Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/861 E. 2021/1522 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2018
NUMARASI :……
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 16.02.2016 tarihinde davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı aracın davacının sevk ve idaresinde bulunan araca çarpması sonucu davacının yaralandığını ve malul kaldığını belirterek HMK.nın 107. maddesi gereğince 3.200,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının 02.03.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt-avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 05.12.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 50.426,95 TL daha arttırarak toplam 53.626,95 TL tazminatın 02.03.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt-avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davadan önce sigorta şirketine eksik belge ile başvurulmuş olup davacı tarafından eksik belgeler tamamlanmadığından usulüne uygun başvuru yapılmadığını dolayısıyla dava şartının yerine getirilmediğini, davalı şirket sigortalısının kazada kusurunun olmadığını, davacının maluliyeti olup olmadığı varsa oranının belirlenmesi gerektiğini, ayrıca dava dilekçesindeki talebin ayrı kalemler olarak açıklanması gerektiğini, faizin de dava dilekçesinin tebliğinden itibaren ve yasal faiz olarak istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın meydana gelen iki taraflı trafik kazası sonucu davacının yaralanmasında kusurlu olduğu iddia edilen karşı araç sürücüsünün kullandığı aracın ZMMS poliçesi kapsamında oluşan maddi zararın tazmini istemine ilişkin olduğu, davalı vekilince 03/05/2018 tarihli dilekçe ile, davacının davalı şirket sigortalısı ile … CBS’nin ……. soruşturma nolu dosyasında düzenlenen uzlaşma raporuna göre uzlaştığı için mevcut tazminat davasının açılamayacağını belirttiği, …….. soruşturma nolu dosyası incelenmesinden, davacı …’nın, … … ile uzlaştığı buna göre uzlaştırmacı … tarafından 04/04/2016 günlü uzlaştırma raporu tanzim edildiği, davacının uzlaştırma raporuna göre … … ile bir talebi olmaksızın uzlaştığını, kimseden şikayetçi olmadığını beyan ettiği, mevcut davada davalı sigorta şirketinin, … …’un sorumlu olduğu tazminat tutarının ödemeyi üstlenmiş olup, uzlaşma nedeni ile … …’tan talep edilemeyecek tutarın, poliçe kapsamında davalı şirketten de talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; verilen kararın hatalı olduğunu,
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu özel bir kanun olup trafik kazalarına ilişkin hususları düzenlediğini, bu sebeple somut olaya öncelikli olarak Karayolları Trafik Kanununun uygulanması gerektiğini, ilgili kanun incelendiğinde ise; 111. maddede “bu kanunda öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.” ifadesinin yer aldığını bu doğrultuda her ne kadar CMK 253. madde kapsamında uzlaşma sağlandığından bahisle sigorta şirketinin tazminat sorumluluğunun kalktığı iddia edilse de özel kanun olan KTK öncelikli olarak uygulama alanı bulacağından sigorta şirketi sorumluluktan kurtulamayacağını, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi…… sayılı kararında da “Davacının zararı tamamen giderilerek kaza nedeniyle bir ibralaşma yapılmadığından ve yapılan anlaşma, sigorta şirketinin işletene rücu olmadığı için sigorta şirketinin durumunu ağırlaştırmaması nedeniyle ancak ödeme miktarı kadar sigorta şirketini sorumluluktan kurtaracağından, zarar görenin bakiye zararını sigorta şirketinden talep edebileceği anlaşıldığından, mahkemece taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” denilerek sigorta şirketinin söz konusu borçtan kurtulamayacağının hüküm altına alındığını, davacının maluliyetiyle sonuçlanan kazada herhangi bir rücu durumu mevcut olmadığından ve müteselsil borçlulardan birisi olan araç şoförü ile edimsiz bir uzlaşma raporu düzenlendiğinden sigorta şirketinin durumunu ağırlaştıran herhangi bir husus bulunmadığı gibi ilgili sigorta şirketi sorumlu olmaya devam edeceğini, nitekim Borçlar Kanunu 166. maddesinde “Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa diğer borçlular bundan ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.” ibaresinin yer aldığını, bu kanunda da açıkça görüleceği üzere müteselsil borçlulardan birisi olan kusurlu araç şoförü sigorta şirketinin durumunu ağırlaştırmadan edimsiz olarak düzenlenen uzlaşma raporuna taraf olduğundan sigorta şirketinin borçtan kurtulmasının mümkün olmadığını ,uygulamada kullanılan uzlaşma teklif formlarının matbu ve 25 maddeden oluştuğunu, bu maddeler içerisinde “uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturmaya konu suç hakkında tazminat davası açılamaz.” maddesi de bulunduğunu, CMK 253/5’e göre uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti, uzlaşmayı kabul ve reddedilmesinin hukuki sonuçlarının anlatılması gerekli olup, bu koşul gerçekleştiği takdirde uzlaştırmaya tabi suç hakkında tazminat davası açılamayacağını, matbu olan formda bahsedilen maddenin bulunması, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve kabul/ret durumlarında oluşacak hukuki sonuçların anlatıldığı anlamına gelmeyeceğini, ne var ki açık olan bu düzenlemeye rağmen davacı …’nın uzlaşmayı kabul etmesi halinde karşılaşacağı hukuki sonuçlar hakkında bilgilendirilmediğini, bu sebeple uzlaşmanın geçerli bir uzlaşmanın sonuçlarına haiz olmadığını, aynı zamanda trafik kazaları özel bir kanunla düzenlendiğinden ve kusuruyla kazaya sebebiyet veren yanında sigorta şirketi ve işleten de kusursuz sorumlu olarak bulunduğundan uzlaşma sağlanırken ayrıca ve açıkça tereddüte mahal vermeyecek şekilde sigorta şirketi açısından tazminat davası açılmayacağının da belirtilmesi gerektiğini, buradan bahisle davacının da taraf olduğu uzlaşma raporunda böyle bir kayıt bulunmadığından sigorta şirketi tazminat borçlusu olmaya devam edeceğini, somut olayda kullanılan uzlaşma teklif formunda 12 punto ile yazılması gerekli maddelerin 8 punto olarak yazıldığını, Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te “Elektronik ortamda hazırlanan belgelerde …harf büyüklüğünün … için ……. olması esas olup ancak gerekli hâllerde metinde harf büyüklüğü 9 puntoya, iletişim bilgilerinin yazımında ise 8 puntoya kadar düşürülebilir.” ibaresinin yer aldığını, uzlaşma teklif formu incelendiğinde şekil aykırılıklarının bulunduğu ve 8 punto olarak yazılan maddelerin iletişim bilgisi içermediğini, bu sebeple yapılan uzlaşma teklifinin bu yönden de geçerlilik sonuçlarını doğurmayacağını, bu hususlar doğrultusunda davalı … …… A.Ş.’nin meydana gelen zarardan sorumlu olduğu açıkken bu davalı yönünden ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı … Sigorta A.Ş.‘nin meydana gelen zarardan KTK 88 ve 85/5 maddeleri gereği müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davacının maluliyet durumu ile davalı ve dava dışı sürücünün kazanın meydana gelmesindeki kusur durumu birlikte değerlendirilerek, davacının mağduriyetinin giderilebilmesi için yapılan bilirkişi hesaplamaları doğrultusunda 53.626,95 TL maddi tazminat talep edildiğini, ancak, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi …… Karar ve 27.12.2018 tarihli ilamıyla usul ve yasalara aykırı olarak davanın reddine hükmedildiğini usul ve yasaya aykırı kararın istinaf incelemesinden geçerek kaldırılmasını talep ettiklerini, davacının kaza neticesi vücudunun çeşitli yerlerinden ağır şekilde yaralandığını, sol omzunda ve sol üst kol kemiğinde kırıklar meydana geldiğini, oluşan arazlar neticesinde sol kolunda hareket kısıtlılığı ve hareket kaybına uğradığını, kaza nedeniyle malul-sakat kaldığını, alınan maluliyet raporu ile de davacının %13,1 oranında malul-sakat ve 4 ay süreyle geçici iş göremezlik halinde kaldığı ve 53.626,95-TL maddi tazminatı davalıdan talep edebileceğinin tespit edildiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davacı için hesaplanan maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın davacı idaresinde bulunan araçla çarpışması sonucu davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep etmiştir.
Olaya ilişkin … Cumhuriyet Başsavcılığının …… sayılı soruşturma dosyasında, müştekinin …, şüphelinin … … olduğu, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253. maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulduğu, uzlaşma teklif formunda CMK’nın 253. maddesinde düzenlenen uzlaşmaya ilişkin hükümlerin yazılı olduğu, uzlaşmanın mahiyeti, uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarının anlatıldığı, davacının tutanakta imzasının bulunduğu, imza inkarında bulunulmadığı, 04.04.2016 tarihli uzlaşma raporunda mağdur …’nın şüpheli … …’dan bir talebi olmaksızın uzlaştığını, kimseden şikâyetçi olmadığına dair uzlaşma tutanağının düzenlendiği, taraflarca raporun imzaladığı, 04.04.2016 tarihinde uzlaşma nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
CMK’nın 253/19 maddesinde; “Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 88. maddesinde zarar verenlerin birden fazla olması halinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi yapılmış, yine TBK 61. maddesinde “Dış ilişkide, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilmiş, 62. madde de ise “- Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur.Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” düzenlemesi ile birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Türk Borçlar kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163. maddesinde “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder” denilerek zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir.
TBK’nın 166. maddesi gereğince borçlulardan birinin ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmesi halinde, bu oranda diğer borçlularda borçtan kurtulur. Aynı kanunun 168/2 maddesinde ise alacaklının diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirmesi halinde bunun sonuçlarına kendisinin katlanması gerekir.
Davalı şirket kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup sorumluluğu 2918 sayılı KTK.nın 85 ve 91. maddeleri gereğince araç işleteninin üçüncü kişilere olan hukuki sorumluluğunu, sigortalısının kusuru ve azami poliçe limitine kadar üstleneceğinden ve nihai sorumlu olan haksız fiil faili araç sürücüsü ile yapılan uzlaşmanın dolayısı ile davalı sigorta şirketine sirayet edeceğinin kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle, dava açılmadan önce soruşturma aşamasında davacı tarafından karşı araç sürücüsünden talep edilen edim olmaksızın uzlaşma sağlandığı, CMK 253/19. maddesine göre artık davacının maddi tazminat davası açma hakkı bulunmadığı gibi açılmış davadan da feragat edilmiş sayılacağı düzenlemesi gereğince bu feragatin müteselsil sorumlu olan davalı sigorta şirketine de sirayet edeceğinin kabulü gerektiğinden dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nın mahsubu ile kalan 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362/1.a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 23.09.20121 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.