Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/925 E. 2021/1525 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2017
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 29.04.2011 tarihinde davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın karşıdan karşıya geçen davacıya çarpması sonucu davacının yaralandığını ve malul kaldığını belirterek, HMK.nın 107. Maddesi gereğince 100,00 TL geçici, 200,00 TL sürekli iş göremezlik, 200,00 TL ulaşım gideri olmak üzere 500,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı … şirketinden sadece maddi tazminatın poliçe limitiyle ve dava tarihinden, diğer davalılardan maddi ve manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir
Davalı … vekili, kazaya davacının yaya geçişine yasak olan yerden yola atlaması ve davalının aracının sağ yanına çarpması ile olduğunu, davalı sürücünün kusursuz olup davacının tam kusurlu olduğunu ve bu nedenle uzlaşarak şikayetçi olmadığını, davacının kalıcı maluliyeti bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … AŞ.vekili, davalı şirket sigortalısının kazada kusurunun olmadığını, davacının maluliyeti olup olmadığı varsa oranının belirlenmesi gerektiğini, 6111 sayılı Yasa gereğince tedavi ve ulaşım gideri istenemeyeceğini, manevi tazminatın poliçe kapsamı dışında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …. savunma yapmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın davalıların malik, sürücü ve ZMS Sigortacısı oldukları aracın karıştığı trafik kazasında yaya olarak bulunan davacının yaralanması nedeni ile sigorta teminatı istemine ilişkin olduğu, trafik kazası tespit tutanağında özetle; sürücü …’in kusurunun olmadığı, yaya …’in ise asli kusurlu olduğunun belirtildiği, dosyanın kusur tespiti için bilirkişiye tevdi edildiği bilirkişi raporunda; kazanın meydana gelmesinde; araç sürücüsü davalı …’in yerleşim yeri içinde nizami seyri esnasında, yolun sağında bulunan 1.2 metre yüksekliğindeki bariyerlerin üzerinden aniden yola ve dolayısıyla önüne atlayan yayaya çarpmayı önleme imkanı da mevcut durumda gözükmemekle ve de kazanın oluşumuna etken izafe edilecek bir kural ihlali bulunmamakla kusursuz olduğu, yaya …’in %100 oranında kusurlu olduğu şeklinde rapor verdiği, dosyanın bir kez de kusur durumunun tespiti için ……gönderildiği; Adli Tıp Kurumunca “…. … can güvenliğini tehlikeye atacak şekilde olay yeri yolun sağındaki 120 cm yükseklikteki varyant bariyerini aşmak sureti ile karşıya geçmek için yola girerek, solundan gelen seyir halindeki araçlara ilk geçiş hakkını bırakmayarak ve karşıya geçiş için en uygun zamanı beklemeyerek, bu yol üzerinde seyir halinde olan otomobilin çarpmasına maruz kaldığı olayda dikkatsiz, tedbirsiz ve kurallara aykırı davranışları nedeni ile asli kusurludur. Araç sürücüsü …’in ise herhangi bir kural ihlali görülmemiştir” şeklinde rapor verildiği, neticede dosya incelendiğinde davacının tazminat talep edebilmesi için davalı tarafın az da olsa bir kusurunun olması gerektiği, kaza tespit tutanağı ile uyumlu bilirkişi raporu ve … davalı sürücünün kusursuz olduğu, davacının ise %100 oranında kusurlu olduğu belirtildiğinden usul ve yasaya uygun bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle ;
Hükme esas bilirkişi raporu çelişkiler ve eksiklikler barındırmakla, söz konusu raporun hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
23.06.2016 tarihli Bilirkişi Raporu’nda:…. plakalı araç sürücü davalı …’in yerleşim yeri içinde nizami seyri esnasında, yolun sağında bulunan 1.2 metre yüksekliğindeki bariyerlerin üzerinden aniden yola ve dolayısıyla önüne atlayan yayaya çarpmayı önleme imkanı da mevcut durumda gözükmemekle ve de kazanın oluşumuna etken izafe edilecek bir kural ihlali bulunmamakla kusursuz olduğu anlaşılmıştır.” ve “Yolun ortasına 1.2 metre yüksekliğindeki beton bariyerler konulmakla yaya …’in yola girdiği yer sadece araçlar için ayrılmış bir yol bölümü olup, yayanın kesinlikle olay yeri yol bölümüne girmemesi ve de buradan yolun karşısına geçmemesi, yine de geçecek ise önce yolun soluna sonra sağına ve tekrar soluna bakması gerekirken yayanın aksine tedbirsizce yola atlaması ile solundan hemen yakınında olan aracın darbesine maruz kaldığı kazada… %100 oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.” ifadelerinin kullanıldığını, kendi tespitlerinin bile birbiriyle çeliştiği, somut olaya dair hiçbir inceleme emaresinin barınmadığı, hükme kesinlikle esas alınamayacak eksiklikler ve hatalar barındıran söz konusu rapordaki eksiklikler giderilmeden ve/veya yeni bir rapor tanzim ettirilmeden somut olayla alakalı hüküm verilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, söz konusu raporun, tazminata ilişkin fiile istinaden hiçbir inceleme barındırmaması bir yana; aynı kişi tarafından aynı raporda kullanılan ifadelerin bile birbirleri ve gerçekte olan durum ile çelişkiler barındırdığını, eksik bilirkişi raporuna itirazlarında olayın aydınlatılması için keşif yapılması taleplerinin hiçbir nedene dayanılmadan görmezden gelindiğini, olay mahallinin hiçbir yerinde beton bariyer bulunmazken 23.06.2016 tarihli Bilirkişi Raporu’nda yolun sağında ve ortasında 1.2 metre yüksekliğinde beton bariyerler bulunduğunun iddia edildiğini, bununla kalınmayıp; davacının söz konusu beton bariyerlerin üstünden ve hemen solunda bulunan araca rağmen yola atlayarak söz konusu olayda %100 kusurlu olduğunun iddia edildiğini, tarafınca bilirkişi tarafından hayali bir şekilde tasvir edilmiş söz konusu bariyerlerin ne olay yerinde ne de kaza tespit tutanağında bulunmadığına ilişkin itiraz edilmesine ve olayın nasıl olduğuna, kusurun kimde olduğuna ilişkin keşif yapılmasının talep edilmesine rağmen; söz konusu rapora ilişkin hiçbir düzelttirmeye gidilmediği gibi tarafımızca yapılan olay mahalline ilişkin keşif talebi adeta görmezden gelindiğini, huzurdaki davaya ilişkin olaya istinaden hiçbir inceleme yapılmadan tanzim edilen söz konusu Bilirkişi Raporu’ndaki hayali sanrılar giderilmediği gibi, eksikliklerin giderilmesine ilişkin taleplerinin de reddedilerek yerel mahkemece hükmün açıklandığını, huzurdaki yargılamadaki hüküm açısından bu kadar kritik bir öneme sahip Kusur Raporu’nda böyle fahiş hatalar bulunmasına rağmen, sadece raporun kendi içindeki çelişkiler yüzünden bile raporun ilk derece mahkemesi tarafından reddedilmesi gerekirken; 11.04.2017 tarihli Gerekçeli Karar’da hiçbir sorun yokmuşçasına ilgili… kaza tespit tutanağı ile uyumlu ve usul-yasaya uygun olduğunun belirtildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf yoluyla incelenerek kaldırılmasına, yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen (kaza tespiti tutanağı ile uyumlu 23.06.2016 tarihli bilirkişi raporu ile 08.12.2016 tarihli Adli Tıp kurumu raporu) kusur oranının hükme esas alınmasında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nın mahsubu ile kalan 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5- Kararın taraflara usulüne uygun tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU açık olmak üzere 23/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.