Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/905 E. 2021/1524 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

Ankara BAM 26. Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/01/2019
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 31.07.2016 tarihinde davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın …’ın sevk ve idaresindeki araca çarparak …’ın ölümüne neden olduğunu kaza tespit tutanağında davalı araç sürücüsünün hızlı seyretmesi ve 13,7 metre fren izi olmasına rağmen sürücüye tali kusur verildiğini, kusur oranını kabul etmediklerini, kazadan sonra olay yerinden kaçan davalı sürücünün alkollü olduğunu, davacının müteveffanın oğlu olup baba-oğul birlikte yaşadıklarını belirterek HMK. 107. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı için 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … şirketinden temerrüt tarihinden ve poliçe limitiyle sınırlı olarak, davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı … vekili, kazanın oluşumunda davalı sürücünün kusuru bulunmadığını, olay yerine polisler geldikten ve gerekli belgeleri onlara verdikten sonra can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak durumunda kaldığını, alkollü olmadığını, aksine müteveffanın alkollü ve kusurlu olduğunu, maddi tazminat koşullarının somut olayda mevcut olmadığını, manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … şirketi vekili, eldeki davadan önce KTK 97. maddesi uyarınca sigorta şirketine başvuru yapılmadığından dava şartının bulunmadığını, kusur durumunun ve zararın davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, temerrüde düşürülmedikleri için faizin ancak dava tarihinden ve yasal faiz olarak istenebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın ZMMS poliçesinden kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olduğu, Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin .. Sayılı dosyasının bir örneğinin dosya kapsamına alındığı, soruşturma dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda anılan kazanın meydana gelişinde ölenin asli, şüphelinin ise tali kusurlu olduğunun bildirildiğinin görüldüğü, bu durumun dosya içine giren 31.07.2016 tarihli kaza tespit tutanağı ile uyumlu olduğu, dosya kapsamında kusura ilişkin alınan 09.07.2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinden meydana gelen kazada araç sürücüsü …’ın %75, davalı sürücü …’nin ise %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacı yanca babasının sevk ve idaresindeki araç ile davalı …’nin sevk ve idaresindeki diğer davalı … şirketi tarafından ZMMS sigortası ile sigortalı olan aracın karıştığı kazada 31.07.2016 tarihinde davacının babasının vefat ettiği belirtilerek maddi ve manevi tazminat talebi ile iş bu davayı açtığı, somut olayda davacının destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanabilecek şartları sağlayıp sağlamadığının tartışılması gerektiği, davacının kolluk marifeti ile tespit edildiği üzere Lise eğitimini bitirmiş, eğitim ve öğretimine devam etmemiş, Dışişleri Bakanlığı’nda hizmetli (kadrolu) gece bekçiliği yaparak emeği ile çalışan, 18 yaşını ikmal etmiş bir kişi olup bu durumda davacının destek gören sıfatı bulunmadığından destekten yoksun kalma tazminatına da hak kazanmasının mümkün olamayacağı anlaşılmakla davacının maddi tazminata yönünden açtığı davanın reddine karar verilmesi; davacı yanın manevi tazminata yönelik taleplerinin incelenmesine gelince TBK’nın 56. maddesine dayalı olarak davalı …’ye yöneltilen manevi tazminat istemi yönünden yapılan değerlendirmede, kazanın meydana geliş biçimi, tarafların kusur oranları, sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL manevi tazminatın anılan davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği kanısıyla davacının maddi tazminata yönelik davasının reddine, davacının manevi tazminata yönelik davasının … ile 10.000,00 TL’nin kaza tarihi 31.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığını, bilirkişinin ….. bulunmadığını, dosya kapsamındaki 07.07.2018 tarihli bilirkişi raporunu düzenleyen bilirkişinin … Müdürlüğü’nde makine mühendisi olup trafik kazasında kusur belirleyebilecek bir bilgi birikimine sahip olmadığını, nitekim bilirkişi yemin ve teslim tutanağında da bilirkişinin uzmanlık alanı “trafik kazalarına sebebiyet beden teknik sorunlar” olarak belirtildiğini, bu bağlamda da uzmanlık alanı olmayan bir hususta görüş beyan ettiğinden bu görüşün hükme esas alınmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini,
Bilirkişi Raporunda Hatalı Tespit ve Değerlendirmeler Yapıldığını, olay yerinde yapılan tespitlere göre 13.7 metre fren izi bulunmakta olup davalının, müteveffanın aracına çarptıktan sonra ancak 39,6 metre sonra durabildiğini, davalının hızı o kadar fazladır ki ancak 53.3 metre sonra durabilmiştir kaldı ki müteveffanın aracına çarptıktan sonra aracın hızında ciddi bir azalma olması gerekmesine rağmen 39,6 metre daha ilerlemesi aracın hızının yasal sınırın çok üstünde olduğunu gösterdiğini, davalının seyir yönündeki yolun yukarı doğru eğimli olmasına rağmen bu denli fren izi olması ve durma mesafesinin çarpışmaya rağmen bu kadar uzun olması davalının yasal sınırın çok çok üstünde, ortalama yaklaşık olarak ortalama 120 km ile seyir ettiğini gösterdiğini, kaldı ki Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin… esas sayılı dosyası muhteviyatında bulunan; kaza öncesi davalının araç sürüşünü gösteren kamera kayıtları da davacının hızını ve tehlikeli bir biçimde araç kullandığını gösterdiğini, buna göre müteveffa ne kadar dikkat ederse etsin davalının kullandığı aracı fark etmesi imkânsız olduğundan davalıya geçiş hakkı vermesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, müteveffa yolun yarısından fazlasını geçtikten sonra davalının müteveffaya aracın sol arka kısmından çarptığını, tek başına bu durumun dahi müteveffanın trafik ışıklarını gözeterek hareket ettiğini gösterdiğini, bu bağlamda davalının asli kusurlu olduğunun açık olduğunu,
Davalı sürücünün Kaza Sırasında Alkollü Olduğunun Değerlendirilmediğini, davalı yan kaza sonrası can güvenliği sebebiyle kaza yerini terk ettiğini belirtmişse de davalının can güvenliğinden endişe etmesine rağmen kaza yerine gelen ekiplere sığınmaması ve/veya kaza yerine 1,5 km uzaklıktaki karakola gitmek yerine evine gitmesi ve 37 saat sonra teslim olmasının da davalının tek başına alkollü olduğunu ortaya koyduğunu, bilirkişi raporunda; davalı … şirketi tarafından tanzim ettirilen araştırma raporunda davalının alkollü olduğundan bahsedildiği belirtilmişse de bilirkişi tarafından davalının alkollü olup olmadığı noktasında hiçbir açıklama yapılmadığını, bu yönde bir açıklama yapılmadığı gibi davalının alkollü olduğu yönündeki iddialarının da değerlendirilmediğini, davalının alkollü olup olmadığı hususunun kusurun belirlenmesi açısından önem taşıdığını, tarafınca delil olarak gösterilen Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının 24.05.2018 tarihli celsesinin 4 numaralı ara kararında sanığın alkollü olup olmadığına göre ikili bir ayrım yapılarak ….. rapor alınmasının talep edildiğini, anılan yargılamanın 24.05.2018 tarihli celsesinde dinlenen ve olay yerinde bulunan trafik polisi …’ın davalının alkollü olduğunu belirttiğini, tüm bu hususlar göz önünde alındığında Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ….. esas sayılı dosyasındak… raporu beklenilmeden ve/veya bu hususlar da dikkate alınarak hazırlanacak bilirkişi raporu aldırılmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, delillerinin toplanmadığını, mahkemece 24.05.2018 tarihli celsedeki tanık dinletme taleplerinin “davacı yanın bildirmiş oldukları tanıkların bu aşamada dinlenmesine yer olmadığına” karar verildiğini, tanık dinletme talebinin “tanık dinlenmesi yönündeki talebin dosya kapsamı itibarıyla reddine” karar verildiğini, Mahkemece tanık dinletme yönündeki taleplerinin makul ve geçerli bir sebep olmaksızın “dosya kapsamı” gerekçesiyle reddedildiğini, oysa söz konusu tanıkların davacının, müteveffadan gördüğü desteğe yönelik olarak bilgi sahibi olup bu hususta tanıklık edeceklerini, Mahkemece bu yöndeki taleplerinin reddedilerek hukuki dinlenilme haklarının da ihlal edildiğini,
Mahkemece “…Davacı kolluk marifeti ile tespit edildiği üzere Lise eğitimini bitirmiş, eğitim ve öğretimine devam etmemiş, Dışişleri Bakanlığı’nda hizmetli (kadrolu) gece bekçiliği yaparak emeği ile çalışan, 18 yaşını ikmal etmiş bir kişidir. Bu durumda davacının destek gören sıfatı bulunmadığından destekten yoksun kalma tazminatına da hak kazanması mümkün olamayacaktır…” gerekçesi ile maddi tazminat talebinin reddine karar verdiğini, dava dilekçesinde ve kolluk marifeti ile yapılan tespitten anlaşılacağı üzere davacının müteveffa babası ile birlikte yaşadığını ve bu bağlamda herhangi bir kira bedeli ödemediğini ve ayrıca evin tüm alışverişlerinin de müteveffa tarafından yapıldığını, müteveffanın her ay düzenli olarak tek mirasçısı olan davacıya 500,00 TL para verdiğini, bu bağlamda davacının müteveffanın desteğinden yoksun kaldığının açık olduğunu, yukarıda da belirttikleri üzere mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak dinlenmesini reddettiği tanıkların da söz konusu desteğe şahit olup bu hususu dile getireceklerini,
Mahkemece “…’ye yöneltilen manevi tazminat istemi yönünden yapılan değerlendirmede, kazanın meydana geliş biçimi, tarafların kusur oranları, sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak 10.000 TL manevi tazminata hükmedildiği” belirtilmiş ise de davalının ve davacının sosyal ve ekonomik durumu gözetildiğinde hükmedilen miktarın hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı …‘ın dindirilmesi en zor acılardan biri olan baba acısını ne yazık ki çok acı bir şekilde yaşadığını, …‘ın tek çocuk olup küçüklüğünden beri babasıyla birlikte yaşadığını, herkesin babasının değerli olmasının yanı sıra … baba sıfatının yanı sıra en yakın dostunu, arkadaşını, abisini kaybettiğini, dava dilekçesinde de ayrıntıları ile belirttiği üzere müteveffanın adeta oğlu olan … için yaşamını sürdürdüğünü, bu ilgiyi ve alakayı bilen davacının; annesinden ayrı olarak şefkati ile büyüdüğü babasını kaybetmesinin davacıdan gerçekten telafisi zor ve imkânsız bir harabiyet oluşturduğunu, davacının babasını böyle elim bir kazada kaybetmiş olması, her ne kadar bir evladın yaşadığı ıstırabı dindirmeyecek olsa da psikolojik açıdan üzüntülerini bir nebze olsun hafifletmek için hükmedilecek miktarın 10.000 TL olmasının açıkça hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı tarafından davacıya karşı açılan araç hasarına ilişkin davada 22.875 TL araç hasarının …’dan alınarak …’ye ödenmesine karar verildiğini, 22.875 TL’lik hasar tazminatı karşısında 10.000 TL manevi tazminata karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi (destekten yoksun kalma tazminatı )ve manevi tazminat istemine ilişkidir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında ve davacının destek gören sıfatı bulunduğunu ispatlayamaması nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin talebinin reddinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin maddi tazminata ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf nedenlerinin incelenmesinde; davacının müteveffanın oğlu olup, müteveffanın ölümü nedeniyle manevi tazminat talep etmiş, mahkemece davacı için 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
6098 sayılı TBK. 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Dava konusu 31.07.2016 tarihinde meydana gelen kazada davalı sürücünün kusur oranı, olay tarihi, zararın ağırlığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kaza tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda, davacı yönünden belirlenen tazminat miktarının hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir miktar daha yüksek olması gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak davacı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf isteminin kabulü ile davacı … için 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, bu konudaki fazlaya ilişkin isteminin reddine karar vermek gerektiğinden bu nedenle davacı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf başvurunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I- Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.2 maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
Buna göre;
1-Davacının maddi tazminata yönelik davasının REDDİNE,
2-Davacının manevi tazminata yönelik davasının KISMEN KABULÜ ile 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 31.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-a) Maddi tazminat yönünden alınması gereken 44,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
b) Manevi tazminat yönünden alınması gereken 2.049, 30 TL harçtan peşin alınan 344,97 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.704,33 TL harcın davalı …’den tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
4-Peşin ve başvuru harcı olarak alınan 374,17 TL’nin davalı …’den alınıp davacıya verilmesine,
5-Davacının dosya, pul, davetiye, yazışma ve bilirkişi ücreti olarak sarf ettiği 731,50 TL’nin haklılık oranına göre 219,45 TL’sinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, kalan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6- Manevi tazminat yönünden A.A.Ü.T. uyarınca 4.500 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
7-a) Maddi tazminat yönünden A.A.Ü.T. uyarınca 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
B)Manevi tazminat yönünden A.A.Ü.T. uyarınca 4.500 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine
8-Davalılar tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
II-İstinaf Başvurusu Nedeniyle Yapılan Harç ve Masraflar Yönünden;
1- Davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde kendisine iadesine,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan 55,50 TL yargılama giderlerinin davalı …’den tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK.nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4- Kararın taraflara usulüne uygun tebliğine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nun 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 23.09.20121 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.