Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/975 E. 2021/1605 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2018
NUMARASI :……
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 30/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26.04.2017 tarihinde dava dışı …’ın idaresindeki araç ile dava dışı …’nın idaresindeki aracın çarpışması sonucu çift taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kazada davacı …. yönetimindeki araçta yolcu konumunda olup kusursuz olduğunu, kazaya sebebiyet veren karşı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğunu, sigorta şirketine yazılı başvuru yapılmasına rağmen herhangi bir cevap verilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.200,00 TL daimi maluliyet, 100,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketine başvuru tarihi olan 11.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş;17/09/2018 tarihli ıslah dilekçesinde toplam tazminat talebini, bilirkişi raporunda hesaplanan tutar olan 3.741,50 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dışı … yönetimindeki aracın davalı şirket nezdinde sigortalı olduğunu, sigortalının kusuru oranında sorumlu olduklarını, davacının gerçek zararının tespit edilmesi gerektiğini, genel şartlar gereği özürlü sağlık kurulu raporu alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının poliçe kapsamında olmadığını, davalı şirkete yapılan bir başvuru olmadığını, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarara dayalı maddi tazminat isteğine ilişkin olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre, davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün olayda % 25 oranında, davacının içinde yolcu konumunda olduğu araç sürücüsü …’nın olayda % 75 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, hükme esas alınan ….düzenlenen 21/02/2018 tarihli raporda; kaza nedeniyle davacının 1 ay süre ile geçici işgöremezlik halinde kaldığı ve vücut genel çalışma gücünden daimi olarak %3.2 oranında kayba uğradığının belirlendiği, davacının mali-sosyal durumunun tespitine yönelik araştırmada; davacının çalışmadığı, gelirinin olmadığı, geçimini eşinin sağladığı tespit edildiğinden davacının gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğunun kabul edildiği, Sosyal ……. tarafından verilen cevapta, …’nın geçirmiş olduğu kaza nedeniyle herhangi bir ödeme yapılmadığı….. plaka sayılı aracın kaza tarihini kapsayan ZMSS poliçesinin 13/02/2017 tarihinde 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni ZMSS genel şartlardan sonra düzenlendiği, bu poliçe dolayısıyla sigortacının sorumluluğunun yeni genel şartlardaki esaslara göre belirlendiği, davacı…, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte 49 yaşında olup, muhtemel yaşam süresinde maluliyeti nedeniyle uğradığı kayıpların bilirkişi raporunda hesaplandığı, davacının kaza tarihindeki yaşı, sonraki muhtemel ömrü, maluliyet oranı, kusur durumu, kaza tarihinden önceki geliri dikkate alınarak yapılan hesaplamada; davacının 317,68 TL geçici işgöremezlik, 3.423,82 TL sürekli işgöremezlik tazminatı talep edebileceğinin tespit edildiği, Davacının davalıya 11/07/2017 tarihinde başvuru dilekçesi verdiği, başvuru ve eki belgeleri 11/07/2017’de teslim alan davalının 22/07/2017 tarihinde temerrüde düştüğü, dava konusu alacak haksız fiil kaynaklı olup, davacı vekilinin dava dilekçesinde de yasal faiz talep etmiş olduğu, davalının yasal faizden sorumlu olduğu kanaatine varılmakla davanın kabulü ile, 317,68 TL geçici işgöremezlik, 3.423,82 TL sürekli işgöremezlik tazminatı olmak üzere toplam 3.741,5 TL tazminatın 22/07/2017 temerrüd tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı ……. yayımlanarak yürürlüğe giren 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. Maddesi gereğince 26.04.2016 tarihinden (yürürlük tarihi) itibaren açılacak davalarda davadan önce ilgili sigorta şirketine başvuru zorunluluğu getirildiğini, dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketlerine başvuru zorunluluğunun, HMK’nın lafzı ve ruhu beraber değerlendirildiğinde bir dava şartı olduğunu, bu durumda, davacının dava yoluna başvurduğu tarih sebebiyle; dava açmadan önce davalı sigorta şirketine genel şartlarda belirtilen belgeler ile başvuru zorunluluğu getirildiğini, usulüne uygun olmayan ve eksik evrak ile yapılan başvuruların, kanuna uygun bir başvuru sayılamayacak ve dava şartının gerçekleştiğinin kabulünün mümkün olamayacağını, anılan düzenleme ile başvuru şartının yerine getirilmiş kabul edilebilmesi için, sigorta şirketine başvuru yapılırken Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında belirtilen belgelerin tamamının sigorta şirketine ibraz edilmesi ve ödeme için öngörülen sürenin dolmuş olması gerektiğini, huzurdaki davada; davacı tarafın başvurusu sonucu davalı sigorta şirketi tarafından eksik belgelerin belirtilerek, tamamlanmasının istendiği, davalı sigorta şirketinin 13.07.2017 tarihli cevabi yazısında belirttiği belgelerin Karayolları Motorlu Araçlar ZMMS Genel Şartlarında tazminat ödemelerinde istenecek belgelerden olduğunu, davacı yanın, sigorta şirketince bildirilen eksik belgeleri tamamlamadığını ve dava şartını yerine getirmeden davasını ikame ettiğini, poliçe Genel Şartlarında da açıkça ifade edildiği üzere, hak sahibinin uğramış olduğu zararın tespiti için yeni bir belge talep edilmesi halinde sigortacının ödeme süresinin yeni belgenin ibraz edildiği tarihten itibaren sekiz işgünü içinde doğacağını, eksik belgeleri ibraz etmeyen davacının kanunda belirtilen başvuru şartını yerine getirmediğini, bu nedenle dava ikame etme hakkı bulunmadığını, bu nedenle davanın usulden reddi gerekmekte iken aksi kanaatle davanın kabulüne karar verilmesini kabul etmediklerini, kazanın 26.04.2017 tarihinde meydana geldiğini, davacı yanın maluliyetinin 21.02.2018 tarihinde Ankara Üniversitesi tarafından hazırlanan raporla %3,2 olarak tespit edildiğini, bilirkişi tarafından “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ne göre tespit edilen bu oran üzerinden hesaplama yapılması ve yerel mahkemece bu raporun hükme esas alınmasının mevzuata aykırı olduğunu, aracın 13.02.2017-13.02.2018 tarihleri arasında davalı şirkete sigortalı olduğunu, kaza ve poliçe tarihine dikkat edildiğinde 1.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Genel Şartların esas alınması ve “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporunun dikkate alınması gerektiğini, mahkemece; davada uygulanması gereken genel şartların Yeni Genel Şartlar olduğunun açıkça belirtilmesi gerekmekte iken, bu hususun kararda tartışma konusu dahi yapılmadığını, meslekte kazanma gücü kaybına göre maluliyet raporu alınıp bu rapor sonucu bilirkişice hesaplanan tazminatın hükme esas alınmasının çelişki yarattığını, inceleme neticesinde mahkeme kararının kaldırılarak “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe” göre tespit edilen maluliyet oranı üzerinden tazminat hesaplaması yaptırılmasını talep ettiklerini, uygun yönetmelik hükmüne göre hesaplama yapıldığında kişinin sürekli iş göremezlik zararına uğramadığı ve davanın reddi gerektiğini, poliçe tanzim tarihi ve kaza tarihi itibari ile Yeni Genel Şartların uygulanması gerektiği açık olup davacı yanın geçici iş göremezlik zararından sigorta şirketinin sorumlu olmadığını, geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri kapsamında olup davalı şirket teminatı kapsamında olmadığını, geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinden…… sorumlu olduğunu, Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçelerinde tedavi teminatı ile vefat ve maluliyetin ayrı ayrı teminatlar olarak belirlendiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda geçici iş görmezlik tazminatı talebinin “Tedavi Giderleri Teminatı” içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, Tedavi gideri teminatının, mağdurun iyileşmesi veya vücut bütünlüğünün zarar veren olay öncesi duruma dönmesi için tıbben yapılması zorunlu giderleri içermektedir.” şeklinde tanımlama ile tedavi sürecinin bir uzantısı olan geçici iş göremezlik teminatının da tedavi gideri teminatı içerisinde yer aldığının vurgulandığını, davada HMK hükümleri gereğince ispat yükü davacı yanda olmakla birlikte davacı vekili tarafından davacının emniyet kemeri takmadığının ispat edilemediğini, Davacı vekilinin ispat yükümlülüğünü yerine getirmemesinin sonuçlarına katlanması gerektiğini, bu cihetle şayet aleyhe tazminata hükmedilecekse dahi tazminat miktarında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini (Yargıtay 17. H.D. E. 2013/5262, K. 2014/5733), Yargıtay kararında da işaret edildiği üzere davacılar lehine hükmedilecek olan tazminattan en az %25 oranında emniyet kemeri takmaması sebebiyle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davaya konu kazanın ardından … Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından tanzim edilen raporda “…’nın davaya konu kaza neticesinde burunda hassasiyet ve sol orbita (göz çevresi etrafında ekimoz morluk yaralanması söz konusu olduğu” belirtilerek davacının kaza esnasında emniyet kemerini takmadığı bu cihetle başını çarparak yara aldığının sabit hale geldiğini, yerel mahkemece davacı yanın emniyet kemeri takıp takmadığı hususu tartışma konusu dahi yapılmadan hesaplanan tazminattan herhangi bir müterafik kusur indirimi yapılmadığını, davacı yanın içerisinde bulunduğu aracın tipinin “Hususi” olması ve kazaya konu aracın yolcu kapasitesi 4 kişi olarak belirtilmesine rağmen, kazanın ardından polislerce tanzim edilen kaza tespit tutanağında araçta sürücü dahil toplam 9 kişi olduğunun belirtildiğini, kazaya konu araçta aynı zamanda istiap haddinin de aşıldığını, mahkemece istiap haddinin aşılmasının konu kazaya etkisi olup olmadığı, müterafik kusur teşkil edip etmediği hususları araştırılmadığı gibi tartışma konusu dahi yapılmadan hüküm kurulduğunu, istiap haddi aşımı ve emniyet kemerinin takılı olup olmadığının araştırılması, söz konusu indirimler uygulanmasa dahi neden uygulanmadığının gerekçeli kararda tartışılması gerektiğini (T.C. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2015/14830 K. 2018/8111 24.9.2018 tarihli kararı)belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenin sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmaması, davacının maluliyetinin yöntemine uygun şekilde belirlenmesi, davalının gerçek zararlardan olan geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu bulunması, davacı tarafça dava açılmadan önce usulüne uygun şekilde davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulduğunun anlaşılması, davacının kazaya karışan karşı araçta yolcu konumunda olup, kazanın oluşumuna ilişkin herhangi bir kusurunun bulunmaması, olayda davalıya trafik sigortalı araç sürücüsü ile davacının yolcu konumunda olduğu araç sürücüsünün kusurlu olmaları, bu nedenle davacı yönünden yapılan tazminat hesabında, karşı araç sürücüsünün kusuru oranında indirim yapılmaması gerektiği halde davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında tazminat hesaplanması doğru değil ise de, istinaf talebinde bulunanın sıfatı dikkate alınarak bu hususa girilememesine, yine tazminatın prograsif rant yöntemi yerine 1.8 teknik faiz yöntemi ile belirlenmesi doğru görülmemiş ise de, istinafa gelen davalı sigorta lehine oluşan usulü kazanılmış haklar nedeniyle bu hususta inceleme yapılamaması, KTT’da davacının emniyet kemeri takıp takmadığına ilişkin işaretleme olmaması, hazırlık ifadelerinden ve dosya kapsamından davacının aracın neresinde oturduğunun dahi belli olmaması, davalı tarafça bu durumun somut delillerle ispatlanamaması, kaza anında davacının yolcu olduğu araçta bulunan 9 kişiden 4’ünün 1.5, 4 ve 3 yaşlarında çocuk ve 9 aylık bebek olmaları, bu nedenle istiap haddinin aşıldığından söz edilememesi nedeniyle tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmamasında bir isabetsizlik bulunmaması ve mahkemenin gerekçesine göre yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) davalı sigorta şirketi vekilinin bu hususa ilişkin ve yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … Sigorta A.Ş. den alınması gereken 255.59TL istinaf karar harcından, peşin alınan 64.00TL nispi istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye191.59TL harcın davalı sigorta şirketinden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yatırılan 150,00TL gider avansından varsa, kullanılmayan kısmın davalı sigorta şirketine iadesine,
5-Kararın taraflara tebliği, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 30.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.