Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/878 E. 2021/1756 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2018
NUMARASI …
KARAR TARİHİ : 14/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/11/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Asıl davada davacı vekili, davalı … şirketinin trafik sigortacısı olduğu aracın, davacı yayaya çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacının ağır yaralandığını ve iş göremez hale geldiğini, asli kusurun davalıya sigortalı araç sürücüsünde olduğunun kaza tespit tutanağı ile tespit edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500,00 TL geçici ve 3.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 10/10/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden talebini 268.000,00 TL’ye yükselterek harcını ikmal etmiştir.
Davalı vekili, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumluluklarının bulunduğunu, geçici iş göremezlik talebinin tedavi gideri kapsamında …’nın sorumluluğunda olduğunu, kusuru kabul etmediklerini, kaza tarihinden itibaren avans faizi talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili, asıl davaya konu kaza sebebiyle bakıcı ihtiyacının hasıl olduğunu belirterek, dosyanın asıl dosya ile birleştirilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 200,00 TL bakıcı gideri zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 10/10/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile bakıcı gideri zararı yönünden talebini 268.000,00 TL’ye yükselterek harcını ikmal etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde; asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile 268.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 03/11/2017 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geçici iş göremezliğe ilişkin talebin reddine, birleşen dava yönünden davanın kabulü ile 268.000,00 TL bakıcı gideri zararının 03/11/2017 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; birleşen dava ile ilgili olarak peşin alınan 31,40 TL harç ile 916,60 TL ıslah harcının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine yönelik hüküm kurulmadığını ileri sürerek mahkeme kararının istinaf yoluyla kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; … tarafından bağlanması muhtemel gelirin hesaptan düşülmesi gerekirken bu hususun nazara alınmamasında isabet bulunmadığını, genel şartlar gereğince maluliyet oranının %69 ve altında olduğu hallerde bakıcı giderine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bakıcı ihtiyacının aile dışından birisi tarafından giderildiğinin ispatı gerektiği gibi bakıcı gideri hesabının brüt asgari ücret üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının istinaf yoluyla kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Asıl dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik zararının tazmini istemine, birleşen dava bakıcı gideri zararının tazmini istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı kalmak kaydı ile yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
1) 6098 sayılı TBK 55.maddesinde “Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez” düzenlemesi mevcuttur. Buna göre; rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri yahut ifa amacı taşımayan ödemeler tazminattan indirilememekte, ifa amacı taşıyan ödemeler bulunması halinde davadan önce parayı alan ve bu dönem zarfında parayı kullanan davacı tarafın sebepsiz zenginleşmesinin önlenebilmesi için, davadan önce yapılan bu neviden ödemelerin güncellenmiş karşılığının hesaplanan tazminattan düşülmesi gerekmekte, rücu edilebilir sosyal güvenlik ödemeleri bulunması halinde ise sadece ödemeler toplamının hesaplanan zarar tutarından mahsup edilmesi gerekmektedir. Zira, sigortalıya veya hak sahiplerine Kurum tarafından 5510 sayılı Yasa gereği yapılmış veya ileride yapılacak olan sosyal güvenlik ödemeleri (geçici iş göremezlik ödeneği, cenaze masrafları ve kız çocuklarına verilen evlenme ödeneği) ilgililere rücu edilmekte, sigortalıya bağlanan sürekli iş göremezlik geliri, sigortalının ölümü sebebiyle hak sahiplerine iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kolundan bağlanan ölüm geliri bulunması halinde de bu gelirlerin ilk peşin sermaye değeri ilgililere rücu edilmektedir. Nitekim davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 4. fıkrasında “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Kurum tarafından yapılmış rücu edilebilir ödemeler, ifa amacı taşıyan ödeme niteliğinde olmayıp; bu ödemeler zarar sorumlularını sadece toplam zarar miktarından, zarar görene veya hak sahibine kurumun yaptığı ödemeler kadar sorumluluktan kurtarmaktadır. Bu yönüyle … tarafından davacıya rücuya tabi bir ödeme yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, zararın tazmininden sorumlu olanların mükerrer ödeme yapmasının önüne geçilmesi ve zarar görenlerin gerçek zararlarının üzerinde sebepsiz zenginleşmemesi bakımından önem arz etmektedir.
Somut olayda davaya konu trafik kazasındaki kalıcı maluliyeti nedeniyle davacıya … tarafından sürekli iş göremezlik (kalıcı maluliyet) geliri bağlanıp bağlanmadığı, bağlanmış ise rücuya tabi olup olmadığı ve sorumlular aleyhine açılmış bir rücu davası bulunup bulunmadığı, bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin ne olduğu hususlarının sorulması; açılmış bir rücu davası var ise dava ile ilgili belgeler getirtilip, sonucunun beklenip beklenmeyeceğinin değerlendirilmesi, bağlanan gelirin rücuya tabi olduğunun anlaşılması halinde, 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi hükmü değerlendirilerek, rücuya tabi ilk peşin sermaye değerinin mahsubu ile tazminatın belirlenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
2) Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali TBK’nun 54. Maddesinde özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinde belirtilen “ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” deyimi çok geniş kapsamlı olup, bu giderlere zarara uğrayanın katlanmak zorunda kaldığı bütün giderler dahildir. Bu bakımdan cismani zarar sonucu doğan bakım ihtiyacı ve bunun için yapılacak giderin de madde kapsamında olduğu açıktır. Uğranılan cismani zarar nedeniyle doğan bakım ihtiyacı ve yapılacak bakıcı giderinin doğru tespiti açısından ise, bakım ihtiyacının boyutunun belirlenmesi, bu belirlemenin, konusunda uzman doktor bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor ile tespiti önem arz etmektedir.
Somut olayda, hükme esas kabul edilen maluliyet raporunda davacının yaralanmasının vücut genel çalışma gücünden %69 oranında kaybettiği, devamlı surette başkasının bakımına muhtaç bulunduğunun belirtildiği, bu belirlemeye göre hesap edilen bakıcı giderine mahkemece hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Davacının %69 oranında vücut genel çalışma gücünden kaybı olduğuna dair saptama ve bu saptamaya esas bulgular gözetilerek, davacının geçirdiği kaza nedeniyle bakıma ihtiyacının olup olmadığı hususunun sebebinin belirtilmesi, olayla illiyetinin kurulması, bakım ihtiyacının boyutu ve süresinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
3) Tazminatın hesaplanması için mahkemece alınan ve hükme esas kabul edilen aktüer raporunda bakiye ömür sürelerinin tespitinde PMF Yaşam Tablosu ve bilinmeyen dönem zararı hesabında progresif rant tekniği uygulanarak maddi zarar tutarlarının hesaplanmış olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Destekten yoksun kalma zararının hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010”adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90.maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu itibarla, somut olayda hükme esas alınan aktüer raporunda tazminat hesaplanmasında progressif rant formülünün tatbikinde bir isabetsizlik görülmemiş ise de; bakiye ömür sürelerinin tespiti açısından TRH 2010 Tablosu’nun esas alınması gerekirken PMF Yaşam TRH 2010 Tablosu’nun kullanılması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, mahkemece davaya konu trafik kazasındaki kalıcı maluliyeti nedeniyle davacıya … tarafından sürekli iş göremezlik (kalıcı maluliyet) geliri bağlanıp bağlanmadığı, bağlanmış ise rücuya tabi olup olmadığı ve sorumlular aleyhine açılmış bir rücu davası bulunup bulunmadığı, bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin ne olduğu hususlarının sorulması; davacının geçirdiği kaza nedeniyle bakıma ihtiyacının olup olmadığı hususunun sebebinin belirtilmesi, olayla illiyetinin kurulması, bakım ihtiyacının boyutu ve süresinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’ndan ek rapor alınması, açılmış bir rücu davası var ise dava ile ilgili belgeler getirtilip, sonucunun beklenip beklenmeyeceğinin değerlendirilmesi, akabinde tüm deliller değerlendirilerek, gerektiğinde hükme esas alınan raporu sunan aktüer bilirkişiye dosyanın tevdi ile davalı lehine usuli kazanılmış haklar gözetilerek, yaşam süreleri TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmek, bilinmeyen dönem hesabında progresif rant formülü uygulanmak, bağlanan gelirin rücuya tabi olması halinde rücuya tabi ilk peşin sermaye değerinin mahsubu gerektiği gözetilerek asıl dava yönünden sürekli iş göremezlik tazminatının ve gerek halinde birleşen dava yönünden bakıcı gideri zararının hesaplanması için ek rapor alınması ile tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilerek oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden HMK’nın 355. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf sebepleri sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek yapılan inceleme neticesinde davalı vekilinin istinaf taleplerinin yukarıda belirtilen gerekçelerle kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçelerle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacı vekilinin ve davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf taleplerinin yukarıda belirtilen gerekçelerle HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/11/2018 tarih….. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
Yukarıda açıklandığı üzere tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacı vekilinin ve davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2- İstinafa gelen davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine,
3-İstinafa gelen davalı tarafından yatırılan 9.153,54 TL istinaf karar harcının davalıya iadesine,
4-İstinafa gelen taraflarca yatırılan gider avansından varsa artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf eden taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 14/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.