini düzenleyen hükümleri gereğince, müteselsil borçlulardan biri alacaklıya borcu ödediği takdirde, diğer borçlular da aynı oranda borçtan kurtulur. Ancak, ödeme yapan borçlunun diğer müteselsil borçlulara rücu hakkı bulunmaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31/5/2017 tarih ve 2016/13645 Esas, 2017/6150 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda davaya konu trafik kazası, davacının içinde yolcu konumunda bulunduğu, dava dışı … yönetiminde olan, davalıya trafik sigortalı araç ile dava dışı … yönetimindeki araç arasında gerçekleşmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalıya trafik sigortalı araçta yolcu konumunda olduğunu belirterek, kusur oranına değinmeden, aracın ZMMS şirketi aleyhinde iş bu davayı açmış ve talep ettiği tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir. Dava dilekçesinde tazminat, davalıdan sigortalısının kusuru oranında talep edilmemiştir. Davacı dava dışı … yönetimindeki araçta yolcu konumunda olup, kazanın meydana gelmesinde (oluşunda) kusursuz olmasına göre müteselsil sorumluluğa göre zararın tamamını isterse sorumluların tamamından, isterse bir kısmından isteyebileceğinden, davada yasadan kaynaklanan teselsül hükümlerine dayanıldığının kabulü ile tazminat hesabının dava dışı araç sürücüsü …’a isnat edilen %62.5 kusur oranında indirim yapılmaksızın %100 kusur oranı üzerinden yapılması ve sonucuna göre (tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde) bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde davalıya sigortalı araç sürücüsü …’e isnat edilen %37.5 kusur oranına göre hesaplanan tazminatlar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; davacı vekili istinaf dilekçesinde; aynı kazayla ilgili olarak dava dışı araç sürücüsü … yönetimindeki aracın trafik sigortacısı olan … Sigorta AŞ. aleyhinde de dava açıldığını, ayrıca araç sürücüleri … ve … aleyhinde manevi tazminat davası açtıklarını, davalar arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğunu bu nedenle iş bu dava ile diğer davaların birleştirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.
HMK’nın 166. maddesinde davaların birleştirilmesi düzenlenmiş, kural olarak aynı düzey ve sıfattaki ayrı yargı yerlerindeki davaların da koşulların bulunması halinde birleştirilebileceği kabul edilmiş ve HMK’nın 166/2. Maddesinde “Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.” denilmiştir. Bu durumda mahkemece, davacı tarafça açıldığı bildirilen dava dosyaları da getirilerek, iş bu dava ile aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğunun tespiti halinde, usul ekonomisi, kararlar arasında çelişki olmaması ve yargılamanın daha sağlıklı yürütülmesi açısından davaların birleştirilmesi hususu da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi daha isabetli olacaktır.
2-Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf taleplerine gelince; Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek; ehliyetsiz sürücünün ve/veya içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Yine zarar görenin emniyet kemeri takmaması nedeniyle araçtan fırlayarak zararın doğmasına ya da artmasına sebebiyet vermesi de örnekler arasındadır. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 51 ve 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Buna göre, müterafik kusur indirimi için zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almaması, bu anlamda kusurlu olması gerekmektedir. Yargıtay 17. HD’nin yerleşik uygulaması gereğince, hesaplanan tazminattan birden fazla müterafik kusur durumunun birlikte bulunması halinde ayrıca %20 oranını geçmeyecek şekilde müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği kabul edilmektedir. Yine müterafik kusur durumunun mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir.
Davalı vekili yargılama sırasında verdiği 15.04.2019 ve 02.07.2019 tarihli dilekçesinde, davacının emniyet kemerinin takılı olup olmadığının araştırılması, takmadığının tespiti halinde tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Her ne kadar 01.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda davacının emniyet kemerinin takılı olup olmadığına dair dosyada tespit bulunmadığı, ayrıca davacının araçtan fırlaması gibi bir durumun mevcut olmadığı göz önüne alındığında takdir mahkemeye ait olmak üzere davacının müterafik kusurunun bulunmadığı belirtilmiş ise de, hukuki nitelendirme görevi hakime ait olduğundan, bu hususun bilirkişi tarafından değil mahkemece değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak mahkemece, davalı tarafın bu savunması üzerinde durulup, müterafik kusura ilişkin herhangi bir inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmadan, eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur.
Somut olayda davacının emniyet kemerinin takılı olmadığına dair dosya kapsamında somut bir delil bulunmamakta ise de, davacının içinde yolcu konumunda olduğu araç sürücüsü …’in olay anında 1.30 promil alkollü olduğu anlaşılmaktadır. Davacının, amcasının oğlu olan … ile birlikte araçla gezerlerken davaya konu kazanın meydana geldiği, …’ın hazırlıkta verdiği ifadesinde davacı ile birlikte araçla dolaşmaya çıktıklarını, bir ara eğlence merkezinde alkol aldığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Müterafik kusur mahkemece resen gözetilmesi gereken hususlardandır. Hal böyle olunca mahkemece, dava dışı sürücünün olay anında yasal sınırın çok üzerinde alkollü olduğu, davacının, kuzeni olan sürücünün aracına alkollü olduğunu bilerek bindiğinin ve bu şekilde zararı artırdığının kabulü ile belirlenecek tazminattan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi bu hususta değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması da isabetli görülmemiştir.
Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … Sigorta Aş. vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile; 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekili ile davalı Sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı … vekilinin, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … Sigorta Aş. vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile; Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.12.2019 tarihli, 2017/592 Esas-2019/926 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekili ile davalı sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40 TL maktu, davalı … Sigorta AŞ tarafından yatırılan 1.061,40 TL nispi istinaf karar harcının istek halinde ilgili taraflara ayrı ayrı iadesine,
3-Davacı ve davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada ayrı ayrı dikkate alınmasına,
4-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 150,00 TL gider avansından kullanılmayan kısmın davalıya iadesine,
5-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan
Üye
Üye
Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.