Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/947 E. 2021/1958 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2018
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 04/11/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 25/11/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 14.11.2016 tarihinde davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın tek taraflı ve tam kusurlu olarak yaptığı kazada araçta yolcu olarak bulunan kaza tarihinde 53 yaşında olan davacının yaralandığını, malul kaldığını, davalı sigorta şirketine 20.06.2017 tarihinde başvuru yapıldığını, ancak yanıt alamadıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 3.200,00 TL daimi maluliyet, 100,00 Tl geçici işgörmezlik tazminatının 20.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş, 12.11.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 35.407,26 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davacının yolcu olarak bulunduğu aracın 19.07.2016 – 19.07.2017 tarihleri arasında davalı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olup ,şahıs başına daimi sakatlık teminatının 310.000 TL olduğunu, geçici iş görmezlik isteminin teminat dışı olduğunu, davacının daimi maluliyetinin olup olmadığını varsa derecesini, gerçek zarar ve kusur durumunu ispatlaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dava dilekçesinde geçici iş görmezlik talebinde de bulunulmuş ise de, davacı bu talebini ispatlamak iradesini sona erdirdiğinden, geçiçi iş göremezlik talebi ispatlanamadığından reddine karar vermek gerektiği; sürekli iş görmezlik tazminatı yönünden ise; davacının araç içersinde yolcu olmasına, kazanın oluş şekline göre araç sürücüsünün kusuru ile kazanın meydana gelmiş olmasına, mücbir sebebin söz konusu olmamasına göre kaza nedeniyle oluşan zararlarını 2918 Sayılı Yasanın 90, 91. maddeleri gereğince davalı sigorta şirketinden sigorta teminatı ile sınırlı olarak talep edebileceğini, kaza neticesinde özürlülük ölçütü sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik çerçevesinde alınan rapora göre davacının kazaya bağı %10 maluliyeti bulunduğundan maluliyet oranında davalıdan tazminat talep edebileceğini, tazminatın hesaplaması yönünden ise; 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi bu hususta Sigorta Genel Şartlarına atıfta bulunmuş olup tazminatın hesap edilmesi, TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre %1,8 teknik faiz hesabı ile yapılmasının zorunlu olduğunu, ancak uygulamada aktüerye uzmanı bilirkişiler ile hukukçu aktüer hesap bilirkişileri arasında “muhtemel yaşam süresi” konusunda ihtilaf bulunmakta olup, bu hususun yargıtay tarafından netleştirilmesi gereken bir nokta olduğunu, mahkemece adalet, mağduriyete, hak kaybına neden olmayacak olan aktüerya uzmanları tarafından kabul edilen yöntemin benimsendiğini, Şöyle ki; Sigorta Genel Şartlarına göre ” Cismani Zarar Gören Kişi” için maluliyeti var ise “muhtemel yaşam süresi sonuna kadar tazminat hesap edilir. Bilinen dönem tazminatında bu hususta uyuşmazlık yok ise de, “Bilinmeyen Dönem” zararlarının hesaplanmasında bilirkişilerin ihtilafa düştüğünü, ihtilafa düşülen hususun “Muhtemel Yaşam Süresi” kavramı olduğunu, aktüer bilirkişilerin TRH 2010 tablosunun kendileri tarafından hazırlandığı hazırlanırken de, her insanın muhtemel yaşam süresinin 99 yaş kabul edilerek, her yaşta ölen kişi sayısı nazara alınarak irat katsayının belirlendiği, tablo sununda yer alan ve hukukçu bilirkişiler tarafından “muhtemel yaşam süresi” olarak kabul edilen “ex0” gösterge rakamlarının “Muhtemel Yaşam Süresi olmayıp” , “ortalama yaşam süresi” olduğunu, “irat katsatısı” çarpan olarak alınıyor ise “ex0” göstergesinin uygulanamayacağını, zira bu takdirde kişinin Ortalama yaşam kadar yaşayacağı kabul edilmesine rağmen, “irat katsatısı” uygulanarak her yıl ölme olasılığına göre indirim oranı uygulandığını, “irat katsayısı” uygulanıyor ise kişinin “ortalama yaşam süresine kadar yaşama ihtimali olduğu gibi, ortalama yaşamı aşarak 99 yaşına kadar da yaşama ihtimalinin gözetilmesi gerektiğini iddia ettiklerini, hukukçu aktüer bilirkişilerin ise Muhtemel Yaşam süresinin “ex0” olması gerektiğini, aksi takdirde tabloda gösterilmesinin anlamsız olduğunu, “irat katsayısının” ise buradaki süre ile sınırlı olması gerektiğini iddia ettiklerini, mahkemece kabul edilen görüşün ise; TRH 2010 Yaşam Tablosunun mantığı ile PMF 1931 Yaşam tablosunun mantığının karıştırılmaması noktasında, dosyada rapor alınan bilirkişinin görüşü ile aynı doğrultuda olduğunu, şöyle ki; Yargıtay tarafından uygulanan prograsif yöntem olarak açıklanan davacının bilinen dönem gelirinin %10 arttırılarak ve indirilerek PMF 1931 Yaşam tablosu kullanılarak uygulanan yöntem ile TRH 2010 Yaşam Tablosu ile düzenlenen yöntemde birbirinden farklı yöntem getirildiğini, TRH 2010 tablosunda, PMF 1931 tablosundan farklı olarak, gelirin belirlenmesinde irat kat sayısı oluşturulup, irat katsayısının belirlenmesinde ise kişilerin 99 yaşına kadar yaşama ihtimalleri her yıl için değerlendirilerek yıllara göre ölen kişi sayıları da nazara alınarak tespit edildiğini, dolayısı ile her kişinin 99 yaşına gelen kadar irat katsayısı oranında gelirinde yıllara göre azalma oluştuğunu, örn. 2018 yılı….. asgari ücret olan 1450,91 TL üzerinden hesaplama yapıldığında, bilinmeyen dönem hesaplamasında eğer hesaplama kişi erkek ve 10 yaşında iken yapılmış ise 99. yıla tekabül edecek kazancının 6,11 TL’ye olacak, yani bu kişinin 10 yaşındaki yıllık kazancı 17.410,92 TL iken 99.yıla ait geliri sadece 6,11 TL gibi bir rakam olacağını, dolayısı ile “irat katsayına” göre yapılan hesaplamada, yargıtay’ın daha önce uyguladığı %10 artırım, %10 eksiltim yapılarak uygulanan yönteminde olduğu üzere, son bilinen geliri oranında bir zarar hesap edilmemekte olduğunu, diğer bir hususun ise teknik faiz uygulaması olup, kaza nedeniyle zarar görenin zararından bilinmeyen dönem için teknik faiz oranında tazminatından indirim yapıldığını, kişinin zararından teknik faiz uygulaması ile indirim yapılmış iken ayrıca 99 yaşına kadar öngörülen “irat katsayısına” rağmen, “ortalama ömür” süresi (ex0) oranında göre tazminat ödemesinin kabul edilmesi, zarar görenlerin tazminat hakkını haksız şekilde kısıtlayacak mahiyete getirdiğini, bu nedenle tazminat hesabında “ortalama Ömür” (ex0) nazara alınacak ise “irat katsayısı” uygulanmaksızın ortalama ömrü kadar olan yıllık kazancına (önceki prograsif uygulama gibi), sadece teknik faiz uygulanarak bilinmeyen dönem tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğini, yahut irat katsayısı uygulanacak ise “Muhtemel Ömür” olarak kabul edilen süre nazara alınarak hesaplama yapılmasını, 99 yaşına kadar giden “irat katsayısının bir dönemi dikkate alınıp, bir dönemi dikkate alınmadan yapılacak uygulama karma uygulama olacağından doğru bir hesaplama şekli oluşturmayacağını, bu nedenle davalı vekilinin “irat katsayısının” yüksek tutulduğuna ilişkin savunmalarına itibar edilmediğini, alınan bilirkişi raporuna göre davacının 35.407,26 TL sürekli iş görmezlik zararı olduğunu, davalının da oluşan zarardan sorumlu olduğu anlaşıldığından sürekli iş görmelik tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğinden davanın kısmen kabulü ile 35.407,26 TL nin sürekli iş görmezlik zararının dava tarihi olan 25/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, geçici iş göremezlik nedeniyle tazminat talebi ispatlanamadığından reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece hukuka uygun olarak geçici iş göremezlik taleplerin reddine karar verildiği halde sürekli iş göremezlik tazminat tutarı bakımından hatalı hesaplamaya dayalı bilirkişi raporunun esas alınarak hüküm tesis edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkeme dosyasından alınan bilirkişi raporunda özetle; “%10 sürekli iş göremezlik oranına göre tazminat hesabının 35.607,26-TL olduğunun” belirtildiğini, trafik sigorta poliçe muhteviyatına göre şahıs başına daimi sakatlık ve ölüm teminatı (yapılacak kusur tespiti ve daimi sakatlık oranı tespiti neticesinde daimi sakatlığa uğradığı tespit edilen davacıya ödenebilecek azami teminat) 310.000-TL ile sınırlandırıldığını poliçede azami teminat limitinin yazılı olmasının bu miktarın mutlak surette ödeneceği anlamına gelmediğini , Mali Mesuliyet Sigorta Poliçeleri meblağ sigortası niteliğine haiz olmayıp, zarar sigortası hüviyetinde olduğunu, bu nedenle trafik poliçesinde yazılı olan teminatlar, daimi sakatlığa kalan şahsa hiçbir hesaplama yapılmaksızın ödenebilecek meblağı ifade etmemekte olup, ancak ve ancak sigortacının sorumluluğunun azami sınırını teşkil eden bir meblağ olduğunu, başka bir deyişle, motorlu aracın neden olduğu riziko sebebiyle verilen zarardan ötürü sigortacı poliçede gösterilen limit tutarının tamamını değil, ancak gerçek zarar miktarını poliçe limitiyle sınırlı olarak tazmine sorumlu olduğunu, nitekim “işletene halef olarak sorumlu tutulan sigortacının BK 42. madde uyarınca zarar görenin ancak gerçek zararını teminat limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla gidermekle yükümlü olduğu ilkesinin Yargıtay kararlarıyla da defalarda vurgulandığını, yerel mahkeme dosyasında mübrez raporda hesaplamaların pasif dönem irat katsayısının olması gerekenden daha yüksek belirlenmesi hususu bakımından hatalı rapor tanzim edildiğini, bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda bulunan sakatlık tazminat miktarının afaki bir miktar olduğunun aşikar olup; kaza sonrası kişide meydana gelen yaralanma ve sonuçları dikkate alındığından maluliyet oranın kazanın sonuçları ve kişideki fiziksel etkisiyle uyumlu olmadığının da açıkça görüldüğünü, oysa ki söz konusu hususta tarafınca tebellüğ edilen ilgili bilirkişi raporuna karşı muhtemel yaşam süresi ve irat katsayıları hususunda dikkate alınarak yasa kapsamında gerekli raporun temin edilmesi sonrası söz konusu uyuşmazlığın açıklığa kavuşturulması gerekir iken doğrudan hüküm tesis edilmesinin yasaya aykırı olduğunu, pasif dönem hesabında Yargıtay kararları gereğince gelir olarak asgari geçim indirimsiz asgari ücret kullanıldığını (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 28.12.2017 tarih 2015/6470 Esas – 2017/12276 Karar ve 26.12.2017 tarih 2015/6385 Esas – 2017/12115 Karar) söz konusu hesaplamanın yine davalı şirketçe alınan aktüeryal hesaplama ile görüleceği üzere; “raporda bilirkişi tarafından hesaplanan pasif dönem irat katsayısının olması gerekenden daha yüksek olduğu tespiti edilmiş olup söz konusu hususun nedeni anlaşılamamış olup şirketiniz aleyhinedir, pasif dönem bilirkişi tarafından hesaplanan irat katsayısı 13.10 iken tarafımızdan hesaplanan irat katsayısı 10.29 ‘dur” şeklinde düzenlenmesi gerektiğinin istikrar kazanmış Yargıtay içtihatlari ile de açıklandığını, ancak yerel mahkemece gerekçeli kararda belirttiği üzere; “davalı vekilinin irat katsayısının yüksek tutulduğuna ilişkin savunmalarına itibar edilmemiştir.” denilerek, hukuka aykırı karar verildiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile; eksik incelemeye dayalı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan 31.10.2018 tarihli aktüer bilirkişi raporunun incelenmesinde, tazminat hesabında ZMMS genel şartlar ekindeki hesaplama yönteminin kullanıldığı, TRH 2010 tablosu ve 1.8 teknik faizin uygulanması ve davacının yaşam süresinin 99 yıl olacağı varsayımıyla yapılan hesaplama neticesi davacının sürekli işgöremezlik zararının 35.407,26 TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır. 31.10.2018 tarihli tazminat hesabına ilişkin bilirkişi raporuna davalı vekili “muhtemel yaşam süresi ve irat katsayıları “yönünden itiraz ederek, pasif dönem hesabında Yargıtay kararları gereğince gelir olarak asgari geçim indirimsiz asgari ücret kullanılması gerektiğini belirtmiş; mahkemece davalının bu yöndeki itirazları reddedilerek 31.10.2018 tarihli rapor gereğince hüküm kurulmuştur.
Somut olaya bakıldığında, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi; kaldı ki eldeki davada davalı vekilinin anılan yönlere ilişkin itirazı da bulunmakta olup TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010”adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90.maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmediği gibi, TRH 2010 Yaşam Tablosu gereğince tespit edilen Muhtemel Yaşam Süresi ve Beklenen Yaşam Süresi kavramları farklıdır. Uğranılan zarardan kaynaklı tazminat belirlenmesinde zarara uğrayanın, muhtemel yaşam süresi TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre tespit edilmek suretiyle bulunan bakiye ömrü esas alınması gerekirken, aktüer raporunda; TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin 99 yıl olacağı varsayımı altında erkek bireyler için muhtemel bakiye ömrün 71,93 yıl olduğu belirlenmiş, ancak tazminat hesabında bakiye ömür sonuna kadar hesaplama yerine muhtemel yaşam süresi olan 99 yaşına kadar hesaplama yapılan raporun mahkemece hükme esas alınması da doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle dosyanın önceki bilirkişiye tevdii ile davalı lehine kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas gelir, işlemiş ve işleyecek devre, esas alınan asgari ücret yılı başta olmak üzere) davacının muhtemel ve beklenen yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi, bakiye ömrü esas alınarak, % 1,8 teknik faiz uygulanmadan progresif rant tekniği uygulanmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden; davalı sigorta vekilinin bu yöne ilişkin istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin 10.12.22018 tarihli, ….. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, yukarıda açıklandığı üzere tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yerolmadığına,
2- Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan istinaf harcının talebi halinde kendisine iadesine,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan gider avansından varsa artan kısmın karar kesinleştiğinde kendisine iadesine,
4-İstinafa gelen davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5-Ankara 7. İcra Dairesinin …. sayılı dosyasına yatırılan 55.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına dair,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 04.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.