Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/999 E. 2021/1541 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/01/2019
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/09/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların eş ve annesi olan …’a 22.10.2013 tarihinde davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı araç sürücüsünün çarpması sonucunda davacıların desteği olan …’in vefat ettiğini belirterek şimdilik davacı … için 1.500,00 TL, davacı … için 1.500,00 TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL destek tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsilini talep etmiş; 05.05.2018 tarihli dilekçesinde davacı … yönünden davalı sigorta şirketi ile sulh olunduğunu, davacıya ödenecek maddi tazminat ve ferileri yönünden davalı ile mutabakat sağlandığını, bu davacı yönünden açılan davadan feragat ettiklerini, diğer davacı yönünden davaya devam ettiklerini belirtmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, kusur durumunun ve destekten yoksunluğun bilirkişi raporu ile belirlenmesi gerektiğini, temerrüde düşürülmediklerini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olduğu, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin…. Sayılı dosyasında, sanık … hakkında iş bu davaya konu trafik kazası nedeniyle taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan 2 yıl süre ile hapis cezası verildiği ve cezanın ertelendiği, sanık ve katılan tarafından kararın temyiz edildiği, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 25.02.2016 tarih….. Sayılı ilamı ile hükmün bozulduğu ve yargılamanın derdest olduğu, Ankara 25. AHM’nin …. Sayılı dosyasında, davalı … aleyhine iş bu dosyanın davacıları tarafından manevi tazminat davası açıldığı, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, kusur yönünden İTÜ’den alınan bilirkişi raporunda, meydana gelen kazada davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün %80, davacıların murisi yaya …’ın ise %20 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, iş bu rapor ile Ankara 19. ACM’nin …. Sayılı dosyasında alınan kusur raporu arasında çelişki bulunmadığı anlaşıldığından yeniden kusur incelemesi yoluna gidilmediği, 14.11 2018 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda, dava konusu kazanın meydana gelmesinde davalı şirkete sigortalı araç sürücüsü …’ın %80, vefat eden yayanın ise %20 oranında kusurlu olduğu, davacı … yönünden sulh olunması nedeniyle hesaplama yapılmadığı, diğer davacı …’ın destek alma şartları oluşmadığından bu yönde de hesaplama yapılmadığının bildirildiği,Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacıların desteğine 22.10.2013 tarihinde davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı araç sürücüsünün çarpması sonucunda davacıların desteğinin vefat ettiğinden bahisle iş bu tazminat davasının açıldığı, davacı vekilinin, 05.05.2018 tarihli dilekçesiyle davalı ile sulh olduklarını beyan ettiği, gerekli usuli işlemlerin tamamlanmasını talep ettiği ve dilekçe ekinde sulh sözleşmesini ibraz ettiği, vekaletnamenin incelemesinde, taraf vekillerine sulh için özel olarak yetki verildiği, diğer davacı … bakımından ise …’ın kaza tarihinde 39 yaş 19 günlük olduğu, olay tarihi itibariyle destek alacak konum ve yaşta olmadığı, davacının vefat edenin bakımına muhtaç olduğuna dair dosya kapsamına herhangi bir delil ibraz edilmediği anlaşıldığından davacı … yönünden açılan davanın kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuran düzenlenen sulh nedeniyle davada Karar Verilmesine Yer Olmadığına, diğer davacı … yönünden açılan davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan 14.11.2018 tarihli bilirkişi raporundaki davaya konu kaza nedeni ile … yönünden destek alma şartları oluşmadığından bahisle destek tazminatına hak kazanamayacağı belirtilmişse de, bunu kabul etmediklerini, davaya konu kaza neticesinde müteveffa …’dan geriye davacı …’ın kaldığını, davacı her ne kadar destek alma yaşını doldurmuş olsa da halen bekar olup ailesinin yanında ikamet ettiğini, hiçbir işte çalışmayan ve başkaca geliri de bulunmayan davacının yaşamını ve geçimini halen anne ve babasından aldığı destek sayesinde idame ettirebildiğini, her ne kadar genel kural 22 yaşına kadar destek alınabileceği ise de, bir iş ve kazançları olmayıp aynı çatı altında anne ve babalarıyla yaşayan, evlenmemiş kız çocuklarının, evleninceye kadar destek göreceklerinin kabul edildiğini, bu konuda Yargıtay kararlarında “Kız çocuklarının destekten yararlanma sürelerinin, gerçeğin varsayımlara üstünlüğü ilkesince, evlenmelerinin üstün olasılık içinde bulunduğu 22 yaşından daha uzun süreyi kapsayacak yaşa göre belirlenmesi gerektiği” yönünde görüş bildirildiğini, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin….. sayılı ilamında “Hak sahibi kız çocuklarının destekten yararlanma sürelerinin evlenmelerinin üstün olasılık dahilinde bulunduğu yaşa göre belirlenmesi gerekmekte olup; gerçeğin varsayımlara üstünlüğü ilkesi kapsamında somut olayda kız çocuğunun halen evlenmediğinin saptanması durumunda; destekten yararlanma süresinin 22 yaşın ikmalinden daha uzun süreyi kapsayacak yaşa göre belirlenmemesi; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” denildiğini, yine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin ….. sayılı ilamında “hak sahibi kız çocuğun destekten yararlanma süresinin; evlenmesinin üstün olasılık dahilinde bulunduğu yaşa göre belirlenmesi gerekir ki; bu yaş kural olarak köylerde 18, kentlerde 22 dir. Ne var ki bu kural gerçeğin varsayımlara üstünlüğü ilkesini ortadan kaldıramaz. Bu çevrede, hak sahibi kız çocuğun doğum tarihi itibariyle; fiili durumu araştırılarak, destekten yararlanma süresinin evlenmişse, bu tarihle sınırlı olarak; evlenmemişse, 22 yaşın ikmalinden daha uzun süreyi içerecek biçimde saptanması gerekirken bu konuda eksik inceleme ile hüküm kurulmasının doğru görülmediği” gerekçesi ile evlenmemiş ve halen geçimi ile yaşamını, anne ve babasının desteği ile sağlayabilen kız çocuklarının destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanacağının hüküm altına alındığını, tüm bu açıklamalar ve Yargıtay içtihatları nazara alındığında eğer dava açıldıktan sonra ve hesap raporunun düzenlendiği tarihte kız evlâdın henüz evlenmediği, bir işi ve kazancı bulunmadığı, anne ve babasıyla oturduğu saptanmış ve kanıtlanmışsa, hangi yaşta olursa olsun, destekten yoksun kalma tazminatı alabileceğini, destekten yoksunluk süresinin, rapor tarihindeki yaşına göre evlenme şans oranı üzerinden saptanacağının kuşkuya yer bırakmayacak derecede açık olduğunu, davacının da halen evlenmediği, anne ve babası ile ikamet etmekte olduğu, çalışmadığı ve herhangi bir kazancının bulunmadığını, tüm bu hususların davacıya ait ekonomik sosyal durum araştırması yapılmak ve nüfus kayıtlarının celp edilmesi sureti ile tespit edildiğini, mahkemece davacıya ilişkin ekonomik sosyal durum araştırması yapılmasına karar verilmişken işbu ekonomik sosyal durum araştırmasının akıbeti beklenmeksizin davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu itibarla HMK’nın 353. Maddesi gereğince dayandıkları bu deliller toplanmadığından kararın kaldırılması gerektiğini, davacıya ait ekonomik ve sosyal durum araştırması neticesinde halen ailesinin yanında ikamet ettiği, evli olmadığı, hiçbir gelirinin bulunmadığı ve anne ve babasının desteği ile hayatını idame ettirebildiğinin açıkça ispatlandığını, … araştırması sonucuna göre davacı bakımından destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin değerlendirme yapılması gerektiğini, eksik incelemeye dayanılarak davanın reddine karar verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenin sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle ZMMS kapsamında sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davacı sağ eş … yönünden yargılama sırasında davalı sigorta şirketi ile sulh yapıldığından, davacı vekili adı geçen davacı için açılan davadan feragat etmiştir. Davacılar vekilinin vekaletnamesinde davadan feragat yetkisi bulunmaktadır. Her ne kadar bu durumda davacı … tarafından açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı olduğu gibi sulh nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, istinaf talebinde bulunanın sıfatına göre bu husus inceleme konusu yapılmamıştır.
Davacı vekilinin istinaf talebi diğer davacı … yönünden şartları bulunmadığından destekten yoksun kalma tazminatının reddine dair hükme yöneliktir. Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşlarının, okuldaki eğitim durumlarının, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacak iseler 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta iseler yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte 6098 sayılı TBK 53. maddesinde öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatı TBK’nın 53. Maddesinde düzenlenmiş olup “ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradığı kayıplar” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı TBK 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Desteklenen (yardım gören) kimsenin TBK’nın 53. Maddesi gereğince tazminat isteme hakkının doğabilmesi için, destek sayılan kimsenin ya fiilen ilgiliye bir yardımda bulunması, bakması veya ileride böyle bir yardım veya bakma ihtimalinin ciddi olarak muhtemel olması lâzım ve yeterlidir. Bir kimseye kanun hükmü veya akdî bir mükellefiyet icabı ileride bakması çok muhtemel olanlar da destek sayılırlar. Doktrin bu tür desteklere “farazi destek” adını vermektedir. Bundan maksat, ölenin ölmemiş olması halinde davacıya bakma hususunda kanunî bir yükümlülük altında bulunmasıdır.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda, öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin, baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Destekten yoksun kalma tazminatının önemli şartlarından biri bakma unsurudur. Bir başkasına bakma, destek sayılmanın en önemli şartıdır. Bakma fiilen mevcut olabileceği gibi, ileride gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel de bulunabilir. Bu anlamda tazminat talebi, ölenin bakım gücüne sahip olması şartına bağlıdır. Bu nedenle, ölümün gerçekleştiği anda veya ileride bakım gücü olmayan kişi, destek sayılamaz. Bu durumun ispatı da davacıya düşer. Ancak destek olunan kişiye ne şekilde yardımda bulunulduğu önemli değildir. Destek görene yapılan yardım, beslenme, giyinme veya barınmaya yönelik olabileceği gibi, eğitim, sağlık, kültür gibi alanlarda da olabilir. Bu anlamda yardımın para verilerek yapılması da şart değildir. Ayni yardımlar gibi hizmet edimleri de destek niteliği taşıyabilir.
Somut olayda, davacı … yönünden iş bu dava dosyası ekinde bulunan, Ankara 25. AHM’nın …. Karar sayılı dosyasında yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasında, davacının kaza tarihinde 39 yaşında, bekar ve ortaokul mezunu olduğu, diğer davacı olan babasına ait evde birlikte oturdukları, babanın emekli olduğu ve kendisi ile davacı …’ın geçimini baba …’un sağladığı, davacının kendisine destek olduğunu ileri sürdüğü müteveffa …’in olay tarihinde 63 yaşında ve ev hanımı olduğu, herhangi bir geliri, kazancı bulunmadığı, sağlığında onun geçiminin de davacı eş tarafından sağlandığı tespit edilmiştir. Davacı … müteveffanın kızı olup, destek alacak yaşta ve konumda olmayıp, bilakis müteveffaya destek verme durum ve konumundadır. Dosya kapsamında davacı …’ın müteveffa annesinin bakımına muhtaç olduğuna dair herhangi bir bilgi yada belge de mevcut değildir. Bu nedenle davacının, annesinin desteğinden yararlandığının kabulü açıklanan maddi ve hukuksal olgulara uygun değildir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22.06.2018 tarihli, ….. sayılı kararında da destek olma şartları detaylı şekilde açıklanmıştır.
Bütün bu açıklamalar karşısında dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davacı …’ın yaşı ve konumu ile ölenden destek almasını gerektirir özel bir durumu olduğunun davacı tarafça ispat edilememesine,müteveffanın yaşı itibari ile davacının annesine destek verme konumunda bulunmasına, çalışmasına engel bir durumu bulunmamasına, ölenin düzenli nitelikte olmayan geçici yardımlarının desteklik sayılmayacağı dikkate alındığında, davacı …’ın müteveffa annesinden destek alma şartlarının oluşmadığının kabulü ile adı geçen davacı tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davacının, ölenin desteğinden mahrum kaldığını kanıtlayamamış olmasına ve mahkemenin gerekçesine göre (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı … vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvuru harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3- Alınması gereken 59.30 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 31.40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27.90 TL harcın davacı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna müracaat eden davacı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde TEMYİZİ KABİL OLMAK ÜZERE 23.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.