Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/857 E. 2021/1328 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/857
KARAR NO : 2021/1328

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2018
NUMARASI : 2016/445 Esas 2018/897 Karar

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 01/07/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 12/07/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … … AŞ. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22/11/2015 tarihinde davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı, dava dışı …’nun kullandığı aracın, davacı yönetimindeki araca çarpması sonucu çift taraflı trafik kazası meydana geldiğini, kaza nedeniyle davacının vücut bütünlüğünü yitirecek şekilde yaralandığını, kazanın oluşumunda davalı şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu belirterek, vücut bütünlüğünün yitirilmesi nedeniyle davalı şirketten poliçe kapsamında fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik tazminatı toplamı 200,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş; 18/01/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile istemini 118.327,44 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde, aracın kaza tarihi itibari ile davalı şirket nezdinde sigortalı olduğunu, davalının sorumluluğunun sigortalı aracı kullanan sürücünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının gelir durumu ve maluliyet raporu zararın belirlenmesinde etkili olduğu için sağlıklı olarak saptanması gerektiğini, geçici iş göremezlik talebinin teminat kapsamında olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, davacının yaralanması ile sonuçlanan çift taraflı trafik kazası sonucu davalı şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu gerekçesine dayalı olarak vücut bütünlüğünün yitirilmesi nedeniyle açılan tazminat istemine ilişkin olduğu, … … Kurumu … … Başkanlığından aldırılan 18/09/2017 tarihli raporda davacının 6 ay süreli geçici olarak iş göremezlik halinde kaldığı, vücut genel çalışma gücünü %23 nisbetinde kaybettiğinin belirtildiği, … tarafından, davacıya davaya konu kaza nedeniyle rücua tabi herhangi bir ödemenin yapılmadığı, kusur ve aktüer bilirkişisinden aldırılan 08/01/2018 tarihli müşterek raporda, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, davacının yaralanma nedeni ile talep edebileceği tazminat tutarının davacının yaşı, geliri, sağlık kurulu raporunun içeriği, kusur oranı vb tüm hususlar dikkate alınarak gerekçeli ve denetime elverişli olarak 118.321,44 TL olarak hesaplandığı, rapora karşı davalı vekilince itiraz edilip, ayrıca daha önce 11.791,00 TL ödeme iddiasında bulunulmuş olmakla, kusura ilişkin rapor gerekçeli ve denetime elverişli olmakla, bu yöndeki itiraz haklı görülmeyerek bu kez aktüer bilirkişisinden 22/05/2018 tarihli ek rapor aldırıldığı, ek raporda, davacıya yapılan ödeme güncellenmek sureti ile hesaplanan zarardan mahsup edildiği, davacının talep edebileceği maddi zararın 104.335,57 TL olarak hesaplandığı, ek raporun taraflara tebliğ edildiği, itiraz vuku bulmadığından, ek rapordaki hesaplama hükme esas alınmak sureti ile davanın kısmen kabulü ile 104.335,57 TL’nin 16/03/2016 olan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı … şirketi vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … … … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararda, davacı için toplam 104.335,57 TL davalı şirket aleyhine tazminata hükmedildiğini, davaya cevap dilekçesinde de belirttikleri üzere davacı tarafa 25.04.2016 tarihinde 11.791.00 TL ödeme yapıldığını ve davacı tarafın bütün haklarından gayri kabili rücu olmak üzere davalı sigortacıyı ibra ettiğini, söz konusu ödemenin davacı tarafça davalı şirketin hasar departmanına ibraz edilen 22.03.2016 tarihli, T.C. … …’nden verilmiş olan sağlık kurulu raporunda belirtilen %3’lük maluliyet oranına istinaden yapıldığını, davacı tarafın dosyaya sonradan ibraz ettiği sağlık kurulu raporu ile hasar departmanına ibraz edilen raporların çelişkili olduğunu ve bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini, kaldı ki davacının %23’lük maluliyete ilişkin başvuru şartını yerine getirmediğini, bu sebeple de davanın reddi gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere raporlar arasındaki çelişki sebebiyle maluliyet oranının tespiti bakımından dosyanın … 3. İhtisas Kurumu’na sevk edilmesi gerektiğini, Yargıtay kararları ve … Kurumu Kanunu’nun 16/2 maddesi “c” bendi gereğince; … Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulunun “meslekte kazanma gücü kaybı” konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemelere bildirmekle görevli olduğunu, Yargıtay 4. ve 17.,21,10. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatlarında da, bu konuya değinilerek, … Kurumu 3. İhtisas Kurulu dışında alınan raporlara itibar edilemeyeceğine hükmedildiğini(Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2011/5218 E. ve 2012/7375 K. sayılı ilamı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2011/10228 E. 2012/9206 K. sayılı ilamı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 28.12.2006 tarih, … sayılı ilamı, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 1998/470 E., 1998/512 K. 09.12.1998 Tarihli ilamı), Yargıtay Kararları da aynı yönde olup, maluliyet oranının tespiti bakımından dosyanın … 3. İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi gerektiğini, hiçbir şekilde kabul manasına gelmemek üzere, karara esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen tazminat fahiş olmakla, kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenlerle hatalı ve fahiş bilirkişi raporu esas alınarak tesis edilen söz konusu kararın kaldırılması gerektiğini, yine kabul anlamına gelmemek üzere, davalının geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, son yapılan değişikliklere göre bu talebin reddinin gerektiğini, KTK’nın 92/i bendinde zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı dışında kalan hususların belirtildiğini,A.5. maddesinde kapsama giren teminat türlerinin yazıldığını, kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderlerin sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu, Sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla … şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğunun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi hükmü gereğince sona erdiğini, KTK’nın 92/i bendinde Trafik sigortası genel şartlarının uygulanacağının belirtildiğini, genel şartlarda ise açıkça trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderlerin yani geçici iş görmezlik giderinin sağlık gideri kapsamında olduğunun belirtildiğini ve sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğunu,“Geçici İş Göremezlik” tazminatı talepleri hem 6111 sayılı Kanun gereği hem de trafik sigortası genel şartları uyarınca tedavi teminatı içerisinde değerlendirildiğinden teminat dışında kaldığını, davacının çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitirmesi sonucunda kalıcı işgöremezlik tazminatı içerisinde değerlendirilmeyen giderler, yani geçici iş göremezliğe ilişkin talepler tedavi gideri kapsamında bulunduğundan, bu giderlerden davalının sorumluluğu bulunmadığını, Hazine Müsteşarlığının 05.01.2010 tarihli Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ödemelerinde Tedavi Giderleri kapsamına ilişkin sektör duyurusunda, “Bilindiği üzere, sakatlık teminatı mağdurun trafik kazası nedeniyle iktisadi hayata eksik katılımına bağlı olarak ileride uğrayacağı kayıplara ilişkin teminat sunmaktadır. Tedavi gideri teminatı ise, mağdurun iyileşmesi veya vücut bütünlüğünün zarar veren olay öncesi duruma dönmesi için tıbben yapılması zorunlu giderleri içermektedir.” şeklinde tanımlama ile tedavi sürecinin bir uzantısı olan geçici iş göremezlik teminatının da tedavi gideri teminatı içerisinde yer aldığının vurgulandığını (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2012/6550 E., 2013/5872 K. 26.03.2013 tarihli Kararı, 13.10.2010 tarih 2010/10-500-490 Sayılı YARGITAY HUKUK GENEL KURULU kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2011/9399 E., 2012/12504 K. 14.11.2012 Tarihli Kararı), yukarıda belirttikleri nedenlerle, bakıcı giderinin tedavi gideri kapsamında sayılması durumunda … tarafından karşılanması gerektiğini, davacı tarafın talebine konu geçici iş göremezlik ve sair tedavi masraflarından da … sorumlu olduğunu, İşbu nedenle davanın reddi gerekmekteyken kabulüne karar verilmiş olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemece davalıya sigortalı araç sürücüsünün olayda tamamen kusurlu olduğunun kabulü ile davanın sürekli iş göremezlik tazminatı yönünden kabulüne karar verilmiştir.
2918 sayılı KTK’nun 111. maddesine göre tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasanın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir.
Dava konusu olay nedeniyle davacının müracaatı üzerine davalı … şirketi tarafından 25.04.2016 tarihinde 11.791,00 TL tazminat ödenmiş olup, ödemeden sonra 11.05.2016 tarihinde iş bu dava açılmıştır. Bu durumda davacı tarafça ödeme yetersiz bulunarak dava açıldığının kabulü gerekir. Kaldı ki davalının itirazı nedeniyle dava açılmadan yapılan ödemenin, ödeme tarihinden ek aktüer raporunun düzenlendiği tarihe kadar işlemiş faizi hesaplanarak, bir başka anlatımla güncellenen değeri bulunarak, tazminattan mahsup edilmiştir. Aktüer raporu ile hesaplanan tazminat miktarına bakıldığında, davalının ödemesinin yetersiz olduğu da anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle davalının ibra nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğine ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Davalı … şirketi vekili geçici iş göremezlik tazminatı teminat kapsamında olmadığı halde bu tazminatın da kabulüne karar verildiğini ileri sürmüş ve mahkemece sanki geçici iş göremezlik tazminatına da karar verilmiş gibi hüküm kurulmuş ise de; hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda, davacı için maluliyet raporunda belirlenen 6 aylık dönem için %100 maluliyete göre tazminat hesabı yapılmamış, bu süre için de %23 maluliyete göre sürekli iş göremezlik tazminatının bilinen aktif dönem zararı hesaplanmış, ancak raporda geçici iş göremezlik tazminatı hesaplandığı belirtilmiştir. Sonuç olarak davacı yararına geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmadığı ve bu zarar kalemi için kabul yönünde hüküm olmadığı anlaşılmakla, istinafa gelenin sıfatına göre bu hususa girilmemiştir. Kaldı ki geçici iş göremezlik tazminatının kabulüne karar verilmiş olsaydı dahi; davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümleri gereğince belirlenmesinin gerekmesi, 6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının bu kapsamda olması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde … teminatı dışında tutulmadığından, davacının geçici iş göremezlik tazminatını davalı … şirketlerinden talep edebilmesi, genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi giderlerinden olmayıp, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde, geçici iş göremezlik zararlarının …’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenlemenin de yer almaması, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemelerinin bu yasa kapsamı içerisinde bulunmaması (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb.), davacı tarafça dava açılmadan önce gerekli belgelerle birlikte davalıya dilekçe ile başvuruda bulunulduğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talebi de doğru görülmemiştir.
Davalı vekilinin iş göremezlik zararının hesaplanmasında esas alınan maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden ise; istinaf eden davalının sorumluluğunun belirlenmesinde, 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi, 91. maddesi ile 90 ve 92. maddeleri esas alınır. KTK’nın 91. maddesinde, sigortanın, işletenin sorumlu olduğu zararlarından sorumlu olduğu belirtilmiş iken, 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde zararın ve tazminatın belirlenmesinde uygulanacak hükümlere yer verilmiş, 92. maddesinde ise teminat dışı kalan haller düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, … şirketi, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde, kaza tarihindeki düzenlemede “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” … limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan … yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemiştir. Kaza tarihinden sonra KTK’nın 90. Maddesinde 6704 Sayılı yapılan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, … şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
Ancak, 6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, … 2019/40 Esas – 2020/40 Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında “Kanunun 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin ‘„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. Maddesinin (i) Bendi” başlığı altında incelediği Anayasa Aykırılık Sorunun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile … şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla … şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, … şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile … şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen … şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin … şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan … teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda, aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, … Şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır.
Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğu “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda Genel Şartlarda … şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “Gerçek Zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, … yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Nitekim, Danıştay 8. Dairesi’de 20/03/2020 tarih ve 31074 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda 2020/6095 E. Sayılı 26/01/2021 tarihli yürütmenin durdurulması kararında da, “Gerçek Zarar” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasına bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, AYM’nin iptal kararından sonra bakış açısını yansıtmaktadır.
Somut olayda her ne kadar davalının sorumluluğuna ilişkin poliçe 01/06/2015 tarihli ZMMS Genel Şartlarından sonra düzenlenmiş ise de, kaza tarihinin AYM tarafından iptal edilen tazminat hesaplanmasında sigortanın sorumluluğunun genel şartlara göre belirleneceğine ilişkin düzenlemeden önce olduğu gibi söz konusu düzenlemenin de AYM tarafından iptal edilmiş olmasına göre gerçek zararın belirlenmesinde … yönünden zarar sorumluları sürücü ve işletenden farklı bir yöntem getirilmesi kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 90. maddesine göre mümkün değildir.
Mahkeme “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde maluliyet raporu alarak davanın esası hakkında karar vermiştir. Kaza tarihinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kanuni düzenleme olmayıp, Genel Şartların ikincil norm olmasına göre genel şartlardaki düzenleme Kanuna ve Yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor alınması yerindedir.
“Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik”, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” yerine getirilmiş bir yönetmelik olmadığından, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”, “Maluliyet İşlemleri Tespit Yönetmeliği” ile kısmen yürürlükten kaldırılmış ise de, “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücünün” belirlenmesinde uygulanan “İş Kazası ve Meslek Hastalığı” oranlarının belirlenmesine yönelik hükümleri, … Başkanlığı … tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede ve… Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 17/09/2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde açıklandığı üzere halen yürürlükte olması karşısında, davacının maluliyetinin belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde alınan rapora göre karar verilmesi yerinde görüldüğünden davalının buna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davacının maluliyetine ilişkin raporun, davacının gerekli polikliniklerde muayenesi yapılıp, tedavisinin tamamlandığı, bittiği belirtilerek konusunda uzman sağlık kurulunca düzenlenmiş olmasına ve hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına, maluliyete dair raporun mutlaka İstanbul ATK 3. İhtisas Dairesinden alınması gerektiği gibi bir zorunluluk bulunmamasına ve mahkemenin gerekçesine göre davalı … şirketi vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … … … A.Ş. vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalıdan alınması gereken 7.127,16 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 1.782,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.345,16 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde TEMYİZİ KABİL olmak üzere 01.07.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.