Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/830 E. 2021/1511 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2018
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 20/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili ve davalı … AŞ. vekili tarafından süresi içinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 28/12/2016 tarihinde davalılardan …’ün sevk ve idaresinde olup diğer davalı … adına kayıtlı ve davalı … şirketince ZMMS poliçesi ile sigortalı araçta yolcu olduğu esnada gerçekleşen kazada ağır şekilde yaralandığını, … … Kurulu’ndan alınan rapora göre davacının %10 oranında engelinin oluştuğunu, davalı … şirketine başvuru sonrası sigorta şirketinin 31195,31 TL tazminat ödemesi yaptığını, ödenen bu tutarın davacının hak ettiği tutarın çok altında olduğunu, belirterek şimdilik 250 TL maddi tazminatın ve yine 45.000 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 07/11/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini davalı … Ltd. Şti. dışındaki davalılar yönünden 67.629,10 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; davalı şirket tarafından oluşturulan hasar dosyası kapsamında davacıya 31.195,31 TL ödeme yapıldığını, yapılan bu ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre yeterli olduğunu, yapılacak yargılamada tarafların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, yapılan sağlık giderlerinin …’nın sorumluluğunda olduğunu, davalı şirketin temerrüde düşürülmediğini, her ne kadar davacı vekilince başvuru yapıldığı belirtilmiş ise de sistem kayıtlarında herhangi bir başvurunun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalı şirketin maliki bulunduğu aracın davalı şirket tarafından … … Belediyesi Yol …. Başkanlığı’na şoförsüz olarak kiralandığını, uzun süreli araç kiralaması nedeniyle davalı şirketin araç üzerinde zilyetlik ve istifade hakkının ortadan kalktığını, bu nedenle davalı şirketin kazaya karışan araç üzerinde işleten sıfatının bulunmadığını, araç sürücüsü …’in de … … Belediyesi’nde çalıştığı göz önüne alındığında işleten sıfatının … … Belediyesi’ne ait olduğunu belirterek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece yapılan yargılamayı müteakip, davanın kabulüne, 67.629,10-TL’nin (davalı … … Ltd. Şti. 250,00.-TL’lik bölümünden sorumlu olması kaydı ile) davalılar … ve davalı …’den 28/12/2016 kaza tarihinden itibaren, davalı … şirketinden 12/01/2018 ilk ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine, 10.000,00.-TL manevi tazminatın davalılar … ve davalı …’den 28/12/2016 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı … vekili ve davalı … AŞ. vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın davalı şirket yönünden husumet nedeni ile reddi gerektiğini, şirketin maliki bulunduğu aracın … … … doğrudan temin yoluyla 3 ay 12 gün süre ile uzun süreli şekilde şoförsüz olarak kiralandığını, araç kiralaması sebebiyle şirketin araç üzerinde zilyetlik ve istifade hakkının ortadan kalktığını, maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi hususunda … … ve … tarafından düzenlenen raporun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği’ne göre düzenlenmediğini, aktüer bilirkişi tarafından hazırlanan raporda yer alan hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosu dikkate alınmış olmasına karşın %1,8 teknik faiz uygulanmadığını, hesaplanan tazminattan müterafik kusur ve hatır indirimi yapılması gerektiğini, belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf eden davalı … AŞ. vekili istinaf başvuru dilekçesinde, kazanın iş kazası olduğunu, …’na müzekkere yazılarak davacıya rücuya tabi bir ödeme yapılıp yapılmadığının sorulması ve henüz iş kazası başvurusu yapılmadıysa davacılara işkazası bildirimi yapılması ya da …’na dava açılması için süre verilmesi, davacıya bu kazaya ilişkin henüz peşin sermaye değeri bağlanmadıysa bu hususun bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının kaza sırasında aracın kapısını açarak zararın artmasına yol açması nedeniyle müterafık kusur indirimi yapılması gerektiğini, hükmedilen tazminata ıslah tarihinden, bu talep kabul görmezse rapor/ hesap tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken mahkemece dava tarihinden faize hükmedildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda kaza tespit tutanağı uyarınca, 28.12.2016 günü sürücü …’in, yönetimindeki kamyonet ile seyir halinde olduğu sırada, yolun karlı ve buzlu olması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybettiği, aracın yoldan çıkmasıyla kazanın meydana geldiği, kazada araçta yolcu olan … ve …’in yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde sürücünün kural ihlali bulunduğunun belirlendiği, mahkemece … Mühendisi bilirkişiden alınan 16/07/2018 tarihli rapor uyarınca kazanın oluşumunda araç sürücüsü …’in %100 oranında kusurlu olduğu, araçta yolcu olarak bulunan … ve …’in kusurları olmadığının belirlendiği, aracın 26.05.2016 tarihli poliçe ile sigortalı … lehine davalı … tarafından ZMM sigorta poliçesinin düzenlendiği, …… Başkanlığı’ndan alınan 17/08/2018 tarihli rapor uyarınca davacının kaza neticesi % 7.2 oranında meslekte kazanma gücü kaybına uğradığı, iyileşme süresinin olay tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceği, bu süre zarfından mesleğini icra edemeyeceği ve bu süre içerisinde %100 malul olarak sayılması gerektiğinin belirtildiği, mahkemece aktüer bilirkişiden alınan rapor uyarınca davacının bakiye maluliyet maddi zararının 67.629,10 TL olarak belirlendiği ve yerel mahkeme tarafından anılan rapor hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
2918 sayılı KTK’nın hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı Yasa’nın 3. maddesinde, “işleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenlemeler karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması şarttır. Öte yandan kiralayanın malik sıfatı taşıması zorunluluğu bulunmamaktadır.
Somut olayda, davalı … vekili, kazaya karışan … plakalı aracın … … … Başkanlığı’na şoförsüz olarak, uzun süreli kiralandığını, kazaya sebep olan sürücü …’in de … … Belediyesi çalışanı olduğunu savunmuş, dosya kapsamında, … … Belediyesi tarafından düzenlenen 31/12/2016 tarihli muayene ve kabul komisyon tutanağı ile 3 ay 12 günlük kiralama işine ait Aralık ayı hak ediş belgesinin yer aldığı, hak ediş belgesinde kiralayan olarak … … Ltd. Şti. ibaresinin yer aldığı görülmüştür.
Buna göre yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve davalı … vekilinin savunması göz önünde bulundurularak, … plakalı aracın kiralanmasına dair sözleşme/sözleşmeler yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise kira ilişkisinin başlangıç ve bitiş tarihlerinin ve bu sözleşme/sözleşmeler kapsamında kira ödemelerinin kime/kimlere yapıldığı, kazaya karışan sürücü …’in kaza tarihinde … … Belediyesi çalışanı olup olmadığı hususlarının … … Belediyesi’ne müzekkere yazılmak suretiyle araştırılarak, davalı … vekiline dosyaya ibraz ettikleri hak ediş belgesinde kiralayan olarak adı geçen … … Ltd. Şti. ile aralarındaki bağlantı açıklattırılarak, davalı … işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususlarının tartışılmasıyla varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Haksız eylemlerde zarar sorumluları, gerçek zarardan sorumlu olurlar. Davacının uğradığı gerçek zarar miktarı oranında ve tarafların kusur durumlarına göre tazminata hükmolunabileceğinden, mahkemece gerçek zararın tespiti önem arz etmektedir.
Yerel mahkemece …’ya müzekkere yazılarak davacıya yapılmış bir ödeme olup olmadığı sorulmuş ise de kurumca verilmiş bir cevaba dosyada rastlanılamadığı gibi, hesaplamada da bu hususta bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Bu bağlamda, davaya konu trafik kazasına ilişkin olarak iş kazası yönünden bir araştırma yapılıp yapılmadığı, olayın iş kazası olarak kabulü suretiyle davacıya geçici-kalıcı iş göremezlik ödeneği ödemesi ile rücuya tabi olan ve peşin sermaye değerli bir gelir veya ödeme yapılıp yapılmadığı, rücuya tabi ödeme yapılmış olması halinde ilk peşin sermaye değerinin ne olduğu sorularak, gelecek cevabın neticesine göre hesaplanan tazminattan mahsubun gerekip gerekmediği gözetilerek, gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınmasıyla davacı tarafın talep edebileceği maluliyet tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Yine, zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı T.B.K. 52. maddesinde “Zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir” şeklinde düzenlenmiştir. Zararın artmasını önleyecek güvenlik tedbiri olan emniyet kemerinin takılmaması zararın belirlenmesinde esas alınması gereken bir kusur olmayıp, bu yöndeki bir iddianın ispatı halinde hakimin tazminatı belirlerken resen gözönüne alması gereken müterafik kusurdur. Bu hali ile hükmedilecek tazminattan kusur indirimi yapılmayacak ise de zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda davacı taraf, kaza yapan araçta yolcu olup, soruşturma dosyasında yer alan ifadesinde emniyet kemerinin takılı olmadığını beyan etmiştir. Davacının kaza nedeniyle kalça kemiği kırığının oluştuğu da nazara alındığında yaralanmanın niteliğine göre müterafik kusurun karar yerinde değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Anılan nedenlerle davalı … ve davalı … AŞ. vekilinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemece öncelikle … … Belediyesi’ne müzekkere yazılmak suretiyle … plakalı aracın kiralanmasına dair sözleşme/sözleşmeler yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise kira ilişkisinin başlangıç ve bitiş tarihlerinin ve bu sözleşme/sözleşmeler kapsamında kira ödemelerinin kime/kimlere yapıldığının, kazaya karışan sürücü …’in kaza tarihinde … … Belediyesi çalışanı olup olmadığının sorulması, davalı … vekiline dosyaya ibraz edilen hak ediş belgesinde kiralayan olarak adı geçen … … Ltd. Şti. ile aralarındaki bağlantının mahiyetinin açıklattırılması ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmesiyle, davalı … işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususlarının değerlendirilmesi, davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusurunun karar yerinde değerlendirilmesi, … ya yeniden yazı yazılarak, davaya konu trafik kazasına ilişkin olarak iş kazası yönünden bir araştırma yapılıp yapılmadığı, olayın iş kazası olarak kabulü suretiyle davacıya geçici-kalıcı iş göremezlik ödeneği ödemesi ile rücuya tabi olan ve peşin sermaye değerli bir gelir veya ödeme yapılıp yapılmadığı, rücuya tabi ödeme yapılmış olması halinde ilk peşin sermaye değerinin ne olduğunun sorulması ve gelecek cevabın neticesine göre var ise yapılan ödemenin hesaplanan tazminattan mahsubu gerekip gerekmediği değerlendirilerek gerektiğinde, bu hususta ek rapor alınmasıyla oluşacak sonuca göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davalı … vekili ve davalı … AŞ. vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Davalı … vekili ve davalı … AŞ. vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ ile, … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 25/12/2018 tarihli …Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davalı … vekili ve davalı … AŞ. vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı … tarafından yatırılan 219,44 TL istinaf karar ve ilam harcının adı geçen davalıya iadesine,
4-İstinaf eden davalı … AŞ. tarafından yatırılan 1.155,00 TL istinaf karar ve ilam harcının adı geçen davalıya iadesine,
5-İstinaf eden taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
6-… 4. İcra Dairesinin…..sas sayılı dosyasına yatırılan teminat mektubu ile nakit teminatın yatırana iadesine,
7-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
8-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 23/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.